"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Uz(ak)laşmak

Mikail YAPRAK
14 Mart 2019, Perşembe
Hayranız o Üstâd’a ki, diyor: “Musîbet zamanının uzunluğundan, uzun dersler gördüm. Dünyanın ruhanî lezzeti olan hüzn-ü mâsumâne ve mazlûmâneden, zayıfa şefkat ve gadre şiddet-i nefret dersini aldım.”

Şimdi, başlığa aldığımız mânâ ve maksattan uzaklaşmadan, uzlaşma ile uzaklaşmanın biribiriyle ne kadar irtibatlı ve iç içe olduğunu görmeye çalışalım.

Bu arada bir halimizi bağışlayınız ki, bazen bir kelime üzerinde fikir cimnastiği yaparken ve bunu da sizlerle paylaşırken, aynı anda içtimaî-sosyal alanımızdaki hareket sahamızda, tabiri caizse “koşu bandında” beraberce yol alıyoruz. Hem hareket, hem sohbet. Ne güzel!

Bir zamanlar bir makalemde “toka(t)laşmak” üzerinde yol almıştık. 

Özetle demiştik ki: Tokalaşmaktan tokatlaşmaya insanı sürükleyen ve kelimenin bağrına saplanan o “t”yi atalım ki, yani Hazreti Üstâd’ın tabiriyle kalbimizdeki adavete adavet edelim ki, “tokalaşma” hasıl olsun ve devam etsin. 

Bu ifadelerimi okuyan edebiyatçı-eğitimci bir dostum, “çok hoş ve lâtif” bularak iltifatta bulunmuştu.

Uz(ak)laşma meselesinde de kelimenin bağrındaki “ak”, uzlaşmayı uzaklaşmaya çeviriyorsa artık bu “ak”a itibar edilmemeli. 

Üstad’ımızın Kosturma esaretindeki uzun kış gecelerini İstanbul’un beyaz şâşaalı gündüzünden bir yönüyle üstün tuttuğunu hatırlayalım. “Güya o gurbet gecesi, hayatımın gözünde nurlu siyahlıktı. Ve İstanbul’un beyaz, şâşaalı gündüzü, o hayat gözümün nursuz beyazıydı ki, ileriyi göremedi, yine yattı.” 

Bugün siyaset sahasında da ehl-i imanın gözüne perde olup ileriyi göstermeyen “ak”tan uzak durabilenler kolayca uzlaşabiliyorlar.

Uzlaşma meselesinde bir inceliği eğer biraz daha irdelersek, görürüz ki “uzlaşmak” ile “barışmak” kelimeleri mâna ve kavram olarak biribirine yakın göründükleri kadar da uzaktırlar..

Zira “barışmak”, çeşitli sebeplerle biribirlerine kırgın ve küskün olanların, biribirleriyle yeniden buluşmaları, kırgınlıkları gidermeleri alanında daha çok istimal edilir. Ki bunlar; aile fertleri, eşler, kardeşler veya evlât-ebeveyn de olabilirler.

Halbûki “uzlaşma” bazen düşmanlar veya taban tabana zıt fikirler arasında da sağlanabilir ki, bu da ancak karşılıklı tavizlerle mümkün olur. Ya taviz vererek uzlaşırsın, ya da taviz vermez uzaklaşırsın. 

Buna en güzel misal, Hudeybiye Antlaşması’dır. Karşılıklı “uzlaşma” sürecinin, Müslümanların lehine işleyeceğini gaybî bir nazarla gören Peygamber Efendimiz (asm), zahiren Müslümanların aleyhinde görünen bazı maddeleri de kabul etmişti.

Hak ve hakikatın hatırını kıran uzlaşmalar da makbul sayılmaz. Bazen olur ki, uzlaşamayıp uzaklaşmak kaçınılmaz olur. 

Üstad Bediüzzaman da, o zaman o malûm maddelerle ve malûm “eşhas”la uzlaşılamıyacağını anladı, oradan ve onlardan uzaklaştı. Onun uzak durduğundan biz de uzak duruyoruz, biz de onlarla itikaden ve fikren uzlaşamıyoruz.

Bazen “uzaklaşma” gerçekleşirken, aynı anda “uzlaşma” da olur. Birinden uzaklaşırken, öbürüyle uzlaşmış olursun. Hak ve hakikatla uzlaşan, batıldan mânen ve itikaden uzaklaşmış olur. Batılla itikaden uzlaşan, haktan uzaklaşmış olur. 

Bediüzzaman bu hakikatı, “Cebrail şeytan ile barışmaz” hükmüyle ibraz ediyor. Yani bazen, yolları ayırıp “sen yoluna, ben yoluma” demek gerekebiliyor.

Ama masum ve insanî olan unsurlarla uzlaşılamadığı, uzaklaşıldığı zaman, o işte İblis’in parmağı var demektir. 

Bizi kendisine ram etmeye, uhrevîlikten uzaklaştırıp dünyevîlikle uzlaştırmaya çalışan sinsî zihniyetin planlarıyla, birbirimize de “sen yoluna, ben yoluma” demek durumlarında kalmaktan Allah’a sığınırız.

TAZİYE: Gazetemizin Yayın Koordinatörü Mustafa Döküler’in muhtereme annesi Mükerrem Hanımın vefatını teessürle öğrendik. Cenab-ı Allah’tan merhumeye rahmet ve Cennet, sevenlerine sabırlar diler, Avusturya’dan taziyetlerimizi arz ederiz.

Okunma Sayısı: 1776
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdullah Tunç

    14.3.2019 21:48:04

    Mektubatta, Hafız-ı Şirazi'den nakle dilen şu satırlar,dost ve düşmanlarla alakalı muamele,münasebet bi zim için ölçüdür." Dostlarına karşı mürüv vetkarane muaşeret(Birlikte yaşayıp iyi geçinme,görgü) dostlarına sulhlara na (Barışık,barış içinde) musmele etmektir."İki cihanın rahat ve selameti bu iki harf kazandırır." Yalnız sıkıntı dostlar ile muamelededir.Siyasi taraf girlikle kafasını bozanlarla uzlaşmak fevkalade zor oluyor.Çünkü muhake e burada doğru işlemiyor.Mantık dev reden çıkıyor.Vicdan ve insaf normal seyretmiyor.Prensip,usul ve kaideler ,göz ardı ediliyor.Hissiyatla hareket ediliyor.Hissiyatta kör olduğundan uzlaşma ve anlaşma mümkün olmu yor..İşte esas sorun burada...

  • Ali Tam

    14.3.2019 12:26:05

    Kelimelerle jimnastigi havada gerili ipte yapabilecek kadar mahir edebiyatcilarin maharetlerini izlemek keyf verici. Bir zamanlarin Demokratlari icin halk krat= KIR AT dermis. Demek ediblik edeblilerin genlerinde var.

  • Oğuz Yiğiter

    14.3.2019 10:42:37

    Bugünki makalenizi, bir kimyager olarak değerlendirirsem eğer; Hem kalite, hem de kantite olarak enfes... Tebrikler, dualar.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı