Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Ağustos 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Eğitim

Sık sık okul değiştirmek çocuğu olumsuz etkiler mi?

Okurlara cevaplar

Yeni eğitim-öğretim dönemi yaklaştıkça ailelerin çocuklarıyla ilgili kaygıları da arttı. Merak ettiğiniz konu ve görüşlerinizi [email protected] elektronik mektup adresime iletebilirsiniz. Bu hafta, elektronik mektupla bize ulaşan ebeveynlerin sorularından birkaçına kısaltarak yer veriyoruz.

* Oğlumu geçen yıl okuduğu okuldan alıp başka bir okula yazdırdım ama oğlum önceki okulundaki gibi uyum sağlayamadı. (Necla Eraydın)

Taşınma gibi sebeplerle öğrencilerin okul değiştirmesi gerekebilir. Çocuğun yeni okuluna alışması, öğretmen ve arkadaşlarıyla iletişim kurması zaman alabilir. Öğrenciyi bu konuda baskı altına almamak gerekir. Özellikle eğitim dönemi içindeki okul değişiklikleri çocukların okula uyumunu daha da zorlaştırmaktadır. Öğrenciyi yakındaki okuldan alıp, iyi eğitim veriyor diye daha uzaktaki bir okula göndermek doğru değildir. Okulun özel ya da devlet okulu olmasının bir farkı yoktur. Öğrenci, ailenin bu kararına tepki gösterebilir; Yeni okuluna gitmek istemez, arkadaşlarıyla anlaşamadığını söyler, sınavlarda başarısız olur… Bütün bunları göz önünde bulundurmak gerekir. Çocukla ilgili kararlarda onun da düşünce ve duygularını öğrenmek çok önemlidir. Sık sık okul değiştirmenin çocuğun başarısını olumsuz yönde etkileyeceğini ve iletişim kurmasını engelleyeceğini unutmamalıyız.

* Oğlumun aşırı kilo sorunu var. Okulda yanlış beslenmesini önlemek için harçlığını kesmeli miyim? Yasin Aktar

Bu konuda Millî Eğitim Bakanlığı önemli çalışmalar gerçekleştiriyor. Buna göre çocuklar için zararlı, yağlı besinlere, gazlı içeceklere yasak ve sınırlama getirildi. Beslenme ve şişmanlığa sebep olabilecek enerji içecekleri, gazlı, kolalı ve aromalı içecekler ile patates kızartması gibi kızartmalar ve cipslerin’ satışı sınırlanacak. Bunlar yerine kantinlerde süt, ayran, yoğurt, meyve ve meyve suyu’ tüketimi özendirilecek. Bu konuda kantin işletmecisi ile okul arasında sözleşme imzalanacak. Yetersiz ve dengesiz beslenmeye sebep olabilecek gıda maddelerinin tüketimini özendirici her türlü reklâm, özendirme ve tanıtım amaçlı afiş, poster ve broşür de kantinlerde kullanılamayacak. Çocuğun kilo sorununu öğretmeniyle de görüşmekte fayda vardır. Öğretmen, öğrenciyi hem gözlemler hem de bilgilendirir. Çocuklara ‘lâzım olur’ düşüncesiyle fazla para vermek doğru değildir. İlköğretim birinci kademe öğrencileri beslenme götürdükleri için beslenme düzenlemesi aile tarafından yapılır ve az miktarda da harçlık verilir. Ortaokula giden çocuklara fazla harçlık verildiğinde ne yazık ki bu paralar sigara ya da bağımlılık yapan maddeleri almak için kullanılmaktadır. Ölçüyü kaçırmamak gerekir.

* Otistik çocukların eğitimleriyle ilgili son gelişmeleri açıklar mısınız? Murat Said Demirses

Millî Eğitim Bakanlığı ile Tohum Türkiye Otizm Erken Tanı ve Eğitim Vakfı arasında, ‘‘Otizmli Çocukların Eğitiminde İşbirliği Projesi’’ protokolü imzalandı. Protokol 2 yıl geçerli olacak ve vakıf tarafından 120’si özel eğitim, 180’i rehberlik olmak üzere 300 öğretmene eğitim semineri verilecek. Seminerlerde, otizm rahatsızlığının erken teşhisi, tarama ölçekleri, otistik çocukların tesbitinden sonra izlenecek yollar gibi konular ele alınacak.

* Kızımla birlikte ben de okula gitmeli miyim? Hilal Korkmazoğlu

Okulun ilk günlerinde çocuğun yanında olmak faydalı olabilir. Ama bunu abartmamak gerekir. Annenin ders saatlerinin büyük bölümünde okulda bulunması çocuğun arkadaşlarına, öğretmenine ve okula alışmasını engelleyecektir. Yeni düzenlemelerle ilköğretime yeni başlayan öğrenciler, okullar açılmadan bir hafta önce ders başı yapıyorlar. Çocuğun sınıfta öğretmen ve arkadaşlarıyla yalnız kalması, zamanla onun okulda anneye olan ihtiyacını en aza indirecektir. Çocuğa duygulu ya da endişeli bir ifadeyle bakmak, her dakika onu diğer çocuklardan korumaya çalışmak doğru değildir. Anne ya da babanın öğretmenle işbirliğinin sağlanması da çok önemlidir.

* Burs almak için nereye başvurmalıyım? Şener Şanlı

Burs almak isteyen lisan ve lisansüstü öğrencilerinin dikkatli bir araştırma yapmalarında fayda vardır. Öğrencilere burs veren pek çok kuruluş vardır. Burslar, üniversiteler tarafından verilen burslar, yarışmalarla verilen burslar gibi çeşitlilik göstermektedir. Yine öğrencilerin burs için aranan şartları yerine getirmiş olması gerekiyor. Özel yetenek sınavıyla öğrenci alan okulların başvurularının başladığını da hatırlatalım. Aşağıda burs ile ilgili birkaç kurumun web sitesi adresini bulabilirsiniz.

Yüksek Öğretim Kurumu: http://www.yok.gov.tr/burs/yurticiburs.html

Başbakanlık: http://www.basbakanlik.gov.tr/misafir/sydtf/burs.htm#1

Tübitak: http://www.tubitak.gov.tr/bayg/programlar/

ICEP Burs Vakfı: http://www.icep.org.tr/tr/2.html

Türkiye Bilimler Akademisi: http://www.tuba.gov.tr/burs.html

Hacı Ömer Sabancı Vakfı: http://www.vaksa.org.tr/burs/burs.htm

Kredi ve Yurtlar Kurumu: www.osym.gov.tr

İTO Vakfı: www.ito.org.tr

İzmir Ticaret Odası: www.izto.org.tr

14.08.2007


İmam Hatip Liseleri üzerine vicdanî bir değerlendirme

Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerini ziyaret eden Ahmed Gümüş Ağabey anlatıyor: “1954 yılında Üstadı Barla’da ziyaret ettim. Benim İmam Hatip’te okuduğumu öğrenince çok memnun oldu. “Ben o okulları (İmam Hatip Okulu), eski zamanın mübarek medreseleri olarak kabul ediyorum.” dedi. Konu ile ilgili Emirdağ Lâhikasındaki 18.11.1951 tarihli mektubunda şu tesbitlere yer veriyor Aziz Üstad:

“Aziz Sıddık Kardeşlerim ve mânevî Medresetü’z-Zehranın Nur şakirtleri, ben Isparta’ya geldiğim vakit, Isparta’da İmam-Hatip ve vâiz mektebinin açılacağını haber aldım. O mektebe kayıt olacak talebelerin ekserisi Nurcu olmaları münasebetiyle o mektebin civarında gayr-ı resmî bir surette bir Nur medresesi açılıp, o mektebi bir nev’î medrese-i Nuriye yapmak fikriyle bir hâtıra kalbime geldi. Bir iki gün sonra, güya bir ders vereceğim diye etrafta şâyi olmasıyla, o dersimi dinlemek için rical ve nisâ kafilelerinin etraftan gelmeleriyle anlaşıldı ki, böyle nim-resmî ve umumî bir medrese-i Nuriye açılsa, o derece kalabalık ve tehacüm olacak ki, kabil olmayacak. Afyon’da mahkemeye gittiğimiz vakitki gibi pek çok lüzumsuz içtimalar olmak ihtimali bulunduğundan, o hâtıra terk edildi, kalbe bu ikinci hakikat ihtar edildi.”

27.05.2007 tarihli Vakit Gazetesinden Kemal GÜMÜŞ’e konuşan Prof. Dr. Hayreddin KARAMAN Hoca şu tesbitlerde bulunuyor: “İmam Hatiplerde iman ve takva zayıfladı, Allah da ceza verdi. İmam Hatipler açıldığı zaman bu günkü kadar istikbali yoktu. Hani şu anda mahrumiyet var. İmam Hatipliler Üniversiteye giremiyor. Buna rağmen söylüyorum. Üniversiteye giremiyor ama İlahiyata girebiliyor, yüksek okullara girebiliyor ve mezun olduğunda vazife alabiliyor. O zaman bunların hiçbiri yoktu, ama bizi ana –babamız o okullara gönderdiler. Hiçbir istikbali yoktu. Belki bir köy imamı olabilirdiniz. Olsun derlerdi. Bu günkü kadar maddi imkânlarda yoktu, o zamanlar. Bedava yurtlarda yoktu. Bu gün gidip bedava okuyabilirsiniz. O zaman yurt yok bir pansiyonda kalmak zorundasınız. Oraya da para veriyorsunuz. Allah imtihan ediyor. İmam hatiplerin sayısı 500 ‘e, talebelerin sayısı 500 bine çıktı. Mezunları her tarafa girer oldu. Ama zamanla iki şey oldu: İmam hatiplerdeki ruh ve heyecan ile iman ve takva zayıfladı. Allah da ceza verdi diyebilirim. Ya da başka türlü, sonuçta bazı nimetler elimizden alındı”

1996 yılında müdür yardımcısı olarak çalıştığım Anadolu İmam Hatip Lisesinin bahçesinde öğretmenlerle oturuyoruz. Bütün kız öğrencilerin başları kapalı. Öğretmenlerin bir kısmının başları kapalıydı. “Elhamdülillah ne güzel bakın kız öğrencilerin başlarının tamamı kapalı. Bu nimete şükretmek lâzım...” Bir öğretmen bu söze tahammül edemedi. “Ne demek? Tabi kapalı olacak.” Güya ben o zamanın iktidarını sağladığı bir imkâna vurgu yapıyormuşum zannetti. Şükretmeye gerek yok der gibi. İnançlı bir arkadaştı. Ama radikal. Ya da dinde hassas, muhakeme- i akliyede zayıf biri işte. Ne oldu Cenâb-ı Allah nimete şükredilmediği için bu nimeti elimizden geri aldı.

Benim evin yanında bir İmam Hatip Okulu var. Bazı çocuklar ara sokaklarda Ramazan ayında yemek yiyorlar. Geçen günde caminin şadırvanında dört tane lise 2 öğrencisi oturuyordu. Öğle namazı vaktiydi. Rica minnet namaza üç tanesini getirdim. Namazdan sonra, “Fetih Sûresinin son kısmını (Lagad sadakallahü… İtibaren olan kısmı) bilen var mı dedim.” Ya utandıkları için ya da bilmedikleri için okumadılar. Meslek öğretmeni olmadığım halde, ben okudum. Aynı okuldan bir devlet lisesine naklen gelen bir öğrenciye dedim. “Umreye gider misin?”, “Kaç Euro umre ücreti?” dedi. 825 umre + 200 YTL pasaport. Ohoo. Hocam ben o paraya gider Antalya da tatil yaparım.” dedi. Başka olumsuzluklarda var. Bursa Yeşil Kız İmam Hatip Lisesi şu an harabe durumda, hiç kimse ilgilenmiyor. Cam, çerçeve, kapı, pencere darmadağın… Kedi ve köpekler dolaşıyor içinde. 5000 öğrenci, bir zamanlar eğitim görüyordu bu binada.

Artık bu iktidarın hiçbir mazereti kalmadı. İmam Hatip sorununu mutlaka çözmesi gerekiyor. Çünkü Türk milleti seçimde bu vazifeyi bu iktidara vermiştir. Rahmetli Menderes’e de zorluklar çıkarıyorlardı. Celal Bayar’a 20 tane istifa dilekçesi takdim etmişti. İlk istifa dilekçesi ezan ile ilgiliydi. Bütün olumsuzluklar birleşti kadere fetva verdirdi. Hep birlikte aynı sıkıntıları yaşıyoruz, maalesef.

Rıdvan AKDEMİR

14.08.2007


Eğitim-öğretim dönemi öncesinde öğretmenlere yol haritası

Okulda ilk derse hazır olun!

Öğretmen, derse girdiği sınıftaki öğrencilere daha önce ders vermemişse, ilk ders öğrencilerle tanışmakla geçer. Her çocuğun tek tek ayağa kalkması, kendiyle ilgili bilgiler vermesi son derece sıkıcıdır. Bunun yerine son zamanlarda çok sık uygulanan bir tekniği deneyebilirsiniz: Öğrenciler öncelikle ikili gruplara ayrılır ve öğrenciler bir ve iki olarak numaralandırılır. Öncelikle bir numaralı öğrenci yanındaki iki numaralı öğrencinin özelliklerini öğrenir: Kaç yaşında, hedefleri neler, kaç kardeşi var, sevdiği ya da sevmediği şeyler vb. Sonra da iki numaralı öğrenci bir numaralı öğrencinin özelliklerini öğrenir. Böylece herkes yanında oturan arkadaşının alışkanlıklarını ve beklentilerini öğrenmiş olur. Öğrenciler daha sonra sırayla yanındaki arkadaşlarını anlatırlar. Bu anlatım şekli hem daha eğlenceli hem de öğreticidir. Çocuklar birbirlerini daha önce tanıyor olsalar bile bu çalışma öğrencinin; arkadaşıyla ilgili hiç bilmediği yönlerini açığa çıkarabilir. Öğrenci arkadaşını tanıtırken, öğretmen yeni bir bilgi öğrendiğinde bunu sınıfla da paylaşarak, çocukların diğer öğrenciyi daha dikkatle dinlemesini teşvik edebilir.

Tatilde neler yapıldığının anlatıldığı ilk dersler de son derece renksiz geçmektedir. Bunun yerine öğrencilerin tatilde en çok dikkatlerini çeken ya da hoşlarına giden bir olayı anlatmaları istenebilir. Tatil aktiviteleri paylaşılırken, çocuklar bir şeyler anlatmaya zorlanmamalıdır. Bazen çocuklar söz almaya çekinebilirler. Böyle durumlarda öğretmen kendi yaşadığı bir olayı anlatabileceği gibi daha önce kitap ya da gazetede okuduğu ders veren bir olayı da anlatabilir. Öğretmenin bu girişimi çocukların cesaretlenmesine yardımcı olacaktır.

Çocuklara isimleriyle hitap edin!

Tanışma sırasında öğretmen, öğrencilerin özelliklerini ve isimlerini masasında oluşturduğu oturma planına not alabilir. İlk andan itibaren öğrencilere isimleriyle hitap etmek çok önemlidir. Öğretmenin öğrencilere isimleriyle hitap etmesi, öğrencinin kendine güvenmesini sağlar. Böylelikle öğrenci öğretmenine daha kolay alışır, sınıfa uyum sağlaması kolaylaşır. Tatil dönüşünde hemen derse başlamak pek önerilmemektedir. Öğrencilerin kaynaşması ve okula ısınması gerekir.

Bu yıl neler yapacağınızı anlatın!

Ders yılı başında nasıl bir çalışma planı uygulanacağı, hangi aktivitelerin gerçekleştirileceği öğrencilere kısaca anlatılmalıdır. Bunu yaparken şahsi ve emredici ifadelerden kaçınmakta yarar vardır. Konuşma sonunda öğrencilerin istek, beklenti ve önerileri de sorulmalıdır. Yine farklı olarak çocuklardan eğitim döneminde neler hedeflediklerini birer kompozisyon şeklinde yazmalarını isteyebilirsiniz. Bu kompozisyonları öğretmen daha sonra toplar ve sene sonunda çocukların neleri başardıklarını görür. Yılsonunda öğrenciyle konuşurken, sene başında ve sene sonundaki kompozisyonları karşılaştırılır. Öğrenci kendi hedeflerini ve başardıklarını daha iyi görür. Eğer gerçekleşmemiş hedefler varsa nerelerde eksiklikler olduğu incelenir. Eğitimcinin sene başındaki bütün çalışmaları sene sonundaki başarı grafiğini etkilemektedir. Küçük ayrıntıların gözden kaçırılmamasında fayda vardır.

Sınıf içi uygulamalar konusunda

önceden hazırlık yapın!

Eğitimcinin sınıf içindeki iletişim yeteneği ve hâkimiyeti, öğrencilerin derse katılımını etkilemektedir. Sınıf içi uygulamaların nasıl yapılacağı ile ilgili çok farklı yöntemler mevcuttur. Öğretmenin öncelikle bu uygulamalar hakkında bilgi sahibi olması gerekir. Tekniklerin deneme yanılma yoluyla tecrübe edilmesi çok zaman alır ve yanlış uygulamalar, istenilen sonucun alınmasını engelleyebilir. Matematik dersindeki sınıf içi çalışma planı, öğrencinin derse katılımı, proje ya da tarih dersinden oldukça farklıdır. Bu farklı derslerde aynı teknikleri uygulamak verimi düşürebilir. Uzmanlar tarafından hazırlanan uygulamalı sınıf içi faaliyet kitaplarının öğretmenlerce dikkatle incelenmesi ve okunması gerekir. Bu kitaplardaki çalışmalar, genel olarak verilirler. Öğretmen uygulamalardan hangilerin kendi okulu ve sınıfına uyarlanabileceğini öngörür. Dersin sadece öğretmenin anlatımına dayalı olması; çocukların ders esnasında sıkılmasına ve başarısızlığa sebep olur. Sınıf içi uygulamaların konulara göre ayrılması ve öğrencilerin derse aktif katılımı teşvik edilir.

14.08.2007


Titizlikle çalışmanın mükâfatı

Ünlü orkestra şefi Tascani’nin 80. doğum gününde, oğlu Walter’e, babasının en büyük işinin, en büyük başarısının ne olduğu sorulur. Walter şu cevabı verir: “Babam açısından böyle bir şey düşünülemez; çünkü herhangi bir anda, ne iş yapıyorsa, o iş hayatının en büyük işidir. İster orkestra yönetsin, isterse bir portakal soymuş olsun, yaptığı her şeye o son derece önem verir ve özenle yapardı.” Hayatta başarılı olmuş yaşlı bir adama, bazı gençler: “Hayatın bize azami mutluluk ve başarı sağlaması için ne yapmalıyız?” diye sorduklarında şu cevabı almışlar: “Sizin bu sorunuz, bana bir tek ineği olan köylüyü hatırlattı. Bir gün köylüye biri sordu: ‘İneğin ne kadar süt veriyor?’ Köylü cevap verir: ‘İneğim süt vermez. Sütü ondan sizin almanız gerekir.’ Mutluluk ve başarıyı hayat size vermez. Çabanızla o mutluluk ve başarıyı, hayattan sizin almanız gerekir.”

14.08.2007


İşleri zamanında bitirmek

Adam, restoranda verdiği sipariş gecikince hafif sinirlenerek bilinçsizce sağa sola koşuşturan meşgul garsonu çağırmış: “Benim sipariş verdiğim garsonu çağırır mısınız? “Bendim efendim” demiş şaşkın garson. “Yok… Yok…” demiş adam; “Siparişi alan o zamanlar sizin gibi genç biriydi ama şimdi ellili yaşlarında falan olması lâzım!”

14.08.2007


Bugünün gerçek üniversitesi bir kitap koleksiyonudur

Yaptığınız planları uygulamaya koymak için her şeyin mükemmel olmasını beklerseniz, hayat boyu beklersiniz. Ama çıkar, mevcut şartlar içerisinde çalışmaya başlarsanız, küçük işleri üst üste koyarak başarıya ulaşacağınızı bilirsiniz (Deng Ming Dao). Hayat oyununda seyirci koltuklarında oturmaya heves etme, sahneye çıkmaya çalış. Hayat bir oyuna benzer, uzunluğu değil iyi oynanıp oynanmadığı önemlidir (Seneca). Gençliğimizde bilgi ağacını dikelim ki, ihtiyarladığımız zaman gölgesinde barınacak bir yerimiz olsun (L. Chesterfield). Eğitim insanın güç sandığı ya da gerçekten kolay alt edilebilen engelleri nasıl aşacağını öğretme san’atından başka bir şey değildir (Anonim). Başkaları için zor olan bir şey yapmak kabiliyetli olmaktır; kabiliyetliler için imkânsız olanı yapmaksa dahi olmaktır (Henri Amiel).

14.08.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri