Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 23 Ekim 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Röportaj

Hasan Hüseyin KEMAL

Özgür toplumda PKK’ya yer yoktur

Dünden devam

Röportajımızın dünkü bölümünde Fırat, Kürt sorununun kaynağının TC’nin uyguladığı rejimin farklılıklara tahammül göstermemesinden kaynaklandığını, Kürt sorununun çözümü için silâhlı mücadelenin yeterli olamadığını PKK’ya alternatif yapılar oluşturmak gerektiğini söylemişti. Fırat’la röportajımızın bugünkü bölümünde Kürt siyasetçileri ve düşünürlerin açmazlarını ve düştükleri yanlışlıkları, DTP ve PKK ilişkisini, DTP’nin nasıl bir yöntem izlediğini, Öcalan’ın cezaevinde K.Irak’taki Kürtlerle nasıl iletişim kurduğunu konuşacağız...

*Kürt sorununu sahiplenenlerin kör noktaları neler ?

Bunlar demokratik ortamla tartışılması gerekiyor. Meseleler serbestçe konuşulamıyorsa birileri bunları kapı arkasında konuşur. Gizliliğin olduğu yerde de içine kapanma sözkonusudur. Kürt arkadaşlarımız içeri kapandıkça toplumdan kopmaya başlıyorlar. Yaptıkları şeyler tuhaf gelmeye başlıyor. Şöylesi bir dünyada bazı şeyleri gizli kapaklı yaparsanız ortaya tuhaf şeyler çıkar. Korkmamak lâzım, çekinmemek lâzım...

* Son dönemde sorunun konuşulmasına yönelik bir gelişme ortamı varmıydı?

AB süreci, demokratikleşme önemli ölçüde yakınlaşma sağlayacaktır, ama bu siyasal tercihtir. Türkiye bu noktalara epey yaklaşmışken uzaklaşıyor... Şemdinli gibi olaylar yaşanmaz, insanlar geleceğe dair umutlar beslerlerse birçok şeyin şekli şemaili değişir. AKP, PKK’nın mutlak üstünlüğünü aşan bir gelişme kaydetti. Demek ki PKK destekleyen kitle daha iyi bir gelecek hissettiklerinde kendilerini güvence de gördüklerinde başka bir siyasî alana da yönelebilir. Gönül istersinki gelişmeler Kürt toplumunu iyileştiren yönde olsun. Yoksa Kürt toplumunun silâhlı mücadeleyle varacağı biryer yoktur.

*Biraz daha güncele dönersek siz DTP’nin isminin Öcalan tarafından verildiğini söylüyorsunuz halbuki Hasip Kaplan DTP’nin PKK ile ilişkisi olmadığını söylüyor...

Öcalan’ın avukat görüşmelerinde her şey açıktır. Adını vererek kimin nerede görev alması gerektiğini söyleyerek bu süreci izlemiştir Öcalan.

*Terör örgütü tarafından yönlendirilen bir partinin geleceği nasıl olur sizce?

Çok parlak bir geleceği olduğunu düşünmüyorum. Ya Anayasa Mahkemesi kapatır ya Öcalan veya PKK yeni bir parti ihtiyacı duyabilir. Bunlar oldu. Dehap kapatılmadan DTP kuruldu.

* DTP’nin siyasetini metod olarak nasıl buluyorsunuz?

Demokratik bulmuyorum. Kendi kendini yöneten bir parti gibi görmüyorum. O da bir vesayet altında. Oradaki bir çok insanın bundan rahatsız olduğunu hissediyorum. Gelip de benden dert yanmasalar bile ortak dostlarımız ve yakınlarımız var. Bir sıkıntı yaşandığını düşünüyorum.

*Bir de Öcalan’ın avukatlarına verdiği savaş ilânının devletçe görüldüğünü söylediniz. Sizin kontrolünüz altındaki bir tutuklu bunu nasıl yapar? Nasıl devletinize karşı savaş kararını serbestçe geçirmesine izin verebilirsiniz anlayamıyorum....

Sözkonusu olan metin 5 Mayıs 2004 tarihli avukat görüşmesinde yer almaktadır. Bunu internetten girip herkes görebilir. Bu görüşmede Öcalan isteklerinin yerine getirilmesi için üç hafta izin vermişti anlaşılan o ki 1 Haziranda süre dolduğu için Zübeyir Aydar ateşkesin bozulduğunu duyuran bir metin okudu.

*Yine Abdullah Öcalan’ın mahkûm olmasına rağmen değişik haber kaynaklarına ulaştığı söyleniyor....

Hasip Kaplan’la bir televizyon kanalında bu konuyu tartıştık. Benim elde ettiğim bilgi herkesin elde edebileceği birşey. Daha önce Vatan Gazetesi’nde Irak Kürdistan Partisi Genel Sekreteri Fazıl Mirani Devrim Sevimay'a verdiği röportajda “Markasını veremem, ama Öcalan telefonla konuşuyor” dedi. Mirani’nin bu konuyla ilgili değişik mecralarda açıklamaları oldu. Şurda kitap var. (Kütüphanesini gösteriyor) PKK yönetiminde etkili olmuş Mehmet Can Yücel bir avukat görüşmesi aktarıyor. Öcalan avukatlarına “Perşembe günü geldiğinizde Avrupa’dakilerin ve konseyin telefonunu istiyorum”diyor. (1999’da) Daha sonra telefon numaralarını getiriyorlar Öcalan “benim kullanma şeyim yok müdüre verin” diyor. Ben birşey iddia etmiyorum. Bunlar yayınlanmış şeyler....

*Bunlar yönlendirme anlamına mı geliyor?

Belli imkânlar tanınıyor üzerindeki kontrol böyle sağlanıyor olabilir. İnsan hakları savunucusu olarak cezaevlerinde telefon görüşmesi yaptırılması taraftarıyım ama bunu yapan biri de yapmadım dememeli. Bunun yapılmamış gibi örtbas edilmesini anlamıyorum. Siz Hasip Kaplan’a bakmayın. Kaplan’ın bu işlerin nasıl geliştiğinden haberi yok. Hasip’e de söyledim ağzımı açtırma diye. Biz kimin nereden geldiğini biliyoruz....

*Peki sınırötesi operasyon hakkında düşünceleriniz neler? Böyle bir harekât sorunun çözümüne yardımcı olur mu?

Türk ordusu Irak’a girdi ve bütün Irak topraklarını sınırlarına kattı diyelim. Kürt sorunu çözülecek mi? Hayır. Ordu Tunceli’deki eylemi önleyemiyorsa sınırötesi ne anlama gelir bilmiyorum. Birileri duvarın ötesinden sobe deyip kaçmıyor. Onlar Türkiye’nin her yerindeler. Bu ülkenin somut vak’ası...

Türk istihbaratı PKK’lıların nerede, ne iş yaptıklarını biliyorlar. PKK’nın toplantılarını izliyorlar. Her an bilgi sağlıyorlar ama PKK’lılarda nerede yaşadıklarını bildiklerini biliyor. Buradan birşey çıkmış ancak tirübinlere gösteri olur...

*Peki sınırötesinin hükümete yansıması nasıl olur?

Yansıması çok olumsuz olur. Askerî operasyonların arttığı bir dönemde sözün sonu gelmiş demektir. “Sözün bittiği yerdeyiz” lâfı kendi aleyhlerine döner. Yönetim sözün bittiği bir güce geçer... Bence özgür bir Türk toplumunda PKK’nın gelişme şansı yoktur. Çünkü ona ihtiyaç yoktur. Adama ben dilimi konuşuyorum, kültürel haklarımı kullanabiliyorum sen niye silâhlısın derler. PKK’nın yok olmasını istemeyen derin devlet içerisinde önemli güçler var. Çünkü PKK varsa onlara alan açılıyor. PKK’nın olmadığı yerde Abdullah Çatlı elini kolunu sallaya sallaya gelip en üst düzeyde bürokratlarla ilişki kuramazdı. Bir çok yurtsever vatanseverler böyle bir ortamda ortaya çıkabiliyorlar.

*(Konuşmamız sırasında muhtemelen bir arkadaşından telefon geliyor ve PKK’lıların internet sitesinde Ümit Fırat’ın da içinde bulunduğu bir grup için güneydoğuya giriş yasağı getirildiğini söylüyor) Demek ki kısıtlama tek taraflı değil... Bazı şeyler PKK’lılar tarafından da özgürce konuşulmuyor...

PKK’lıların sitelerinde bir yazar bizim adımızı vererek hainler diyor ve Güneydoğuya girmemiz yasaklanmış... Bizim iki taraflı riskimiz var. Devlet benim PKK’ya yakın olmamı daha toleransla karşılayabilir. Çünkü o dili istiyor. Meşrû değil, yasa dışı örgüte dahildir diye beni ciddiye almaz. Ama böyle olunca iki tarafta rahatsız. Batman’da AKP’ye oy veren insanlar AKP’ye oy verdiklerini söyleyemiyor. DTP’ye oy verseler PKK’lılar memnuniyetle karşılayacaklar. CHP’ye veya MHP’ye oy verse askerler memnuniyetle karşılayacaklar. AKP’ye oy verdiğinde iki taraf da rahatsız oluyor. AK Parti burada geçmiş siyasî tercübelerinden ders çıkararak adımlar atmalıdır. Merkeze yani bürokrasiye yaklaşarak değil kendi çizgisinde devam etmelidir. Yoksa ANAP gibi yok olup gider.

*Sorunun demokratik yolla çözülmesini isteyen biri olarak PKK’lılara bunu anlatabiliyor musunuz?

Doğrudan PKK’lı olanlara birşeyler anlatabiliyorsunuz ama onlardan geçinen çevrelere anlatmak zor oluyor. PKK yoksa emek yok çünkü. Oluşan sektörde bir istihdam alanı olduğu için bu kesimi ikna etmek zor. Bu tarafta da öyledir, siz bir askere bunu anlatabilirsiniz ancak sokaktaki mitingcilere bunu zor anlatırsınız. Çünkü onların rantıda bu sistemin devam etmesine bağlı...

*DTP’nin yöneticileri CHP zihniyetli olduğu görüşüne katılıyor musunuz?

Yöneticilerinin çoğu zaten CHP orjinli... Tabanda PKK tarafından belirlenecek politikalara itiraz edilmiyor. Yönetici elit Türkiye’deki siyasî kültürden beslenmiştir. Günlük hayatta daha laik bir ortamda yaşadıkları için CHP’ye benzerler. Ahmet Türk’ün geldiği yer CHP’dir. Siyasî kültürü odur.

* Peki DTP’nin MHP’nin Kürtçü versiyonu olduğunu düşünüyor musunuz?

Acaba DTP Kürtçülük mü yapıyor? Onu bile yapmıyor. Daha doğrusu nerede duracağını bilemiyorlar. DTP kendini yönetmiyor. İnisiyatif gösteremiyorlar. Siyasetçi kendi adına hareket etmeli çünkü insan kendisiyse anlam taşır. Başkasının nabzına göre şerbet vermesiyle ne kendine ne de başkasına doğru yolu gösteremez. Ben kaliteden bahsediyorum...

*DTP’yi kendine özgü bir hareket geliştirememiş olması dolayısıyla eleştiriyorsunuz yani..

Bazı ilişkileri sır değil adam onu biliyordur ama ben söylediğimde suç duyurusu gibi alacaktır. Bazı DTP’lilerin K.Irak’a gittiğini ve orada kimlerle konuştuğunu bilmiyorlar mı? biliyorlar. Ben desem suç duyurusu yapmış olurum. Ben bunu yapmam. Devletin değişik kademelerindeki insanlar bunu görüyorlar. Onun için pek çok masum insan beni susuyor zannediyor. Ben susmuyorum beni bir ahlâksızlığa sürüklemek istiyorlar ben de bunu yapmıyorum. Bazı insanlar gözleri gören gerçeği neden benden duymak istiyorlarki.

—SON—

Hasan Hüseyin KEMAL

23.10.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (22.10.2007) - PKK, özgürlük getiremez

  (15.10.2007) - ABD’yi nasıl etkileyebiliriz?

  (08.10.2007) - Bizde mahalle baskısı olmaz

  (04.10.2007) - Burjuvalaşma ANAP’la başladı AKP ile sürüyor

  (01.10.2007) - Kemalizm Türkiye'yi parçalar

  (24.09.2007) - Militan aydınlar, demokrasiyi tıkıyor

  (23.09.2007) - En büyük kalp düşmanı sigaradır

  (17.09.2007) - Kemalizm, devlet koruması olmadan yaşayamaz mı?

  (10.09.2007) - Rejim, kendisini tasfiye ediyor

  (03.09.2007) - Fehmi Koru: Gül, tarizlere aldırmaz

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri