Allah sonsuz hikmet, emir, hüküm ve ilim sahibidir; kâinatta boş ve abes hiçbir şey yaratmamıştır. Bediüzzaman, Cenâb-ı Hakk'ın Hakîm isminin kâinatı kuşattığını, bütün kâinatın her biriminin büyük bir kitap mahiyeti taşıdığını, bu kitabın her harfinin yüzer kelime, her kelimesinin yüzer satır, her satırının yüzer bâb, her bâbının da binler küçük kitap hükmünde hâkimiyetini gösterdiğini kaydeder.
Böyle her şeye hâkim bir hikmetin, kendi rububiyetinin kanadına sığınanların ve iman ile itaat edenlerin ödüllendirilmesini istememesi ve ebedî olarak taltif etmemesi mümkün değildir. Sonsuz bir hayat için yaratılan insanın, haksızlıklarla ve hikmetsizliklerle âdeta başının döndüğü şu geçici dünyada gerçek adalete ve hakikî hikmete hasret bir sosyal hayat yaşaması, Âdil ve Hakîm olan Cenâb-ı Hakk'ın âdil bir mahkemesi, daimî bir Cehennemi ve ebedî bir Cenneti bulunduğunun işaretidir.
Bu kâinat sarayının herbir mevcuduna yüzlerce hikmet takan ve yüzlerce vazife ile donatan, hatta her bir ağaca meyveleri adedince vazifeler veren Sâni-i Hakîmin, kıyamet ve haşirle ilgili sözlerini yerine getirmemesi düşünülemez. Has ve hesaba gelmeyen hikmetler ve sayısız vazifeler de haşri istemektedir.