Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

Kim nereye gidecek?



Bu dünyada kimin nereye gideceği hiç önemli değildir. Zira kim nereye giderse gitsin orada kendince doğru olan hayat tarzını yaşamaya çalışacaktır. Hedefleri sadece dünya hayatı olanlar gittikleri her yerde dünyalarını mamur etmeyi birinci plana alırlar. Hedefleri ahiret hayatı olanlar ise birinci plana Allah’ın rızasını alırlar ve dünyayı ahiretin bir tarlası olarak görürler. Bu sebeple bu dünyada kimin hangi ülkede veya hangi şehirde yaşamasından ziyade, kimin nasıl yaşadığı önemlidir.

Asıl olan ve insanların şiddetle merak etmeleri gereken mekânlar ölümden sonraki mekânlardır. Hiç kimsenin “Ölümü boş verin, onu düşünmenin zamanı mı?” demeye hakkı yoktur. Çünkü ölüm bütün insanları ilgilendirmektedir. Çünkü bütün insanlar er veya geç öleceklerdir. O halde ölümü düşünmemek aklı kullanmamak demektir. Aklını kullanan herkes kendisi için önemli hayatların başlangıcı olan ölüm vakıasını düşünmek zorundadır.

Ölümü ciddî mânâda düşünenler, orada herhangi bir hesap verme hadisesine karşı uyanık olma ihtiyacını hissederler. Bu durum onların hayatlarını dikkatli bir şekilde geçirmelerine sebep olmaktadır. Böyle olunca da olabildiğince kimseyi incitmemeye ve çevresindeki hiçbir canlıya haksızlık etmemeye çalışırlar. Bu durum onları kendisiyle barışık hale getirir. Onlar artık her hadiseye ibret nazarıyla bakmaya başlarlar.

Ölüm düşüncesi insanı insan gibi yaşamaya iter. Ölümü düşünen insanın dünyanın fani değerleri için hırs gösterme ihtiyacını hissetmesi mümkün değildir. Çünkü o biliyor ki dünyada sahip olduğu her şey bir gün elinden çıkacaktır. O biliyor ki ölümden sonraki mahkemede gerek hemcinslerine gerekse bütün mahlûkata karşı takındığı tavır ve hareketlerin karşılığını görecektir. Böyle insanlar kendileri gibi düşünsün düşünmesin bütün insanların haklarına saygı gösterirler. Başka insanların mağduriyeti için sokaklara dökülüp, yırtınınca bağırmazlar. Onlara göre herkes inancında serbest olmalıdır.

Ölümü düşünen ve ölümden sonraki hayattaki haşir gününe inananların aksine, ölümü düşünmemek için her çareye başvuranlar, dünya hayatını ebedî sananlar ve hesap gününe inanmak istemeyenler kendi suçlarını bastırmak için yapamayacakları alçaklık yoktur. Özellikle inanan insanlar onların düşmanıdır. Çünkü onlar isterler ki herkes onlar gibi olsun, günah diye bir şey olmasın, Cennet ve Cehennem bulunmasın. Çünkü bu inançlar onların uykularını kaçırıyor. Onlar dünyanın var olan bütün zevk ve lezzetlerini helâl-haram demeden yaşamak istemektedirler.

İnançsızlık hastalığına yakalanan zavallılardan tam olarak insânî bir duruş beklemek elbette mümkün değildir. Onların tek bildikleri şey gerçeklere karşı koymak, olabildiğince gürültü koparmaktır. Bu sebeple az olmalarına rağmen çok ses çıkarırlar ve zâhirde bir ve beraber olarak görünürler. Aslında böyleleri bu dünyada dahi Cehennem azabının nümunelerini yaşamaya başlamaktadırlar. Onlara gecenin uykuları adeta haram olur.

Bu insan sûretindeki garip mahlûkları hastalık ve yaşlılık gibi durumlar bile uyandırmamaktadır. Bakarsınız ki yaşları yetmişleri geçmiş, bakarsınız ki yüzlerindeki kırışıklar sıraya girmiştir. Ne yaşlılık ne de hastalık onların akıllarını başlarına getirmemektedir.

Onlara baktığınız zaman kinlerinin yüzlerine aksettiğini görürsünüz. Akılları fesada uğramış, kalpleri karalara boyanmıştır. Gözleri görmüyor, kulakları duymuyor. Bütün duyguları adeta mühürlenmiştir. Zavallılar artık acınmaya bile lâyık değillerdir. Çünkü onlar etraflarındaki binlerce, milyonlarca uyarıcılara rağmen yine de yanlışlıklarında, küfürlerinde inat etmektedirler. Öyle ki, uyarıcılara hakaret etmekte, onları her dâim küçük görmektedirler.

Hâsılı ölümden sonra kimin nereye gideceğini Allah bilir, ama bazılarının nereye gideceklerini tahmin etmek pek de zor değildir. Çünkü bazılarının suratlarındaki karanlık çizgiler akıbetlerini açığa yakın bir şekilde ortaya koymaktadır. Elbette o zalimler, o kâfirler, o münafıklar, o fasıklar Cehenneme gideceklerdir. Çünkü bunu Allah’ın Kitabı ve Yüce Resûlü (asm) ifade buyurmaktadır. Şüphe yok ki ifade edilenler gerçeğin ta kendisinden haber vermektedirler...

04.03.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (03.03.2008) - Karanlıklara doğru yol alanlar

  (26.02.2008) - İslâm miskinliği kabul etmez

  (25.02.2008) - İlim adamı dediğin

  (19.02.2008) - İlmi unutmak

  (18.02.2008) - İbadete gayretli cahil

  (12.02.2008) - Zalim idareciler

  (11.02.2008) - Dinin felâketleri

  (05.02.2008) - Güzel hasletlerin tehlikeleri

  (04.02.2008) - Ateşe atılanlar

  (29.01.2008) - Cennetin kapısının açılışı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri