Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Ağustos 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Hayatın değişken seyri



Yaşadığımız hayatın seyri, düzgün bir hat üzerinde gitmiyor.

İnişleri, çıkışları, virajları var hayat çizgisinin.

Bazan genişler, rahatlar bu hatt–ı hayat, bazan da incelir, kısalır, hatta kesintiye, çöküntüye uğradığı zamanlar olur. Yani, devamlı sûrette bir değişkenlik arz eder.

Bu sebeple ye'se, karamsarlığa düşmeye hiç hacet yok. Aksine, daima ümitvar olmalı, hatta "şevk–i mutlak" içinde yaşamalı. Bunun dışında herhangi bir çıkış, bir ilerleme yolu yoktur.

Şevkini kaybeden bir "yarı mevta", ümidini kaybeden ise bir meyyitten farksız olur.

* * *

Hayat deyince, önce şahsî hayatımız söz konusu olur. Ardından aile hayatı gelir, ondan sonra da sosyal ve siyasî hayat tabakaları gelir.

Değişim ve çalkantılar, bütün hayat tabakaları için de aynen geçerlidir. Temel kaide değişmiyor. Hayat ve bütün kâinat değişme ve gelişme (tebeddülât ve tağayyürât) kànun–u İlâhisine tâbidir.

Bazan kendi küçük dünyamız, yahut his âlemimiz değişince, zannederiz ki, hayatın ve kànunların seyri de değişecek veya değişmesi gerekir.

Oysa, hususî âlemimizin değişmesiyle, genel gidişat ve temel düstûrlar değişmiyor. Her şey, bir hikmetle ve bir dest–i inayet perdesi altında dönüyor, oluyor, bitiyor...

* * *

İçinde bulunduğumuz zaman dilimi içinde, bilhassa ülkemizin siyaset âleminde önemli derecede bir çalkantı, bir hareketlenme vaziyeti yaşandı.

Bu yeni süreç, devam ediyor. Henüz tamamlanmış, hitama ermiş değil.

Bundan çıkarılacak dersler için, acele etmeye hiç, ama hiç gerek yok... Sürecin netleşmesini, iyice şekillenmesini beklemekte fayda var.

Bizler de, bir yönüyle bu bekleme sürecinin içinde bulunuyoruz.

Gelişmeleri daha net, daha doğru ve daha istifadeye medar bir şekilde okumak ve yorumlayabilmek için, sabır kuvvetine dayanmak ve sükûnet, itidal içinde beklemek gerekir.

* * *

Esasında olup bitenlerin bir kısmını (açığa çıkan, zahirde görünen kısmını) insanlarımız görüyor ve mânâsını anlamaya, yorumlamaya çalışıyor.

Hadiselerin perde gerisinin anlaşılması için ise, ilâve bir gayret, ciddiyet ve tahkik vaziyetini gerektiriyor.

İnsanlarımızın yüzde sekseni tahkik ehli olmadığından, hakikate nüfuz edemiyor; iradesini ortaya koyarken de bazan ciddî tereddütler yaşıyor. (Bunda, dehşetli propagandalarla, cemiyeti ecnebi taktiklerle hipnotize etme gayretlerinin tesiri büyüktür.)

* * *

Tıpkı fertlerin olduğu gibi, cemiyet(ler) in de bir "basiret gözü" vardır.

Bu göze bazan perde çekilir, bazan da bu göz şaşırtılmaya, yanıltılmaya çalışılır. (Meddahların işâasına dikkat!)

Maazallah, bu durum, iman ve İslâm kalesini tehlikeye atacak derecede vahim neticeler doğurabilir.

Nihayet derecede dikkat ve teyakkuz içinde olmak gerekir. Cemiyetin basiret gözünü açtırmak, önündeki engelleri kaldırmaya çalışmak, pek mühim bir hizmet olsa gerektir.

Bu hizmeti yapacak olanlar, hiç şüphesiz—sayıları az olmakla beraber—hâlis Kur'ân tilmizleri, sâdık Kur'ân şâkirdleridir.

GÜNÜN TARİHİ 14 Ağustos 1947

Pakistan'ın bağımsızlığı

İngiltere'nin sömürgesi durumundaki Hindistan'dan ayrılan Pakistan, istiklâliyetini (bağımsızlığını) ilân etti.

Birçok İslâm ülkesi gibi, geniş nüfusunun önemli bir bölümü Müslüman olan Hindistan da İngilizlerin sömürgesi olan bir ülke durumundaydı.

Tarihte Hindular tarafından sürekli horlanan ve İngiliz sömürgesi yıllarında ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören, bu ülkedeki Müslüman topluluk, bölgede İngiliz hakimiyetinin zayıflamaya başladığı İkinci Dünya Savaşı sonrasında ayrılmaya ve bağımsız bir devlet olmaya karar verdi.

Büyük lider Muhammed Ali Cinnah'ın üstün gayretlerinin de etkisiyle 14 Ağustos 1947'de Hindistan'dan ayrılan bağımsız Pakistan devletinin kuruluşu ilân edildi. Devlet başkanlığına da, beklenildiği gibi Cinnah getirildi.

İlk dönemde Bangladeş de "Doğu Pakistan" ismiyle bu devlete bağlıydı. Ancak 1971'de Pakistan'dan ayrıldı.

* * *

Pakistan İslâm Cumhuriyeti, nüfusu itibariyle İslâm ülkelerinin en büyüklerinden biridir. Bugün itibariyle tahminen 170 milyona ulaşan nüfusuyla, dünya genelinde bile 8. sırada gelir.

Bu ülkenin resmî adı "Pakistan İslâm Cumhuriyeti"dir. Başşehri, İslâmabad; ayrıca Pencap, Sind, Kuzeybatı Cephesi ve Belucistan ismiyle bilinen 4 eyaleti vardır.

Dost ve kardeş Pakistan'ın önemli bazı şehirleri de şunlardır: Karaçi (yaklaşık 10 milyon), Lahor (yaklaşık 5 milyon), Ravalpindi, Haydarabad, Multan ve Peşaver.

14.08.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (11.08.2007) - Yine sigara

  (09.08.2007) - Bediüzzaman Külliyesi'nde yeni gelişmeler

  (07.08.2007) - Su(suzluk) ve ötesi

  (28.07.2007) - Düşündüren manzara

  (26.07.2007) - İnandığımızı yazıyoruz

  (24.07.2007) - Yedi partili Meclis'te tek parti iktidarı

  (21.07.2007) - Çok partili ilk genel seçimler

  (19.07.2007) - Millet Partisinin kuruluş mâcerası

  (17.07.2007) - Çok bilinmeyenli bir seçim

  (14.07.2007) - Başörtüsü konusuna iki farklı bakış açısı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri