Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Meryem TORTUK

Kış geldi



Kış geldi sonbahar ayında. Ellerine yağmurları, karları alarak çaldı kapımızı. Hoş geldin kış. Zorsun, ıslaksın, çamursun, soğuksun, mücadelesin, ama en çok da sabırsın. Bütün bu yaşattıklarına dayanmak için sabrı öğretirsin bizlere.

Alınma lütfen, kırılma ve darılma, ama erken geldin. Hani bekleniyordun, fakat bu kadar güç ve çetin bir başlangıçla hayatımıza girivermen biraz şaşırttı bizleri. Sarstı.

Sellerle, canlar alarak girdin hayatımıza. Bizlere bir şeyler okutmak ister gibisin. Bu kadar ânî ve hışımla gelişinin bir hikmeti olmalı. Yüzündeki öfke ifadesinden neyi okumalıyız acaba?

İnsanlığımızdan kaybettiğimiz irtifaların öcünü mü alıyorsun? Yoksa bir yerlere gizlenmiş yasaklı günahların bedelleri mi var avuçlarında?

Bir çocuk, barut kokuları, kurşun izlerinin arasında yaşanmamış çocukluğuna acı gözyaşlarıyla isyan ediyor. Kirli avuçlarının arasından bir misket düşüyor yere. Üzerinde yoksulluğun bütün izleri. Bir baba ağlıyor feryat figan. Bir anne oğlunun fotoğrafını tutuyor elinde. Soruyor, “Yaşıyor mu hâlâ? Hiç haber alamadım nicedir gözlerim yollarda, kalbim duâda.” Yabancıların barut kokan elleriyle talan edilmiş topraklarda kan olmuş umudun adı. Kalbine sükût mu değdi ki, sessizsin böyle? Kış senin yüreğinin içine işlemiş.

Ey kış, bunların hesabını mı sormaktasın bize? En yakınımıza sokularak, uzaktakini duymayan kalbimizin bir köşesine acıları yerleştirmek mi istersin? Uzakta bir yüreğin acılarıyla, bizim yüreğimizin acılarının ortak renkte olduğunu göstermek…

Yüzündeki öfkeye başka anlamlar da verilebilir tabiî ki. Haddini aşmış ve yolunu kaybetmiş nice şımarık nefislere bir tokat, bir sarsma olabileceği gibi, bir yoklama da olabilir. Musibetlere karşı gönüllerdeki direnci ve sabrı ölçmek için de görevlendirilmiş olabilirsin. Taşkınlık ve isyan yerine, hikmete yönelen gönüllerin dillerine dökülecek bir iki şükür cümlesi…

Her şeyin bir kışı olduğunu mu anlatmak istersin yoksa? Hiç beklenmedik anda bastırıveren kalbin kışları gibi meselâ. Her şeyin aslında bizler için olduğunu ve kara, öfkeli görünen nice sağanakların arkasında batmayan güneşlerin varlığını anlatmak mıdır niyetin?

04.11.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (15.10.2006) - Bir hayat öyküsü

  (07.10.2006) - Nostalji

  (23.09.2006) - İncelikler yüzünden

  (16.09.2006) - Eylül düştü toprağa

  (07.09.2006) - Hayat okumaları-II

  (31.08.2006) - Hayat okumaları- 1

  (22.10.2005) - Yeni başlangıçlara

  (13.08.2005) - Kanser

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004