Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Mayıs 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Siyasette inisiyatif kullanma zamanı



Teorik tanımı kısaca "idare san'atı" olan siyaset, aynı zamanda kan ve şiddet içermeyen bir güç, kuvvet ve irade kabiliyeti demektir.

Buna göre, yeterli irade gücüne sahip olan bir siyasî iktidar, inisiyatifi elinde bulunduruyor demektir.

Elinde tuttuğu inisiyatifi yerinde ve zamanında kullanabilen bir iktidar ise, maksadına ulaşma ve büyük başarılara damgasını vurma şansına sahip olabilir.

Bu sebeple, güçlü iken inisiyatif kullanamayan bir iktidarın, zayıfladıkça o inisiyatifi kullanmaya yönelmesi, esasen onun bu "idare san'atı"nı hakkıyla bilemediği ve beceremediğini ortaya koyar.

İşte, halihazırda da ne yazık ki böylesi bir durum söz konusudur.

* * *

Mevcut iktidar partisi, Meclis'te son yarım asır süre içinde hemen hiçbir partiye nasip olmayan bir siyasî üstünlüğü sahip bulunuyordu.

550 üyeli bir parlamentoda 360'tan fazla milletvekiline sahip idi.

Dört buçuk sene sonunda, üstelik son kerteye kadar da grupta 350'den fazla üyesi vardı.

Cumhurbaşkanlığı seçimine de, aynı bütünlük görüntüsü içinde girdi; ancak, bunda başarılı olamadı. Fıtrî ömrünü tamamlayan Meclis tökezledi. Bir adım olsun, ileri gidemedi.

Meclisteki tıkanmanın ardından, çok satan bir gazetenin haber başlığına göre, iktidar kanadı "Dört hamleyi birden yaptı": Cumhurbaşkanı halk oyu ile seçilsin. Aynı kişi 5+5 formülü ile seçilebilsin. Seçimler dört senede bir yapılsın. Seçimler öne alınsın. Seçilme yaşı 25'e indirgensin. Vesaire...

Bütün bunlar birer hamle sayılmasına sayılır da, ne var ki bunların hiçbiri yerinde ve zamanında yapılmış olmadı.

Bu hamleler, hemen herkesin istediği ve seslendirdiği gibi, şayet bundan bir–iki sene evvel yapılmış olsaydı, hiç şüphesiz tesiri ve önemi çok daha büyük olacaktı.

Ye'se düşülmüş, yahut zaman ve şartlar itibariyle iyice sıkışmış bir halde iken yapılan bu tür hamlelerin netice alıcı olduğu, bugün gibi geçmişte de görülmüş değil.

Zira, asıl mesele, yerinde ve zamanında inisiyatifi kullanabilme meselesidir.

İşte bu inisiyatif, vakt–i zamanında kullanılamadı; dolayısıyla, artık tesirli olması da beklenmiyor.

* * *

Daha evvel de ifade ettiğimiz gibi, cumhurbaşkanının halk tarafından mükerrer seçilmesini, genel seçimlerin dört senede bir yenilenmesini uzun yıllardan beri savunageldik.

Aynı mesele gündeme ne zaman gelirse gelsin, biz aynı savunmayı yapmaktan yine de çekinmeyiz. Tıpkı, bugün olduğu gibi...

Ne var ki, teorik plandaki bu talepleri karşılayacak ve işi pratiğe dökecek olan, siyasî iradeyi elinde tutan iktidarlardır.

O iktidar sahipleri ise, ancak elinde inisiyatif var iken başarılı hamleler yapabilir.

İnisiyatif zayıflamaya yüz tuttuktan sonra, yapılacak hamlelerin fazla bir kıymet–i harbiyesi kalmıyor.

Aynen, şimdiki durumda olduğu gibi....

Neticesiz kalan Cumhurbaşkanlığı seçimi başta olmak üzere, son siyasî gelişmelere bir de bu açıdan bakmak gerekir.

GÜNÜN TARİHİ 18 Mayıs 1953

Türkiye'nin Balkan Paktı üyeliği

Türkiye'nin Yeni Balkan Paktına üye olması kararı, Millet Meclisinde oylanarak kabul edildi.

Yakın tarihte, Türkiye'nin üye olduğu iki Balkan Paktı var.

Bunlardan biri 1934, diğeri ise 1953'te gerçekleşti.

İşte tarihî seyir...

3 Şubat 1934: Atina'da ilk Balkan Paktı (Birliği) kuruldu. Birliğin asıl maksadını, kısaca sınır güvenliğini korumak ve saldırmazlık prensibine bağlı kalmak şeklinde özetlemek mümkün.

Bu birliğin ilk üye ülkeleri şunlar oldu: Yunanistan, Türkiye, Romanya, Yugoslavya.

Bu birliğin devam etmesi uzun yıllar sağlanabildi. Ancak, güçlü olmadığı için dişe dokunur bir varlık da gösteremedi.

Meselâ, II. Dünya Savaşı esnasında bu paktın esamisi dahi okunamıyor.

Zira, üye ülkeler arasında herhangi bir savunma işbirliği yoktu.

II. Büyük Savaş sonrasında kendiliğinden dağılma noktasına gelen Paktın yeniden toparlanması gündeme geldi.

Türkiye, tekrar kurulmakta olan Balkan Paktına, 1953 yılı başlarında dahil oldu. 14 Şubat'ta Ankara'da imzalanan antlaşmaya göre, Pakta Türkiye'nin üyeliği kabul edilmiş oldu.

Ancak, bu anlaşmanın bir de TBMM'de tasdik edilmesi gerekiyordu.

18 Mayıs 1953'ye yapılan Meclis oturumunda, yapılan müzakere ve oylama neticesi, Türkiye'nin Balkan Paktına üyeliği kesinlik kazandı.

18.05.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (17.05.2007) - Fecr-i sâdık müjdesi

  (16.05.2007) - Meşrûtiyetin cemâli

  (15.05.2007) - Meydanlarda jübile

  (14.05.2007) - Siyasî manevralar

  (07.05.2007) - Nereden nereye

  (03.05.2007) - Gelişmelerin hayırlı tarafına bakmak

  (02.05.2007) - Zamanlama stratejisi

  (01.05.2007) - Gerilim politikalarının arka planı

  (30.04.2007) - Göstergeler neyi işaretliyor?

  (28.04.2007) - İttihatçılar, 10 yıl sonra aynı mahkemenin önünde

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004