Yıl 1983.
Memleketimden oldukça uzak ve bize göre farklı kültürlere sahip bir şehir olan Adana’ya üniversite öğrenimi için geldim. Daha önceden Nurlar’la az da olsa bir tanışıklığımız olduğu için kendimi dershaneye attım. Çünkü kalmak için daha emniyetli bir yer yoktu. O zamanın şartlarına göre Güneyin ve Güneydoğunun merkezi hükmünde olan bu şehre gelip giden çok olurdu. O bölgenin birçok ihtiyacı (Hastane hizmetleri, Üniversite sınavları vs.) bu şehirde karşılanırdı. Dolayısıyla dershaneye yolu düşen çok olurdu.
Zaman zaman uğrayanlar arasında tertemiz pırıl pırıl bir genç vardı. Ali Ziya Karakılçık. Kozanlı olup Elazığ Veterinerlik Fakültesi’nde okuyordu. Böyle nazik ve kibar bir genç ile arkadaş olunur ve samimiyet kurulurdu. Biz de öyle yaptık. Elazığ’a giderken ya da Elazığ’dan Kozan’a gelirken mutlaka Adana’da Kızılay Cad. No: 55’deki Yolbaşı dershanesine uğrar bir-iki gün kalırdı.
Kan kardeşimden bana daha yakın olan bu Can Gardaşım benden bir yıl önce üniversiteyi bitirdi; Fırat Üniversitesi’nde asistanlık sınavına girdi ve kazandı. Ama bir türlü göreve başlatmıyorlardı. Zaman zaman dershanemize gelir ve orada konuşur dertleşirdik. Neden başlatmadıklarının kritiğini yapardık. Aradan geçen 6-7 ay gibi bir süre sonra göreve başladı. Ben de Üniversiteyi bitirdim ve öğretmen olarak göreve başladım. Zaman zaman mektuplarla ve telefonla görüşmeye devam ettik.
1994 yılı Haziran ayında bu sefer yolumuz Harran Üniversitesi’nde kesişti. Can gardaşımla aynı kurumda çalışmaya başladık. O zamanın şartlarında üniversitede öğretim üyesi sayısı çok azdı. Uzun yıllar üniversitenin birçok biriminde çalıştı. Sıkıntı ve zorluklara rağmen hiç şikâyet etmedi. 28 Şubat sürecinde bile hiç istikrarını bozmadı. İnsanlar yanına barut fıçısı gibi girer çok sakin bir şekilde çıkardı. Bir işi olup da yanına uğrayan herkese ‘’Şeref olur Gardaş bekliyorum” derdi. Onunla işi olan olmayan hiç kimsenin ondan şikâyet ettiğini duymadım. Sevmeyeninin olduğunu duymadım. Ömrü boyunca dershane hizmetlerinde de hiç istikrarını bozmadı. Fedakârlıktan hiç kaçınmadı. Kendisinden istikrar abidesi diye bahsedilirdi. Daima örnek alınacak bir hayat tarzı vardı. Pırıl pırıl çocuklar yetiştirdi. İyi bir gelir seviyesi olmasına rağmen çok mutedil bir hayat sürdü. Hep şükrederdi. “Nolacak yahu, Allah bu garip kulunu Feke’nin Tokmanaklı Köyü’nden çıkarıp bu kadar nimetler nasip etmiş” derdi. Akademik açıdan da çok sayıda çalışması ve yayınları vardı. Bu çalışmaları ile hiç büyüklenmez ve gururlanmazdı.
27 Ağustos 2017 Pazar günü saat: 15 sularında evinde istirahat halinde iken ani bir kalp krizi geçirdi. Hemen 112 acil ile yıllardır çalıştığı Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırılıyor. 48 saatlik bir süre içerisinde mesai arkadaşları (Allah onlardan ebeden razı olsun) olan doktorların başından hiç ayrılmadan yaptıkları müdahalelere rağmen 29 Ağustos Salı günü saat: 15:00 sularında 53 yaşında pak ruhunu Rahmana teslim etti.
Büyük-küçük kendisini tanıyan herkes ağlıyor. Kimse öldüğüne inanmak istemiyordu. Geride 3 tane melek gibi çocuklarını, çok iyi bir insan olan hayat arkadaşını, meslektaşlarını, sevenlerini öksüz ve yetim bırakıp Rabbine koştu.
Ya Rabbel Âlemin, Ziya Gardaşımızın, Can gardaşımızın çok iyi bir insan olduğuna; incindiğini, ama hiç kimseyi incitmediğine; hak ve hukuku her şeyin üstünde tuttuğuna şahitlik ediyoruz. Kendisinde hiçbir hakkımızın olmadığını biliyoruz. Ama varsa da milyon kere helâl ediyoruz. Üstadımızın dediği gibi Nur kardeşliğinin nesebi kardeşlikten daha önde olduğunu biliyoruz ve inşallah Ahirette de beraber olacağımıza inanıyoruz.
Ya Rabbi, sen Can gardaşımızı çok sevdiği Peygamberine (asm) ve Üstadına komşu eyle. Bizleri de Cennetinde birlikte olmayı nasib eyle. Amin Elfi elfü Amin…