Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 16 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Aile

Tıbb-ı Nebevî ışığında uyku

“O Allah (cc) ki, geceyi size bir örtü, uykuyu bir dinlenme yaptı ve gündüzü de yeniden bir diriliş kıldı.” (Furkan Sûresi, 47)

“Onlar geceleri pek az uyurlardı. Seher vaktinde istiğfar ederlerdi.” (Zâriyât Sûresi,17-18)

İnsan yaratılışı itibariyle medenî olduğundan, sosyal hayat içerisinde insanlarla çeşitli ilişkilerde bulunur. Ve bu ilişklerin bir gereği olarak aldığımız vazifeleri yapmaya çalışırız. Vazifelerimizi yaparken gücümüzü kuvvetimizi harcarız. İşte ihsan sahibi olan Rabbimiz, Kur’ân’da da belirttiği üzere; günlük hayattaki yorgunluğumuzu giderip gücümüzü ve kuvvetimizi toplamamız için bize bir nimet bir hediye vermiştir: UYKU…

Evet, uyku dinlenmemiz için bize verilmiş bir hediye, bir nimettir. Bize düşen vazife verilen hediyeyi ve nimeti en iyi şekilde yaratılış hikmetine uygun kullanmaktır. Bunun için size uykunun mahiyetiyle, hikmetiyle ilgili Kur’ân ve Sünnet ışığında yöntemler sunmaya çalışacağız.

Bediüzzaman’dan bir uyku üçlemesi: Uyku üç nev’idir: Günün farklı zaman dilimlerinin ruhumuz ve bedenimiz üzerinde etkileri vardır. Bunun için günün belirli vakitlerinde uyumak bazen dinlendirdiği ve verimliliği arttırdığı gibi bazı vakitler de yorgunluk, üretimi düşürdüğü modern tıbbın (tıbb-ı Nebevi 14 asır evvel tesbit etmiş.) da tesbitlerindendir. Gün içerisinde üç çeşit uyku çeşiti vardır.

Birinci uyku dilimi: Şafaktan 45 dakika sonrasına güneş doğana kadardır. “Gaylûle” diye isimlendirilen bu zaman zarfı içinde uyumamalı. Aksi halde araştırmalarında gösterdiğine göre;

* Güneş doğana kadar uyunduğunda hormonal dengeler bozulur. (Bu dakikalarda uyanık kalındığında bozulmuyor.)

* Bu zaman içerisinde uyanık kalınırsa, depresyon yaşama ihtimali daha düşük olur.

Vücud dinlenmiş, zihin uyanık olduğundan bu vakit öğrenmek için en ideal vakittir. Seherin, o ruha dokunan taze serinliğinde bütün kâinatla birlikte uyanan insan için bu vakitlerde yapılan araştırmalar, çalışmalar, ibadet şükür ve tefekkür harikulâde verimli olmaktadır. Özellikle sabahleyin tansiyon yükseldiğinden o saatlerde kalkıp abdest alarak ibadet etmek tansiyon üzerinde olumlu etki yapar.

Eğer bu dakikalar uykulu geçirilirse; Sünnete uygun olmayan bir davranıştır. Hadiste belirtildiğine göre; rızkın noksaniyetine ve bereketsizliğine sebeptir. Maddî-manevî rızık için çalışma hazırlıklarının yapılacağı en uygun serinlik vakti, uyku denen yarı ölü vaziyette geçiriliyor. Kerahat vaktindeki uykudan sonra bir rehavet (ağırlık) çöker. Bu, ise o günkü çalışmaya zarar verir.

Erken kalkan yol alır…

Adaletiyle meşhur İran hükümdarı Nûşirevân’ın oğlu Hürmüz, gençlik zamanında sabahlara kadar yer, içer, eğlenir, sabaha yakın yatardı. Hocası Büzürgmehr Hakim ise, her sabah onu gaflet uykusunda yakalar ve nasihat ederdi: “Ey saadetli Şah! Seherle kalk. Çünkü seherde kalkanlar, saadet ve şeref bulur, zafer kazanarak yardıma nail olurlar.” Hergün yapılan bu nasihatlardan rahatsız olan Hürmüz, adamlarına:

“Bre! Birkaçınız seherde kalkıp hocanın yolunu kesin, üzerindeki elbiseleri soyup alıverin!” der.

Erken kalkıp söylenenleri yaparlar. Elbisesiz Hürmüz’ün huzuruna çıkan Hoca’ya: Ey yol gösterici bilge hocam, bana her zaman ‘seherle kalkan saadet ve zafere ulaşılır, yardıma nail olur’ derdin. Hayret değil mi, erken kalktın, zillet ve musibete dûçar oldun” der.

Hoca, “Ey cihan Şâhı! Bu durum söylediklerimin ispatıdır! Soyguncular erken kalkmada beni geçmişler. Saadetli talihleri kuvvetli oldu!”

Eee boşuna dememişler “Erken kalkan yol alır.”

İkinci uyku dilimi: Güneş doğduktan sonra, öğleden 45 dakika sonraki süre içinde uyunan bir miktar uykudur. Buna “Kâylûle” denir. Tıpçıların da üstadı Hz. Peygamber (asm), bizzat kaylûle uykusunu uygulamıştır. Kaylûle uykusunun faydaları ise: “Yarım saatlik kaylûle, iki saatlik gece uykusuna bedeldir. Yani gece uykusundan 4 kat daha fazla istifadeli ve yararlıdır. Hem de gün içerisinde zindelik, ferahlık sağlar, gayretimiz artar. Ölümün küçük kardeşi olan uykudan her gün bir buçuk saati kurtarıyoruz, ömrümüze ekliyoruz. Bu yılda yaklaşık bir ay, ortalama 60 yıllık bir ömürde yaklaşık 5 yıla denk gelmektedir.

Tıbb-ı Nebevîyi modern tıp tasdik ediyor: Bugün Japonya’da, öğle uykusu kanunî bir mecburiyet haline getirilmiş. Hatta bunun için özel ikramiye verilmektedir.

Üçüncü uyku dilimi: İkindi namazından sonra, güneşin batışına kadar olan uykudur. Buna “feylûle” denir. Bu uykudan gelen sersemlikle ömür bize kısacık gibi gelir. O gün hayatın maddî ve manevî neticeleri ekseriya ikindi vaktinden sonra olduğundan, o vakti uykuyla geçirmek sonucu görmemek hükmüne geçer. Güya o günü yaşamamış gibi olur. Tansiyon akşama doğru düştüğünden ve kalp atışı yavaşladığından bu vakite durgun olmamak hareketli olmak ve oksijen almak daha faydalı ve bereketli değil midir?

*Bu arada uyku pozisyonumuz da sünnet çerçevesinde sağ omuz üzerine doğru uzanarak olmalı.

*Ayrıca uykudan önce öğrenilen bilgiler hafızaya daha çabuk yerleştiğinden hafızlar ezberlerini yatmadan önce yaparlar. Ve bu onların mânevî yönden de güzel rüyalar görmelerine yardımcı olur, ferah bir uyku hali yaşanır. Ne de olsa: “Güzel gören güzel düşünür güzel düşünen güzel rüyalar görür.”

Bir uyku lâtifesi: Bediüzzaman, Ceylan Çalışka adlı talebesine: ”Kardeşim fıtri uyku 4 saattir” dediğinde, Ceylan Çalışkan, “Üstadım ben iki fıtrî yapıyorum" demiş.

Güzel görüp güzel düşünmek ve güzel bir uyku geçirmeniz için Tıbb-ı Nebevî rehberiniz olsun.

Dr. Can GÜLVEREN

16.12.2006


13. deva

Ey hastalıktan şikâyet eden biçare adam

Hastalık bazen ehemmiyetli bir define

Rabbimizden gelen gayet kıymettar bir hediye

Her hasta hastalığını bu nev’iden düşünse sıyrılır günahlardan

Hak eder cenneti kurtulur ebedî yanmaktan

Madem ecel vakti bilinmiyor, gizlidir

Bu bilmemek Cenâb-ı Hakk’ın en güzel nimetidir

Havf ve reca ortasında mekik dokur insanlar

Böyle arada yaşamak

Ümitsizlik ve recadan kurtulmak içindir

Zıttı olsa bu halin, ölüm olur hayatlar

Yaşarken kahr olur cennet ehli insanlar

Her vakit gelebilir ecel meleği

Ölüm insanı gaflette bulursa eğer

Ebedî hayatını çok bar edebilir

Dağıtır gafleti musibet ve keder

Ölümü hatırlatır düşündürür ukbayı

Bu haletle insanlar Rabbine hazırlanır, güzelce kulluk eder

Bazen öyle bir kazancı olur ki hastalığın

Yirmi yılda alamadığın bir makamı yirmi günde alırsın

İki gençten biri İlamalı Sabri

İslamköylü Vezirzade Mustafa’dır diğeri

Kalemsiz oldukları halde

Nura talebe olmakta ikisi de ileri

Üstadımız diyor “Bence bunun hikmeti

İkisinde de ehemmiyetli bir hastalık var idi

O hastalık irşadıyle

Sair gafletli gençlerden olmuşlardı teberi”

Görülmedi onlarda feraizin terki

Hastalık ikazı onlara baki bir hayatı verdi

Bu iki zat

On senelik bir takva ile kazanılacak karları

Bir anda kazandılar

Sair gençler gibi gaflet ve sefalete atılsaydılar

Ölüm yakalasaydı tam günahlar içinde onları

O nurlar definesi yerine

Kabirlerinde görürlerdi akrep ve yılanları

Hastalığın madem böyle menfaati vardır

Şekva değil, hak olan tevekkül ve sabırdır

Hem şükredip hem rahmet-i ilahiyeye itimat etmek de gerektir.

NOT: Üstadımızın geçmiş olduğu sıkıntılardan çıkartmış olduğu dersleri kendisine şiar edinenler, anne baba ve tüm hastaların Şafii ismine mazhar olabilmeleri temennisi ile.

Ömer Faruk TOPÇU

16.12.2006


Biraz daha uyumak istiyorum

Hayatın üçte biri uykuda geçiyor. Uyku, yorulan ve yıpranan sinir sisteminin bakıma alındığı bir dinlenme dönemi. Bu süreç boyunca, gün içinde öğrenilenler ayıklanıp depolanıyor. Beyin bir sonraki güne hazırlanıyor. Yetişkin bir insanın günlük uyku ihtiyacı yedi sekiz saat kadar. Ancak bu süre kişilere göre önemli değişiklikler gösteriyor. Kimileri günde üç saat uykuyla sağlıklı ve zinde bir hayat sürdürüyor. Bazılarıysa günde sekiz dokuz saat uyudukları halde kendilerini dinlenmiş hissedemiyorlar. Bazı araştırmacılara göre, sıkıntılı ve karamsar kişiler daha çok uyuyor. İyimser ve canlı kişilerse uykuya daha az ihtiyaç duyuyor. Az ya da çok herkesin uykuya ihtiyacı var. Uyumadan sağlıklı bir hayat sürdürmek olanaklı değil Bu denli önemli bir mekanizmada meydana gelen bozukluk ve aksaklıklar doğal olarak kişinin hayatını ciddî biçimde etkiliyor. Dolayısıyla, uyku bozuklukları ve bunların tedavileri son yıllarda üzerinde en çok araştırma yapılan alanlardan birisi.

Uykuya dalma, uykuyu sürdürme ve sonlandırmaya ilişkin sorunlar, dinlendirici olmayan uyku, insomnia (uykusuzluk) karşılığı kabul edilmektedir. Gündüzleri yorgunluk hissi, duygu alanında değişmeler (huzursuzluk, hırçınlık gibi), verimlilikte azalma, hatta düşünsel işlevlerde bozulma tabloya eşlik edebilmektedir.

Uykusuzluk, hasta için uyuyamamanın ötesinde anlam taşımakta, psikososyal, meslekî alanlarda da sorunlara yol açmaktadır. Araştırmalar, uykusuzluğu olan insanların günlük hayatlarında ve genel sağlık alanlarında daha çok sorunları olduğunu, giderek hayat kalitesinin düştüğünü ve zaman/enerji yönünden daha çok yardım aramaya yöneldiklerine işaret etmektedir.

Uykusuzluğu olan kişilerin bir sonuç alamamalarına karşın uyumak için alkol vb. maddeleri kullandıkları dikkati çekmektedir. Bu şekilde, tabloya diğer sorunlar eklenmektedir. Uykusuzluğun kaynağı olarak görülen bedensel ve psikolojik gerginlikle başetmek için gevşeme teknikleri ile gerginlik ortadan kaldırılmaya çalışılır. Bazı uykusuzluk tablolarında ilâç tedavisi kullanılmaktadır. Uykusuz insanların bir bölümünde sadece uyku hijyeninin düzenlenmesiyle önemli ölçüde yarar sağlanabilmektedir. Uyku hijyeni için şu noktalara dikkat edilmelidir: Çok aç ya da tok olmamak, kafeinli, alkollü, kolalı içeceklerden ve tütün kullanımından kaçınmak, düzenli egzersiz yapmak, ancak akşam saatlerinde heyecan oluşturacak aktivitelerden kaçınmak, uyku gelmeden yatağa girmemek, yatak odasını sadece uyku için kullanmak, uyuyamadığında uyumaya çabalamamak, yataktan ve yatak odasından çıkarak başka bir yerde zaman geçirip uyku gelince yatağa dönmek, ne kadar uyunursa uyunsun sabah belirli bir saatte kalkmak, gündüzleri uyumamak ve yatak odasını ses, ışık, ısı yönünden izole etmek. Aslında bunlar herkesin sağlıklı bir uyku için dikkat etmesi gereken kurallardır.

Uykusuzluğa, uyarılmaya yol açan tüm faktörlerin sebep olabileceği söylenebilir. Bu sebeple kaynağında kısa süreli ya da kalıcı psikoljik / biyolojik değişmeler yer alabilir. Bedensel hastalıklar ve bazı ilâçlar biyolojik faktörler olarak ortaya çıkmaktadır. Psikolojik faktörler olarak bireyin içinde bulunduğu gerginlik ve kaygı gibi yaşantıların, uykunun başlangıcında beklenen gevşemeye engel olduğu, hatta uyku ya da uyumanın kaygı verici bir yaşantı olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Böylece, hastanın uykuya girişi gecikmekte ya da uykuya geçememekte, uyku başlasa bile kesintilerle sürmektedir.

Dr. O. Turgut DEMİRAY

16.12.2006


Neden uyuyoruz?

Uyku insanoğlunun her zaman çok ilgilendiği konular içerisinde yer almıştır. Bunun sebebi her birimizin günlük işlevselliğimizi sürdürebilmek için uyku uyumaya ihtiyacımızın olmasıdır. Günlük aktivitelerimizi devam ettirebilmek için verimli olabilmek için her gün belli süre uyumamız gerekmektedir. Ve biz bu gerekli uykuyu alamazsak gün boyu bunun sıkıntısını çekeriz. Unutkan oluruz, sinirliliklerimiz artar, dikkatimiz dağılır, iç sıkıntısı duyarız. Ancak bazen de uykuyu fazla kaçırmaya başlarız. O zaman da problem olur bizim için. Az uyumak gibi çok uyumakta bir problemdir.

Uykunun organizma için hayatsal olduğu bilindiği halde, görevlerini tam olarak belirlemek henüz mümkün olmamıştır. Bununla birlikte aşağıdaki işlevlerde önemli olduğu düşünülmektedir:

nVücudun yenilenmesi ve büyüme

nMetabolik enerjinin korunması

nEntelektüel performansın korunması

nNöronal maturasyon (sinirsel olgunlaşma)

nÖğrenme ve bellek

Uyku başlıca iki dönemden oluşur: REM uykusu (rapid eye movements-hızlı göz hareketleri) ve nonREM uykusu (evre 1-4).

Uyku süresinin kişiden kişiye değişmekte olduğu ve bu sürenin 4 saat ile 11 saat arasında değiştiği bilinmektedir. Uyku süreleri genetik faktörlerin etkisi ile kişiden kişiye değişir. Doğuştan itibaren belirlenmiş olan bu süreyi belli limitler dışında değiştirmek mümkün olmamaktadır. Daha kısa süreli uyku ile yetinenler ile daha uzun uyku ihtiyacı olan kişilerin uykularının yapısı birbirinden farklılıklar göstermektedir. Kısa uyuyanlar daha yoğun olarak derin yavaş uyku ve REM döneminden oluşan bir uyku uyumaktadırlar. Gece içi uyanıklık sayısı ve 2. faz oranı bu tür insanlarda azalmıştır. Dolayısı ile kısa süreli, ancak daha etkin bir uyku uyudukları söylenebilir. Uzun uyuyanlar ise asıl uyku olarak adlandırılan derin yavaş uyku ve REM dönemlerini kısa uyuyanlar kadar uyuyup, onlardan farklı olarak uykunun yüzeysel fazlarını (1.ve 2. faz) daha uzun uyurlar. Gece içinde, özellikle de sabaha karşı sık sık uyanıp, yeniden uykuya dalarlar. Uyku süreleri uzun olduğu halde, bu insanlar etkin olmayan bir uyku uyurlar.

Benzer şekilde, bazı insanlar erken yatıp erken kalkma eğilimindeyken, bazıları geç yatıp geç kalkma eğilimindedir. Hafta içi günlerde, sosyal hayatın getirdiği zorunluluklar sebebiyle belirgin olarak gözlenemeyen bu özellik, hafta sonları, belli saatlerde yatma ve kalkma zorunluluğu ortadan kalktığında net olarak gözlenmektedir. Uyku süreleri gibi uyuma ve uyanma saatlerinin de genetik olarak belirlenmiş özelliklerimiz olduğu bilinmektedir. Sabah tipleri, tatil günleri de akşam erkenden yatıp, ertesi gün de hiçbir zorunluluk olmadığı halde erken saatte uyanmaktadırlar. Akşam tipleri ise Cumartesi günleri geç saatlere kadar uyumamakta, Pazar günü de öğlene kadar uyumaktadırlar. Sınav dönemi gibi yoğun çalışmayı gerektiren günlerde sabah tipleri erken kalkıp çalışmayı tercih ettikleri halde, akşam tipleri gece geç saatlere kadar uyanık kalarak çalışmayı tercih etmektedirler.

Hazırlayan: Dr. Sedat DEMİR

16.12.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004