Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Abdurrahman ŞEN

Ah şu TV dizileri...



Özel televizyonların yerli televizyon dizilerine ağırlık vermesinden sonra itiraf etmek gerekir ki;—dizi diliyle söylersek—tam da bir dizi manyağı olup çıktık! Milletçe…

Oysa… Halit Refiğ ustanın TRT için çektiği Aşk-ı Memnu ile 32 yıl önce başlamış saydığımız TV dizileri içinde öylesine kaliteli, öylesine toplumu kucaklayıcı ve herkesin ortak beğenisini kazanan dizilerimiz olmuştu ki… “Küçük Ağa”, “Kuruluş”, “Kartallar Yüksek Uçar”, hassas bir döneme yetiştirilen “Belene” ve daha yakın zamandaki “İkinci Bahar”, “Asmalı Konak”, “Bir İstanbul Masalı”, “Ekmek Teknesi” vb. gibi… Bu isimlere ne yazık ki birkaç ekleme daha yapabiliriz…

Bu sınırlamadan sonra, geriye kalan dizilerin hepsini de “at çöpe” mantığına mahkûm edecek değiliz… İçlerinde çok iyi niyetle başlayıp çarklara kurban olan başarılı çalışmalar da var… Baştan sona izlenip kendi halinde süresini tamamlayan da… Elbette neden yapıldığı, niye çekildiği bir türlü anlaşılamayanlar da var.

Bazı diziler ne yazık ki; toplumun hassas olduğu kimi konulara “farklı” yaklaşımlar sergileyerek diziyi toplumun ağzına düşürmeyi ve oradan seyirci yakalamayı deniyorlar… Bu yakalamayı başaranlar uzun soluklu olurken, onları yüzeyden taklide yeltenenler de topluma ve insanlara verdikleri maddî-mânevî zararla kalıyorlar… Ama kendi banka hesaplarını şişirerek!

Bu olumsuz manzarayı en iyi biçimde, “Çocuklar Duymasın” dizisiyle adını duyuran senarist ve yapımcı Birol Güven: “Bu diziler Türkiye gerçeklerini yansıtmıyor. Bir yabancı, bizim kanallarımızda zapping yapsa Türkiye’nin yüzde 60’ını yoğun bakımda, yüzde 40’ını kanserli sanır!..” sözleriyle tasvir etti.

Bu “farklı” yaklaşımları sebebiyle toplumun da hoş karşılamadığını RTÜK’e yapılan şikâyetlerden anladığımız dizilerin özellikle–sadece daha çok izlenebilme adına—ölümcül hastalıkları, hastane odalarını ana konu yapmaları ne kadar dikkat çekiyorsa, izlenme oranlarının artması da bir o kadar dikkat çekiyor!

Demek oluyor ki… Millet olarak; “Hem RTÜK’e kadar şikâyet ederim hem de sonuna kadar izlerim!” yaklaşımı söz konusu orta yerde…

Bu durumun ne kadar ahlâkî olduğunu tartışmak değil derdim… Sabahtan akşama kadar tekrarlarıyla, akşamları da yeni bölümleriyle hayatımızı teslim alan dizilerin üzerinde birazcık düşünmemizi sağlamak… Belki böylece dizi sektörüne yön verenler de istismara açık alanlara dalmak yerine faydalı konulara, televizyonların aslî görevlerini de hatırlayarak eğilirler…

Geçen sezonda sevgili Ahmet Yenilmez kardeşimin, onca sağlık sorunlarıyla boğuşurken bir yandan da TRT’ye çektiği “Kınalı Kuzular” dizisinden sonra bazı TV kanallarının, bu sezona, benzer çalışmalarla girmeleri elbette sevindirici… Ama devamının gelmesi de daha bir sevindirici olur doğrusu… Konu ve kahraman açısından bir sıkıntımız yok ki!

Yani… Güncel siyasî ortamdan dolayı tarihini ne kadar bilmediğini ucundan kıyısından anlamaya çalışan milletin iştahından istifade için değil de gerçekten topluma hizmet için tarihimize eğilmeli yapımcılar…

Üzerinde bu kadar söz etmekte olduğumuz TV dizilerinin nasıl bir çark etrafında döndüğünü de Sabah’ta bir ay kadar önce yayınlanan konuyla ilgili ve Bedia Ceylan Güzelce, Hande Şarman, Barış Erdoğan imzalı yazı dizisindeki şu satırlardan birlikte öğrenelim mi:

“TV’ler, gelirlerinin üçte ikisini prime time saatlerinde yayınlanan yerli dizilerden sağlıyor. Dizi başına 500 bin dolara yakın reklâm alan diziler, son beş yılda 600 milyon YTL’yi aşan dev bir sektöre dönüştü.

“Neredeyse tek ‘sosyal faaliyeti’ televizyon izlemek olan Türk insanı kültürel olarak kendi yaşantısına örf ve âdetine yakın gördüğü yerli televizyon dizileriyle yatıyor, onlarla kalkıyor. ‘Avrupa Yakası’ ile kahkahalara boğuluyor, ‘Kurtlar Vadisi’yle Türkiye’nin siyasî ve mafyatik gündemini izliyor, ‘Bıçak Sırtı’yla rüyalar âlemine dalıyor. Ailenin bir arada izleyebileceği formatta hazırlanan diziler, hayatımızda öylesine etkili ki, dizinin repliklerine göre espri yapıyor, yayın akışına göre yemek saatlerini ayarlıyor, eş dost ziyaretlerinin günlerini belirliyoruz. Herkesin bir dizisi, herkesin kendisiyle özdeşleştirdiği bir dizi kahramanı var. /…/ TV’de yılda kaç yeni yerli dizi yayına girdiği sorusuna net cevap verebilecek kimse yok. Reyting yarışında başarısız olanlar ya da yorgun düşenler gözlerinin yaşına bakılmadan yayından kaldırılıyor. /…/ Medya Takip Merkezi’nin rakamlarına göre, 2007’nin ilk sekiz ayında yeni, eski ya da tekrar olarak atv’de 35, Fox’ta 34, Show’da 37 yerli dizi gösterildi.

“TNS Piar adlı araştırma şirketinin yaptığı bir araştırmaya göre; Türk halkının yüzde 87’si yerli dizileri izliyor. Hal böyle olunca yerli diziler, TV kanallarının iştahını kabartıyor. RTÜK standardına göre, yayıncı kuruluş 90 dakikalık bir dizinin içine dört reklâm kuşağı sokabiliyor. Eli yüzü düzgün yüzde 7.5’in üstünde reyting yapan bir dizinin tek bölümü kanala 500 bin dolara kadar gelir getirebiliyor. Aslına bakacak olursak, televizyon kanalları finansmanlarının yaklaşık üçte ikisini prime time (televizyonların en çok izlendiği 20-23 arası) saatlerinde yayınlanan dizilere borçlu. Diğer bir deyişle TV’ler dizi yarışına girmeye mahkûmlar. Dizi piyasası yıllık 600 milyon YTL’nin üstünde ciro yapan dev bir pazar. Bir dizi filminin tek bir bölümü ortalama 100 ilâ 150 bin YTL’ye mal oluyor. Büyük bir starın oynamadığı kaliteli bir dizi için yapımcının bölüm başına en az 175 bin YTL’yi gözden çıkarması gerekiyor. Bir dizide teknik ekibinden oyuncusuna, set asistanından montajcısına yaklaşık 70 kişi çalışıyor. Film ekibinden yaklaşık 35-40 işçi sette arka planda görev yapıyor. Genelde dört senarist diziyi yazıyor, yedi stüdyo elemanı montaj, kurgu seslendirme işleriyle uğraşıyor, üç kişi ise ofisle saha kadrosu arasında ilişkiyi sağlıyor.

“/……./ Set işçileri ve oyuncular zor koşullarda haftada 5-6 gün 15-16 saat çalışıyor. Setteki en ucuz işçi haftada 350 ila 500 YTL arası kazanıyor. Ücretleri Türkiye ortalamasının üstünde olsa da işleri düzenli değil. Her an işsiz kalabilirler. Senaristler ise dizinin cirosunun yüzde beşini kendi aralarında paylaşıyorlar. En çok izlenen TV kanalları, yapımcılara, dizi başına 180 ila 220 bin YTL arasında ücret ödüyor. Başrol oynayan çok tanınmamış bir dizi oyuncusu bölüm başına haftada 3 ila 10 bin YTL kazanıyor. Kurtlar Vadisi ve Aliye gibi çok tutan dizilerin starlarının ücretleri ise haftada 25 ila 70 bin YTL’ye kadar varabiliyor.”

Manzara böyle… TV dizileri öylesine para kazandırabiliyor ki içindekilere… Trilyonluk borçlarını ödeyebilmek için “oyunculuk yok” diye eleştirdikleri TV dizilerinde oynamak zorunda kaldıklarını ifade eden çok değerli sinema ve tiyatro oyuncularımızın varlığını da biliyoruz… TV dizileri çekerek kazandıklarıyla sinema filmi yapıp, “san’ata katkı” tasası taşıyan yönetmenlerin varlığını da biliyoruz…

Ekran başındakiler önlerine konanı seçerse ve bunu belli ederse…

Ekran arkasındakiler de sadece “reyting” ve “para” kaygısından başka kıstasların da olması gerektiğini hatırlarlarsa… Bu yıl bir tökezleme içinde olan TV dizi sektörümüz bundan sonraki zamanlarda daha kaliteli, daha kalıcı ve topluma daha faydalı dizilere imza atabilirler…

Beklentimiz budur.

11.11.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (04.11.2007) - Nihayet!

  (29.10.2007) - Nasrullah Camii vaazı - 2 -

  (28.10.2007) - Nasrullah Camii vaazı - 1 -

  (21.10.2007) - Puşkin, Âkifimiz ve yine AKM yıkımı...

  (14.10.2007) - “Hiç ibret alınsaydı...”

  (07.10.2007) - “Dünya insanlarının sığınağı”

  (30.09.2007) - Mevlânâ 800 yaşında!

  (23.09.2007) - Sevmeyi yeniden öğrenmek!

  (09.09.2007) - Diziler dizim dizim!

  (26.08.2007) - Devlet destekli san’at!

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri