Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 17 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Eğitim

Şiddete giden yol: Öğrenciler okulda nasıl davranıyor?

Öğrenci şakaları kazalara

dâvetiye çıkarmasın!

Okul, sosyalleşme alanı olması sebebiyle, çocukların sürekli birbiriyle iletişim halinde olduğu bir ortamdır. Çocuklar okulda eğlenmek amacıyla birbirlerine şakalar yapabilmektedir. Sevgi gösterisi ya da oyun amaçlı bu davranışlar çok ciddî kazalara sebep olabilir. Öğrencilerin bilinçlendirilmesi, muhtemel kötü durumların da önüne geçecektir.

Sınıf, kazalara en

müsait ortamlardan biridir

Sınıf; sıralar, öğretmen masası, yazı tahtası, kütüphane, giysi dolabı gibi sivri köşeleri olan araçlarla doludur. Öğrenci, arkadaşıyla şakalaşırken onu ittiğinde başını bu sivri köşelere vurarak, beyin travması, kanama ve bayılma gibi durumlar doğabilir. Çocuk, sırada otururken genellikle elinde bir kalem olur. Bu sırada arkadan bir arkadaşı sırtına şaka amaçlı vurduğunda kalem öğrencinin göğsüne, yüzüne ya da vücuduna saplanabilir. Sınıf içinde çelme takmak, yerleri ıslatmak dengeyi kaybedip düşmeye sebep olur. Sınıf kapılarının aniden açılması, öğrencilerin oturdukları yerlerdeki pencerelerin açık bırakılması da istenmeyen durumları beraberinde getirebilmektedir. Uçlu kalemlerin dış kabı ile diğer arkadaşlara minik kâğıtlar üflemek son derece yanlıştır. O minik kâğıt topakları, öğrencinin gözüne denk geldiğinde, görme bozuklukları oluşabilmektedir.

El şakaları kötü sonuçlar doğurabilir

Öğrencilerin birbirlerinin enselerine vurması da çok yanlış bir davranıştır. Arkadaşı ensesine hızla vurduğu için beyninde ciddî rahatsızlık oluşan ve hayatını kaybeden öğrencinin haberleri uzun süre gazetelerde yer aldı. Gerçekten de öğrenciler el şakalarıyla istemeden birbirlerine zarar verebilmektedir. Son zamanlarda öğrencilerin şakayı değerlendirme biçimi çığırından çıkmıştır. Bazı öğrenciler, o an başka bir yere bakan arkadaşının tam göz hizasında parmağını boşlukta tutmakta ve arkadaşına seslenmektedirler.

Diğer öğrenci bu sırada döndüğünde arkadaşının parmağı gözünün çok yakın bir noktasından geçmektedir. Eğer öğrenci biraz daha hızlı başını çevirse, parmak gözüne değebilir ve yaralanmalar meydana gelir. Bu tür şakaların yapılmaması için mutlaka öğrencilerle konuşulmalıdır. Bazı şakalar hemen güncelliğini kaybeder ve onun bir derece daha kötüsü ortaya çıkar. Öğretmenin gözü sürekli öğrencilerin üzerinde olmalı ve çocukların birbirlerine yaklaşımları değerlendirilmelidir.

Öğrenciler, ani

hareketlerden kaçınmalıdır

Merdivenden inerken, arkadaşını itmek, korkutmak, çelme takmak, çantasını ve saçını çekiştirmek, merdivenlerden yuvarlanmasına sebep olabilir. Okul tuvaletlerinin zemini sürekli ıslak olduğundan buralarda öğrenciler birbirlerine şaka yapmamalıdır. Ayağın kayması sonucu düşme olaylarının büyük çoğunluğu tuvaletlerde olur. Çocuklar, ellerindeki araçları biçimi ne olursa olsun arkadaşlarına fırlatmamalı ve onları bu şekilde korkutmamalıdırlar. Öğrencinin fırlattığı kalem, arkadaşının vücuduna saplanabilir, başına denk gelerek istenmeyen durumlar oluşturabilir.

Yiyeceklerle şaka yapılmamalıdır

Öğrenciler, birbirlerine ele ya da ağza boya yapışmasını sağlayan şaka amaçlı şeker ve yiyeceklerden sıkılıkla alırlar. Öğrenci, arkadaşının verdiği kimyasal maddeleri yuttuğunda besin zehirlenmesi yaşayabilir. Besinlerle ilgili kesinlikle şaka yapılmamalıdır. Normal besinlere başka şeyler katılmamalı, bu davranışı yapanlar mutlaka uyarılmalıdır.

Okul servisiyle okula giden öğrenciler, öndeki arkadaşlarını sırtından ittiklerinde öğrenci kafasını koltuğa vurabilir ve hatta başı camdan dışarı çıkabilir. Hareket halindeki araçlarda sözlü şakalar bile şoförün dikkatini dağıtarak, kaza yapmasına zemin hazırlar.

‘Tutmasaydım, düşecektin!’

Okulun bahçe duvarında oturup, diğer öğrencileri izleyen çocuklara yapılan sözde şaka ‘tutmasaydım düşecektin’; genellikle öğrencinin duvardan aşağı düşmesiyle sonuçlanır. Burada öğrenci yüksek bir yerde otururken, diğer arkadaşı ona sessizce yaklaşır ve sıkıca kavrayıp önce ileriye doğru itekler, sonra da geri çekerek ‘tutmasaydım düşecektin’ der. Korkudan ağzı burnuna gelen öğrenci de bu kötü şakadan rahatsız olur. Bazen öğrenci, arkadaşını ittikten sonra geri tutamaz ve arkadaşı duvardan aşağı düşer. Bu sırada kafası yere çarpabilir, vücudunda kırık, çatlak ve zedelenmeler oluşabilir. Hatta duvarın altında duran başka bir öğrencinin üzerine düşerek çok daha ciddî yaralanmalar meydana gelebilir.

Öğrenciler şakaların tehlikeleri

konusunda bilgilendirilmelidir

Çocukların, eğlenmek, arkadaşlarıyla iyi vakit geçirmek için yaptıkları şakaların bazen kötü sonuçlar doğurabileceği onlara anlatılmalıdır. Öğrenci, şakaların ne gibi kazalara sebep olabileceğini bilirlerse daha dikkatli davranacaklardır. Çünkü şaka yaparken, nasıl sonuçlanacağının farkında ve bilincinde değildir. Öğretmen ve ebeveynler, varsa çevrelerinde yaşanan şaka kazalarından örnekler vermeli ve insanların istemeden ne kadar zor durumda kalabildiğini izah etmelidir.

Empati (duygudaşlık),

öğrencilere öğretilmelidir

Öğrenci, kendisini arkadaşının yerine koyarak az sonra yapacağı şaka eğer kendisine yapılsaydı ne tepki vereceğini düşünmelidir. Empati, hem kendimizi hem de karşımızdakileri doğru anlamamıza yardımcı olur. Böylelikle yanlışlardan olabildiğince uzak durmuş oluruz. Empati, çocukları psikolojik olarak rahatsız eden sözlü şakaları da yok eder. Arkadaşına bir söz söylemeden önce iki kez düşünen çocuk, empati sayesinde iletişim yeteneğini de geliştirir.

Mustafa OĞUZ

17.10.2006


Nobel ödülü almanın faydaları

Aydınlar yaşadıkları toplumun vicdanıdır. Yaşadığı ülkenin acı gerçeklerinden kopuk yaşayamaz onlar. Yaşadıklarından, gördüklerinden, okuduklarından, şahit olduklarından etkilenirler; dertlenir, tasalanır ve kaygı duyar aydınlar. İçleri dolar sorunlarla. Sonra oturur, kendisini aydın yapan yetenek zincirini kullanarak çözümler üretmeye başlarlar.

Türkiye’de aydınlar her zaman şaibe altında olmuşlardır. Bunun en büyük sebebi “Kapalı devre” çalışan bir sistem ve ideolojik devlettir. Devletin ideolojisi ve kapalı sistemle çalışan bir yapısı olursa, tabiî ki, kendisinden olanlarla olmayanları ayırır ve kendisinden olanları, kendisine benzeyenleri “aydın” ilân ederken; kendisinden olmayanları ise “hain” ilân ediverir. Yandaş aydınların ne kadar aydın olduğu tartışıladursun, onlar devlet nimetlerinden faydalanırlar, mal ve mülk edinirlerken; muhalif aydınlar da aç, sefil, perişan ve sürgün üzerine sürgünle doğduklarına pişman edilirler. Bu gerçekler ışığında baktığımızda Osmanlının son yüzyılından başlayan bu tür aydıncılık oyunları Cumhuriyetle şiddetlenerek devam etmiştir. Gerçek aydınları sahtesinden, ideolojik yandaş aydınları özgür aydınlardan, eğrisini doğrusundan ayıran dönemler vardır. Bu dönemler, siyasal sert rüzgârların estiği, askerî vesayetin hâkim olduğu, iktidar nimetlerinin bolca dağıtıldığı ve aydınlar üzerinde değişik terör ve baskının estiği dönemlerdir.

Her neyse biz sözü uzatmayalım, gelelim Orhan Pamuk’a. Yazar Orhan Pamuk, Nobel Edebiyat ödülünü alarak Türkiye adına büyük bir sükse yaptı. Biz, başarılı insanları eteğinden çekip düşürmeye, ‘benim tarlama yağmayan bir yağmur hiç kimsenin tarlasına yağmasın’ mantıksızlığının kurbanı bir milletin aydınları da Pamuk’un ödülünden dolayı birbirini yiyor. Yıllarca resmî ideolojinin gizli ve açık destekçileri olan Kemalist Ulusalcı Sol ile kafatasçı milliyetçilerin karşı olduğu Pamuk’un ödülü edebiyat alanında, Türkçe ve Türk diliyle yazan bir yazara verilmiş ödül göğsümüzü kabartmalıyken, neler söyleniyor neler!

Ödülün Orhan Pamuk’a verilmesinden sarf-ı nazar, bu ödülün yararları üzerinde durmak istiyorum. Nobel gibi dünya gündemine oturan ödülün toplumumuza ne gibi katkısı olabilir? Evet, hem de bal gibi olur.

1) Toplumun kitaba karşı hem ilgisi ve hem de saygısı artar.

2) Kitap tüketimi artar.

3) Edebiyat alanında yeni yeteneklerin önü açılır, cesaretlendirilirler.

4) Okuma kültürü yükselir.

5) Yazmak konusunda genç yetenekleri ateşlendirir.

Bu anlamda Orhan Pamuk’u tebrik ederim. Kim olduğu, neler konuştuğu, kendisine ödülün siyasî amaçlı verildiği gibi iddialara kulak asmıyorum. Çünkü bunu bizim gibi siyasallaşmış toplumlar anlayamaz. Ayrıca, bu ödülün global anlamda etkisini de göreceğiz:

1) Dünya edebiyatı Türkiye’nin geçmiş ve günümüzdeki edebiyatına ilgi duyacaktır.

2) Türkiyeli yazarların isimleri ve eserleri daha çok saygı görecektir. Daha çok yabancı dillere tercüme edilecektir.

Eğitim açısından değerlendirdiğimizde, bugün konuşulan ve itham edilen pek çok konu yarın unutulacaktır. Yazar Orhan Pamuk, edebiyat alanında ilk Nobel ödülünü aldığından ders kitaplarına geçecek ve on-yirmi, hatta otuz yıl sonra gelecek nesiller bu morali daha çok hissedeceklerdir. Bir edebiyatçı olan ve döneminde edebiyat ağırlıklı Sosyal Bilimler Liselerini açan Millî Eğitim Bakanımız da Orhan Pamuk’la ilgili bir şeyler ifade etmelidir.

B. Sait ÇİFTÇİ

17.10.2006


Okul personelinin öğrencilerle iletişimi nasıl?

Okulda çalışan personelin, öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap verebilecek ve gelişimlerini destekleyecek eğitimi almış olmaları gerekmektedir. Çocuklar, giriş çıkışlarda, teneffüslerde, uygulamalı derslerde, okul dışında okul personelinin davranışlarından etkilenmektedir.

Personel, olağanüstü durumlara hazır olm

Okul personeli; müstahdemler, kantin görevlileri, memurlar, muhasebe elemanları, güvenlik görevlileri, gece bekçisi ve teknik elemanlardır. Okul personelinin, yaralanma, yangın, göçük, trafik kazaları, düşme, bayılma gibi durumlar konusunda eğitim almış olması gerekir. Çocuklar oyun oynarken veya ders esnasında pek çok tehlikeyle karşılaşabilirler. Düşme, yaralanma, vücuda futbol topu çarpması, bayılma, hastalanma vb. anında ilkyardım uygulayabilmelidirler. Bu durumda soğukkanlı olmalı ve öğrencileri organize edebilecek iletişim ve ikna bilgisine de sahip olmalıdırlar.

Çocuklar herkesten etkilenirler

Öğrenciler, personelin davranışlarından etkilenirler. Çalışanlar, öğrencilerin gözlerinin sürekli üzerlerinde olduğunun farkında olmalı ve onlarda olumsuz izlenimler bırakacak davranışlardan kaçınmalıdır. Müstahdem, çocuklara bağırdığında çocuklar da birbirlerine bağırırlar. Kaba ve uygunsuz konuşan bir kantin elemanı hemen çocukların dikkatini çeker. Okul personeli, güler yüzlü, gelişime açık ve olayları her açıdan değerlendirebilen bir yapıyla hareket etmeye özen göstermelidir. Çocuk psikolojisi ve eğitim yöntemleri hakkında az da olsa bilgi edinmelidir.

Okul yönetimi ile personelin iletişimi çok önemlidir

Okul personeli, öğrencilerle çok sık diyaloğa girmemeli, öğrencilerin her isteğini yerine getirmemelidir. Çalışanların, iyi niyetini suiistimal eden bazı öğrenciler, onlara lâkap takmakta, fiziksel özellikleriyle ve konuşmasıyla dalga geçebilmektedir. Çalışanlar, kişisel hayatını ve okulda yaşadığı sıkıntıları öğrencilere anlatmamalıdır.

Personel, okul yöneticileriyle öğrencilerin yanında tartışmamalı, koridorlarda yüksek sesle konuşmamalıdır. Okul yönetimi de personelin gelişimine yardımcı olmalı, çalışmalarında onlara destek vermelidir. Öğrenciler ‘nasıl olsa temizleniyor’ diyerek yerlere çöp atabilir ve çalışanların uyarılarını dikkate almazlar. Okul idaresi, öğrencileri çalışanlara zorluk çıkarmamaları hususunda uyarmalıdır. Çocukların davranışlarında gariplikler gören ya da okulla ilgili bir eksikliği fark eden görevliler bu durumu, okul idaresi ve öğretmenlerle paylaşmalıdır. Okul, bir eğitim kurumu olduğuna göre bu çatı altında yaşayan herkesin en kaliteli eğitimi alması, düşünen, anlayan ve üreten bir toplum olabilmenin gereğidir.

17.10.2006


Konuşmak, öğrencinin ifade gücünü geliştirir!

Öğrenciler, toplum önünde konuşmaktan korkarlar. Aslında niçin korktuklarını kendileri de tam olarak bilmemektedir. Çünkü bir topluluk karşısında konuşma, kendilerini ifade etme fırsatları olmamıştır. Drama, şiir, tiyatro, öykü ve fıkra mutlaka tahtaya kalkarak okunmalı ve anlatılmalıdır. Bir piyes canlandırılırken, öğrencilere belirli bölümler verilmeli ve öğrencilerden bu bölümleri adeta yaşayarak canlandırmaları istenmelidir. Çünkü tahtaya çıkıp, yazıyı baştan aşağı okumak, hitabeti geliştirmez. Öğrenci, kahramanların olaydaki konumunu anlayıp konuşmasını, ses tonunu, hareketlerini ona göre belirlemelidir. Fıkra anlatırken, öğrenci tüm vücut dilini ve sesini etkili kullanarak arkadaşlarını güldürmeyi başarmaktadır. Bazen fıkra komik olmasa bile, öğrencinin tabiîliği ve içtenliği arkadaşlarını güldürmeye yeterli olmaktadır.

Ses tonunu ve nefesi etkili kullanmayı, konuşmayı mimiklerle desteklemeyi sağlamak için öğrencilere şiir okutturulabilir. Müzik derslerinde şarkı söylemek, tarih derslerinde padişahın tahta geçişini canlandırmak, coğrafya dersinde tahtaya kalkarak Karadeniz bölgesini harita üzerinde anlatmak, iletişimi güçlendirir. Tahtaya kalkmamak için çabalayan bir öğrencinin, insanların karşısında konuşmasını tamamladıktan sonra tekrar tahtaya çıkmak için istek duyduğunu görürsünüz. Öğrenci, topluluk önünde konuştuktan sonra, aslında korkacak bir şey olmadığını anlar. Hatta insanların kendisini dinlemesi veya izlemesi hoşuna gitmeye başlar. Bu sebeple, her fırsatta öğrencilerin kendilerini ifade etmeleri ve iletişim yeteneklerini geliştirmeleri sağlanmalıdır.

17.10.2006


Sen neye hazırsan, o da senin için hazırdır

Kazandıklarım bitti, yitirdiklerim kaldı. Söylediklerim gitti, dinlediklerim kaldı. Bir bilmek ülkesinin, düş iline vardım. Öğrettiklerim gitti, öğrendiklerim kaldı (Özdemir Asaf).

Gözyaşları merhamete delildir. Yürek yanmadıkça göz yaşarmaz (Mevlânâ).

İnsanların en büyük mutluluğu akıllarını doğru kullanmayı öğrenmeleridir (R. Descerlas).

Girişimler her zaman mutluluğu getirmez, ama bir girişim yapmadan da mutluluk yakalanmaz (Benjamin Disraeli).

17.10.2006


TEBESSÜM

Bir öküz uğruna

Oğlunun okuması için çiftliğindeki bütün inekleri satan bir köylü, onun bir şey öğrenemediğini görünce: “Ne bahtsız adammışım”, diye söylenmiş. “Bir öküz uğruna ne inekler feda ettim.”

17.10.2006


BİR DÜŞÜN

Çocuk neyini düşürmüş?

İhtiyar kadın elinde sebze ve meyve sepeti olduğu halde yolda yürüyordu. Birden bisikletli bir çocuk ihtiyar kadına çarptı ve sepettekiler etrafa dağıldı. Çocuk hiç bozuntuya vermeden yoluna devam etti. İhtiyar kadın çocuğa: ‘Dön de düşürdüğün şeyi al!’ dedi. Bunun üzerine çocuk döndü: ’Ne düşürdüm?’ diye sordu. İhtiyar kadın cevap verdi: ‘Ne düşüreceksin, ahlâkını düşürdün!’

17.10.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004