"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bizi kemiren bir hastalık

İffet Ertekin
13 Aralık 2018, Perşembe
Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre sağlık şöyle tanımlanmıştır:

“Sağlık sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halidir.”  Peki bedenimizdeki sağlıklı olma halinin ruhumuzdan yani manevî yaralarımızı iyileştirmekten geçtiğini söyleyebilir miyiz? Ruhumuzdaki en küçük bir yaranın bizi yavaş yavaş hasta edeceğini söyleyebilir miyiz?

Hayattaki yaşadığımız her olayda bilinçaltımıza bir anı kaydedildiğini düşünürsek gördüklerimizin, duyduklarımızın, kurduğumuz hayallerin hatta aklımızdan geçen her bir fikrin bize olan etkisinin ne derece olduğunu anlayabiliriz. Ancak bu anıların bizdeki etkilerini bazen hiç düşünemeyebiliyoruz ve hayatın akışındayken farkında olamıyoruz. Ruhumuzda açtığı yaralarından haberdar olamayabiliyoruz. Öyleyse yaşantımızdaki her halimiz, davranışlarımız, seçimlerimiz, ruh halimizi etkiliyor diyebilir miyiz?

Yara ve hastalık kavramından bahsederken 2. Lem’adaki Hz. Eyyüb aleyhisselâmın meşhur kıssasından yararlanmamak olamaz. Birinci Nüktesinde, ‘’Hazret-i Eyyüb aleyhisselâmın zahirî yara hastalıklarının mukabili, bizim bâtınî ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır. İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hazret-i Eyyüb’den daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. Çünkü işlediğimiz her bir günah, kafamıza giren her bir şüphe, kalp ve ruhumuza yaralar açar. Hazret-i Eyyüb aleyhisselâmın yaraları, kısacık hayat-ı dünyeviyesini tehdit ediyordu. Bizim manevî yaralarımız, pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdit ediyor. O münâcat-ı Eyyübiyeye, o Hazretten bin defa daha ziyade muhtacız. Bâhusus nasıl ki o Hazretin yaralarından neş’et eden kurtlar, kalp ve lisanına ilişmişler; öyle de bizleri, günahlardan gelen yaralar ve yaralardan hasıl olan vesveseler, şüpheler (neûzü billah) mahall-i iman olan bâtın-ı kalbe ilişip imanı zedeler ve imanın tercümanı olan lisanın zevk-i ruhanîsine ilişip zikirden nefretkârane uzaklaştırarak susturuyorlar.’’ denilmektedir. Görüyoruz ki, Risale-i Nur bu dağdağalı fırtınalı hayatımızın içini Nurlar’la ışıklandırıyor ve yepyeni bir pencere açıyor. Bizi bize götüren bir yol tarif ediyor. Nurlar’daki bu ışık kalbimizi ve ruh âlemimizi aydınlatıyor. İçimizdeki şüpheleri susturup bizi nokta-i istinad belirlediğimiz âlemlerin Rabbine yönlendiriyor. Elimizde böyle mücevherleri bulundurken yol haritamızı bazen manevî âlemimize gelen hasarlarla kaybediyoruz. Öyleyse bedenimizdeki hastalıklarımızın yolu manevî yaralarımızdan geçiyor diyebiliyoruz. Yani, manevî hastalıklarımız, göremediğimiz o yaralarımız bizi içten içe kemiriyor. Ve bunun son hali olarak vücudumuza yansıyor.

Doğuştan gelen kalıtsal ve farklı dış etkenlerle meydana gelen hastalıklar ise farklı bir noktaya işaret etmektedir. Günlük işlerimizi yaparken bizi bedenen aksatan her hastalığımız ruhen de etkiliyor ve huzursuz ediyor. Bu seferde şöyle bir soruyla karşılaşıyoruz, manevî yaralarımızı sarmadan hastalıklı bedenimizi nasıl daha kaliteli yaşamak haline getirebiliriz? Hastalar Risalesi’ni kaynak alarak şunu söyleyebiliriz ki; her hastalık bize birer ihtar ve sınav hükmünde gönderiliyorsa o hastalığa bakış açımızı değiştirmedikçe ruhumuzda açılan yaralar gittikçe artıyor. 25. Lem’a’nın Birinci deva’sında ‘’İnsanın hastalığı zahiren bir nevi dert gibi ise de dert değil bir nevi derman olduğunu ve ömür sermayesi sıhhat ve afiyet ve istiğnadan gelen bir gafletle zayi olduğundan, hastalık o zayiatı meyvedar bir ömre çevirdiğini haber verir gayet güzel bir devadır.’’ denilmektedir. 25. Lem’a devalarıyla eczaneden bir ilâç gibi imdada yetişiveriyor.

Sağlığımızı sağlıklı bir şekilde yönetebilmek için önce içimize ruhuzumuza dönmememiz gerekiyor. Bir meyvenin çürüdüğünü içine bakmadığımızda, son halinde yenemeyecek boyuta geldiğinde dışına verdiği renkten ve kokudan anlayabiliyoruz. Her birimiz şu kâinata boşuna gönderilmediysek bir amacımız varsa hastalıklarımız bizi kemire kemire son raddeye gelmeden içimize dönüp bakmalıyız. Benim hastalığım nedir? Ne için yaratıldım? Yaratılışımdaki amaç nedir? Nereden geldim nereye gideceğim? Yaratılışta bir insan olarak nerede eksiğim var, neleri eksik yapıyorum?  

Manevî âlemim ne haldedir? Ruhumun gıdasını verebiliyor muyum? gibi sorularla öz eleştiri diyebileceğimiz kendimizle sohbet havasında değerlendirmeler yapmalıyız. Yapmalıyız ki, gerçekten ‘’sağlıklı bir insan’’ tanımına karşılık gelebilelim.

Okunma Sayısı: 2353
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı