Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

Em. Hakim Bnb. Yusuf ÇAĞLAYAN

Çağdaş Şerif Hüseyinler

Dünden devam

Arap tarafında, bu stratejiyi uygulamada kullanılmaya en müsait kişi Mekke Emiri Hüseyin idi.

Nitekim, İngilizler, Mekke Şerifi Hüseyin’e “Osmanlı boyunduruğu”ndan kurtulmaları halinde kendisine halifelik ve Arap Birliğinin krallığını vadetmişler; O da 10.6.1916 tarihinde Osmanlı’ya karşı Arap isyanını başlatmış; Mekke Emirinin bu muhalefeti, savaştaki Türkiye’ye ölümcül bir darbe indirmiş, Türkiye’yi “İslâmî dayanışma” tezinden yoksun bırakmıştır.

Halbuki, Mekke Şerifi Hüseyin’e halifelik ve Arap Birliğinin krallığını vaadeden müttefikler, Mayıs 1916’da kendi aralarında Sykes-Picot gizli anlaşmasını yapmışlardı. Bu anlaşmaya göre, Osmanlı’dan ayrılan toprakları manda yönetimi sistemi kabul edilerek paylaşılmıştı. Araplar, İngilizlerin öngördüğü ayrılıkçı hareketi gerçekleştirdikten sonra, İngiliz, Fransız ve Amerikalıların isyan sonrası durum ile ilgili olarak planladıkları politikalar ile karşı karşıya kaldılar. Batılı güçlere umut bağlayan Araplar, bu acı gerçek ile yüz yüze gelince şaşkına dönmüşlerdir. Hatta, Batılılar ile işbirliği yapan Şerif Hüseyin, ölüm döşeğinde, o tarihlerde Arap dünyasında yaşanan acı olayların temelinde, Osmanlı’ya yaptıkları ihanetin bulunduğunu bizzat itiraf etmiştir.

Günümüzde de, Türkiye’nin Güneydoğusu, Irak, İran, Afganistan, Somali gibi İslâm ülkeleri üzerinde aynı strateji izlenmektedir. Etnik kimlikler ve mezhepler temelinde ayrışmak suretiyle İslâmî dayanışma gücünden yoksun kalan İslâm Dünyası, yine bu ayrışma sayesinde emperyalist güçlerin politik ve askerî müdahalelerini de sağlamaktadır.

Çağdaş Şerif Hüseyinler

Bosna’nın Sırp zulmü altında inlediği günlerde, kendi taraftarlarıyla, Bosnalı Müslümanlara karşı Sırplarla birlikte savaşan Fikret Abdiç… Çeçenistan’ın Abdiç’i Salambek Haciyev… Ruslar havadan ve karadan Grozni’nin üze-rine bomba yağdırıp yüzlerce sivili katlederek şehre girince, halkının katillerini kucaklayarak karşılayan bir avuç insanın başında Salambek Hacıyev yer alıyordu. Abdic çizgisi, Kosova’da ise, “İbrahim Rugova” adıyla ortaya çıkmıştı. Ülke-mizde Apo ve yandaşları, Irak’ta Barzani, Talabani gibi kişilikler de, Şerif Hüseyin ve Abdic çizgisinin uzantılarıdır.

Oryantalizm ve ABD

Oryantalist örgütlerin İslâm dünyasını aralarında paylaşmalarında Osmanlı İmparatorluğu esas itibariyle ABD uyruklu oryantalistlerin payına düşmüştür.

İngiltere ve Fransa gibi ABD de, sanayi devri-mini gerçekleştirip, hammadde ve tüketim pazarlarına ihtiyaç duyduğu bir dönemde, oryantalistlerin bu ihtiyaca cevap verecek topraklara nüfuz etmedeki başarılarını keşfetmiştir. Bu da, oryantalistlerin bölgede ayrıştırma ve yeniden gruplama politikalarının etkili bir aracı olarak kullanılmasına yol açmıştır.

Emperyalist bir güç olarak, dünya sahnesine biraz gecikmeyle çıkan ABD, Asya, Afrika, Latin Amerika gibi dünyanın değişik bölgelerine nüfuz ederken olduğu kadar, Osmanlı ülkesine nüfuz ederken de oryantalist teşkilâtlarından etkin bir şekilde yararlanmıştır.

Dünyayı kendi imgesine göre yeniden kurma yönündeki dürtü, Batı’nın, özellikle de Amerika’nın siyasal kültüründe çok derinlere kök salmıştır. Bu sebeple de, ABD'nin kendi toprakları dışındaki varlığı, önce oryantalist hareketlerle başlamış, arkasından şirketleri, malları, hatta askerleri yayılmıştır.

İkinci Dünya Savaşında, Nazi Almanya’sının Avrupa’daki tüm sanayi ülkelerini yerle bir edin-ceye kadar ses çıkarmayan ABD, daha sonra Avrupa’nın yardımına(!) koşarak Almanya’yı da birlikte tahrip etmişlerdir. Böylece ABD izlediği strateji ile İkinci Dünya Savaşından sanayi alt yapısı tahrip edilmeyen tek ülke olarak çıkmıştır.

Özellikle Sovyetlerin çöküşünden sonra tek kutuplu hale gelen dünyada, ABD gelecekte kendine rakip olma potansiyeli gördüğü güçlere karşı koyabilmek için, İslâm coğrafyasındaki hakimiyetini daha ileri seviyede pekiştirme stratejisi izlemektedir. ABD bu stratejisini gerçekleştirmede, İsrail’i “fiilî müttefik” olarak görmekte ve bu müttefikini bölgede gerek coğrafî ve gerekse ekonomik ve askerî anlamda büyük ve güçlü bir devlet haline getirmeye çalışmaktadır. Bu arada, gelecekteki potansiyel “piyon müttefikleri” Büyük Ermenistan ve Kürt Devletlerini de oluşturmaya çalışmaktadır.

Gelişmeler gösteri-yor ki, Irak’ta kontrollü kaos ile zayıf bir merkezî otorite inşa ediliyor. Tek başına zayıf olan bu merkezî otorite, ancak ABD ve müttefiklerinin gücü ile ayakta durabilecektir. ABD, etnisite ve mezhep çatışmaları ile tüm gücünü kaybeden bir toplumda, Kürtleri adım adım sözünü ettiğimiz merkeze yerleştirilmektedir. ABD politikaları, iddia edildiği gibi, kısa vadede Irak’ı üç parçaya bölmeye yönelik değildir. Üç muhatap ile karşı karşıya kalmak yerine, devlete odaklanmış Kürt unsurlara baş rol ve-rerek, Irak’ın Kürt kontrolüne verilmesi amaçlanıyor. Çünkü, Kürt kontrolündeki bir Irak, içeride diğer etnik ve mezhep grupları ile büyük sıkıntılar yaşarken, Türkiye, İran ve Suriye gibi sınır ülkelerle de büyük sorunlar yaşayacaktır. Tüm bu iç ve dış tehditlere, ancak ABD’nin işbirliği ile karşı koyabilecektir. Kürt kontrolündeki bir Irak’ın tek bölgesel müttefiki ise, elbette İsrail olacaktır. Tüm bunların bedeli ise petrol olacaktır.

—Devam edecek—

Em. Hakim Bnb. Yusuf ÇAĞLAYAN

14.02.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (13.02.2007) - Ayrışan İslâm dünyası

  (03.02.2007) - Konya’dan sonra Hanya’yı da gördük

  (02.02.2007) - Beyaz Atina, AB fonlarıyla süslenmiş

  (01.02.2007) - Üsküp’te Müslümanlara ikinci sınıf muamele

  (31.01.2007) - Kosova’da Türk gücünün varlığı çok önemli

  (30.01.2007) - Osmanlı şehri Belgrad

  (29.01.2007) - Süslü bir Avrupa şehri: BUDAPEŞTE

  (28.01.2007) - Karpatlar turizmin gözdesi

  (27.01.2007) - Türkiye, Kırım’da söz sahibi olmalı

  (26.01.2007) - Romanya şantiye gibi-3

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004