Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

28 Şubat sürecinin ürünü

Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneğinin bütün farklılıklara açık “Kamusal Alan Buluşması” gerçekleştirildi. Farklı inanç ve düşüncelere sahip insanların bir araya geldiği buluşmada konuşan Sosyolog Alev Erkilet, yasakçıların kendi işlerine gelen bir kamusal alan tarifi yaptıklarına dikkat çekti. Av. Sibel Eraslan da, 28 Şubat döneminde geliştirilen kamusal alan tanımının özgürlüklerin genişlemesi üzerinden değil de yasak ve daraltma olarak görüldüğünü anlattı.

Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği AKDER’in bütün farklılıklara açık “Kamusal Alan Buluşması” gerçekleştirildi. Farklı inançlara, düşüncelere sahip insanların biraraya geldiği buluşmada konuşan Sosyolog Alev Erkilet, Türk Kamu Sosyolojisi’nin, kamusal alan kavramını ters düz ettiğine dikkat çekti.

Kamusal alanın, ortak aklın oluşturduğu soyut birşey olduğunu ifade eden Erkilet, “Türkiye’de kamusal alan, içine dahil olunabilmek için ancak belirli ayrıcalıklara sahip olunması gereken yasaklar alanı haline getirilmiştir. Batı söylemlerini Türkiye’ye aktarıyoruz iddiasındakiler bu kavramın içini boşalttı” dedi.

TERCİHLERİMİZİN ARKASINDA OLMALIYIZ

Başörtüsünün İslâm inancının simgesi olduğunun altını çizen Erkilet, “Giyinmemek de bir şeyin dışa vurumu. Açık ve dürüst bir biçimde tercihlerimizin arkasında olmamız lâzım” dedi. Başörtüsü yasağının meşrulaştırılması sırasında başvurulan en önemli gerekçelerden birinin de Müslüman kadının özgürleştirilmesi ve modernleştirilmesi olduğunu hatırlatan Erkilet, “Özgürleştirme söylemi, başörtülü Müslümanların bütün özgürlüklerini almakla olmuyor. Başörtülülerin okuma, çalışma hakları, canları ne istiyorsa yapma hakları olmalı. Cumhuriyet bütün özgürlüklerini ellerinden alarak şu kadarcık alana mahkûm etti; sadece eve, sadece kadınlıklarına, sadece doğurganlıklarına. Modernleşmeden, özgürleşmeden yana olduğunu söyleyen insanların kendi savlarının arkasında olmalarını bekliyoruz” şeklinde konuştu. Erkilet ayrıca, yasakla mücadele anlamında herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini, bunun, inanan herkesin sorunu olduğunu vurguladı.

Hukukun, özgürlüklerin genişlemesi üzerinden değil de yasak, daraltma olarak anlatıldığını ifade eden Av. Sibel Eraslan, “Başı örtülü kadınlar 1968’den bu yana, başörtüsüyle eğitim, istihdam hakkı olsun istiyorlar. Tek suçu kocası cumhurbaşkanı olmak olan kadınların suçu nedir? Biz hukuktan bahsediyorsak, önce suçun tanımını yapmak zorundayız. Suçun tanımının yapılmadığı, muğlak bırakıldığı, siyasete ve sosyolojiye terk edildiği anda yaşadığımız şey hukuksuzluktur” şeklinde konuştu.

ÖNEMLİ OLAN KADIN

HAKLARI İÇİN ÇALIŞMASI

Başbakanın, Cumhurbaşkanının eşinin başörtülü olmasının kendisini ilgilendirmediğini söyleyen Çiğdem Mater, “Bunlar kadın hakları için birşey yapıyorsa önemlidir benim için. Hayrünnisa Hanım, özellikle başörtüsü mücadelesi yapmaya başlayınca benim için önemli olur” dedi. Yeni yetişen nesilin kamusal alana sosyolojik, felsefi bir kavram değil de hukuki bir yasak olarak baktığını dile getiren Yazar Yıldız Ramazanoğlu da, Türkiye’de kamusal alanın, insanların susturulduğu, içeri alınmadığı, Avrupada ise entegre, asimile alanı olduğunu belirterek, “Bir arada yaşamak böyle birşey değildir” dedi.

En ağır engel başörtüsüne

Yazar Leyla İpekçi de, Batıdan ödünç alınan kamusal alan teriminin sadece bir zümrenin algısına hapsedildiğini ifade etti. Cumhuriyet seçkini denilen bu zümrenin kamusal alanı kendine ait bir özel alan olarak gördüğünü söyleyen İpekçi, “Sadece kendine ait olarak gördükleri gibi kendi algılarında oluşturdukları bir mekân algısı var. O yaşam alanına kendi olduğunuz gibi girecekseniz, zımnî bir takım engellerle ister istemez karşılaşıyorsunuz. En ağır en merhametsizi başörtüsüne yapılanlar” şeklinde konuştu.

Yeni dönemde başörtülü, dindar insanların daha az oyun bozan insanlar olmasının beklenildiğini ifade eden Cihan Aktaş ise, herkesin kendi bulunduğu yerden kamusal alan konusuna dair birşeyler yapabilmesini önemsediğini dile getirdi. Türkiye’de kadın olmanın da erkek olmanın da zor olduğunu ifade eden Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlilerinden Müge İplikçi de, “Hakkınızın yok sayılmasına izin vermeyin. Çok uzun bir çabanın böyle yok edilmesine izin vermeyin” dedi.

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

04.09.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Devlet, trafik terörüne seyirci

  28 Şubat sürecinin ürünü

  Darbe hukuku istemiyoruz

  Başörtülüye kayıt yasağı

  Üniversitelere kayıt başladı

  AKP MYK’da görev değişikliği

  İki dinin ortak türbesi

  Okulları polis bekleyecek

  MGK’nın gizli belgesi bakanlıklarda kayboldu

  Çocuklar tehlikede

  Fırat: Kılık kıyafet Anayasası olmayacak

  Arınç: Bakanlığı ben istemedim

  Hükümet programı Meclis'te görüşüldü

  362 terörist etkisiz hale getirildi

  Belen’de çatışma: 1 üsteğmen yaralandı

  Gazeteciler, hükümet programından memnun değil


 Son Dakika Haberleri