Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 23 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Bugün kime bayram?

Bugün bayram...

Bugün bayram olduğunu cümle âlem biliyordu elbet. Ama gel gör ki bu sevinci, bu bayram da hissedemiyordu. Başına gelen musibetler ona bayram sevinci yaşatamıyordu.

Yardan da, diyardan da ayrı idi bu bayram. Hele hele maddî sıkıntıların üst üste getirdiği buhran, onu ilk defa kurbansız bir bayramla tanıştıracaktı. Hiç yaşamamıştı. Çocukluğu çok zengin geçmiş olmasa da, babası onlara her bayram bayramı yaşatmıştı. Şimdi çocuklarına bu bayram sevincini, hele hele kurban kesmenin hazzını, eve gelince onu üçe bölüp birini fakir fukaraya, birini hısım akrabaya, birini de ev halkına ayırmanın insanda oluşturduğu mutluluğu yaşatamamanın ezikliğini yaşıyordu.

Bu bayram, onun için çok farklıydı. Anne ve babasının yanında olması, onu bir nebze olsun rahatlatsa da, yine de kurban kesememek çok ağır geliyordu. Karşı dairedeki ev sahibi kurban almıştı. Küçük oğlu onlarla gitmeyi çok istese de teklif olmayınca gidememişti. Babasının bayram namazından sonra evde oturması ona da zor geldiğini görüyordu. Ama çaresizdi. Bunun şu anda onlara vâcip olmadığını bilse de alışmıştı bir kere, kurbansız kurban bayramı olmazdı sanki…

O gün pek kimselere gitmek istemediler. Evdeki herkes aynı düşünceleri paylaşıyordu. Bir arkadaşının “Biz bu bayram bir, iki, üç kurban keseceğiz” demesi de, ona sanki övünerek söylüyor havasını vermişti. Neyse birileri elbet onlara et getirecekti. O gün ev sahibi onlara koca bir tabağın ortasına abartısız küçük kemik kırıntıları göndermişti. Onlardan yemek olmazdı ki, çocuklarına yapıp yedirsin. Bir arkadaşı ona et vereceğini söylemişti, evet evet o getirir söz verdi. Akşam olmak üzere idi. Çoğu kurban kesen insanlar etlerini yemişlerdi bile. Her zil çaldığında heyecanlanıyordu. Acaba biri kurban eti mi getirdi diye. Zile basan şeker ve et toplayan çocuklardı. Bir zil daha, bir daha, bir daha... Artık zil sesi duymak istemiyordu. Sonra bir zil daha çaldı. Karşısında, yeni edindikleri çok uzaktan dostlarını gördü. Ellerinde büyükçe bir poşetle gelmişlerdi. Onlar kurbanlarını bağışa vermişler, oradan et gönderilmiş. Et gelir gelmez aldıkları gibi gelmişler. Bayramı o anda hissetti. Evde et pişecekti.

Bol bol et vardı. Çocukları da doyacaktı. Öyle de oldu. Onlar için o an bayramdı.

Bu bayramı ve bu dostları, ömür boyu unutmayacaktı. Etrafında çok kimse hayır yaptıklarından bahsetseler de, içlerinde olup da kurban kesmeyenlere et dağıtmayanları da unutmayacaktı. Söz verip de et getirmeyenleri de.

Artık o her bayram, kurban kesememenin yüreğindeki acısını ve boğazındaki düğümlerini hatırlayacak ve her kurban kestiğinde kendisine düşen görevi yerine getirmenin huzuru ile bayramın tadını çıkaracaktı.

Rabbinin bunu ona ne hikmetlerle yaşattığını tam idrak etmese de; küllî bir şükürle dâim olması gerektiğini çoktan kavramıştı.

Sahi bu bayram sizde de bayram mı?

Nur BABA

23.12.2007


Gül bahçesi bayramlar

“Bayram gelmiş neyime, anam anam garibem

Kan damlar yüreğime, anam anam garibem”

Bu dizeleri yıllarca ne kadar çok dinledik. Sazın tellerinden dökülen o ses ile yürekten gelen nağmeler birbirine kavuşunca ne kadar anlamlı ve içten gelirdi bize. Zaman içerisinde aslında değişen bir şey olmadı .Sazın o telleri hâlâ ısrarla bu müziği çalıyor ve yürek hâlâ bu türküyü söylüyor.

Bayramları hep neşeyle mutlulukla bekledik. Yüreğimiz hep kıpır kıpırdı. Aldığımız yeni elbiseler, yatağımızın ucuna koyup sabaha kadar kokladığımız o pabuçlar, rengârenk şekerler, çikolatalar yüzümüzde hep tebessüm bıraktı. Yaşımız kaça gelirse gelsin hep çocuk edasıyla karşıladık bayramları.

Herşey bu kadar yolunda giderken bu acı türkülerimiz hiç bitmedi. Hiç eksilmedi nağmelerimizden ve kulaklarımızın pasını yine bu sözlerle sildik. Nasıl dinlemeyecektik ki? Ne savaşlarımız bitti, ne ayrılıklarımız, ne yardan ayrı düşmelerimiz, ne sıla özlemimiz, ne gurbet hayatımız ne de ana-baba özlemlerimiz. Hiçbirisi bitmedi. Gözlerimiz daha yaşına dahi girmemiş, suçsuz, günahsız bebelere, sabîlere baka baka bayramları bekledik. İçimiz acısa da, yansa da, kavrulsa da izlemek zorunda kaldık, kurşuna dizilmelerini seyir ettik ve biz gene bayramları bekledik. Hep bayramların gelip bütün bunların bitmesi umudunu taşıdık. Yere düşen sararmış bir sonbahar yaprağından dahi kendimizi ağır hissettiğimiz zamanlarda bile hep bu umudu taşıdık. Bir kuşun ağzına tutuşturulmuş zeytin yaprağını bekledik hep. Herşey oldu, herkes gitti, kötü hanesine yazacağımız pek çok şey oldu ama hiçbir zaman umudumuzu yitirmedik. Doğrusu da bu değil miydi zaten?

Bir bayram daha kapımızda. Bir umut daha kapımızı çalmak üzere bekliyor dışarıda. Bize yaklaştıkça her şey daha sıcak, daha derin ve daha anlamlı. Adanmış kurbanlarımız var, koçlarımız var. Duâlarımız, niyazlarımız, yakarışlarımız var. Herşeye rağmen köşe bucakta kalmış umudumuz var. Kurbanımız var, kurbanlarımız var bu bayram.

Selâmlaşmaktır kurban, sevgi sunmaktır, kucaklaşmaktır, sımsıcak duyguları paylaşmaktır, hissetmektir, komşusuna bu kadar yabancı ve uzak olmanın inadına dünyanın bir ucunda ayağına diken batan birinin acısını hissetmektir. Gurbetten sılaya, sıladan gurbete özlemden kurulmuş köprü olmaktır nihayetinde bayram. Sevdiğin ne varsa kurban etmektir, yürüdüğün yollara sermektir ve en sonunda En Sevilene kurban olmaktır.

Dünyanın tüm acılarına rağmen bir başkadır bayramlar. Unuttuğumuz hanesine yazdıklarımızı hatırlamaktır. Beklettiklerimize, ihmal ettiklerimize gitmektir. Dedelerimizin, ninelerimizin elleridir bayram, öpüldüğünde hüzünle karışık mutluluğu yaşamaktır, yaşatmaktır. Hediyeleşmektir, bir sünneti eda etmektir. Hatırlamaktır, hatırlanmaktır, hatırladığını belli etmektir. Birisinin bir tebessümüne sebep olmaktır. Şekerdir, tatlıdır, ettir ve bütün bunları sadece Allah rızası için paylaşmaktır.

Çocuktur bayram, çocuklardır. Uçmaları için küçücük yüreklerine kanat bağlamaktır. Bir avuç şekere, çikolataya gönül bağlamaktır. Beyaz mendillerde saklamaktır bayramı. Açılan her kapının ardında verilecekleri hayal etmektir.

Kapının çalmasını beklemektir bayram. Gelmeyen evlâtları, torunları pencere dibinde kollamaktır. Uzaklara dalıp umudu kesmemektir. Hazırdır bütün yiyecekler, kurulmuş sofralar, hediyeler, giysiler. Alınmayı, yenmeyi, giyilmeyi beklemektedir şimdi.

Bir yetim başı okşamaktır bayram. Elini bir yetimin başına kurban etmektir, elini tutmaktır, kenetlenmektir, bir olmaktır. Sıkılmış avuçları açmaktır bayram. İsmail’i kurban eden İbrahim’i anlamaktır bayram. İsmail olabilmektir her kurban, İbrahim durabilmektir her bayram. Teslimiyettir kurban. Allah’a teslim olan İbrahim gibi, İbrahim’e teslim olan İsmail gibi olmaktır bayram. Verilen söz karşısında boynu kıldan ince olmaktır. Bir koçun geleceğini bilmeden “Ben buradayım” diyebilmektir. Karşılıksız ve beklentisiz en sevdiğini, En Sevdiğine, asıl sahibine geri verebilmektir. Sabırdır bayram ve şükürdür. Berekettir, şefkattir.

Allah’ın rahmetine yaklaşmaktır kurban. Hiçbir şeyin yerini tutmayacağı ibadettir kurban. Yeryüzüne oluk oluk yayılan dermandır kurban. Allah’ın rızasıdır kurban. Hani her şeyin üstünde tuttuğumuz o rızası içindir kurban. Bayramdır kurban, kurbandır bayram.

Mübarek olsun o halde bayram. Bana, size, hepimize mübarek olsun. Erkam’ın evinde biat eder gibi olsun bayram. Duâlarla açılsın gökyüzüne ellerimiz. Rahmet dolsun gönüllerimize, merhamet gelsin yüreğimize, elimiz uzansın yetimlere, avuçladığımız ellere masum bir gülümseme konsun, tebessüm yayılsın dört bir yana, gidemediğimiz, ulaşamadığımız yerlere duâlarımız gitsin, yakarışlarımız ulaşsın, savaştan, kavgadan, kandan, kinden elimiz eteğimiz çekilsin, terör bizlerden uzak olsun.

Şehit anneleri oğlum bu bayram gelemedi diye kapıya ayakkabı dizmesinler, elbiselerini koklamasınlar, bayram geldi diye gözlerine yaş dolmasın. Kan damlamasın bu bayram yüreklere, bayramda gelsin, seyranda olsun. Kırık bir kalbi görünce içimiz cız etsin, üşümekten elleri titreyene sıcacık bir bakış olsun, mutlu bir evden sızan sarı ışık gibi aydınlansın gönüller. Şen olsun, mutlu olsun ve bayram olsun, bayram tadında olsun. Bal olsun, şeker olsun, ağzımızı tatlandıran kurban olsun. Uzanan ele tutan el olsun, boş olmasın dolu olsun, yalnız olmasın beraber olsun, tek olmasın çok olsun, uzakta olsa da gönüller bir olsun ve bayramınız mübarek olsun.

Kurbanınız kabul olsun, bayramınız bayram olsun.

Suveydalarınız bayramla dolsun, huzurla dolsun, sevgi dolsun, barış dolsun, rahmet dolsun ve her tarafa yayılsın.

Yunus Emre’nin yüreğinden dökülen sevgi damlaları gibi olsun bayram, gül olsun, gül bahçeleri olsun.

“Gül alırlar, gül satarlar.

Gülden terazi tutarlar.

Gülü gül ile tartarlar.

Çarşı Pazar güldür gül.”

Suveyda GÜNER

23.12.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri