Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 30 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

Umut YAVUZ

Osmanlı şehri Belgrad

Dünden devam

PEÇ

Budapeşte’den sonraki durağımız Macaristan sınırları içinde yer alan Peç (Pecs) şehri olacak. Peç, Almanya’nın Essen şehri ve İstanbul ile birlikte 2010 Avrupa Kültür Başkenti olarak seçilen üç şehirden biri olma özelliğini taşıyor. Şehrin kalbine girer girmez tarihî binalar ve parke döşeli dar sokaklar sizi karşılıyor zaten. Şehrin hemen her yanı san’at galerileri ile dolu, aynı zamanda panel, konferans ve kültür merkezleri de var bu şehirde. Biz oradayken bir festival ve birden fazla kongreye ev sahipliği yapıyordu bu şehir. Hemen merkezinde bulunan bir cami ise, şimdi kiliseye çevrilmiş. Kubbenin üzerindeki hilâl üzerine bir haç oturtulmuş. Ayrıca içerideki bazı âyet ve hadisler de halen duruyor. Şehrin en görkemli yapısı olarak yükselen camimiz şu anda kilise hizmeti veriyor.

Şehirde bulunan diğer cami ise, Yakovalı Hasan Paşa Camii. Burası da müzeye çevrilmiş. Eskiden Mevlevîhane olan bu mekânda, şimdi Mevlevî müzesi bulunuyor. Cami kısmı ise, müzenin bir bölümü olarak muhafaza ediliyor. Buradaki minber ve vaaz kürsüsü Türkiye Diyaneti tarafından bağışlanmış. Cami ibadete açık olmasa da biz yaşlı bayan görevlilerden izin alıp namaz kılıyoruz. Sağolsunlar sorun etmiyorlar bu durumu. Böylece camide uzun bir aradan sonra ilk kez ibadet edilmiş oluyor. Turistler de bu yapıya ilgi gösteriyorlar.

SZEGED veya ZİGETVAR

Peç’den sonraki durağımız tarihî bir savaşa şahitlik eden Szeged şehri olacak. Zigetvar Kalesinin bulunduğu ve Zigetvar savaşının gerçekleştiği şehir burası. Aynı zamanda büyük padişah Kanunî Sultan Süleyman’ın hayatını kaybettiği şehir... Zigetvar Kalesi şu anda turistik olarak kullanılıyor. İçinde bulunan mescit de müzeye çevrilmiş. Burada temsilî bir Türk otağı bile kurulmuş.

Kaleye girişte bulunan tanıtım yazısında ve broşürlerde Türklerin Zigetvar Kalesi günleri “işgal günleri” olarak nitelendirilmiş ve Osmanlı kuvvetleri için “işgalci” tabiri uygun görülmüş. Osmanlı’nın muzaffer olduğu, ancak Macarların da kahramanca savaştığı ve kanlarının son damlasına kadar kale için çarpıştıkları hikâye edilmiş. Kanunî Sultan Süleyman için ise, “zaferi göremeden öldü” denilmiş.

Kalenin bir kaç kilometre açıklarında Szeged şehrinin hemen girişlerinde savaşın meydana geldiği ovaya da bir Macar-Türk dostluk parkı inşa edilmiş. Burada iki ordunun komutanları Kanunî Sultan Süleyman ile Zrinyi Miklos’un iki tarafın hükümetlerince yaptırılan heykelleri ile Kanunî’nin temsilî bir mezarlığı da var. Hemen yakınlarda Türk karargâhının kurulduğu yer bulunuyor. Bu civara gelen Türkler, büyük sultan Kanunî’nin hayatını kaybettiği ve iç organlarının gömülü olduğu bu yeri mutlak surette ziyaret ediyor.

BELGRAD

Zigetvar’dan sonra, artık daha batıya gitmeden yönümüzü güneye Timeşvar yakınlarından NoviSad üzerinden Belgrad’a doğru yönlendiriyoruz. Sırbistan’a geçtikten sonra, iki ülke arasında, yani Sırbistan ile Macaristan arasındaki gelişmişlik farkını yakından görüyoruz. İç savaşlarla çalkalanan Sırbistan halkı, yanı başlarındaki Macarlara göre daha kötü şartlarda yaşamak zorundalar. Sırbistan’da iç siyasî sorunlar henüz bitmiş değil. Bilmeyenler için kısaca özetleyelim: Sırbistan-Karadağ eski Yugoslavya’nın bir arada kalan iki parçası olan Sırbistan ve Karadağ arasında, önce 1992’de Yugoslavya Federal Cumhuriyeti adıyla oluşturdukları, ancak bu tanımın uluslar arası camiada kabul görmemesi üzerine, 4 Şubat 2003’de resmen benimsedikleri birliğin adıdır. Bu birlik içindeki iki ulusal oluşumu teşkil eden Sırbistan (başşehri Belgrad) ve Karadağ (başşehri Podgorica) pek çok alanda kendi politikalarını belirleme serbestliğine sahiptirler. Sırbistan-Karadağ’ın ayrıca iki otonom bölgesi bulunmaktadır. Bunlar Voyvodina (başşehri Novi Sad) ve Kosova’dır (başşehri Priştina). Nüfusun çoğunluğunun Arnavut olduğu Kosova’daki etnik çatışmalar sebebiyle, bu bölgeye NATO birlikleri konuşlandırılmış bulunduğundan, Kosova, Sırbistan-Karadağ yönetiminin fiilen dışındadır. 21 Mayıs 2006’da Karadağ’da yapılan bağımsızlık referandumunda Karadağ halkının % 55,5’lik kısmı bağımsızlık istedi. Sonuçta da Sırbistan-Karadağ, Sırbistan ve Karadağ diye resmen ikiye bölündü. 3 Haziran 2006 günü Karadağ resmen Sırbistan-Karadağ’dan ayrılıp bağımsız bir devlet olmuştur. Sırbistan hükümeti ise, Sırbistan-Karadağ’ın yasal ve siyasî halefi olduğunu ilân etmiştir.

Biz de böyle karışık bir bölgede önce Belgrad’a, oradan da Kosova’ya geçmek niyetindeydik. Belgrad’a Sırbistanlılar Beograd diyorlar. İngilizce söylemiyle ise, Belgrade olan şehrin adı bize de Belgrad olarak geçmiş. Şehir, Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği platoda kurulmuş. Orta ve Batı Avrupa’yı Ön Asya ülkelerine bağlayan ana yollar Belgrad’dan geçer. Bu sebeple eskiden beri önemli bir yerleşim merkezidir. Avrupa ve Ön Asya’nın endüstri ve ticaret bölgelerinin de kavşak noktası olması dolayısıyla önemlidir. Ayrıca önemli tarihsel yolların kesişme noktasıdır. 1389 Kosova Muharebesi’nden sonra Osmanlıların nüfuz sahasına giren Sırp Devleti, başşehrini Belgrad’a nakletti (1404). Ancak artan Osmanlı baskısıyla şehir Macarlara bırakıldı. Osmanlılar Belgrad’ı ilk kez II. Murat zamanında (1441) kuşattılar. Ancak II. Murat’ın da katıldığı altı ay süren kuşatma başarılı olmadı. Belgrad ikinci kez Fatih Sultan Mehmet tarafından 1456’da kuşatıldı. Vidin’deki Osmanlı donanması Belgrad önlerine geldi. Ancak ordunun yağmaya erken başlaması ve dağınık olması yüzünden başarı sağlanamadı. Osmanlı ordusu geri çekildi ve kuşatma kaldırıldı.

2. Belgrad seferi Kanunî dönemindedir. Kanunî Sultan Süleyman, 1 Ağustos 1521’de Belgrad önlerindeki ordugâha geldi. Günlerce süren savaştan sonra 8 Ağustos’ta Belgrad alındı. Kanunî, 30 Ağustos’ta Belgrad’a girdi ve şehrin en büyük kilisesini camiye çevirdi. Ayrıca Belgrad’ın imarını emretti. Osmanlı hâkimiyetindeki Belgrad, 16. ve 17. yüzyıllarda giderek gelişti, aynı zamanda önemli bir askerî üs ve ticaret merkezi oldu. 2. Viyana Kuşatması yenilgisini fırsat bilen Avusturyalılar, Belgrad’a kadar ilerlediler ve Osmanlıların toparlanmasına fırsat vermeden şehri kuşattılar. Belgrad Kalesi, 8 Eylül 1688’de Avusturya’nın eline geçti. Osmanlıların yoğun baskısıyla şehir geri alındıysa da, tahribatın boyutları çok büyüktü. Osmanlı kısa sürede şehri imar etti, fakat 1717-1739 ve 1789-1791 yılları arasındaki Avusturya saldırıları ile yeniden tahrip edilmiştir. Belgrad dönem dönem Avusturya’ya (Pasarofça Antlaşması), dönem dönem de Osmanlı hâkimiyetine girmiştir (Ziştovi Antlaşması).

Sırplar Kara Yorgi önderliğinde tarihe Sırp İsyanı diye geçen isyanı başlattılar. Rusların desteklediği Kara Yorgi 13 Aralık 1806’da Belgrad’a girdi. 1812’de Osmanlılar Sırbistan’ı tanıdıysa da 1813’de Rusya’nın Napolyon’la savaşmasından yararlanarak Belgrad’ı yeniden aldı. 1521’de Kanunî döneminde Osmanlı topraklarına katılan Belgrad, 1878 Belgrad Antlaşmasına kadar Osmanlı’da kaldı. Bu tarihten sonra Sırbistan istiklâlini kazandı ve Belgrad başşehir oldu. Bugün hâlâ Belgrad’da Türk tarihinin ve kültürünün izlerini görmek mümkün. Osmanlılardan kalma Bayraklı Camii bugün hâlâ Belgrad’daki Müslümanlara hizmet veriyor. Ancak defalarca yıkılıp yeniden imar edilen bu güzide şehir, Prag, Viyana ve Budapeşte gibi mimarîsi ile değil, derin tarihi, kültürü ve insanları ile ilgiyi çekiyor.

Belgrad, 1. Dünya Savaşı’nda Avusturya’nın işgaline uğradıysa da Sırpların mücadelesiyle Sırbistan’a başşehirlik yapmayı sürdürdü. 2. Dünya Savaşı’nda üç gün devam eden ve 20 bin sivilin ölümüne sebep olan Alman hava bombardımanı şehri harap etti. 1944’de Yugoslav partizanların yardımıyla Talbuhin’in Sovyet birlikleri tarafından kurtarıldı.

2. Dünya Savaşı’ndan sonra sanayileşme sebebiyle kırsal kesimden aldığı göç, şehrin nüfusunu hızla arttırdı. Günümüzde şehirde oturanların çoğu Sırptır, en büyük azınlıklar Hırvatlar ve Karadağlılardır.

Belgrad günümüzde bir sanayi merkezidir. Makine aletleri, motorlu araçlar, elektrik donanımı, dokuma ve yapı malzemeleri üretilir. Yugoslavya’nın en büyük ticaret merkezi olarak dış ticaretin yarıdan fazlasını elinde tutar.

Belgrad beyaz şehir olarak da bilinir. Çok soğuk olmasıyla ünlüdür. Bu sebeple, sıcacık kahve ve et suyu çorbaların bolca tüketildiği bir yerdir. Yazın ortasında da gitseniz, Belgrad’da Doğu Avrupa’nın bir çok şehri gibi hava kapalı ve serindir. Nitekim biz oradayken, kapalı bir hava ve yağmur bile vardı. Kalemegdan (Kale Meydanı) şehrin en önemli tarihî mekânıdır. Zaten şehir de esasında bu burun etrafında gelişmiştir. İsmi, aynen Türk hakimiyeti zamanında olduğu gibi, muhafaza edilmiştir. Burada bir türbe ve eski mescid de bulunmaktadır. Tuna’nın en yeşil manzaralarını, yine bu Kalemegdan üzerinden seyretmenin keyfine varabilirsiniz.

—Devam Edecek—

Umut YAVUZ

30.01.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (29.01.2007) - Süslü bir Avrupa şehri: BUDAPEŞTE

  (28.01.2007) - Karpatlar turizmin gözdesi

  (27.01.2007) - Türkiye, Kırım’da söz sahibi olmalı

  (26.01.2007) - Romanya şantiye gibi-3

  (25.01.2007) - AB Bulgaristan’ı kalkındırıyor

  (24.01.2007) - Osmanlı orada artık azınlık

  (11.01.2007) - Türkmenler yardım istiyor

  (10.01.2007) - Iraklıya bayram zehir oldu

  (24.12.2006) - Rüzgâr ve güneş bedava...

  (23.12.2006) - Enerji ihtiyacı sürekli artıyor

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004