Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 28 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Besmelenin anlamı nedir?



Sedat Ege: “Besmelenin anlamı nedir?”

Besmele Kur’ân’da 114 defa nâzil olan bir âyettir. Bu âyette Allah üç ismiyle zikredilir. Müslümanlar bu âyeti dillerinden düşürmezler ve böylece her hayırlı işte Allah’ın adını anarak Allah’ın kudretine, inayetine ve merhametine sığınırlar. Mânâsı, Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla demektir.

Bedîüzzaman Hazretleri On Dördüncü Lem’a’nın İkinci Makam’ını Besmeleye ayırır; Besmelenin rahmet noktasında parlak bir mânâsını altı sır içinde izah eder. Bu sırlar üzerinde kısaca duralım:

Birinci Sır: Kâinat simasından, yeryüzü simasına, yeryüzünden de insan simasına; yani kâinattan insana, yani arştan ferşe bir nuranî satır gibi uzanan kâinatla ilgili üç İlâhî hakikat vardır. Bunlar: 1- Ulûhiyet, 2- Rahmâniyet, 3-Rahîmiyet.

Kâinatın her yanında, bütün varlıkların birbirlerine karşı yardımlaşmaları, dayanışmaları, birbirine saygı, sevgi ve ilgi duymaları Ulûhiyet mührünün tezahüründen başka bir şey değildir. “Bismillahirrahmânirrahim”de bulunan Allah lâfzı, böyle yüksek tezahürlerle bize kendisini gösteren Ulûhiyet sıfatına bakmaktadır. Yeryüzündeki bitkilerin ve hayvanların idaresi, terbiyesi ve işlerinin düzenlenmesinde görülen birbirine benzemeklik, uygunluk, düzgünlük, incelik, lütuf ve merhamet ise bize Rahmâniyet imzasını göstermektedir. Besmeledeki “Rahman” ismi de, Rahmâniyet sıfatına delâlet etmektedir. İnsanın manevî mahiyetinde ve simasında bulunan nezaket duyarlılıkları, şefkat incelikleri ve merhamet pırıltıları ise bize Rahîmiyet sikkesini bildirmektedir. Besmeledeki üçüncü isim olan “Rahîm” ismi ise Rahîmiyet sıfatına işaret etmektedir.

İkinci Sır: Kur’ân, mahlûkatın bütününe hâkim olan Vâhidiyet içinde akılları boğmamak için, her bir şeyde Ehadiyet cilvesini gösteriyor. Meselâ bütün dünyayı kuşatan güneşi dev cüssesiyle algılamak gayet geniş ve kapsamlı bir nazar gerektirdiğinden; nazarı geniş olmayan kitlelere güneşin zatını unutturmamak için, her bir parlak şeyde yansımaları vasıtasıyla güneşin zatı gösterilmelidir.—Temsilde hata olmasın—Cenâb-ı Hakk’ın Ehadiyet itibariyle her bir şeyde, husûsan her bir canlıda, husûsan insanın mahiyetinde bütün isimleriyle bir cilvesi bulunduğu gibi; Vahidiyet itibariyle de her bir ismiyle bütün kâinatı kuşatmaktadır. İşte “Bismillâhirrahmânirrahîm” kelimesi, Cenâb-ı Hakk’ın bütün kâinatı kuşatan Vahidiyeti içinde akılları boğmamak ve kalplere Cenâb-ı Hakk’ın Zatını unutturmamak için Ehadiyet mührünün “Allah, Rahman ve Rahîm” isimlerinden müteşekkil üç mühim kaynağını göstermektedir. Yani bu üç ismin her bir şeyde kolayca görünen tecellîleri ısrarla nazara verilmekte ve kalplerin Cenâb-ı Hakk’ı unutmaması sağlanmaktadır. Bu üç ismin, bir İslâm nişanı olan Besmele içerisinde hayatımıza girmiş olması ve her hayırlı işin başında dilimizden düşürmememiz bundandır.

Üçüncü Sır: “Besmele”, bütün kâinata hâkim olan Rahmet hakikatinin arşına yetişmek için mü’minin elinde bir vesile, bir şefaatçi ve bir miraç hükmündedir.

Dördüncü Sır: Mahlûkatta Allah’ın bir olduğunu gösteren sayısız birlik mühürleri vardır; fakat varlıklar ve sebepler içinde boğulduğunda insan, Allah’ın birliğine akıl erdiremez hale gelebiliyor. Bundan dolayı, her bir varlıkta Allah’ın birlik mühürlerini göstermek gerekiyor. Tâ ki, şaşırmadan Cenâb-ı Hakk’ın varlığına ve birliğine inanmak mümkün olsun. Varlıklara en cazibedar nakış, en parlak nur, en şirin tatlılık, en sevimli cemal ve en kuvvetli hakikat olan Rahmet ve Rahîmiyet mührü bunun için konmuştur. Bu Rahmetin kuvveti, insana Allah’ın bir olduğu inancını vermeye yeterlidir. İşte “Besmele”, Rahmetten Allah’ın birliğine ulaşan bu sırrın bir adıdır.

Beşinci Sır: “Besmele” ile insan, manevî simasının işaret ettiği Rahman ismine ulaşır.

Altıncı Sır: Hiçbir şeye muhtaç olmayan Cenâb-ı Allah’ın rahmet hazinesinin en birinci anahtarı “Besmele”dir.

28.11.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (27.11.2006) - Muhtelif sorular

  (26.11.2006) - Camilerimiz evlerimiz olmalı

  (24.11.2006) - Muhtelif sorular

  (23.11.2006) - Şifa âyetleri ve şifa duâları

  (22.11.2006) - Namazla dirilelim

  (21.11.2006) - Ashab-ı Kehf’ten günümüze- 2

  (20.11.2006) - Yardım ve iyilikte sınır yoktur

  (19.11.2006) - Ashab-ı Kehf’ten günümüze-1

  (18.11.2006) - Ölümü nimet görmeli

  (17.11.2006) - Oruç ve abdestli bulunmanın fazileti

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004