Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Hürriyet’ten 28 Şubat haberciliğine devam

Konya Numune Hastanesi Başhekimi Opr. Dr. Rıza Sarıbabıçcı, Hürriyet’i yalanladı. İddia edildiğinin aksine, 13 Kasım akşamı bir kadın hekimin değil, icapçı radyoloji uzmanı Dr. Levent Kaya’nın nöbetçi olduğunu kaydeden Sarıbabıçcı, “Böyle hasta ayrımına gitmek gibi bir durum hastanemizde kesinlikle yaşanmamış olup, tıp eğitimi almış hekimlerimizin de cinsiyet ayrımcılığına gitmesi gibi bir durum bundan sonra da yaşanamaz” dedi.

Konya Numune Hastahanesi Başhekimi Opr. Dr. Rıza Sarıbabıçcı, kadın radyoloji uzmanının bir erkek hastanın testisinin ultrasonunu çekmediği iddiaların doğru olmadığını belirtti.

Sarıbabıçcı, yaptığı yazılı açıklamada, hasta Ali Faruk G’nin 13 Kasım 2006’da üroloji polikliniğine başvurduğunu, yapılan muayenede ‘’orşit ve epididimit’’(testis iltihabı) teşhisinin konulduğunu ifade etti. Aynı gün saat 18.17’de Üroloji Uzmanı Opr. Dr. Celal Tütüncü tarafından muayene edilen hastanın yatışının yapıldığı ve ultrason tetkikinin istendiğini belirten Sarıbabıçcı, şunları kaydetti:

‘’Mevcut mevzuatlara göre, radyoloji uzmanları günde 5 saat çalıştıkları için gün içerisinde bir grup 08.00-13.00 diğer grup ise 13.00-18.00 saatleri arasında görev yapmaktadır. Daha sonrası vakalar için icapçı uzman hekimler acil durumlar için hastahaneye çağrılmaktadır. Acil olmayan vakalar ise ertesi gün mesai saati içeresinde değerlendirilmektedir. Bu durumda yapılması gereken, ‘acil’ kaydı mevcutsa, hastayı muayene eden hekimin o günkü icapçı uzman hekimi hastahaneye davet etmesidir. Yapılan araştırmada hastanın hekimi tarafından böyle bir arama daveti yapılmadığı tesbit edilmiştir.’’

Ayrıca 13 Kasım akşamı bir kadın hekimin değil, icapçı radyoloji uzmanı Dr. Levent Kaya’nın nöbetçi olduğunu kaydeden Sarıbabıçcı, şöyle devam etti:

‘’Böyle hasta ayrımına gitmek gibi bir durum hastahanemizde kesinlikle yaşanmamış olup, tıp eğitimi almış hekimlerimizin de cinsiyet ayrımcılığına gitmesi gibi bir durum bundan sonra da yaşanamaz. Olayla ilgili Başhekimliğimizce derhal soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma sonucu ihmal tespit edilirse, ilgili kişiler hakkında cezai işlem yapılacaktır.’’

Dün Hürriyet gazetesin yer alan haberde, Konya Numune Hastanesinde iki kadın radyoloji uzmanının, hasta Ali Faruk G’nin (16) testis ultrasonunu çekmemeleri sebebiyle müdahalede geç kalındığı ve bu yüzden hastanın bir testisinin alındığı iddia edilmişti.

Hürriyet’in haberi; “Bir kısım medya, 28 Şubat haberciliğine devam ediliyor” şeklinde yorumlandı.

/ KONYA

18.12.2006


 

Din şiddeti ve kötü davranışı önlüyor

Yeni Eğitimciler Derneği İstanbul Şubesi ve Yeni Asya Vakfı Sosyal Çalışmalar Grubunun birlikte organize ettiği panelde aile, toplum, okul ve medyadaki şiddet tartışıldı. Kur’ân ve Peygamberin öğrettiği bilgilerin, davranışları ve duyguları kontrol altına aldığını, şiddeti ve kötü davranışları önlediğini anlatan Dr. Hakan Yalman, şiddetin önlenmesi için insanın iç dünyasında toplumun inanç sisteminden ve değer yargılarından oluşmuş üst baskının güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı.

Yeni Eğitimciler Derneği İstanbul Şubesi ve Yeni Asya Vakfı Sosyal Çalışmalar Grubunun birlikte organize ettiği panelde uzmanlar şiddet konusunu masaya yatırdı. Aile, okul, medya ve toplumda yaşanan şiddet olaylarının sebeb, sonuç ve çarelerinin bulunması amacıyla Vefa’daki Yeni Asya Vakfı Konferans Salonunda düzenlenen panele konuşmacı olarak, gazetemiz Genel Yayın Müdürü Kâzım Güleçyüz, Dr. Hakan Yalman, Dr. Nihat Kaya ve Eğitimci Hasan Şahin katıldı.

Eğitimci Yusuf Sönmez’in oturum başkanlığı yaptığı panelde ilk konuşmayı ‘Ailede Şiddet’ konusuyla Dr. Hakan Yalman yaptı. Yalman, ruhun yaşaması için insanda kuvve-i şeheviye, kuvve-i gadabiye ve kuvve-i akliye gibi üç duygu olduğunu söyledi. Şiddetin bir davranış olduğunu, çıkış noktasında duygusal yönün bulunduğunun altını çizen Yalman, bu yönüyle herkesin içinde bir ‘canavar’ olduğunu kaydetti. Davranışların bilinçaltı, taklit ve görenekler ile öğrenildiğini ve toplumda refleks haline geldiğini belirten Yalman, Kur’ân ve peygamberin öğrettiği bilgilerin, davranışların duyguları kontrol altına aldığı şiddeti ve kötü davranışları önlediğinin altını çizdi. Yalman, şiddetin önlenmesi için toplumun inanç sisteminden ve değer yargılarından oluşmuş üst baskının güçlendirilmesi gerektiğini belirterek, “Yaptığımız her fiili Allah’ın huzurunda, Peygamberimizin (asm) yanındaymış gibi olduğumuzu düşünebilirsek hissedebilirsek kontrol edebiliriz. Karı-koca ise duygularını patlama noktasına gelmeden akıl boyutunda konuşarak, birbirine saygı duyarak, şiddetin çıkışını önleyebilir” dedi.

‘Toplum ve Şiddet’ konusunu ele alan Dr. Nihat Kaya da, şiddetin insanın fıtratında var olduğunu kaydederek, bu davranışın spora, kültürel aktivitelere, sosyal faaliyetlere vb, çeşitli alanlara kanalize edilmesi gerektiğini belirtti. Şiddetin bazı toplumlarda sorun çözme aracı olarak kullanıldığını dile getiren Kaya, toplum kültürünün şiddetin hayata yansıması açısından önemli olduğunu söyledi. Ekonomik problemlerin, yoksulluğun, siyasal istikrarsızlıkların, adaletsizliğin, sözünde durmamanın, göç olayının, mekânın, özgürlüklerin engellenmesinin, iklimin etkisi ve gürültünün şiddeti doğuran sebepler olduğunu vurgulayan Kaya, öğrenmeyle şiddet davranışının değişebileceğinin altını çizdi.

Şiddet faktörünün kaynaklarından birinin medyada bulunduğunu kaydeden Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz de, şiddetin kuvve-i gadabiyenin ifrat mertebesi olduğunu ifade ederek, Bediüzzaman’ın İşarat’ül İ’caz’da ‘Bütün tahakkümler, zulümler bu mertebenin mahsulüdür’ dediğini hatırlattı. Güleçyüz, istibdat, baskı uygulandığında buna karşı tepki olarak aynı kuvetle veya daha fazla şiddette bir karşılık verildiğini söyledi.

Güleçyüz konuşmasına şöyle devam etti: “Bugün yaşadığımız terör olaylarının en önemli kaynaklarından birisi bu, yani istibdat uygulaması. Bir baskı uygulaması var, hak ve özgürlüklerin ezilmesi var buna tepki olarak kendisini terörle dile getiren bir kesim var. Batı medeniyeti ve felsefesinin unsurları olan menfaat-boğuşmak, mücadele-çarpışma, ırkçılık, kuvvet-tecavüz hepsinin sonucu şiddeti doğuruyor. Irkçılık uygulamasının devlet adına yapılması bir Kürt ırkçılığını körüklüyor ve bu çatışma yıllardır içinden çıkamıyoruz.

“İşte medya bu esaslara oturtulan bir düşünce sisteminin yayıncısı olarak kurgulanmış. Meselâ, dünya medyasının veya bizdeki kartel medyasının Irak Savaşı haberlerine baktığımız zaman ölen çocuklar, kadınlar hiçbir zaman gösterilmez. Pentegon’un göstermek istediği tarzda savaşı yansıtırlar. Duyurmak istemediği şeyleri sansür yaparlar. Gerek ABD medyası gerek bizim medyamız, burada kesinlikle bir zulmün savunucusu, işlenen zulümlerin suçun örtbas edicisi misyonunu üstleniyor. Aynı şeyi Filistin için de söylemek mümkün. Oradaki zulümler de medyada yer almıyor.

“Bu durumda medya, şiddeti ortaya çıkaran bir zihniyetin bir mânâda tercümanlığını yapıyor, ona uygun yayın ortaya koyuyor. Bunun sosyal hayata yansımalarını birlikte görüyoruz. Bir taraftan insan ruhunda şiddet üretmeye müsait yayınlar uygulanıyor. Bundan ortaya çıkan sonuçları, çatışmaları, savaşları, katliâmları, kapkaçları, aile içi şiddet olayları, dayakları sanki bunları hedefimize ulaştık edasıyla yayınlayan, bunlar için 3’üncü sayfalar tahsis eden ve televizyonlarda en çok reyting alan haberler şeklinde bir medya görüyoruz. Türkiye’deki kartel medyasının şiddet üreten boğuşmayı öğreten bir kültür, bir felsefe, bir zihniyet üzerine bina edildiğini görüyoruz.”

Güleçyüz, “Biz 1935 yılında basına verilen, ideoloji ve propaganda aracı sözcülüğünü yapma misyonunun içine girmediğimiz için kabul edilmiyoruz. Yok edilmek isteniyoruz. Medya çatışmaya dayalı felsefenin versiyonunu bizim ülkeye taşımış oluyor. Bütün konuştuğumuz bu neticeler bu tercihin ve şiddet yöntemleriyle gerçekleştirilen bir projenin yansımaları ve neticeleridir” diye konuştu.

‘Okullardaki Şiddet’ konusunu işleyen eğitimci Hasan Şahin de, okullardaki şiddetin sebeplerinin sefahat ve sefalet, aile ortamından kopukluk, şiddet kültürü, materyalist kültür, baskı ve olumsuz rekabet olduğunu söyledi. Şahin, çözüm için ise, dürüstlük, fedakârlık gibi bir karakter eğitiminin verilmesi, akranlarla müzakereler yapılmasının sağlanması, rehberlik programları ve geçmişle yeni nesil arasında köprüler kurulması gerektiğini belirtti.

Ümit KIZILTEPE / İSTANBUL

18.12.2006


 

Talat: İngiltere söylüyor, ama yapmıyor

KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, İngiltere Başbakanı Tony Blair’in Ankara ziyaretindeki açıklamalarına ilişkin olarak yöneltilen bir soruya, “Tabiî ki İngiltere KKTC’ye yönelik izolasyonların kaldırılmasında kararlılık belirtmiştir, ama uygulamada bunu yapmamıştır’’ cevabını verdi.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, İngiltere’nin KKTC’ye yönelik izolasyonların kaldırılmasında kararlılık belirttiğini, ama uygulamada bunu yapmadığını söyledi.

‘’ANSİAD 14. Akdeniz Toplantısı’’nda, ‘’Türkiye ve Dünyadaki Gelişmeler Işığında Kıbrıs’ta Yeni Süreç’’ başlıklı bir konferans veren Cumhurbaşkanı Talat, Türkiye’nin AB’ye üyelik süreciyle Kıbrıs sorununun birlikte yürütülmesinde bazı sıkıntılar ortaya çıktığına değinerek, Güney Kıbrıs’ın AB üyesi olarak, yerine getirilmesi imkansız isteklerinin, Türkiye’nin AB’ye üyeliğinde ön şart olarak öne sürüldüğünü ve bu yolla Türkiye’nin cezalandırılmak istendiğini söyledi. Güney Kıbrıs’ın AB’ye girmesinin, Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk halkının üzerinde baskı ouşturduğuna işaret eden Talat, Türkiye’nin bu baskılara rağmen AB’ye üye ve global aktör olma hedefinden vazgeçemeyeceğini belirtti.

Güney Kıbrıs bayraklı gemilere limanlarını açmasının, Türkiye’ye bir şey kaybettirmeyeceğini, ancak KKTC ekonomisini tecrit edeceğini anlatan Talat, bu durumda Kıbrıs Türk’ünün izole edileceğini söyledi. ‘’KKTC ekonomisi böyle bir darbeyi kaldıramaz’’ diyen Talat, Türkiye’nin Kıbrıslı Türkler’e yönelik sorumluluklarının bilinciyle limanlarını Güney Kıbrıs gemilerine açmadığını, Türkiye’nin bu yolda AB sürecinin tehlikeye girmesini dahi göze aldığını belirtti.

‘’BÜTÜNLÜKLÜ ÇÖZÜMÜ AB

ZEMİNİNDE GÖRÜŞEMEYİZ’’

Kıbrıs sorununun Finlandiya’nın önerileri içerisinde görüşülmesine anlam veremediğine de kaydeden Talat, şunları söyledi:

‘AB’nin Kıbrıs sorununa el atmasını engelleyemeyiz ama biz bütünlüklü çözümü BM zemininde görüyoruz. Bütünlüklü çözümü AB zemininde görüşemeyiz. Bütünlüklü çözüm, tüm unsurlarıyla çözümdür. Kıbrıs sorunun çözümünde AB zeminini kabul edersek, yandığımızın resmidir. Çünkü, AB bu konuda tarafsız değildir. AB’de söz sahibi iki üye, Yunanistan ve Güney Kıbrıs taraftırlar. Yunanistan, kayıtsız şartsız Güney Kıbrıs’ı destekliyor. AB üyesi Yunanistan ve Güney Kıbrıs varken, AB’den tarafsız olmasını beklemek abesle iştigaldir.’’

Talat, AB’nin Kıbrıs sorununun çözümü konusunda bilgi birikimine de sahip olmadığını kaydetti.

KKTC Cumhurbaşkanı Talat, konuşmasının sonunda, İngiltere Başbakanı Tony Blair’in Ankara ziyaretindeki açıklamalarına ilişkin olarak yöneltilen bir soruya, ‘’Tabiî ki İngiltere KKTC’ye yönelik izolasyonların kaldırılmasında kararlılık belirtmiştir, ama uygulamada bunu yapmamıştır’’ cevabını verdi. İngiltere’den doğrudan uçuşların, KKTC ekonomisi için son derece önemli olduğuna işaret eden Talat, özellikle Londra’dan KKTC’ye yönelik günde bir kaç seferin, yolcu bulabileceğini söyledi.

Talat, KKTC’den mal almak isteyen İngiliz şirketleri olduğu gibi, KKTC’de tatil yapmak isteyen İngilizler’in de bu uçuşlardan yararlanabileceklerini belirterek, ‘’Tony Blair, daha önce de benzer şeyler söyledi ancak olmadı. Umarım bu sefer olur. Biz, İngiliz Sivil Havacılık Kurumu’na başvurduk, cevap bekliyoruz. Umarız İngiliz Hükümeti olumlu yanıt verir. Blair’in sözlerinde bunun ipucları var’’ şeklinde konuştu.

/ ANTALYA

18.12.2006


 

Cumhurbaşkanı muhafazakâr olacak

Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Prof. Dr. Davut Dursun, ‘’toplumun aktığı yöne doğru koşan birisinin cumhurbaşkanı olması’’ gerektiğini ifade ederek, ‘’O nedenle AK Parti içinden muhafazakar biri cumhurbaşkanı olacak’’ dedi.

Dursun, Adana’nın Kozan İlçe Belediyesi tarafından düzenlenen ‘’Türk Siyasetinde Yeni Eğilimler’’ konulu konferansta, Türk siyasi tarihine ilişkin bilgiler verdi. Konferans sırasında cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili bir soruyu da cevaplayan Dursun, muhafazakar bir partinin iktidarda olduğunu, bu sebeple cumhurbaşkanının da muhafazakar olabileceğini söyledi. Cumhurbaşkanının, toplumun tercihleri doğrultusunda belirleneceğini belirten Dursun, şunları kaydetti:

‘’Toplumun aktığı yöne doğru koşan birisinin cumhurbaşkanı olması gerekiyor. O nedenle, sayın Başbakan olur veya olmaz, netice itibariyle AK Parti içinden muhafazakar biri cumhurbaşkanı olacak. Cumhurbaşkanının muhafazakar olamayacağı şeklindeki bir iddia, çok sağlıklı değil. Türkiye’nin bu olgunluğa eriştiğini düşünüyorum. O bakımdan fazla problem çıkmamasını diliyorum.’’

Belediye sinema salonunda düzenlenen konferansa, Kozan Kaymakamı Aydın Tetikoğlu, Belediye Başkanı Kazım Özgan da katıldı.

/ KOZAN

18.12.2006


 

Yıldırım: ‘Askı’ ulaşım politikasını etkilemez

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Avrupa Birliği’nin (AB), Türkiye ile 8 konuda müzakereleri askıya almasının, Türkiye’nin ulaşım politikasını olumsuz etkilemeyeceğini söyledi.

Yıldırım, Diyarbakır’dan Ankara’ya dönüşte uçakta AB’nin Türkiye ile aralarında ulaştırma başlığının da yek aldığı 8 konuda müzakereleri askıya aldığı hatırlatılarak, bunun ulaştırma politikalarını nasıl etkileyeceğinin sorulması üzerine, şunları söyledi:

“Hiçbir şekilde kötü etkilemez. Bizim zamana ihtiyacımız var. Böylece biz istemeden zamanı bize verdiler. Yani bizim için iyi oldu. Nasıl olsa bu uzun sürecekti. Bu arada, kabotaj taşımacılığımız, tek hava sahası ve buna benzer yurt içi karayolu taşımacılığı gibi düzenlemelerde ülkemizin yararına zaman kazandık.’’

18.12.2006


 

Tehdit söylemleri en büyük tehdit

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, ‘’Türkiye Cumhuriyeti’nde hala cumhuriyetin tehdit ve tehlike altında olduğunu konuşmak, cumhuriyet için en büyük tehdit ve tehlikedir’’ dedi.

TBMM Genel Kurulunda hükümet adına söz alan Şahin, eleştirileri cevaplandırdı. Muhalefet partisinin milletvekillerinin konuşmalarında bütçeyle ilgili değerlendirmelerde bulunmadıklarını belirten Şahin, konuşmaların üçte birinin Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer’e ayrıldığını söyledi. ‘’Bu Başbakanlık Müsteşarı gökten zembille mi indi?’’ diye soran Bakan Şahin, Dinçer’in usulüne göre Cumhurbaşkanının onayıyla atanarak, atanmasının 22 Ekim 2003 tarihli Resmi Gazetede yayınlandığını kaydetti.

‘’SİZLERLE KAVGALI MIYIZ?’’

Devletin tüm kurumlarıyla kavgalı olunduğuna yönelik eleştirileri de cevaplandıran Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Şahin, kavgalı olunduğu söylenen kurumların üst düzey yetkililerinin Genel Kurulda olduğunu göstererek, ‘’Sizlerle kavgalı mıyız?’’ diye sordu.

Kavgalı olunan kurumlar arasında adı geçen Anayasa Mahkemesinin yeni hizmet binasının temelini Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte attıklarını bildiren Şahin, ‘’Ancak sayıları çok az da olsa bazı kurum mensupları, şu veya bu nedenle sanki hükümetle mücadele ediyor görünümü veriyor. Bu parlamentodan çıkan hükümetle, ideolojik yaklaşımlarla cebelleşen varsa, muhalefetin de ‘cebelleşmeyin’ diyerek Hükümeti desteklemesi lazım. Öyle kamu görevlileri varsa hukuki gereği yapılır. Bizim hiçbir devlet kurumuyla problemimiz olamaz, hepsinin problemleriyle ilgileniyoruz’’ dedi.

‘’TABİİ Kİ CUMHURİYETE

SAHİP ÇIKACAĞIZ’’

Bakan Şahin, ‘’Hükümetin, Cumhuriyet için tehdit ve tehlike anlamına geldiği’’ yönünde eleştiriler olduğuna değinerek, ‘’Cumhuriyet ve cumhuriyetin temel nitelikleri, hiç kimsenin tekelinde değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nde hala cumhuriyetin tehdit ve tehlike altında olduğunu konuşmak, cumhuriyet için en büyük tehdit ve tehlikedir’’ diye konuştu.

Şahin, şöyle devam etti:

‘’Tabiki Cumhuriyete sahip çıkacağız. Bu lafla değil hizmetle olur. Kişi başına milli geliri artırmakla, yolu, suyu olmayanlara yol, su götürmekle sahip çıkabilirsiniz. Ev sahibi olmak hayalken, kira öder gibi ev sahibi olursa ‘helal olsun bu hükümete’ der ve Cumhuriyete daha çok sahip çıkarlar. Bunları yaparak, hizmet yarışında olarak cumhuriyete sahip çıkabiliriz. ‘Cumhuriyetin niteliklerine sen az inanıyorsun, ben çok inanıyorum’ sözleri yakışmıyor."

/ ANKARA

18.12.2006


 

Yabancı sermayeye Atatürk’lü savunma

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Atatürk ecnebi sermayesinin Türkiye’ye girmesini teşvik eden bir insandı. ‘Atatürk’ün partisinin lideriyim’ diyen insan bunu görmüyor’’ diyerek CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı eleştirdi.

Erdoğan, partisinin Konya İl Başkanlığı tarafından Rixos Otel’de düzenlenen akşam yemeğinden önce yaptığı konuşmada, Türkiye’nin son yıllarda büyük bir kalkınma azmi yakaladığını, ülkenin bu azminden asla vazgeçmeyeceğini söyledi. Türkiye’nin artık dev adımlar atmaya başladığını dile getiren Erdoğan, özellikle ekonomik anlamda yurt içindeki olumlu gelişmelerin yanı sıra ülkenin, dünya ekonomileri ile bütünleşme noktasına geldiğini dile getirdi. Son dönemlerde kendilerine ‘’siz yabancılara banka satıyorsunuz’’ şeklinde eleştiriler geldiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

‘’Serbest piyasa ekonomisi bu. Yeter ki gelsinler. Atatürk ecnebi sermayesinin Türkiye’ye girmesini teşvik eden bir insandı. ‘Atatürk’un partisinin lideriyim’ diyen insan bunu görmüyor. Atatürk’ün İzmir İktisat Kongresi’nde kendi ifadesidir. Bunlar ne yaptığını bilmiyor. Sonra da söyleyince kızıyorlar. Siyaset yapıyoruz, gerçeği söylüyoruz. Biz ne aldatan, ne de aldatılan olacağız. Artık bizi kimsenin aldatmasına izin vermeyiz.’’

Erdoğan, ‘AK Parti ülkeyi geriyor’ şeklindeki söylemlerin de yanlış olduğunu belirterek, ‘’AK Parti, AK Parti’nin başkanı bu ülkeyi germiyor. Şahsım ve partim başta olmak üzere bütün örgütümüzle her türlü gerilimlere karşı sabır taşı oluyoruz. Biz sabır taşıyız’’ dedi.

/ KONYA

18.12.2006


 

Bütçe maratonuna devam

Meclis, bu hafta da bütçe görüşmelerini sürdürecek. TBMM Genel Kurulunda, hafta boyunca 2007 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu Tasarısının görüşülmesine devam edilecek.

Alınan karar doğrultusunda, haftanın her günü mesai yapacak Genel Kurulda, her gün program tamamlanıncaya kadar çalışılacak.

TBMM’deki ihtisas komisyonları da gündemlerindeki tasarı ve teklifleri görüşecek. Plan ve Bütçe Komisyonunda, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin mali sektöre olan borçlarının yeniden yapılandırılması hakkında kanun tasarısı, 20 Aralık Çarşamba günü görüşülecek. Aynı gün toplanacak Dilekçe Komisyonunda, tarım ve kredi kooperatiflerinden alınan kredilere ilişkin dilekçelerle Pazarcık-Kartalkaya Baraj Gölü ile Eğirdir, Akşehir, Eber, Simav, Hazar Gölleri ve çevresinde yaşanan çevre sorunlarının giderilmesine ilişkin dilekçeler ele alınacak.AB Uyum Komisyonu, 21 Aralık Perşembe günü toplanacak. Komisyon üyelerine, AB Genel Sekreterliği yetkililerince ‘’Türkiye-AB ilişkilerinde mali işbirliği boyutu’’ konulu brifing verilecek.

Çocuklarda ve gençlerde artan şiddet eğilimiyle okullarda meydana gelen olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, 21 Aralık Perşembe günü Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’i dinleyecek.

Komisyonda aynı gün önerge sahipleri de dinlenirken, 22 Aralık Cuma günü ise UNICEF Türkiye Temsilcisi Edmond McLoughney’in bilgisine başvurulacak.

/ ANKARA

18.12.2006


 

Jandarmanın helikopterlerini ASELSAN modernize edecek

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında 12 Aralık Salı günü toplanan Savunma Sanayi İcra Komitesinde, Türk savunma sanayinin önümüzdeki 10 yıla damgasını vuracak projelere ilişkin üretim programında ASELSAN’a da önemli bir üretim görevi verildi.

“Atak’’ savaş helikopterleri ile “Geleceğin Savaş uçağı’’ gibi önemli savunma yatırımlarına ilişkin somut adımların atılmasının kararlaştırıldığı toplantıda, Jandarma Genel Komutanlığının envanterinde bulunan bir kısım helikopterlerin aviyonik moderniasyonu için ASELSAN “ana yüklenici’’ olarak görevlendirildi. Savunma Sanayi İcra Komitesinin aldığı karar doğrultusunda söz konusu helikopterlerin günün gelişen teknolojileri çerçevesinde modernize edilmesine yönelik çalışma programı ASELSAN tarafından belirlenecek takvime göre yürütülecek.

Toplantıda Türk savunma sanayinin gelişmesine katkı sağlayan ASELSAN’dan ayrıca, ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri çok bantlı sayısal müşterek telsiz sistemi başlangıç ihtiyacının yurt içi geliştirme ile tedarik edilmesi de kararlaştırıldı.

/ ANKARA

18.12.2006


 

Diyanet, misyon ve vizyon yeniliyor

Devlet Bakanı Mehmet Aydın, TBMM Genel Kurulunda, Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesinin görüşmeleri sırasında hükümet adına yaptığı konuşmada, Diyanet İşleri Başkanlığının, vizyon ve misyonu yeniden inşa ederek yoluna devam etmek istediğini söyledi.

Bakan Aydın, Diyanetin, toplumdaki gelişmelere göre hizmet alanını yenilemesi gerektiğini ifade ederek, kurumun, vizyon ve misyonunu yenileme çalışmalarını sürdüklerini kaydetti.

Diyanet İşleri Başkanlığının, hizmetini sadece Türkiye ile sınırlayan bir kurum olmadığını, olmaması gerektiğini anlatan Aydın, ‘’Bu son birkaç ay içinde olup bitenler gösteriyor ki kurumlar millî hislerini muhafaza ederek, istikrar içinde değişerek, küresel meydan okumalara, küresel sorunlara cevap vermek zorunda. Artık her millî kurum, aynı zamanda küresel bir kurum olmak zorundadır’’ diye konuştu.

Diyanet İşleri Başkanlığının siyasetin dışında tutulmasının, anayasanın ve dinin gereği olduğuna dikkati çeken Aydın, ‘’Hiç kimse, bu konuda kılı kırk yardığımızı inkâr edemez” dedi.

Misyonerlik faaliyetlerinin, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de yaygın halde yürüdüğünü ifade eden Aydın, herkesin kendi inancını anlatma ve açıklama hürriyetine sahip olduğunu belirtti. Aydın, ‘’Eğer ben Almanya’da, Hollanda’da dinimi anlatma hürriyetine sahipsem, o zaman burada başka din mensupları da kendi inançlarını anlatma hürriyetine sahiptir’’ dedi.

/ ANKARA

18.12.2006


 

Sezer, Mevlânâ’yı da ‘gönenç’le andı

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Mevlânâ’nın 733. Vuslat yıl dönümü dolayısıyla mesaj yayınladı. Sezer, ‘’mutlu ve huzurlu bir ortamda insanca yaşamanın, sevgi, kardeşlik ve hoşgörü gibi değerlerin benimsendiği, ayrımcılık ve şiddetin önlendiği, barışın egemen olduğu bir dünyada olanaklı olduğunu’’ vurguladı.

Ahmet Yesevi, Mevlânâ, Hacı Bektaş Veli ve Yunus Emre gibi düşün insanlarının, sevgiye dayalı evrensel iletilerinin, bugün tüm dünyanın ulaşmaya çalıştığı barış ortamının ilkelerini içerdiğini ifade eden Sezer, bu düşünürlerin, ‘insanı yalnızca insan olmasından dolayı yüce sayan’ felsefeleri, kültürleri ve inançları bir arada tutan düşünceleri ile yaşadıkları topraklarda barış ve huzur ortamının oluşmasına önemli katkıda bulunduklarını belirtti. Sezer, şunları kaydetti:

‘’Sevgiye dayanan öğretisi, iletileri ve düşünceleriyle manevî dünyamızı zenginleştiren, birleştirici ve barışçı yönüyle yaşadığı dönemde toplumsal birliğin sağlanmasında önemli rol oynayan Mevlânâ, insanlığa mal olmuş saygın kişiliğiyle gönüllerdeki unutulmaz yerini almıştır. Mevlânâ, toplumsal gönencin ve mutluluğun anahtarı olarak insan sevgisini göstermiştir. İnsanı her şeyin üstünde tutarak ona büyük değer veren, hoşgörü, doğruluk, güzellik ve iyiliği öğütleyen Mevlânâ’nın çağrısı tüm dünyada yankı bulmuştur. Hayatı, düşünceleri ve dünya görüşü ile geniş kitlelere ışık tutan Mevlânâ, Tanrı’ya ve insana duyduğu sevgiyi en güzel ve yalın biçimde anlatmıştır.

/ ANKARA

18.12.2006


 

Emniyetin lojmanı TOKİ’den

Toplu Konut İdaresi (TOKİ), büyük bölümü Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da olmak üzere Emniyet Genel Müdürlüğüne, 1666 konutu lojman amaçlı tahsis etti.

Edinilen bilgiye göre, böylece, geçen yıl imzalanan ilk protokolden itibaren arsa karşılığı olarak Emniyet Genel Müdürlüğüne tahsis edilen lojman sayısı 7 bin 100’e ulaştı. TOKİ’nin Emniyet Genel Müdürlüğü için Eskişehir’de yapacağı 300 ve Hakkari’de yapacağı 424 konut ile birlikte, Emniyet; TOKİ aracılığı ile 2 yılda yaklaşık 8 bin lojman kazanmış oluyor. TOKİ, Emniyet’e; Eskişehir’de, arsa karşılığı olarak ayrıca bir emniyet müdürlüğü binası yapacak. TOKİ, şimdiye kadar Emniyet’e 2 bin lojman teslim etti. Böylece, yaklaşık 200 bin personeline karşılık 8 bini sobalı 37 bin lojmanı olan Emniyet, lojman sayısını, gelecek yıl 45 bine ulaştırmış olacak. Ancak, Emniyet’in, özellikle güvenlik sorunu yaşanan Doğu ve Güneydoğu’daki 23 ilde, 20 bine yakın lojman ihtiyacı olduğu belirtiliyor. TOKİ ile Emniyet Genel Müdürlüğü arasında geçen yıl imzalanan protokol uyarınca, Emniyet, atıl durumdaki arsalarını idareye devrediyor, idare de bu arsalar üzerinde konut projesi uyguluyor. Yapılan konutların bir bölümü, lojman olarak idareye tahsis ediliyor. Bu kapsamda, ilk protokol kapsamında 2 bin 984, ikinci protokol kapsamında 2 bin 450, 12 Aralık’ta imzalanan 3. protokol kapsamında da 1666 konut Emniyet’e tahsis edildi. Eskişehir’de 300 ve Hakkari’de de 424 konutluk lojman projesi uygulanıyor.

/ ANKARA

18.12.2006


 

Kosovalı hacı adayları mukaddes yolculukta

Balkanlar’dan mukaddes topraklara gitmek üzere yola çıkan Kosovalı hacı adayları Adana’ya ulaştı. Geçen hafta yola çıkan Kosovalı hacı adayları yolculuklarının 3. gününde Adana’ya geldi.

5 otobüsle gelen ve aralarında Türk, Arnavut ve Boşnak Müslümanların olduğu 250 kişilik kafile kaldıkları otelden ayrılırken Türk misafirperverliği ile karşılaştılar.

Köprü Yardımlaşma Grubu çatısı altında biraraya gelen Adanalı hayırseverler hacı adaylarına yolculuk boyunca yemeleri için meyve, ekmek, poğaça, ayran, şalgam, zeytinden oluşan kumanya dağıtırken bayanlara eşarp, erkeklere de çorap hediye ettiler.

Türk misafirperverliğinden duyduğu memnuniyeti dile getiren ve 6 yıl önce de hacca gittiğini belirten Raşit Krasniç, güzel duygularla kutsal topraklara gittiğini söyledi. 2 kez hacca gittiğini belirten Türk asıllı Yusuf Morina ise 61 yaşında olmasına rağmen kutsal topraklara gittiğini kendisini 15 yaşında gibi hissettiğini anlattı. İlk kez hacca giden 77 yaşındaki Arnavut asıllı Bali Kelmendi ise çok heyecanlı olduğunu kaydetti. 7 yıldır kafile başkanı olarak kutsal topraklara giden Kosova Ebu Bekir Camii İmamı Fetih İshaki de savaştan sonra daha rahat şartlarda hac ibadeti yaptıklarını anlattı.

150’si erkek 100’ü kadınlardan oluşan hacı adaylarının yolculuğu karayolu ile 5 gün sürüyor. 18 gün Suudi Arabistan’da kalacak Kosovalı Müslümanlar aynı güzergâhtan karayolu ile dönüş yapacak. Kosova’dan bin 500 Müslümanın bu yıl hacca gideceği belirtildi.

/ ADANA

18.12.2006


 

Siyasiler doğru bildiklerini cesurca savunabilmeli

DYP Bağcılar İlçe Başkanı Bahattin Koç,“Siyaset yapan insanlar doğru bildiklerini her ortamda cesur bir şekilde savunabilmeli” dedi.

DYP Bağcılar İlçe Teşkilâtı, Mahalle Başkanları ile kahvaltıda buluştu. Parti merkezinde gerçekleşen kahvaltılı toplantıda partililere hitap eden İlçe Başkanı Bahattin Koç, Bağcılar’da yaşanan sorunları özetleyerek, partilileri, okullarda yaşanan şiddet ve kötü gidişin durdurulması ve DYP’nin iktidara gelmesi için canla başla çalışmaya çağırdı. Koç, Turgut Özal döneminde kurulan ve halk arasında “Fak-Fuk-Fonu” diye bilinen Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu kaynaklarının hükümet tarafından belediyeler ve parti teşkilâtı eliyle yandaşlarına dağıtıldığını iddia etti. “Siyaset yapan insanlar doğru bildiklerini her ortamda cesur bir şekilde savunabilmeli” diyen Bahattin Koç, bu fonda biriken kaynakların milletin fakir ve fukara kesiminin hakkı olduğuna dikkat çekti. DYP’nin iktidar olduğu dönemlerde de bu fonun var olduğuna işaret eden Koç, “Bizim iktidarımızda bu fonun kaynakları gerçek ihtiyaç sahiplerine harcandı. Hiç kimse çıkıp da bu kaynakları suistimal ettiğimizi söyleyemez. Siyasetçi millete hizmet için kendisini feda edebilmeli. Milletin çıkarlarını kendi çıkarlarının üstünde tutmalı. Yeri geldiğinde kendi menfaatlerinden korkusuzca fedakârlıkta bulunabilmeli” diye konuştu.

Yeşil Kart uygulamasının da ilk defa DYP iktidarı döneminde başladığını hatırlatan Koç, kendi iktidarları döneminde devletin imkânlarını hiçbir sûrette suismal etmediklerini vurguladı. Toplantıda söz alan Anadolu İnanç Önderleri Derneği Başkanı Hıdır Dede, “Anadolu’daki tüm inanç sahipleri birlik ve beraberlik içinde yaşamaya mecburuz” dedi.

Mustafa GÖKMEN / İSTANBUL

18.12.2006


 

Türkiye’nin işlemcisi Pardus 2007 karşınızda

Türkiye’nin işletim sistemi Pardus’un son kararlı sürümü olan Pardus 2007, bugün saat 11:00 itibariyle www.pardus.org.tr adresinden ücretsiz olarak indirilebilecek.

Pardus, 2003 yılı sonlarında başlatılan bir proje kapsamında TÜBİTAK UEKAE (Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü) bünyesinde geliştiriliyor. 15 kişilik deneyimli ve yetkin bir ekip eliyle geliştirilen Pardus’a destek veren çok sayıda gönüllü katkıcıdan oluşan bir topluluk da oluştu.

Pardus, Linux çekirdeği etrafında ve genellikle GPL (Genel Kamu Lisansı) ile özgürce dağıtılan uygulama yazılımlarından oluşan açık kaynak kodlu bir işletim sistemi. GPL’e göre Pardus’u dilediğiniz gibi istediğiniz sayıda makinede çalıştırabiliyor, kaynak koduna göz atıp, isterseniz özgürce değiştirebiliyor ve GPL lisansını değiştirmeden yeniden dağıtılabiliyor.

Özgür yazılımın kapalı kaynak kodlu yazılımlara göre birçok üstünlüğü bulunuyor. Bunların başında güvenlik geliyor. Açık kaynak kodlu yazılımlar, yapısı gereği geliştirilme sürecinden kullanılma aşamasına kadar on binlerce göz tarafından denetleniyor. Kötü niyetli bir programcı ya da kuruluş tarafından yerleştirilebilecek bir kod parçasının böyle bir ortamda gizlenmesi mümkün değil. Ayrıca, kaynağın açık olması sebebiyle muhtemel güvenlik açıkları hızla yamanabiliyor. Linux platformunun bir diğer üstünlüğü ise, bu ortamda virüs, truva atı, solucan, casus yazılım gibi tehlikelerin “yok denecek kadar” az olması...

Kaynak kodunun isteğe ve ihtiyaca göre özgürce değiştirilip, yeni amaçlara hizmet edecek şekilde uyarlanması da, yazılıma benzersiz bir esneklik kazandırıyor. Küresel Linux camiasıyla birlikte üretilen işletim sistemi, gerek lisanslama yöntemi ve gerekse bakım ve yönetim kolaylığı ile toplam sahip olma maliyetinde önemli tasarruf sağlıyor.

Pardus 2007: Tam

Pardus tek bir CD üzerinde geliyor, ortalama 25-30 dk. içerisinde bilgisayarınıza kuruluyor ve bir masaüstü kullanıcısının ihtiyaç duyacağı her türlü yazılımı da içeriyor. Bir diğer işletim sisteminde “ayrıca para ödeyerek” satın almak zorunda kalacağınız ofis, internet, çokluortam, oyun ve grafik uygulamalarının özgür alternatiflerini Pardus 2007 içinde barındırıyor. Pardus’u yüklediğinizde sisteminizde CD/DVD yazıcı, gelişmiş grafik/resim düzenleme aracı, görüntü/ses oynatıcıları ve çok sayıda oyun kurulu geliyor. Tüm bu yazılımlara ek olarak, Pardus depolarında bulunan ve sayıları her geçen gün artan 1300 kadar yazılım, kullanıcılara geniş bir uygulama yelpazesi sunuyor.

Pardus 2007: Yeni ve Yenilikçi

Pardus 2007, bir önceki Pardus 1.0 sürümüne göre çok sayıda yenilik içeriyor. Bunların bir kısmı küresel özgür yazılım camiası tarafından üretilen yazılımların güncellenmiş sürümleri. Bunun yanında Pardus proje ekibi tarafından geliştirilmiş Pardus teknolojileri de sistemi daha kolay ve kullanışlı hale getirmek için kullanılıyor.

Pardus’un yapılandırma çerçevesi ÇOMAR kullanılarak geliştirilen açılış sistemi sayesinde, Pardus yüklü ortalama bir bilgisayar, diğer işletim sistemlerine kıyasla “yarı zamanda” açılıyor. Yine ÇOMAR üzerine yapılanan ağ yöneticisi ile özellikle mobil ortamlarda ağ ayarlarınızı hızla ve kolay gerçekleştirilebiliyor.

Pardus paket sistemi PiSi sayesinde sistem güncellemeleriniz çok daha az yer kaplıyor ve sistem güncellemeleri internet üzerinden çok daha hızla indirilebiliyor. Güncelleme işini otomatikleştirmek için kullanışlı ve sevimli grafik arayüzü ile PiSi paket yöneticisi kullanılabiliyor.

Pardus’u diğer işletim sistemlerinden ayıran en önemli özelliklerden biri Zemberek yazılımı ile gelen Türkçe yazım denetimi desteği. Ofis uygulamaları yanında masaüstünde yer alan hemen her uygulamada (internette gezinirken, e-posta yazarken, sohbet ederken...) Türkçe denetimi yapılabiliyor.

Pardus 2007: Türkçe ve Küresel

Pardus teknolojileri ve görsel arayüzleri ile Türkiye sınırlarını aşıp küresel Linux ve özgür yazılım camiasından da olumlu tepkiler alıyor. Türkçe’ye ek olarak İngilizce, Almanca, Hollandaca ve İspanyolca kurulabilen Pardus 2007, 60’ın üzerinde dili sorunsuz kullanabiliyor.

Pardus 2007 iş başında

Pardus 2007 masaüstünde bireysel kullanıcı için geliştirilmiş olmanın yanında kurumsal kullanıcılar için de son derece cazip bir alternatif. İlk ve şimdilik en önemli kurumsal kullanıcı olan MSB Askeralma Dairesi ve şubelerinde 2007 yılından başlayarak işletim sistemi olarak Pardus 2007 kullanılacak. Millî Savunma Bakanlığı tarafından geçen aylarda açılan ihalede kullanılacak “ana işletim sistemi” Pardus 2007 olarak belirlendi. Geçen haftalarda sözleşmesi imzalanan proje, 2007 yılı başında hayata geçecek.

ASAL, Ankara’daki merkezi ve Türkiye çapında tüm daire ve şubeleri için toplam 625 adet sunucu ve 4 bin 500 adet istemci bilgisayar alacak. ASAL sisteminde Pardus ekibi sürekli sahada olacak ve sistem kurulum ve desteği konusunda entegratör firma ve ASAL ile birlikte çalışacak. Bu uygulamadan elde edilen sonuçlar ASAL’ı izleyecek kamu kuruluşları ve şirketler için gerek kavramsal ve gerekse uygulama bazında bilgiler derlenmiş olacak.

Pardus sunucu pek yakında

ASAL projesinde de kullanılacak olan Pardus 2007 Sunucu sürümü için çalışmalar da son aşamaya gelmiş durumda. Özellikle kurumsal kullanıcılara hitap edecek sunucu sürümü 2007 yılının ilk çeyreğinde yayımlanacak. Pardus 2007 Sunucu sürümünün farklı sunucu platformlarında ve yazılım ürünleri ile sorunsuz çalışabilmesi için HP ve IBM gibi dünya devlerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda firma ile ortak çalışmalar yürütülüyor.

18.12.2006


 

Hayvanlar sıcaktan kaçıyor

Bilimadamları, iklimin ısınmasıyla birlikte memeli birçok hayvanın hayatlarını kurtarmak için yüksek bölgelere kaçmak zorunda kaldığını vurguluyor.

Sincaplar, fareler ve köstebek, ısınan havalardan kendilerini kurtarmak için yüksek tepelere sığınan birçok hayvandan sadece birkaçı. Araştırmacılar California’da 1900’lerin başında memelilerin yaşadığı alanlar ile bugünkü seviyeleri karşılaştırdı. ABD’de Museum of Vertebrate Zoology uzmanı Chris Conroy’un ABD Jeofizik Birliği’nin Güz Toplantısı’nda açıkladığı araştırmaya göre; Bazı tavşan türleri yumurtlamak için daha kuzeye gidiyor.

Sincaplar 150 metre kuzeye göçtü. Köstebekler ve fareler eskiye göre daha yüksek tepeleri seçiyor. Conroy, hayvanların beslenme rejiminde de iklim değişimiyle birlikte bazı zorunlu değişimler meydana geldiğini belirtiyor.

/ SAN FRANCISCO

18.12.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004