Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 20 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

AB'den bir reform hatırlatması daha

Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Dr. Eckart Cuntz, AB müzakere sürecinde Türkiye'ye büyük sorumluluklar düştüğünü belirterek, Türkiye reformları ne kadar hızlı gerçekleştirirse, AB'ye katılım sürecinin de o kadar hızlı işleyeceğini ifade etti.

Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Dr. Eckart Cuntz son dönem Türkiye - AB ilişkilerini ve AB'de yaşanan son gelişmeleri ABHaber'e değerlendirdi. Büyükelçi Cuntz müzakere sürecinde Türkiye`ye büyük sorumluluklar düştüğünü belirterek, AB'nin 2008 yılı için beklentileri başından beri olan beklentilerle aynı devam ettiğini belirtti.

Cuntz, şöyle konuştu: "Yani müzakereler başladığından beri hangi beklentiler varsa onlar devam ediyor. Türkiye'nin enerjik bir şekilde reformlarına devam etmesidir bu. Hem siyasi anlamda hem de ekonomik anlamda bu reformları bundan sonrada sürdürmesi önemlidir. Şimdi özellikle seçimlerden sonrada seçim yılında ihmal edilen veya yetiştirilemeyen bazı reformların artık telafi edilmesi, bunların yerine getirilmesi önemli olacaktır. Bunlar sadece Avrupa Birliği'nin beklentileri olarak görülmemelidir. Türkiye kendi yolunu bulmada modern, uluslararası arenada kabul gören bir devlet olma yolunda bunları gerçekleştirmelidir. Avrupa Birliği'nin demokratikleşme, insan hakları ve özgürlükler gibi değerlerini Türkiye, kendi yolu için, kendi menfaati için zaten kabul etmek durumundadır. Bunun ötesinde 301.madde tabiî ki önemlidir. 301.maddenin ne denli negatif bir etkisinin olduğu ortadadır."

Türkiye reformları ne kadar hızlı gerçekleştirirse, AB'ye katılım sürecinin de o kadar hızlı işleyeceğini ifade eden Cuntz ayrıca, Almanya'nın Türkiye konuda somut bir politikası bulunduğunu, bu politikanın da Türkiye'ye müzakere sürecinde destek verilmesi olduğunu kaydetti.

/ ANKARA

20.01.2008


 

Kimse kendisini kandırmasın

301 tartışmalarında hukuk biliminin demagojiye kurban edilmemesi gerektiğini belirten Sami Selçuk, "Bu metin Türkiye'de 82 yıldır yürürlüktedir. Kimse kendisini kandırmasın. Eski 159. madde bugün sadece numarası değişmiş ve 301 olmuştur. Onun için bugüne kadarki bütün uygulamaları da gözetmek suretiyle yeniden gözden geçirilmesi zorunludur" dedi. 301'in düşünceyi açıklama özgürlüğünü sürekli çiğnediğini belirten Selçuk, maddenin "ulusal duyguları kışkırtarak" tartışılmasını eleştirdi.

Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk, 301. madde tartışmalarında hukuk biliminin demagojiye kurban edilmemesi gerektiğini belirtti.

Selçuk, Eğitim-Bir-Sen Eskişehir Şubesi tarafından Yimpaş Otel'de düzenlenen ''Türkiye'de Demokrasi ve Sivil Anayasa'' konulu konferansta yaptığı konuşmada, bir ülkede her gün demokrasiden söz ediliyorsa o ülkede demokrasinin olmadığı anlamına geldiğini ifade ederek, 2. Dünya Savaşı'nda Hitler'in her gün demokrasiden söz ettiğini, ancak Churchill'in hiç bahsetmediğini söyledi.

DEMOKRASİ SORUNU VAR

Türkiye'de bir demokrasi sorunu olduğunu ifade eden Selçuk, şöyle konuştu:

''Bir ülkede demokrasinin kurulabilmesi için önce ulus devletin kurulması gerekir. Türkiye ulus devletini kurabildi mi? Kurduysa bu nasıl bir devlet oldu? Bugün bu devleti niçin yeterli görmüyoruz? Neden bu devlet ile vatandaş kucaklaşamıyor? Bu sorunu her gün tartışıyorsak demek ki devletimizde de bir eksiklik var. Türkiye 301. maddeyi tartışıyor. Bazıları maddede yapılacak değişik ile Türklüğe hakaretin

önünün açılmak istendiğini söyleyerek işi milliyetçiliğe döküyor. 301. madde salt hukuksal sorundur. Bilim içerisinde çözüm aramak zorundasınız. Bunun ulusal duygularla işi yok. Bu maddede eğer yeni bir düzenleme yapılırsa 8. defa değişmiş olacak. 301. maddenin değişmesi şart, zorunlu. Zaten AB bunu durmadan söylüyor.

Söylemese bile değişmesi zorunlu. Çünkü bugünkü uygulamasıyla sonuçlar parlak değil. Bu madde düşünceyi açıklama özgürlüğünü sürekli çiğnemektedir. Ulusal duyguları kışkırtarak madde üzerinde tartışma yapılmasını doğru bulmuyorum.''

BU METİN 82 YILDIR YÜRÜRLÜKTE

Selçuk, 301. madde tartışmalarında hukuk biliminin demagojiye kurban edilmemesi gerektiğini, söz konusu değişikliğin ardından uygulamada bazı sorunların çıkabileceğini, ancak muhtemel sorunların yargıçlar ve savcılar tarafından zaman içerisinde aşılacağını belirtti. Metin düzeltilmeden yola çıkılmasının yanlış olacağını ifade eden Selçuk, şöyle devam etti:

''Sık sık söylenen bir şey var. Bu metin yeni yürürlüğe girdi deniyor. Hayır. Bu metin Türkiye'de 82 yıldır yürürlüktedir. Kimse kendisini kandırmasın. Eski 159. madde bugün sadece numarası değişmiştir ve 301 olmuştur. Onun için bugüne kadar yapılan bütün uygulamaları da gözetmek suretiyle yeniden gözden geçirilmesi zorunludur.''

dından uygulamada bazı sorunların çıkabileceğini, ancak muhtemel sorunların yargıçlar ve savcılar tarafından zaman içerisinde aşılacağını belirtti. Metin düzeltilmeden yola çıkılmasının yanlış olacağını ifade eden Selçuk, şöyle devam etti:

''Sık sık söylenen bir şey var. Bu metin yeni yürürlüğe girdi deniyor. Hayır. Bu metin Türkiye'de 82 yıldır yürürlüktedir. Kimse kendisini kandırmasın. Eski 159. madde bugün sadece numarası değişmiştir ve 301 olmuştur. Onun için bugüne kadar yapılan bütün uygulamaları da gözetmek suretiyle yeniden gözden geçirilmesi zorunludur.''

"BİZE SADECE SUSMAK DÜŞER''

Türkiye'de bir Cumhurbaşkanı tarafından söylenen 'Anayasa bir kez delinebilir' ifadesinin batı toplumunda asla kabul görmeyeceğini ifade eden Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Türkiye, devleti hukuk içerisinde düşünmediği için hâlâ bir baba gibi düşünüyor. Devlete baba derseniz kulağınızı çeker. Çünkü çekme hakkını veriyorsunuz. Devlet neden baba olsun ki. Devlet sizin hizmetinizde olan bir cihazdır. Devlet, halk içindir. Halk, devlet için değildir. Vergi veren insanın devleti sorgulama hakkı vardır. Yargı bir olaya el koyduğu zaman herkesin susması ve sonucu beklemesi gerekir.

"ANAYASANIN SİVİLİ ASKERİ OLMAZ"

Anayasa Mahkemesi bir olaya el koyuyor herkes fetva veriyor. Herhangi bir yargı organı soruşturma açıyor. Herkes yazıyor, çiziyor. Bize sadece susmak düşer.

İşin garip tarafı, yasamadan, yürütmeden konuşanlar var. Yargıçlar arasında da konuşan var. Ben en çok onlara şaşıyorum. Bakıyorum, durmadan yorum yapıyorlar. Böyle bir ülke, hukuk bilinci açısından zaafı olan bir ülkedir. Hukuk bilincinin olmadığı bir ülkede bazı şeyleri yapmak için çırpınıp duruyoruz. İşte sivil Anayasa deniyor. Anayasa'nın sivili, askerisi olmaz. Anayasa'nın doğrusu olur. Anayasa yapmak zor değildir.''

/ ESKİŞEHİR

20.01.2008


 

Dink cinayeti karanlıkta kalmasın

Öldürülüşünün birinci yılında Hrant Dink ile ilgili bildiri yayınlayan İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a Dink cinayetinde bağımsız ve şeffaf bir soruşturma yürütülmesi çağrısında bulundu.

Hrant Dink'in siyasi bir cinayete kurban gittiğine dikkat çekilen bildiride, "Dink, Türkiye'de farklı etnik ve dini kimliklere mensup olan ve siyasi yelpazenin farklı noktalarında bulunan bütün kesimler arasında diyalog ve işbirliği için mücadele eden cesur bir insan hakları savunucusuydu. 19 Ocak 2007 tarihinde günü İstanbul'da bürosunun önünde siyasi ve etnik bir saikle işlendiği anlaşılan bir cinayet sonucu öldürüldüğü" hatırlatıldı.

Dink'in TCK'nın 301. Maddesi uyarınca altı ay hapis cezasına çarptırıldığının açıklandığı bildiride, "insan hakları savunucuları, Türkiye'de demokratikleşme ve insan hakları hareketine kendisini adayan bir yazarı ve aktivisti kaybetmenin yasını tutmaktadır" denildi.

HRW'nin Türkiye'deki ve uluslararası gruplar ile birlikte Dink davasında adaletin yerine gelmesini talep ettiği belirtilen bildiride şu görüşlere yer verildi:

"İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün bir temsilcisi, Dink'in öldürülmesi davasından yargılanan 19 sanığın, 11 Şubat günü yapılacak olan üçüncü duruşmaları sırasında mahkeme önünde hazır bulunacaktır.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Türkiye hükümeti yetkililerine, güvenlik güçlerinin, kendilerine bildirilmesine rağmen, Dink'e yönelik ölüm tehditleri karşısında harekete geçmemeleri ve soruşturma süresince adaletin tecelli etmesine engel oldukları iddiaları hakkında kapsamlı, bağımsız ve şeffaf bir soruşturma yürütülmesi için yaptığı çağrıları yinelemektedir."

Kemal Benek / ANKARA

20.01.2008


 

Dink katledildiği yerde anıldı

Geçen sene Agos Gazetesi'nin önünde vurularak öldürülen gazeteci Hrant Dink için anma töreni düzenlendi

Geçtiğimiz sene Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı Agos Gazetesi'nin önünde vurularak öldürülün Hrant Dink için düzenlenen anma töreninde sloganlar atıldı.

Dink'in eşi Rakel Dink yaptı konuşmada, "Katilin eline bayrak verenler, Hrant için ne yaptı. Eşimin öldürüleceğini bilenlere ne yaptı ülkemin adaleti?" diye sordu. Dink'in konuşmasını kesen kalabalık zaman zaman sloganlar attı.

Anma töreninde bir konuşma yapan gazeteci Oral Çalışlar da, "Hrant, geçmişizle yüzleşmemiz sağladı" dedi.

/ İSTANBUL

20.01.2008


 

Yargı, yasamaya müdahale edemez

MAZLUM-DER Genel Başkanı Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, kuvvetler ayrılığı ilkesinin en önemli özelliğinin, birbirinden bağımsız güçlerin kanunlarla kendilerine verilen görevleri, sınırlarına riayet ederek yerine getirmeleri olduğunu belirterek, "Türkiye'de bu ilkenin uygulanmaya çalışıldığı söylense de, yasaları en iyi bilen kurum olan yargının bu ilkeyi en fazla ihlâl eden kurum olduğu ortadadır" dedi.

Gergerlioğlu, yaptığı açıklamada yargının yasalarla açıklanan görevlerini ifa etmesi gerekirken, bazen bir siyasî parti gibi bazen de anti demokratik bir yasa koyucu gibi hareket ettiklerini belirtti. Gergerlioğlu, "Yasaları oluşturmak, toplumun sıkıntılarını çözmek için düzenlemeler yapmak ve halkı ile barışık, özgür-demokratik bir toplum oluşturmak büyük ölçü de yasamanın ve yürütmenin işlevidir. Zira, halkın iradesini temsil eden bu organlar halk adına sorumluluk almakta ve halka hesap vermektedir. Tüm bunlara rağmen yargı adına önemli bir temsil yetkisi olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının yaptığı açıklama öncelikle yasamaya çok açık bir müdahaledir" dedi.

Açıklamanın muhtevasından insan hakları, laiklik ve özgürlük konularında savcılığın derin anlam kayması içinde olduğunun ortadada olduğunu kaydeden Mazlumder Genel Başkanı, din ve vicdan özgürlüğünün insan haklarının temellerinden olduğunu, tartışılmasının dahi abes bir durum olduğunu vurguladı.

Gergerlioğlu, "Devletin bu alana müdahale edebilmesi mümkün olmadığı gibi, kişilerin istedikleri gibi inançlarını ifade etme, uygulamasında özgür olabilmeleri için devletin sorumluluğu söz konusudur. Aynı şekilde laikliğin de temel noktalarından biri din vicdan özgürlüğüdür. Sayın savcının özgürlüğü belli bir ideolojik çerçeveden değerlendirmesi de oldukça vahim ve endişe verici bir durumdur. Sayın başsavcının bu denli otoriter ve baskıcı tanımlamaları hukuk ve yargı adına da oldukça talihsizdir. Tarafsızlığı tartışmalı olan yargı bu konuda tarafsızlığını gölgelemiş, hukukun siyasallaştığını bir kez daha ispatlamıştır."

Gergerlioğlu, başsavcıyı istifaya dâvet etti.

Fatih Karagöz / ANKARA

20.01.2008


 

Laikliği burjuvazi savunuyor

Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Bülent Kahraman, ''Türkiye'de laikliği üst sınıf, burjuvazi savunmaktadır'' dedi.

Sosyal Demokrasi Derneği tarafından TOBB genel merkezinde ''2008 Yılına Girerken Sosyal Demokrasi, Sorunlar ve Çözüm Önerileri'' konulu panel düzenlendi. Sosyal Demokrasi Derneği Başkanı Erol Tuncer, panelin açılışında yaptığı konuşmada, son genel seçimlerde iki sosyal demokrat partinin birleşmesine rağmen sosyal demokratların önceki yıllarda aldıkları oy oranlarına ulaşamadıklarını söyledi. Tuncer, bu yenilginin aşılması için sosyal demokrat partilerin siyaset

anlayışını değiştirmeleri gerektiğini kaydetti.

Prof. Dr. Hasan Bülent Kahraman ise ''Türkiye'de, CHP'nin tarif ettiği sosyal demokrasi anlayışıyla yola devam etmenin imkânı yok'' diye konuştu. Sadece Türkiye'de değil, Avrupa'da da sosyal demokrasinin zor durumda olduğunu anlatan Kahraman, ''bu nedenle sosyal demokrasinin yeniden tarif edilmesi ve benimsetilmesi gerektiğini'' söyledi.

Kahraman, laiklikle ilgili tartışmalara da değinerek, son dönemde laiklik konusunun hem iktidar hem de ana muhalefet partisi tarafından sıkça dile getirilmesinin tesadüf olmadığını ifade etti. Kahraman, ''Türkiye'de laikliği üst sınıf, burjuvazi savunmaktadır'' dedi.

/ ANKARA

20.01.2008


 

CHP'li aday: Başörtüsü özgür bırakılmalı

22 Temmuz seçimlerinde CHP Sakarya İl Başkanlığı'ndan istifa ederek partisinden 1. sıra milletvekili adayı olan Necdet Çakar, başörtüsünün inancın gereği takıldığını belirterek, serbest bırakılmasını istedi.

Çakar, partisi CHP'nin aksine başörtüsünün serbest bırakılması gerektiğini ifade etti. Seçim otobüsünde başörtülü bir bayanın fotoğrafını da kullanan Çakar, yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede, yasağı anlamadığını belirtti. Çakar, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da, başörtüsünü 'inancın gereği' olarak açıkladığını, başka söze gerek kalmadığını kaydederek, başörtüsü sorununun çözülmesi gerektiğinin altını çizdi. 'Korkulardan kurtulmalıyız" diyen Çakar, şu tespitte bulundu:

"Türbanı birileri koruyor, birileri karşı çıkıyor. Olan inancı gereği başörtüsü takanlara oluyor. Her iki tarafında yaptığı doğru değil. Ülkeyi kamplara bölmeye gerek yok. Korkulardan kurtulmalıyız, bu şekilde bir yere varamayız. Oturup enine boyuna bu konular tartışılmak, konuşmak, çözüm bulmak için çaba harcamak gerekiyor. İnsanlar inancı gereği başörtüsü takıyor. Bu konuda Kur'an ayetleri var, bir takım emirler var. Kişiler, inancını yaşayabilmeli, özgürce hareket edebilmelidir." Çakar, CHP'nin başörtüsü sorununu çözmesi gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: "Bir atkım sebeplerden dolayı iktidar partisinin bu işi çözmesi zorlaşıyor. Asıl başörtüsü sorununu CHP çözmeli. CHP'nin çözüm önerisine de kimse karşı çıkmaz. CHP'liler de Müslüman. Hiç bir CHP'linin cenazesi bugüne kadar kiliseden kalkmadı. Artık bu başörtüsü sorunu Türkiye'nin gündeminden kalkmalı. Dünya neyi tartışıyor, biz neyle uğraşıyoruz."

Çakar, Danıştay ve Yargıtay'ın açıklamasını da değerlendirerek, kurumların düşüncelerini açıkladığını, ancak Anayasa'da yapılacak bir değişiklikle başörtüsü sorununun çözüme kavuşacağını sözlerine ekledi.

/ SAKARYA

20.01.2008


 

MHP'nin çözüm teklifi uzak

İlke İlim Kültür Derneği (İLKDER) Genel Başkanı Özden Zehra Sönmez, MHP'nin çözüm önerisinin başörtüsü özgürlüğünün hizmet alanlarla sınırlı olmasını eleştirerek, "Yapılacak düzenlemeler her alanda eğitim ve çalışma hakkını birlikte sağlamadıkça çözüm olmaktan uzaktır" dedi.

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından organize edilen 102. Başörtüsü Eylemi, Abdi İpekçi Parkında gerçekleştirildi. Platformu adına konuşan Sönmez, Devlet Bahçeli'nin çözüm teklifinin yetersiz olduğunu belirterek, şunları söyledi: "MHP, hazırladıkları kanun teklifiyle başörtüsünün hizmet alanlar için serbest bırakılmasının önünü açmak istiyorlar. Şu bilinmelidir ki bizler hizmet alan-hizmet veren ayrımı yapılarak yasağın çözülüyor gibi gösterilmesini asla kabul etmiyoruz. Böyle bir ayrım "Başörtülü hukuk okuyabilirsin avukatlık yapamazsın, tıp okuyabilirsin ama doktorluk yapamazsın." anlamına gelir. Yapılacak düzenlemeler her alanda eğitim ve çalışma hakkını birlikte sağlamadıkça çözüm olmaktan uzaktır."

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın başörtülüler için kullandığı "Allah bu ülkeyi korusun" sözünü de eleştiren Sönmez, "Belli ki Sayın Baykal bizim başörtülerimizin de Allah'ın emri olduğundan bihaber" diye konuştu.

Cemil Yüzer / ANKARA

20.01.2008


 

Gündoğdu: Özgürlükleri esas alan bir anayasa istiyoruz

Eğitim-Bir Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, "Eğitim ve çalışma hayatında engelleri kaldıran, eğitimin üzerinde ideolojik baskı kurmayan, temel hak ve özgürlükleri esas alan bir anayasa istiyoruz" dedi.

Balıkesir'de "Yeni Anayasa, Eğitim ve Özgürlükler" konulu bir konferans veren Eğitim-Bir Sen Genel Başkanı Gündoğdu, 1982'den bu yana bir Anayasa yapılmadığını belirterek, yapılacak anayasanın hak ve özgürlükleri ön plana çıkarmasının yanında anti demokratik sürece fırsat vermemesinin gerektiğini söyledi. Başörtülü kızlarımızın ülkesinde okuyamayıp Fransa veya başka Avrupa ülkelerinde okumaları bizlerin içini sızlatan bir durumdur diyen Gündoğdu, başörtüsü yasağı gibi saçma ve garip yasaların bulunmadığı bir anayasa istediklerini söyledi.

Şeyh Edebali'nin; "İnsanı yücelt ki devlet yaşasın" ruhunun yeni anayasa çalışmaları için mihenk taşı olması gerektiğini vurgulayan Gündoğdu; "Üniversiteleri, halkın değerleriyle çatıştıran değil barıştıran olmalı; demokratikleşme çıtasını yükselten, batının bilgi ve teknolojilerini, doğunun hikmet ve irfanını buluşturan ve bunun önündeki engelleri kaldıran bir anayasa olmalı. Yenilik ve kalkınmanın lokomotifi olmalı; baskıcı değil adil devlet profilini çizen ve imtiyazlı kurum ve kuruldan ziyade haklı olanın güçlü olduğu bir anayasa olmalı; darbecilerin yargılanmasının önünü açan, demokratik, laik, sosyal ve hukukun üstünlüğünü esas alan, laikliği, dindarları dövme sopası olarak algılayan bir anlayışın olmadığı ve 'Kimse kılık ve kıyafetinden dolayı eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz' maddesinin olduğu bir anayasa istiyoruz" diye konuştu.

Şahin Tümer / Balıkesir

20.01.2008


 

Soylu: Türkiye hak ettiği yere gelecek

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Süleyman Soylu, ''Başlattıkları 'beyaz yürüyüş'ün en önemli noktasının Türkiye'yi hak ettiği yere getirebilmek olduğunu'' söyledi.

Süleyman Soylu, partisinin Gaziosmanpaşa ilçe teşkilatını ziyaret etti. İlçe binası önüne getirilen parti otobüsünden partililere hitap eden Soylu, doğup büyüdüğü yer olan Gaziosmanpaşa'ya ''Türkiye'nin en büyük siyasi partisinin lideri olarak geldiğini'' dile getirdi. Soylu, DP Kongresi sebebiyle 25 bin kilometrelik bir yol katederek

Türkiye'nin bütün meselelerini her tarafta anlattığını ifade ederek, Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ülkesi arasına sokacak bir yürüyüşü hep birlikte başlattıklarını kaydetti. Bugüne kadar kendisine güvenenleri mahcup etmediğini anlatan Soylu, şöyle konuştu:

''Yeni bir süreç başladı. Bu kardeşiniz yeni yolunda, bu hayat yürüyüşünde desteklerinizi bekliyor. Kıratın tekrar şahlanması, Türkiye'nin yönetimine yeniden gelmesi, halkın yeniden iktidar olması için desteğinizi istiyorum. Bugüne kadar dürüst, temiz ve demokrat kardeşiniz oldum. Bugünden sonra da aynı niteliklerimle çalışacağım. Türkiye'yi hak ettiği noktaya getirebilmek beyaz yürüyüşümüzün en önemli noktası olacak.''

Daha sonra, partisinin Gaziosmanpaşa ilçe merkezine geçen Süleyman Soylu için, binaya girişinde koç kesildi.

/ İSTANBUL

20.01.2008


 

Genelkurmay: Dağlıca'da yıpratılmak isteniyoruz

Genelkurmay Başkanlığı, Dağlıca'daki terörist saldırı sonrasında gelişen olaylarla ilgili olarak yaptığı açıklamada, "Bu ve benzer olayları kullanarak Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmayı, onun terörle mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerine sahip çıkmadaki kararlılığını aşındırmayı düşünenlerin çabaları beyhudedir" dedi.

Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde yer alan ''basın açıklaması''nda, ''Son günlerde basın ve yayın organlarında, 21 Ekim 2007 tarihli Dağlıca saldırısı sonrası gelişen olaylar hakkında çok sayıda haber ve yorum yer aldığı, yoğun bir tartışma ortamı oluşturulduğu belirtilerek şunlara yer verildi: ''Dağlıca olayı, kişilerin ve onların bağlı oldukları kurumların birikimleri, eğilimleri ve misyonları doğrultusunda farklı şekillerde yorumlanmaktadır. Ordu karşıtlığını siyasi ve ekonomik rant aracı yapan bazı çevreler, Türk Silahlı Kuvvetlerine seviyesiz bir şekilde saldırmak için, bu olayı saptırarak kendi amaçları doğrultusunda kullanmaktadırlar. Olayda şüphe, önyargı ve kinle üretilmiş iddialar ön plana çıkarılmakta; Dağlıca'da aynı zamanda, hain bir saldırının 12 vatan evladının kan ve canları pahasına püskürtülerek, bir fedakarlık örneği sergilendiği gözardı edilmektedir. Köklü bir özeleştiri ve geri besleme geleneğine sahip Türk Silahlı Kuvvetleri, Dağlıca olayını en ince ayrıntısına kadar incelemektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu tavrı, onun özgüveninin ve hukuka duyduğu saygının en açık göstergesidir. Her kurumda hata yapanlar da olabilir. Ancak bir kişi veya kuruma hatalı diyebilmek için, yapılacak idari ve/veya yargısal işlemin sonucunun beklenmesi gerekmektedir. Bu gerçekler ortada ve yargı süreci devam ediyorken, kendilerini yargı yerine koyarak yazı ve yorumlarıyla kurumları ve kişileri suçlayanların, hukukun üstünlüğü ilkesine ne kadar bağlı oldukları kamuoyunun takdirine bırakılmaktadır. Ayrıca, bu ve benzer olayları kullanarak Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmayı, onun terörle mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerine sahip çıkmadaki kararlılığını aşındırmayı düşünenlerin çabaları beyhudedir.''

/ ANKARA

20.01.2008


 

Öğrencilere AB eğitimi

Kartal Belediyesi, ilçede öğrenim gören öğrencileri AB'nin sağladığı eğitim imkânları hakkında bilgilendirmek için AB semineri düzenledi.

Kartal Belediyesi Strateji Geliştirme Müdürlüğü'nce düzenlenen eğitim ve bilgilendirme seminerinde, Kartal ilçe sınırları içerisindeki ortaöğretim ve lise öğrencilerine uzmanlar tarafından AB konusunda kapsamlı bilgiler verildi. Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi'nde düzenlenen ve iki gün süren seminere; Kartallı ortaöğretim ve liselerden yaklaşık 600 öğrencinin yanı sıra, öğretmen ve okul yöneticileri de katıldı. Kartal Belediye Başkanı Arif Dağlar, bu semineri düzenlemelerindeki amaçlarının; orta ve lise öğrencilerine, devam edecekleri eğitim hayatlarında AB'nin sağladığı eğitim fonlarından yararlanarak hem öğrenimlerini istedikleri AB ülkelerinde yapma yollarını açmak, hem de AB hakkında gençleri bilgilendirerek uyumu kolaylaştırmak olduğunu söyledi.

Yeni Asya / İSTANBUL

20.01.2008


 

Yasak her alanda kaldırılmalı

MAZLUMDER Ankara Şube Başkanı Ümit Mert, başörtüsü yasağının sadece üniversitelerde değil; eğitim sisteminin tümü ve çalışma hayatına varıncaya kadar hizmet alan, hizmet veren ayrımı yapılmadan her alandan kaldırılması gerektiğini söyledi.

Yaptığı açıklamada, Başbakan Erdoğan'ın Medeniyetler ittifakı toplantısı için gittiği İspanya'da başlattığı başörtüsü tartışması; radikal laikçi anlayış tarafından gayri-medenî bir şekilde başörtüsü takanları sindirmeye yönelik 'psikolojik bir harbe' dönüştürülmek istenmektedir" diyen Mert, başörtüsü yasağının on binlerce kişiyi siyasî düşüncesine, dinî inancına bakmaksızın mağdur ettiğini söyledi. Mert, "Toplumun nasıl düşündüğünü, nasıl inandığını önemsemeyen, her türlü farklılığı baskıyla, zulümle tek tipleştirmek isteyen bu anlayış faşizmin ta kendisidir" diye konuştu. "Başörtüsü siyasî simge midir, değil midir?" gibi tartışmaların çözüme katkısının olmayacağını söyleyen ümit Mert şu görüşlere yer verdi: "On binlerce mağduru görmezden gelip 'siyasî simge' söylemine sarılmak 'gösterdikleri kadarını görmeye mahkûm olan' medyanın bir hastalığıdır. Oysa 'siyasi simge' söylemi statüko tarafından kullanılan 'öğretilmiş bir hurafeden' başka bir şey değildir. Laiklikçi politikalar çerçevesinde ortadan kaldırılmak istenen din özgürlüğü, toplumumuzun temel kurucu unsurudur. Devlet otoritesi 'dinini dışa vurma özgürlüğü' karşısında bastırıcı değil, çoğullaştırıcı ve dolayısıyla koruyucu bir güdüyle hareket etmelidir."

Yargıtay Başsavcısı'nın açıklamalarını "siyasî" olarak değerlendiren Mert, "Tarafsız kalması gereken bir yargı mensubunun yapması düşündürücüdür. Unutulmamalıdır ki yasama yetkisi halk tarafından seçilen Meclis'e aittir, yargı bürokrasisine değil. Hükümetin yasağın kaldırılması konusundaki tavrı, yürütülmekte olan anayasa çalışmalarının ne derece sivil olacağı konusunda da net bir gösterge olacaktır" dedi.

Recep Gören / Ankara

20.01.2008


 

15 bin aşure dağıtıldı

Aşure günü dolayısıyla Bağcılar Belediyesi, Cuma namazı çıkışında, ilçenin 20 noktasında vatandaşa aşure dağıttı.

Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı da, Bağcılar meydanındaki dağıtıma katılarak vatandaşa aşure ikram etti.

Toplam 15 bin aşure dağıtan Başkan Çağırıcı, "Muharrem Ayı, tarih boyunca insanlık için dönüm noktaları sayılabilecek önemli olayların yer aldığı bir aydır. Bu ay herkesen imkânı nispetinde ailesine, akraba ve komşularına ikramda bulunması geleneklerimizin göstergesidir. Biz de Belediye olarak birçok geleneğimizi yaşatmaya çalışıyoruz. Yüzyıllardır sürüp gelen bu geleneğin birlik ve beraberliğimizin pekişmesine vesile olmasını diliyorum" dedi.

DARÜLACEZE'DE DE AŞURE PİŞİRİLDİ

Aşure Günü'nü Kayışdağı Darülaceze Müdürlüğü'nde hayatını sürdüren Alzheimerli (unutkanlık) 131 kurum sakini de kutladı. Kendi tarifleriyle yaptıkları aşureyi kazanlarda pişirerek kurum çalışanları ve diğer sakinlerle paylaşan Alzheimerli Darülacezeliler, geçmişlerinden kalan bir sahnenin yeniden canlanmasının da mutluluğunu yaşadı.

Yeni Asya / İSTANBUL

20.01.2008


 

Hıncal Uluç'a hapis cezası

Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, Antalya Valisi Alaaddin Yüksel'e basın yolu ile hakaret ettiği gerekçesiyle 1 ay 5 gün hapis ve para cezasına çarptırıldı.

Uluç, Sabah Gazetesindeki köşesinde 16 Haziran 2004 tarihinde kaleme aldığı "Antalya'da bir vali" başlıklı yazısı sebebiyle ceza aldı. Antalya 2. Asliye Ceza Mahkemesi görevinden dolayı Alaaddin Yüksel'e basın yolu ile hakaret edildiğine hükmetti. Mahkeme Türk Ceza Kanunu'nun 273. maddesi uyarınca yazar Uluç'a 1 ay 5 gün hapis ve para cezası verdi.

Mahkeme, kararına gerekçe olarak Hıncal Uluç'un ceza almasına sebep olan yazısının gerçeklerle bağdaşmadığını, konunun doğruluğunun araştırılmadığını, yazının içerdiği düşünce ile bağlantısı olmayan ifadeler kullanıldığını gösterdi.

Müşerref Aksay / ANTALYA

20.01.2008


 

Sınırda 59 kaçak yakalandı

Güvenlik güçleri, Edirne, Van, Hatay ile Yunanistan sınırında 59 kaçak yakaladı.

Genelkurmay Başkanlığının internet sitesindeki ''yasa dışı sınır geçişleri''ne ilişkin duyuruya göre, Edirne, Van ve Hatay il merkezlerinde önleyici kolluk kuvvetlerince yapılan kontrollerde, 32 Burma, 13 Filistin, 2 Afganistan uyruklu toplam 47 şahıs yakalandı. Yunanistan sınırında ise Türkiye'den Yunanistan'a yasa dışı olarak geçmeye çalışan 6 Filistin, 5 Pakistan, 1 Moritanya uyruklu toplam 12 şahıs yakalandı. Bu kişiler hakkında yasal işlem başlatıldı.

/ ANKARA

20.01.2008


 

Yoksul öğrenciler için geri dönüşüm projesi

Hatay'ın merkez ilçesi Antakya'da bir köy ilköğretim okulu öğretmen ve öğrencilerinin yapmış oldukları geri dönüşüm projesiyle hem yoksul çocuklara katkı sağlanıyor hem de öğrencilere çevre bilinci aşılanıyor.

Değirmenyolu Köyü Abdulkerim Yiğitdöl İlköğretim Okulu'nda 3 öğretmen, öğrencileriyle birlikte köyde toplantılar düzenleyerek, ev ev dolaşıyor proje hakkında bilgi veriyor. Atık maddelerin biriktirilmesi için çöp poşetler dağıtıyor, ayda bir defa tekrar ev ev dolaşıp atık maddeleri topluyor.

/ HATAY

20.01.2008


 

Engelliler engel tanımıyor

Yozgat Kanuni Sultan Süleyman İlköğretim Okulu ve Meslekî Eğitim Merkezine devam eden 60 eğitilebilir düzeydeki zihinsel engelli çocuk, 12 yıllık eğitimle hayata hazırlanıp, meslek ediniyor.

Eğitilebilir konumdaki öğrenciler, iş atölyelerinde yerel el san'atları, mobilya dekorasyon ve resim çalışmalarında, becerilerini geliştirirken, birbirinden güzel ürünler de ortaya çıkartıyor.

Okul Müdürü Ali Sabih Şahin, okulda bulunan eğitilebilir 60 öğrenciden 48'inin ilköğretim, 12'sinin ise meslekî eğitime devam ettiğini söyledi. Şahin, eğitilebilir durumdaki çocuklara 8 yıllık temel eğitim döneminde genel eğitim vererek sosyal hayata hazırladıklarını, daha sonra ise 4 yıllık iş ve uygulama eğitimine aldıklarını ifade etti. Şahin, ''Okuldan mezun olan çocuklarımız, tek başına kaldıklarında kendi kendilerini yönetebilme yeteneğini kazınırken, meslek de ediniyorlar'' dedi.

Şahin, öğrencilerin ahşap işleri, resim, mobilya gibi üretimlerde başarılı olduklarını, öğrencilerin öğrenirken ortaya koydukları eserleri yıl sonunda sergilemeyi düşündüklerini anlattı. Şahin, çocuklara daha fazla imkan verilmesi halinde daha güzel eserleri de ortaya koyabileceklerini sözlerine ekledi.

/ YOZGAT

20.01.2008


 

Köy heyeti yasakladı: Düğünlerde silâh yok

Trabzon'un Çamlıyurt köyünde 'maganda' kurşununa karşı ihtiyar heyetinin aldığı karar doğrultusunda, 6 yıldır düğünlerde silâh sıkılması yasaklandı.

Çamlıyurt köyünde 2002 yılında bir düğün sırasında sıkılan mermiler, bir kişinin ölümüne sebep olmuştu. Bunun üzerine toplanan köy ihtiyar heyeti ve köylüler, aldıkları kararla köyde düğün, nişan ve sünnet gibi günlerde silâh kullanılmasını yasakladı. 2002 yılından beri köyde silahı olan vatandaşlar, mermiye verecekleri paralarla evlenen çiftlere düğün hediyesi alıyor.

/ TRABZON

20.01.2008


 

Sis uyarısı

Yurdun iç ve doğu bölgelerinde görülen sisin, Pazartesi gününe kadar, gece ve sabah saatlerinde yoğun olmak üzere etkisini sürdüreceği bildirildi.

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünden yapılan ''Meteorolojik uyarı''ya göre, hafta sonu yurtta yağış beklenmiyor. Orta ve Doğu Karadeniz bölgelerinde hava parçalı bulutlu, diğer yerlerde az bulutlu olacak.

İç Ege (Afyon-Kütahya), İç Anadolu'nun kuzeybatısı (Ankara-Eskişehir) ile Batı Karadeniz'in iç kesimleri (Bolu-Düzce-Kastamonu) başta olmak üzere yurdun iç ve doğu bölgelerinde, gece ve sabah saatlerinde yoğun olmak üzere sis görülmeye devam edecek.

Hava sıcaklığında hafta sonu önemli bir değişiklik olmayacak; Pazartesi günü yurdun batı kesimlerinde, salı günü iç ve doğu bölgelerde 2-4 derece artacak.

Yurdun iç ve doğu bölgelerde gece ve sabah saatlerinde görülecek yoğun sis ve kuvvetli buzlanma sebebiyle meydana gelebilecek olumsuz şartlara karşı, başta sürücüler olmak üzere vatandaşların ve ilgililerin tedbirli olmaları istendi.

/ ANKARA

20.01.2008


 

Meslekî ve teknik eğitim yeterli değil

Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, Türkiye'de meslekî ve teknik eğitimin, gerek nitelik gerekse nicelik olarak yeterli düzeyde olmadığını savundu.

Palandöken, ülkede 135 meslek yüksek okulunun ise öğrenci olmadığından kapalı olduğunu belirtti.

TESK Genel Başkanı Palandöken yaptığı yazılı açıklamada, 2007-2008 eğitim ve öğretim döneminde 625 meslek yüksek okulundan sadece 490 meslek yüksek okulunun faal durumda olduğuna işaret ederek, 135 meslek yüksek okulunun ise öğrenci yetersizliği sebebiyle kapalı bulunduğunu kaydetti.

Bu okulların aktif hale gelmesi için ilk akla gelen, söz konusu okullardan mezun olan gençlere de aynen dört yıllık fakülte mezunları gibi askerliklerini yedek subay olarak veya kısa dönem yapma imkanı tanınması olduğunu ifade eden Palandöken, ''Yüz binlerce lise mezunumuz üniversite kapılarında beklerken, yaklaşık 115 bin öğrenciye eğitim imkânı sağlayacak 135 meslek yüksek okulumuzun gayri faal durumda bulunması son derece üzücüdür'' dedi.

/ ANKARA

20.01.2008


 

Bodrum-Samos seferleri başlıyor

Bodrum Ticaret Odası Başkanı (BODTO) Mahmut Serdar Kocadon, Türkiye ile Yunanistan arasındaki dostluk ve ticareti geliştirmek amacıyla Bodrum ile Yunanistan'ın Samos Adası arasında feribot seferleri başlatılacağını bildirdi.

Kocadon, Bodrum ile İstanköy arasında düzenli olarak yapılan feribot seferlerinin, iki ülke arasındaki dostluğa katkı sağladığını belirtti. Türkiye ve Yunanistan arasındaki dostluk ve ticareti daha da geliştirmek amacıyla yeni bir proje üzerinde çalıştıklarını ifade eden Kocadon, şöyle konuştu:

''BODTO bünyesinde gerçekleştirilecek çalışmalar kapsamında önümüzdeki Mayıs ayında Bodrum-Samos feribot seferlerini başlatmayı hedefliyoruz. Seferlerin ilk etapta haftada 1 kez gerçekleştirilmesini planlıyoruz. Feribotun mazotunu da biz karşılayacağız. Feribotla turist getirip götüreceğiz.''

/ BODRUM

20.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri