Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 09 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Abdurrahman ŞEN

Özakmangiller’in “diriliş”i...



Kitapçı raflarında 353. (yazıyla: üçyüzelliüçüncü) baskısı bulunan “Şu Çılgın Türkler” isimli kitap hakkında 16 Ekim 2005 tarihli Yeni Asya’da şunları yazmıştım: “Turgut Özakman tarafından yazılan ‘Şu Çılgın Türkler’ isimli kitap, 136. baskısıyla (?) satış rekorlarına koşuyor…

Hemen burada, ‘yahu bu kitabın yazarı da yazılanlara şimdilerde ilgi gösterenler de gerici!’ desem, bana şiddetle kızarlar… Hatta ‘sensin gerici!’ diye de suyun üstüne çıkmaya çalışırlar…

Ama güneş balçıkla sıvanmıyor ki!

Bakın neden ‘gerici’ olduklarını anlatayım size…

Ama önce 136. baskıyla ilgili bir durumdan bahsedeyim.

Daha bu Cuma iki büyük kitapçıya baktım. Birisinde, raflarda bulunan ‘Şu Çılgın Türkler’ isimli kitapların tamamı 90. baskı idi… Bir diğerinde ise durum daha da ilginçti… ‘61. baskı’, ‘64. baskı’, ‘112. baskı’ ve ‘136. baskı’ kitaplar aynı rafta yanyana duruyorlardı…

Daha 61. baskısı raflarda müşteri beklerken ‘136. baskı’ yapılmasının çok yönlü amaçları olsa gerek!

Neyse… Gelelim ‘gerici’lik meselesine…

‘Şu Çılgın Türkler’de anlatılanları, genelde “sağcı,” daha ayrıştırdığınızda da ‘İslâm-cı’ ve ‘Türkçü’ olan yazar, çizer, gazetecilerin hepsi de en azından yarım yüzyıldır bangır bangır anlatıyor, yazıyorlardı.

Şimdi ‘Şu Çılgın Türkler’ fırtınası estirenler ise o anlatmalara, yazmalara en yumuşağından arkalarını dönüyor, ‘gericilik’ sayıyordu o günlerde. Edebiyat ve tarih mahfillerinde o anlatılıp yazılanların konuşulması bile istenmiyordu.

/……./ Şimdilerde de ‘AB karşıtlığı’ yürütülürken, İstiklâl Savaşımızın, Çanakkale destanımızın yaşanmış hikâyeleriyle ‘yeni bir ruh’ oluşturulmak isteniyor…

Ben de bu yaklaşıma isyan ediyorum işte!

Bu ruhun oluşması için mücadele edenleri yıllarca horlayıp, edebî mahfillerde yok sayıp, yazdıklarını-söylediklerini dışlayacaksınız… Arada birkaç nesli tarihinden habersiz yetişmeye mahkûm edeceksiniz… Sonra gelip, son 5 yıla kadar arka döndüğünüz ruha kabuğundan sarılıp, o ‘ruh’un üzerinden siyaset ve ticaret yapacaksınız… Pes!”

Evet…

İşte o “Şu Çılgın Türkler” isimli kitabın yazarı Turgut Özakman, (şahitlerin anlattıklarına göre) TRT’de görevde bulunduğu günlerde kendi önüne gelse hiddetle “red” diyeceği kitaplarına bir yenisini ekledi: “Diriliş”

Efendim, “Diriliş” Çanakkale Zaferimizin kitabıymış…

Hemen ifade edeyim ki; tepeden tırnağa istismar kokan her iki eseri de okumaya elim varmadı. Şahidi olduğum iki yüzlülük okumama izin vermedi. Ama medyaya yansıyan destek metinleri arasına sıkışan kimi yorumlardan anladım ki; yaşanmış olayların günümüzden hareketle kurgulanması da sözkonusu Turgut Özakman’ın elinde… Yani gerçeklerle “kurgu” dediğimiz olay içiçe ve “destanın gerçeği” olarak sunuluyor!

Tarihî gerçeklerin anlatımında, tamamen “roman” tanımı söz konusu değilse üzerinde ciddî ciddî düşünülmesi gereken bir durum var ortada, anlayacağınız!

Tıpkı “Şu Çılgın Türkler” kitabında olduğu gibi “Diriliş” kitabının da baskılarında dikkat çekici bir nokta var…

Diriliş’le ilgili ilk geniş tanıtım haberi Hürriyet’te 25 Şubat’ta yayınlandı…

O gün söz konusu tanıtım haberinde kitabın haftaya yayınlanacağı duyuruluyordu…. Yani bu durumda kitabın 3 Mart günü piyasaya verilmesi gerekiyordu… Ama… 7 Mart günü Kadıköy kitapçılarında “Diriliş”in 10. baskısı vardı!

Yani bu durumda “Diriliş” 4 günde 10 baskı yapmıştı! Geride 353 baskı (!) yapmış bir kitap varken, ilk anda piyasaya 100 bin kitap verilemez miydi meselâ! Verilmemiş işte! Azar azar basılıp, çokça baskı yapmak yolu seçilmiş anlaşılan…

Tabiî kendi bilecekleri iş… Karışamayız ama… Baskı seyrinin mantıklı işlemesini de bekliyor insan!

Henüz 4 günde 10. baskıya (!) ulaşmış bir kitabın, öyle anlaşılıyor ki 18 Mart’a kadar 40. baskısı da çıkar!

Yukarıda da işaret ettiğim gibi; ülkemizin genel anlamda “sağ” çizgideki insanlarının ilkokul dönemlerinden itibaren okumaya başladıkları bilgileri, tarihî kahramanlıkları en başta “gericilik”le itham eden hatta zaman zaman “Atatürk düşmanlığı”na delil olarak sunanların; “Ayışığı”ndan “Ergenekon”a uzanan derin hazırlıklarla eşzamanlı olarak; “Savulun bre! Ulusalcılar geliyor!” diye naralanıp “tarihimizdeki kahramanlıklar”ı anlatan kitaplarla ortalığa dökülmesinde iyi niyet göremiyorum maalesef!

Bu temelde “gerici” yaklaşım hâkim olduğu kültür ve yayın ortamında belirleyiciliğinin avantajını kullanmak istese de gerçekler balçıkla sıvanmıyor neyse ki…

“Şu Çılgın Türkler” fırtınasının estiği günlerde “sol” düşüncedeki bir dostum, söz konusu kitabı göz yaşları içinde okuduğunu söyledi ve benim okuyup okumadığımı sordu. Ben de; “söz konusu kitapta anlatılan kahramanlık hikâyelerini taa ilk okul çağlarımda dinlemeye, okumaya başladım. O zamanlar dinlediklerimizi ve okuduklarımızı okulda veya bir kültür ortamında anlattığımızda ‘gerici’, ‘faşist’ sayılıyorduk sizinkiler tarafından… Siz bu kahramanlık hikâyelerimizi, kurgulanmış ve yeri geldiğinde güncel siyasete malzeme olacak ifadelerle genişletilmiş halleriyle de olsa 50’li, 60’lı yaşlarınızda okuyorsunuz… Ve şimdi durup; ‘Biz ne milletmişiz!’ diyorsunuz… Zamanında bizi takip etseydiniz de şu milletin hiç yoksa 3-4 neslini tarihine düşman yetiştirmeseydik olmaz mıydı?” dedim…

Hem şaşırmış, hem de hak vermişti dostum… Ortada bir “suç” olduğunda birleştik sonunda, ama “suçlu”nun kimliği noktasında anlaşamadık dostumla!

Ortada hem “suçlu” olan, hem de her daim “güçlü” olmayı becerenler var!

Hürriyet’te 25 Şubat 2008’de yayınlanan tanıtım haberi, spotundaki; “353. baskı yaparak alanında dünya rekoru kıran, korsan basımıyla satışı 5 milyona ulaşan ‘Şu Çılgın Türkler’in yazarı Turgut Özakman, gelecek hafta çıkacak yeni kitabı ‘Diriliş’ten bazı bölümleri ve kitabı kaleme alış öyküsünü ilk kez Hürriyet ile paylaştı. İşte, Çanakkale savaşı ile o zorlu dönemi konu alan ‘Diriliş’ten bazı bölümler ve ‘yazarken şehitler omuz başımdaydı’ diyen Turgut Özakman’la söyleşimiz…” girişiyle başlıyordu…

Ne bileyim… Birden aklıma takıldı… Bir başkası “yazarken şehitler omuz başımdaydı” diye bir kitabını tanıtmaya kalksa, Hürriyet’in o laikçi malûm kalemleri neler neler söylemezlerdi!

Yanılıyor muyum yoksa?

09.03.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (02.03.2008) - Neden “Bir destan adam?”

  (24.02.2008) - "Kültür Evleri Projesi!"

  (17.02.2008) - Mehmed Âkif 135 yaşında!

  (10.02.2008) - Basında kaç yılım doldu acep?

  (03.02.2008) - Taceddin Ural’dan mektup var!

  (27.01.2008) - Yenilenmeden yenileme mümkün mü?

  (20.01.2008) - İstanbul “Mehmed Âkif Müzesi”ni bekliyor

  (13.01.2008) - “Şehîd-i Kerbelâ’sın yâ Hüseyn”

  (06.01.2008) - “Yeni” şeyler söylemek lâzım da!

  (30.12.2007) - 2007'ye bakarken

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri