Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 19 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

İnsan Allah’ı nasıl tanımalı? - 2



İstanbul’dan Av. Ahmet Fıçıcı: “Bir kitap var gençlerin arasında yayıyorlar. O kitapta insanın yaratıcıya ait özellikleri taşıyan bir edilgen olduğu iddia edilmiş. Bu doğru mudur? Yani, 1- İnsan, yaratıcıya ait özellikleri taşıyan bir edilgen midir? 2- Allah bize sevgi, korku ve nefreti kendisinde olduğu için mi verdi?”

Dün kaldığımız yerden devam edelim.

1- İnsanın Yaratıcıya ait özellikleri taşıdığı ifadesi, maksadı aşan bir ifadedir. Söylenmek istenen belirli bir hakikat olabilir. Fakat bu cümle fazlasıyla ilerisini söylemiş. Yani cümle haddini aşmış. İlk bakışta Tevhid inancına da aykırı. Çünkü:

Tamam: İnsana; kâinat Malikinin hayatına, ilmine, kudretine, görmesine, işitmesine, iradesine, malikiyetine, hâkimiyetine ayinedarlık edecek biçimde Yaratıcı’nın bazı sıfatları birer mikro-numune (okyanusta bir zerrecik, bir serapçık numune) olarak verilmiş. İnsan bu numunelerin aynasında Yaratıcısını tanısın diye, Yaratıcısını bazı sıfatları ile bilsin diye.

Fakat diğer yandan insanın şiddetli acizliği, sonsuz zayıflığı, hadsiz fakirliği, sınırsız ihtiyaçları, hudutsuz noksanlıkları ve eksiklikleri olduğu da bir gerçektir. Hatta Yaratıcı’sını bilsin ve ona gerçek şekilde sığınsın diye, kâinatın en acizi, en zayıfı, en fakiri, en muhtacı, en eksiklisi insandır. İnsan bu cihetle, Yaratıcı’ya ait bazı sıfatların tam zıttı özellikleri taşıyor. Yani meselâ insan hâdis varlıklardandır, yani varlığı sonradandır; ama Yaratıcı Muhalefetünlilhavadis sıfatına sahiptir. Yani varlığı hiçbir şeyin varlığına benzemez. İnsan doğar ve bir başlangıca sahiptir. Ama Yaratıcı doğmaz ve Yaratıcının varlığı ezelidir. O Evvel’dir, Kadim’dir. İnsan ölür ve bir sona sahiptir. Ama Yaratıcı ölmez ve Yaratıcı Ebedidir, Bakidir, Dâimdir, Âhirdir. İnsan her şeyi ile başkasına muhtaçtır, başkasına bağlı yaşar, başkasıyla ayakta kalır. Ama Yaratıcı kıyambinefsihi sıfatına sahiptir. Varlığı Kendindendir, Tektir, Vahiddir, Birdir, Müstakildir, varlığı için ve hiçbir şey için hiçbir şeye muhtaç değildir.

Netice itibariyle bir kul olarak insan, Allah’ın tüm sıfatlarını üzerinde taşımaktan uzak bulunmaktadır.

Fakat insanın bir edilgen olduğu, yani Allah’ın sayısız oluşum emirleri ile üzerinde sayısız işlemler yapıldığı, yani Allah’ın sayısız tasarrufuna mazhar olduğu doğrudur.

2- Allah bize sevgi, korku ve nefreti kendisinde olduğu için verdi sözü de maksadı tam anlatmıyor. Maksat şu olmak gerektir: Bizim sahip olduğumuz pozitif değerler Cenâb-ı Allah’a aittir, kaynağı Cenâb-ı Allah’tır: Sevmek, merhamet etmek, acımak, adil olmak, hoşnut olmak, affetmek, öfkelenmek, cezalandırmak…vb. gibi.

Fakat bizim sahip olduğumuz negatif değerler de var: Bunları acizliğimiz ve zayıflığımız sebebiyle, kul olmamız hasebiyle, mümkinattan olmamız ve eksikliğimiz cihetiyle biz üretiriz. Meselâ: Unutmak, dalmak, uyumak, zulmetmek, isyan etmek, ağlamak, korkmak, gaflet etmek, acıkmak, susamak, yemek, içmek, ihtiyaçlı olmak vb. Bu sıfatlar Yaratıcı’ya göre noksanlık sıfatlarıdır ve Yaratıcı bu sıfatlardan münezzehtir. Bunlar bize ait özelliklerdir.

Nefrete gelince, negatif yönüyle bize aittir. Çünkü çoğu zaman bizim kullandığımız nefrette zulüm ve haddi aşma vardır. Fakat nefreti razı olmamak, gazaplanmak, sevmemek, adaletten taşmamak şeklinde Allah’a ait pozitif değerler yüklemek ve negatiflerinden arındırmak şartıyla ancak Cenâb-ı Allah’a verebiliriz belki. Meselâ Kur’ân, “Allah şımaranları sevmez”1, veya “Allah bozguncuları sevmez”2 buyurur.

Bununla beraber, bu âyetlerde “sevmez” ifadesi geçiyor; yani “la yuhibbü.” Nefret eder demiyor. Diğer yandan, ‘nefret’ kelimesinde bizim yüklediğimiz negatif değerler daha fazla. Nefret edip haksızlık yapmak, haddi aşmak, küsmek, zulmetmek gibi. Nefret, negatif değerlere çağıran bir çağırıcı haline gelmiş. Bu açıdan, kanaatimce bu İlâhî sıfatı kavramak için bu kelime yeterli: “La yuhibbü.” Allah’ın sıfatlarını, Kur’ân’da zikri geçen kavramlarla kavramamız daha doğru olur kanaatindeyim.

Cenâb-ı Allah cümlemizi haktan, istikametten, Kendini doğru tanımaktan, doğru kavramaktan ve doğru ifade etmekten ayırmasın. Âmin.

Dipnotlar:

1- Kasas Sûresi: 76. 2- Kasas Sûresi: 77.

19.06.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (18.06.2006) - İnsan Allah'ı nasıl bilmeli? - 1

  (17.06.2006) - Kur'ân'ı öğrenmeye ve öğretmeye hazır mıyız?

  (16.06.2006) - Biz peygamber seçmek değil, inanmak mevkiindeyiz

  (15.06.2006) - İffetsizlik özgürlük değildir!

  (14.06.2006) - İslâmın kendini tanıtım hakkı

  (13.06.2006) - Güneşten Ehad ismine bir yolculuk

  (11.06.2006) - Kardeşlik ibadetimizin vakti geçmesin

  (10.06.2006) - Namazdaki şahitliğimiz

  (09.06.2006) - Allah'a ulaşmak zor mu?

  (08.06.2006) - Kur'ân'da “sağ” ve “sol” kavramı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004