Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Hasan YÜKSELTEN

İmaj devri



İzlemeyi düşündüğüm filmleri önceden inceleyen ve film hakkındaki yorumları okuyarak fikir edinmeye çalışan birisi olarak yakın zamanda seyretmeyi düşündüğüm bir film hakkında internetteki yorumları okurken, imaj ve şekil devrinin gerçekliğiyle bir kez daha yüz yüze gelmiş oldum. Zira bir animasyon filmi olan bu filmi yorumlayanların hemen hemen tamamı filmin muhtevasından, verdiği mesajdan, konudan bahsetmeden sadece animatörlerin ne kadar farklı tipler çizdiğinden, efektlerin ne kadar sahici olduğundan, tiplemelerin ilginçliğinden yani muhtevadan ziyade şekille ilgili şeylerden bahsediyorlardı.

Yine yakın zamanda gazetede okuduğum bir haberde, Tayland’da darbe yapıldığından ve darbecilerin darbeyi sevdirmek amacıyla genç kızları bildiri dağıtmak için kullandıklarından bahsediliyordu. İnsanların büyük çoğunluğunun artık tamamen görüntüye önem verdikleri bir zamanda, değerli bir yazarın ifadesiyle günümüz ‘cilâlı imaj devri’nde, darbelerin bile belli bir imajla sunulmaya çalışılması hiç de anormal olmasa gerek.

Günümüzde insanın değeri bile imajıyla ölçülür hale gelmiştir maalesef. Artık muhtevadan çok görüntüye, karakterden çok imaja önem verince, bir insanın değeri saç kesimiyle, kıyafetinin markasıyla, gittiği eğlence mekânlarıyla, kullandığı cep telefonuyla ölçülmeye başlandı. Resimler bile sahici olmaktan uzaklaşmış, fotomontajla düzeltilerek kendisi olmaktan çıkmış bir haldedir artık. Hatta bunun da ötesinde gerçek yüzler fotomontajlanmaya başlanmış, estetiksiz makyajsız, maskesiz dolaşılmaz olmuştur.

Mark Twain’in Eskimo Kızın Hikâyesi adlı eserinde, Eskimo kız Lasca, sabunun ne olduğunu bilmeyen kabilelerinin, yabancılar sabunu ilk getirdiklerinde bundan hoşlanmadıklarını, ama kabiledeki biri sabun yemeği moda haline getirince kabilede hali vakti yerinde olan her Eskimo’nun sabun alıp yemeğe başladığından bahseder.

İmaj devrinin insanları da sanki moda olduğu için sabun yiyen Eskimolar gibiler. Aynen Eskimo’da olduğu gibi, günümüzde de imaj yapmak adına en olmadık şeyler normal karşılanabiliyor. Moda adı altında yayılan saçma sapan kıyafetlerin birçok insan tarafından tercih edilmesi, evlerin gösteriş adına gereksiz eşyalarla donatılması, göz önünde bulunan birinin saç modelinin, hatta konuşma ve tavırlarının ertesi gün milyonlar tarafından taklit edilmesi, vs., Eskimoların moda diye sabun yemelerinden daha saçma değil mi? Farz olan tesettürü sağlarken bile imaj kaygısına düşülüp özellikle belli markaların tercih edilerek tüketilmeye çalışılması ve bu yolda imaj yapmaya çalışırken haram olan israfa düşülmesi ne kadar mantıklı bir davranıştır acaba? En iyi, her zaman en moda olan, en pahalı olan ya da en marka olan mıdır meselâ?

İmaj devrinin etkilediği en önemli alanlardan biri de ailedir. İmaj devriyle birlikte mesken olmaktan çıkıp konut haline gelen evlerimizde sükûnet bulmak yerine huzursuzluklar hâkim olmaya başlamıştır artık. Zira kelime anlamıyla mesken, sükûnet bulunan yer anlamına gelirken konut, konulan yer anlamını çağrıştırmaktadır. Eskinin meskenlerinde sükûnet ve huzur bulmak için vakit geçiren insanlar, imaj devriyle birlikte huzuru evin dışında aramaya başladığından beri, meskenler de konup geçilecek, otel gibi kullanılacak mekânlar, yani konutlar haline geliyor. Evlerinde aile fertleriyle huzur içinde yaşayan insanların yerini sadece kalınmak zorunda olunduğu için gelinen konutlar alıyor. Sahip olunan maddî varlıklarla belki komşulara, belki arkadaşlara imaj gösterisi yapmak adına konutlar gereksiz eşyalarla doldurulunca, insanların ruhu boşalıyor, kendi evlerinde bile hayat alanı kalmıyor adeta. Salondaki eşyaların çokluğundan namaz kılmak için seccadesini serecek yeri bile bulamayan bir kişi, o eşya kalabalığında nasıl sükûnete erebilir ki? Meselâ her türlü müstehcenliğin, olumsuz haberlerin, gereksiz dedikoduların, insanların zaaflarına hitap eden tüketimi arttırıcı reklâmların etkisindeki televizyon kanallarının seyredildiği, aile fertlerinin birbirlerini dinlemek yerine televizyonu izlediği bir evde sükûnetten ne oranda bahsedilebilir ki?

İmaj devri, karakterinden başlayarak, kıyafetlerine, meskenlerine kadar uzanan çok geniş bir alanda etkisi altına alıyor insanları. Oysa imaj, bir bakıma karakterin zıt anlamlısıdır. Başkasının onayına muhtaç olmak demektir. Kendisi olamamak, kendisine sunulanı her haliyle kabullenmek demektir. Bundan dolayıdır ki bu zamanda bizlere düşen, imaj yapmak değil imaj yakmaktır. Ama ille de bir imaj arıyorsak bunu da insanların nazarında değil, Allah’ın nazarında aramaktır.

25.11.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004