Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Mayıs 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Laiklik zorla dayatılamaz

AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Türkiye’nin bir gün AB’nin tam üyesi olması için, Türkiye’de tam demokrasi ve “demokratik laikliğin” olması gerektiğini belirterek, “Laiklik zorla dayatılamaz. Avrupa’daki demokrasilerde normal olduğu şekilde tüm garantileriyle uygulanan demokratik bir süreç olmalıdır” diye konuştu.

AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Türkiye’nin bir gün AB’nin tam üyesi olması için, Türkiye’de tam demokrasi ve “demokratik laikliğin” olması gerektiğini belirterek, “Laiklik zorla dayatılamaz” dedi.

Barroso, Slovenya’nın başşehri Ljubljana’da düzenlenen 11. Avrupa Forumunun açılış konuşmalarının ardından, AB’nin geleceğinin tartışıldığı bir oturumda Türkiye ile ilgili bir soruyu cevapladı. Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan’ın da katıldığı oturumda Barroso, Türkiye ziyareti sırasındaki mesajının “çok açık” olduğunu belirterek, “Türkiye’nin bir gün AB’nin tam üyesi olması için, Türkiye’de tam demokrasi ve demokratik laiklik olmalıdır. Laiklik zorla dayatılamaz. Avrupa’daki demokrasilerde normal olduğu şekilde bütün garantileriyle uygulanan demokratik bir süreç olmalıdır” diye konuştu.

“TÜRKİYE’DEN, TARTIŞMALARDAN KAYGI DUYARAK DÖNDÜM”

“Türkiye’deki son gelişmelerin kendilerini kaygılandırdığını” ifade eden Barroso, “Çünkü açık söylemek gerekirse, ülkenin başlıca partisine karşı, devletin en üst makamlarına karşı bir kapatma dâvâsı açılması, çok sık görülen bir şey değil ve devletin örgütlenmesinin temel ilkelerini tartışmaya açan bir durum” dedi.

Barroso, “Türkiye’den, bu tartışmalardan biraz kaygı duyarak döndüğünü” ifade ederek, “Aynı zamanda her zamankinden daha fazla kani oldum ki; bu ülkeyi mümkün olduğu kadar AB’ye yaklaştırmak zorundayız. Türkiye ile müzakereleri adil biçimde sürdürmeliyiz. Müzakerelerin adil biçimde sürmemesi, Türkiye’nin tam bir AB ülkesi olmasını isteyen ve düşünce özgürlüğü için mücadele eden insanlar için tam bir düş kırıklığı olur” diye konuştu.

“TÜRKİYE, ÇOK ÖNEMLİ BİR ÜLKE”

Türkiye’nin AB için olduğu kadar bütün dünya için de çok önemli bir ülke olduğuna dikkati çeken Barroso, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan böyle büyük bir ülkenin “gerçek bir demokrasiye dönüşüp dönüşmeyeceğinin” çok önemli bir konu olduğunu söyledi. “Açıkça söylemek gerekirse, henüz dünyada böyle bir örnek yok” diyen Barroso, sözlerine şöyle devam etti: “Bunun sonucunu hepimiz merakla bekliyoruz. Eğer Türkiye bunu gerçekleştirebilirse, bütün dünyada demokrasi ve düşünce özgürlüğünü isteyenler için büyük bir teşvik olacak. Medeniyetler arası savaşı önlemeye çalışanlar, büyük bir teşvik göreceklerdir. Yani Müslüman olun, Hristiyan olun, Yahudi olun veya dinsiz olun, insanların birbirleriyle barış ve özgürlük içinde bir arada yaşayabileceğini göstermesi açısından da Türkiye’nin durumu çok önemli.”

/ Ankara

10.05.2008


 

BİZ BU REFORMLARI KENDİMİZ İÇİN YAPMIYOR MUYDUK?

Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, AB'ye üyelik tarihinin belli olmadığı bir süreçte reformların ne zaman ve nasıl yapılacağının önemli ölçüde Türkiye'nin inisiyatifinde olduğunu söyledi. Babacan, "Ne zaman üyelik tarihimiz, takvimimiz daha somutlaşır, o zaman belki takvim konusunda AB ile daha ortak bir yaklaşım, farklı bir duruş gösterebiliriz" dedi.

Dişışlerı Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, AB’ye üyelik tarihinin belli olmadığı bir süreçte reformların ne zaman ve nasıl yapılacağının önemli ölçüde Türkiye’nin inisiyatifinde olduğunu söyledi.

Babacan, 9 Mayıs Avrupa Günü dolayısıyla AB üyesi ülkelerin Ankara büyükelçileriyle Swissotel’de kahvaltılı toplantıda bir araya geldi. Babacan, toplantının başında yaptığı konuşmada, bugünün Avrupa’sının bir barış ve istikrar alanı olduğunu belirtti, ancak 21. yüzyıl şartlarının AB’nin daha geniş bir vizyon benimsemesini gerektirdiğini kaydetti. Türkiye’nin hedefinin AB’ye tam üyelik olduğunu vurgulayan Babacan, “Herhangi başka bir hedef söz konusu değildir” dedi.

Ali Babacan, AB ile yürütülen müzakerelerde siyasi içerikli engeller çıkarılmaması ve teşvik edici yaklaşım olması gerektiğini de belirtti. AB sürecinin Türkiye’yi çok daha öngörülebilir bir ülke haline getirdiğini ifade eden Babacan, “Attığımız adımların, yaptığımız açılımların sadece AB istiyor diye yapılması, maalesef bugünün Türkiye’sinde ve AB’sinde çok gerçekçi ve çok olası bir yaklaşım değildir” diye konuştu. Üyelik tarihinin belli olmadığı bir süreçte takdim açısından reformların ne zaman ve nasıl yapılacağının önemli bir ölçüde Türkiye’nin inisiyatifinde olduğunu kaydeden Ali Babacan, “Ne zaman üyelik tarihimiz, takvimimiz daha somutlaşır, o zaman belki takvim konusunda AB ile daha ortak bir yaklaşım, farklı bir duruş gösterebiliriz” dedi.

Babacan, Türkiye’nin de AB’yi bir ortak değerler bütünü olarak gördüğünü belirterek, bu değerlerin demokrasi, temel hak ve hürriyetler, insan hakları, hukukun üstünlüğü, çoğulculuk, hoşgörü, farklılıkları zenginlik saymak, farlılıkların bir arada barış ve huzur içerisinde yaşaması olduğunu söyledi. Babacan, şöyle konuştu: “Ancak 21. yüzyılın şartları AB’nin daha geniş bir vizyon benimsemesini gerektirmektedir. Bu çerçevede, genişlemenin önemini asla azımsamamak lazım. Berlin duvarının yıkılması, AB’yi liberal demokrasinin değerlerini benimseyen yeni üyelerle ödüllendirmiştir. Her yeni üye, birliğin kültürel çeşitliliğine, geleceğine ilişkin vizyonuna önemli katkılarda bulunmuştur.”

Ekim 2005’de kabul edilen müzakere çerçeve belgesinin Türkiye-AB ilişkilerini tanımlayan parametreleri belirlediğini belirten Babacan, şunları söyledi: “Bu önemli parametrelerin kalbinde tam üyelik hedefi vardır. Türkiye olarak hedefimiz AB’ye tam üyeliktir ve herhangi başka bir hedef söz konusu değildir. Tam üyelik hedefinin sapasağlam yerinde durması AB’ye katılım sürecimizde ilerlemek için hayati önem taşımaktadır.Türkiye’de reformları gerçekleştirmek, bu reformların arkasında güçlü bir toplumsal desteği sağlamak ancak ve ancak üyelik hedefinin yerinde duruyor olmasıyla mümkündür. Müzakereler ortak bir şekilde benimsenen bu hedef doğrultusunda sürdürülmelidir. Müzakerelere siyasî içerikli engeller çıkarılmamalı ve teşvik edici bir yaklaşım söz konusu olmalıdır.”

Başmüzakereci Ali Babacan, İslâm, demokrasi ve laikliğin uyum içinde yaşayacağı Türkiye'nin, AB'ye üyelik sürecinin sadece Türkiye için değil, birçok ülke için de son derece önemli olduğunu söyledi.

/ Ankara

10.05.2008


 

Askerî mahkemelere demokrasi ayarı

Adalet Bakanlığı tarafından yayınlanan “Yargı Reformu Stratejisi Taslağı”nda, askerî mahkemelerde subay üyelerin mahkemelerde görev yapmalarının önüne geçilirken, askerî mahkeme binalarının askerî yasak bölge dışına çıkarılması da düzenleniyor.

Adalet Bakanlığı tarafından yayınlanan “Yargı Reformu Stratejisi Taslağı”nda, askerî mahkemelerde subay üyelerin mahkemelerde görev yapmalarının önüne geçilirken, askerî mahkeme binalarının askerî yasak bölge dışına çıkarılması da düzenleniyor.

Adalet Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığınca hazırlanan, ‘’Yargı Reformu Stratejisi Taslağı’’ ile ‘’Türk yargısının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve etkinliğinin sağlanması, yargıya güvenin arttırılması ve adalete erişimin kolaylaştırılması’’ amaçlanıyor. Taslak, 20-24 Mayıs 2008 tarihleri arasında Adalet Bakanı, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanvekili ve üyeleri, Bakanlık yöneticileri, Cumhuriyet başsavcıları ile adli ve idari yargı adalet komisyonlarının başkanlarının katılımıyla Antalya’da yapılacak toplantıda tartışılacak. Adalet Bakanlığı, Yargı Reformu Stratejisi Taslağı’nı, ‘’katılımcılık ve şeffaflık ilkeleri çerçevesinde yapılacak geniş çaplı müzakere ve değerlendirmelerin ardından, ortaya çıkacak eleştiri ve öneriler doğrultusunda yeniden düzenleyerek’’ 2008 yılının sonunda uygulamaya koymayı planlıyor. Hazırlanan taslakta, yargı bağımsızlığının ‘’toplumun demokratik değerlere sahip çıkmasının bir göstergesi’’ olarak görüldüğü ifade edildi.

Yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi konusunun, 9. Kalkınma Planı’nda ve 60. Hükümet Programı’nda önemli bir yer aldığı ve halen devam eden yeni Anayasa çalışmalarında da ele alınacağı ifade edilen taslakta, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) objektiflik, tarafsızlık, şeffaflık ve hesap verilebilirlik temelinde geniş tabanlı temsil esasına göre yeniden yapılandırılması ve kararlarına karşı etkili bir itiraz sisteminin getirilmesinin amaçlandığı kaydedildi.

Askerî mahkemelerde subay üyelerin mahkemelerde görev yapmalarının önüne geçilmesi yönünde çalışmaların yapılacağı belirtilen taslakta, askerî mahkeme binalarının askeri yasak bölge dışına çıkarılması suretiyle, ilgililerin rahatlıkla girebilecekleri ve duruşmaları takip edebilecekleri fiziksel mekanların düzenlenmesinin hedeflendiği anlatıldı. Taslakta, sivillerin askerî mahkemelerde yargılanmalarını önlemek için 353 sayılı Askeri Mahkemelerin Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun göreve ilişkin maddelerinde daha önce değişiklik yapıldığı hatırlatılarak, yapılacak yeni düzenlemelerle askeri mahkemelerin görev ve yetkilerinin demokratik hukuk devletinin gerektirdiği ölçüler çerçevesinde yeniden tanımlanacağına işaret edildi.

/ Ankara

10.05.2008


 

Geleceğe iyimser bakamıyoruz

İTO Başkanı Murat Yalçıntaş, iş dünyası açısından reel faizlerdeki artış ve enflasyonun yükselmesinin hoş bir tablo olmadığını belirterek, “Önümüzdeki günlere bir sene evvelsi gibi rahat bir şekilde bakamıyoruz, açık bir şekilde bakamıyoruz, ama karamsar bir şekilde bakıyoruz” dedi.

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yalçıntaş, iş dünyası açısından reel faizlerdeki artış ve enflasyonun yükselmesinin hoş bir tablo olmadığını belirterek, ‘’Önümüzdeki günlere bir sene evvelsi gibi rahat bir şekilde bakamıyoruz, açık bir şekilde bakamıyoruz, ama karamsar bir şekilde bakıyoruz’’ dedi.

İTO Mayıs Ayı Meclis Toplantısında konuşan Yalçıntaş, geçen hafta ekonomiyle ilgili birkaç verinin açıklandığını hatırlatarak, ‘’Enflasyon verileri açıklandı. Bizim 5 yıldır alıştığımızdan çok daha yüksek çıktı. 5 yıl sonra tekrar biz, iki haneli enflasyonla tanıştık’’ değerlendirmesinde bulundu. Hükümet’in faiz dışı fazla hedefini yüzde 6,5’tan yüzde 3,5’a düşürdüğünü kaydeden Yalçıntaş, bu nedenle reel faizlerde bir artış beklentisine girdiklerini aktardı.

Yalçıntaş, konuşmasına şöyle devam etti: ‘’Bu, elbette iş dünyası açısından reel faizlerdeki artış ve enflasyonun yükselmesi hoş bir tablo değil. Biz İTO olarak birçok mahfillerde yaklaşık bir senedir dile getiriyoruz ve diyoruz ki ‘Ekonomik istikrarla siyasi istikrar etle kemik gibidir, birbirinden ayrılmaz’, ama bizim bütün bu söylemlerimize rağmen, hepimiz yaşıyoruz, 2007 Nisanından itibaren Türkiye ekonomisinin konuşulması arka sıralara atıldı. Bunun yerine bizler siyaset konuşmaya başladık. Bunun, bizim o zamanlardan söylediğimizin ceremesini bugün çok net ve açık şekilde çekiyoruz. Biz iş dünyası olarak önümüzdeki günlere bir sene evvelsi gibi rahat bir şekilde bakamıyoruz, açık bir şekilde bakamıyoruz, ama karamsar bir şekilde bakıyoruz.’’

Türkiye olarak, yarınlara rahat ve Cumhuriyet’in 100. yılına büyük bir devlet, büyük bir millet, güçlü bir ekonomi olarak girmek isteniyorsa, mutlaka yüzde 5 ile 7 arası bir büyüme trendinin tutturulması ve Türkiye’nin demokrasisi güçlü, siyasi istikrarı yerleşik bir hale gelmiş olması gerektiğini vurgulayan Yalçıntaş, ‘’Eğer biz bunları gerçekleştiremezsek iş alemi olarak önümüzdeki günlerin rahat olduğunu söyleyemeyiz. Eğer biz, bu ekonomik gelişmeyi yakalayamazsak, bizler Cumhuriyetimizin 100. yılına, büyük bir ülke olarak giremeyiz, ama hala kısır çelişkilerle uğraşan vasat bir ülke olarak girebiliriz’’ diye konuştu.

Yalçıntaş, şu görüşleri dile getirdi:’’Bizler, 2002’den itibaren yakaladığımız ekonomik büyüme performansı karşısında hakikaten iyimserliğe kapılmıştık ve demiştik ki ‘eğer biz 2023 yılına kadar bu büyüme performansını tutturabilirsek ki ortalamamamız yüzde 7 küsurdu, biz yüzde bir de iskonto yaptık ondan, yüzde 6’yı tutturabilirsek, hakikaten başarı bizimdir’ demiştik. Bu başarının anahtarı da Türk özel sektörüdür, bunun da altını çizmiştik, ama bugün geldiğimiz noktada hepimiz derin bir hayal kırıklığı içindeyiz. Şunu bir defa daha söylüyoruz; eğer biz yüzde 6’yı tutturacaksak ki tutturmamız şarttır, bunun anahtarı Türk özel sektörüdür. Dolayısıyla Türk özel sektörünün yatırımlarını destekleyecek, Türk özel sektörünü karlı hale getirecek program ve reformların yapılması, olmazsa olmaz bir şarttır.’’

/ İstanbul

10.05.2008


 

Dikkat, KENE mevsimi başladı

Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Haluk Eraksoy, kenelerin ilkbahar ve yaz aylarında aktif duruma geldiğini ve şimdiden tedbir alınması gerektiğini bildirdi.

Prof. Dr. Eraksoy, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığıyla ilgili yaptığı açıklamada, hastalığın yeniden baş göstermesinde, ‘’kişisel tedbirsizliğin mutlaka payı bulunduğunu ve bunun da eğitim eksikliğinden kaynaklandığını’’ bildirdi. Bu hastalığın olduğunun kabullenilmesi ve belli bir coğrafi bölgede bununla yaşamaya devam edileceğinin unutulmaması gerektiğini ifade eden Eraksoy, bu bölgelerde eğitim çalışmalarının ihmal edilmemesi gerektiğini kaydetti.

Eraksoy, hastalığın nasıl bulaştığı ve kenelerin nerede yaşadığının artık bir muamma olmadığına işaret ederek, ‘’Kenelerin en aktif olduğu dönem başladı. Keneleri tümüyle yok edemeyeceğimize göre tedbirlerimizi şimdiden almamız gerekir. Kışın bir çeşit sessiz döneme giren keneler, kan emmek için kendilerine canlı aradıkları döneme girdiler. Ayrıca ilkbaharda çoğalıyorlar. Dolayısıyla sayıca artmaları demek, insanla temas etmeleri olasılığı artıyor demektir. Böyle bir yükselişi bekliyorduk. Bu bizim için beklenmedik bir durum değil. Bu yaz aylarına da yayılacak bir dönemdir’’ dedi.

Kenenin sadece hastalığa sebep olan virüsü taşıdığına dikkat çeken Haluk Eraksoy, ‘’Bu virüs nereden geldi, hangi hayvandan geldi, Türkiye’de bunun depolandığı konak hangisidir bilinmiyor? Çayır-çimenin varlığı keneler için biçilmiş kaftan. Virüs muhtemelen başka memelilerde bulunuyor ve onlarda da hastalığa yol açmıyor. Buna ait çok analiz yapılmış değil. Bunlar biraz işin bilinmeyen yönü’’ diye konuştu.

Hastalığın şu an için Marmara bölgesinde görülmediğini ifade eden Eraksoy, ‘’Çünkü keneler çok sıkı bir iklim gereksinimi duyarlar. Yani belli bir ısı ve nem derecesi ile doğa koşullarına muhtaçtırlar. İstanbul’da hastalık görülmedi. Ancak kentte, o koşulların bulunduğu bölgeler olabilir. Dolayısıyla İstanbul’da hiç görülmeyecek anlamına gelmiyor. Bu nedenle de uyanık olmak durumundayız’’ dedi.

Prof. Dr. Haluk Eraksoy, hastalığın Kelkit Vadisi olarak tanımlanan bölgede daha yoğun olarak görüldüğünü, ancak geçen yıl Aydın yöresinden de bildirim aldıklarını hatırlattı.

Öncelikle hastalığın görüldüğü bölgelerdeki hekimlerin hastalık, bölgede de özellikle kırsal kesimde yaşayan, hayvancılıkla uğraşan ve onlarla temas eden herkesin keneden nasıl korunulacağı konusunda bilgi sahibi olması gerektiğini anlatan Prof. Dr. Haluk Eraksoy, bunun için hem Sağlık Bakanlığı hem de derneklerinin eğitim çalışmaları yaptığını söyledi. Haluk Eraksoy, hastalığa karşı önce koruyucu tedbirler almak gerektiğini vurgulayarak, çayırlık alanlara giderken kenenin tırmanmasına müsaade etmeyecek kıyafetler giyilmesi, hayvanlara eldivenle dokunulması gerektiğini bildirdi. Prof. Dr. Eraksoy, kenenin de belli bir teknikle çıkarılması gerektiğine işaret ederek, ‘’Keneden zarar gelmez, bana bir şey olmaz, bu bildiğimiz kenedir gibi olayı hafife almak son derece tehlikeli. Hemen ilgili sağlı kuruluşuna başvurup kenenin oradan çıkarılmasını sağlamak gerekir. Kenenin ısırdığı herkes Kırım Kongo Kanamalı Ateşi virüsünü almış demek değildir. Aldıysa da hasta olacak değildir. Hasta olacaksa da ölecek demek değildir. Basına yansıyanlar aslında buz dağının tam tepesi’’ dedi.

HASTALIK NEDEN ARTTI?

Toplumda ‘’Bu hastalıkla daha önce Türkiye’de neden bu kadar fazla karşılaşılmıyordu’’ şeklinde sorular oluştuğunu belirten Prof. Dr. Eraksoy, ‘’Türkiye’de son yıllarda hastalıkla neden bu kadar fazla karşılaşıldığına dair bir takım açıklamalar var. Küresel ısınmanın, çevre kirliliğinin bunda payı olduğu öne sürülüyor. Yine bazıları, göçmen kuşların Türkiye’ye taşıdığını öne sürüyor. Ancak herkesin üzerinde görüş birliğine vardığı bir açıklama yok’’ diye konuştu.

/ İstanbul

10.05.2008


 

Doğu’da buğday ve arpa tarlaları kurudu

Küresel ısınma sebebiyle yeterince sulanamayan Güney Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki tarım alanlarında çabuk sararan arpadan beslenemeyen süne zararlısının buğdaya yöneldiği, gerekli tedbirlerin alınmaması durumunda önümüzdeki dönemde sıkıntı yaşanacağı belirtildi.

Elazığ’da merkeze 15 kilometre uzaklıkta bulunan Tadım köyünde bazı köylüler mevsimin kurak geçmesi nedeniyle sıkıntılı günler yaşıyor. Köylüler, Mart ve Nisan aylarında yetersiz yağmur yağması nedeniyle büyümeyen buğday ve arpa tarlalarını yeniden sürerek, söktü. Kuraklıktan yem bitkileri de olumsuz etkilendi.

Elazığ, Muş, Bingöl, Tunceli Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri Birlik Başkanı Halit Öztekin, bazı köylülerin kuraklık nedeniyle ürünlerini tarladan sökmeye başladığını belirterek, bölgenin afet programı kapsamına alınmasını istediklerini söyledi. Öztekin, yaptığı açıklamada, köydeki çiftçilerin kuraklıktan dolayı mağdur olduğunu, buğday ve arpada kayıplarının yüzde 80 olduğunu belirterek, çiftçinin mazot, gübre ve zirai ilaçları veresiye aldığını, şu anda borçlarını ödeyemeyecek durumda olduklarını bildirdi. Mahsulün kuruduğunu, sulama imkanlarının olmadığını, zarar gören ürünün tespiti için tarım il müdürlüğüne dilekçe verdiklerini anlatan Öztekin, ‘’Bölgemizin afet kapsamına alınmasını istiyoruz’’ dedi. Öztekin, köylülerin, arpa ve buğday tarlalarını söktükten sonra bunları nadasa bırakacaklarını belirterek, ürün kaybının aynı zamanda hayvancılığı da olumsuz etkileyeceğini söyledi. Tadım köyünde 8 bin dönüm arazi bulunduğunu ve 250 çiftçinin üretim yaptığını ifade eden Öztekin, çiftçinin zararının karşılanmasını istediklerini sözlerine ekledi.

/ Elazığ

10.05.2008


 

Türkiye-AB bütünleşme süreci teşvik edilmeli

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye-AB bütünleşme sürecinin yapıcı bir yaklaşımla teşvik edilmesi gerektiğini belirterek, “Bu, Türkiye’ye verilmiş olan taahhüdün gereği olduğu gibi, AB’nin kendi gelecek tasavvuru ve güvenilirliği bakımından da bir gerekliliktir” dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, 9 Mayıs Avrupa Günü dolayısıyla Çankaya Köşkü’nde resepsiyon verdi. Resepsiyona TBMM Başkanı Köksal Toptan, bakanlar ve çok sayıda davetli katıldı. Gül, resepsiyonda yaptığı konuşmada, 58 yıl önce bugün, birleşik bir Avrupa’nın barış için kaçınılmaz olduğu inancıyla, Avrupa bütünleşmesinin ilk adımlarının atılmasının önerildiğini hatırlatarak, “Geriye baktığımızda bu inancın ne kadar isabetli olduğunu görmekteyiz” dedi. Bugünün Avrupa’sının insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi değerleriyle bir barış, istikrar ve refah alanı olduğunu ifade eden Gül, seçkin bir grubun hayalî olarak başlayan Avrupa Birliği düşüncesinin, artık halkların gerçeğine dönüştüğünü söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, Avrupa ile bütünleşme projesinin gerektirdiği dönüşümlerin kesintisiz reformlarla devam edeceğini dile getirerek, 2008’in Türkiye açısından bir “Avrupa Yılı” olacağını belirtti. Gül, Avrupa’nın gelecek tasavvurunda Türkiye’nin yer almış olmasının, Avrupa’nın da siyasî, ekonomik, kültürel ve diplomatik gücünü pekiştirecek bir anlayışı yansıttığını ifade etti. “Bu proje aynı zamanda küresel etkileri bakımından da değerlendirilmelidir” diyen Gül, şöyle devam etti: “Geleceğin Avrupa’sı, medeniyetler arası çatışma endişesini ortadan kaldıracak bir barış ve refah merkezi olmalıdır ve olacaktır. Türkiye’nin de tam üyesi olacağı böyle bir Avrupa, dünya barışı, istikrarı, uyumu ve refahı için başta rol oynamaya adaydır. Türkiye-AB bütünleşme süreci işte bu anlayış içinde, yapıcı bir yaklaşımla teşvik edilmelidir. Bu, Türkiye’ye verilmiş olan taahhüdün gereği olduğu gibi, AB’nin kendi gelecek tasavvuru ve güvenilirliği bakımından da bir gerekliliktir.” Cumhurbaşkanı Gül, Avrupa’nın önündeki meselelerin, Türkiye’nin meselesi olduğunun bilinciyle daha iyi kavranması ve çözümüne daha fazla katkıda bulunmaya çalışılması gerektiğini söyledi. Gül, katılım müzakerelerine paralel olarak, toplumun tüm kesimlerinin AB ile bütünleşme süreci hakkında bilgilendirilmesi ve bu sürece dahil olmasının büyük önem taşıdığını belirtti.

/ Ankara

10.05.2008


 

Egemen Bağış: Türkiye bölgesinde denge unsuru

AKP Genel Başkan Yardımcısı Egemen Bağış, Türkiye’nin, Orta Doğu’daki bütün yangınları söndürmek için çaba içerisinde olduğunu anlattı.

ABD’nin Memphis şehrinde beşleyen 4. Geleneksel ABD-Türkiye Dostluk Semineri'nde konuşan AKP ’li Bağış, ABD’nin, Türkiye’nin terörle mücadelesine karşı geçmişteki pasif tutumunun ikili ilişkiler için problem teşkil ettiğini, ancak 5 Kasım 2007 tarihinde, Başkan George Bush’un, PKK’nın Türkiye, Irak ve ABD’nin ortak düşmanı olduğunu ifade etmesiyle bunun değiştiğini anlattı. Bağış, ‘’Bizim ABD’ye olan desteğimiz Kore Savaşı’na dayanıyor, sonrasında da her problemde, Kosova’da, Bosna’da, Afganistan’da, Irak’ta ABD’ye destek olduk. Dünyanın çok zor bölgelerinden birinde, ABD’nin en güvenilir müttefiklerinden biri olmaktan dolayı büyük onur duyuyoruz’’ diye konuştu. Irak’ın, kalıcı demokrasi yolunda ilerlediğini ve Türkiye’nin bundan memnuniyet duyduğunu ifade eden Bağış, komşudaki yangından etkilenmemenin tek yolunun yangının söndürülmesine yardım etmek olduğunu belirtti ve Türkiye’nin, Orta Doğu’daki bütün yangınları söndürmek için çaba içerisinde olduğunu anlattı. Bağış, Türkiye’nin, bölgedeki bütün problemler için bir barış platformu haline geldiğini, sorunların çözümünde, Türkiye’nin arabulucu olarak öne çıktığının altını çizdi. Bağış, Türkiye ve ABD’nin birlikte yapacak çok işi olduğunu ifade etti.

/ Memphis

10.05.2008


 

TÜRKSAT 3A 24 Mayıs’ta uzaya gönderilecek

TÜRKSAT, 3A uydusunun Kouru Yerel Saatiyle 23 Mayıs 2008 Cuma günü saat 18.30’da (Türkiye saati ile 24 Mayıs 2008 Cumartesi günü 00.50-01.35 saatleri arasında) Güney Amerika’daki Fransız Guyanası Uzay Merkezi’nden uzaya fırlatılacağı bildirdi.

TÜRKSAT’tan yapılan yazılı açıklamada TÜRKSAT 3A uydusunun devreye girdikten sonra, halen TÜRKSAT 1C üzerinden verilen mevcut hizmetleri sunmanın yanı sıra ilave talep ve ihtiyaçları da karşılayacağı belirtildi ve yeni uydunun 20 yıl boyunca hizmet vermesinin beklendiği vurgulandı. Söz konusu uydunun Türkiye ile birlikte Avrupa, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Orta Asya ve Çin’e kadar uzanan çok geniş bir kapsama alanında, televizyon yayıncılığının yanı sıra internet, ses ve data aktarımlarında hızlı ve güvenli iletişime imkan tanıyacağı belirtildi.

/ Ankara

10.05.2008


 

Bürokrasiyi azaltma’ eğitimi

KAMUDAKİ müsteşar ve müsteşar yardımcılarının da aralarında bulunduğu üst düzey yöneticilere, Başbakanlıkta ‘’bürokrasinin azaltılması ve idarî karmaşıklığın ortadan kaldırılmasına’’ dönük eğitim veriliyor.

Edinilen bilgiye göre, Başbakanlık ve OECD işbirliği ile düzenlenen eğitim programının ana konuları, ‘’Gereksiz idari yüklerin temel sebeplerinin tanımlanması, idarî karmaşıklığın ve kırtasiyeciliğin azaltılması için sıkça kullanılan politikalar ve araçlar ile iş dünyası üzerindeki idari yüklerin azaltılması’’ olarak belirlendi. Programda, vatandaş üzerindeki kırtasiyeciliğin azaltılmasına dönük olarak katılımcılara muhtelif politika ve araçlar konusundaki bilgiler de ilk elden sunuldu.

/ Ankara

10.05.2008


 

Kraliçe II. Elizabeth, 13 Mayıs’ta Türkiye'ye geliyor

İNGİLTERE Kraliçesi II. Elizabeth, eşi Edinburg Dükü Prens Philip ile resmi ziyaret için 13 Mayıs Salı günü Türkiye’ye geliyor.

Kraliçenin Türkiye ziyareti Ankara, Bursa ve İstanbul’u kapsayacak. Ziyaretin temel mesajı, Türkiye’nin AB’ye katılım sürecine İngiltere’nin verdiği desteğin vurgulanması olarak tanımlanıyor. Yetkililer, ziyaretin iki ülke ilişkilerinin ne kadar derin ve geniş olduğunu göstermesi açısından da önem taşıdığını belirtiyor. Türkiye’nin günümüz dünyasındaki stratejik önemine vurgu yapması açısından da ziyaretin önemli olacağına dikkati çeken yetkililer, aynı zamanda Türkiye’nin İngiltere’nin en geniş ikili ilişkiye sahip olduğu ülkelerden biri olduğunun altını çiziyor. Kraliçenin Türkiye’ye bir devlet ziyareti yapmasının İngiltere’nin Türkiye’ye verdiği önemi gösterdiğine de işaret ediliyor. Yetkililer ayrıca, Türkiye’nin Orta Doğu ve dünyadaki artan aktif ve etkin rolüne dikkati çekiyor. Ankara’dan 16 Mayısta ayrılacak İngiltere Kraliçesi ve eşi, Türkiye’yi en son 1971 yılında ziyaret etmişti.

/ Ankara

10.05.2008


 

Yağmurlar çiftçinin yüzünü güldürdü

ADANA ve Mersin’de dün etkili olan sağanak yağışın, başta kıraç arazilerdeki buğdaylar olmak üzere, ayçiçeği, pamuk, mısır, turunçgil ve karpuz ekili alanlarda doping etkisi meydana getirdiği, kısmen yağan dolunun ise zarara yol açmadığı bildirildi.

Adana İl Tarım Müdür Vekili Yusuf Işık, yaptığı açıklamada, yörede ortalama olarak metre kareye 8 kilogram civarında yağış alındığını söyledi.

Ovadaki ekili alanlarda bu yıl genel olarak bir su sıkıntısı yaşamadıklarını ifade eden Işık, son yağışların ise ürünlerde zarar yerine, doping etkisi yaptığını söyledi.

Yağışların, buğdayların süt olum devresinde bulunduğu Kozan’ın yüksek kesimleri ile Ceyhan’daki Tigem üretim çiftliğinde verime önemli katkı sağladığını bildiren Işık, ‘’Buradaki buğday verimlerinde yüzde 10 civarında bir artış bekliyoruz. Yağışlar, başta kıraç arazilerdeki buğdaylar olmak üzere ayçiçeği, pamuk, mısır, turunçgil ve karpuz, ekili alanlarda doping etkisi yaptı’’ dedi.

Mersin Tarım İl Müdürü Hasan Hüseyin Uluğ, önceki gün etkili olan sağanak yağış ile kısmen yağan dolunun ilk belirlemelere göre herhangi bir önemli zarara yol açmadığını söyledi. Uluğ, bu konuda çiftçiden gelen başvuruları titizlikle incelediklerini bildirdi. Aladağ İlçe Tarım Müdürü Mustafa Kocabıyık da ilçede 57 bin 500 dekar alanda buğday ekimi yapıldığını belirterek, son yağmurların çiftçinin yüzünü güldürdüğünü söyledi.

/ Adana

10.05.2008


 

Askerî araç devrildi: 8 asker yaralandı

SİİRT’TE yemin töreninden dönen kısa dönem erleri taşıyan askerî aracın devrilmesi sonucu 8 er yaralandı.

Edinilen bilgiye göre, Siirt 3. Komando Tugayında düzenlenen yemin törenine katıldıktan sonra birliklerine dönen kısa dönem erleri taşıyan askerî araç, Siirt-Aydınlar yolu üzerindeki Bağtepe kavşağında devrildi. Kazada isimleri henüz belirlenemeyen 8 er yaralandı. Siirt Asker Hastanesine kaldırılan yaralıların durumlarının iyi olduğu öğrenildi.

/ Siirt

10.05.2008


 

Terör şehitleri için internet sitesi açıldı

SAKARYALI bir grup genç, terörle mücadelede şehit düşenler ve gaziler hakkında bilgi veren internet sitesi hazırladı.

Şu anda 2 bin 850 şehit ve 50 gaziyle ilgili bilgi ve resimlerin bulunduğu ‘’www.terorsehitleri.com’’ adlı sitede, teröristler tarafından şehit edilen tüm görevlilere ilişkin bilgi ve görüntülere yer verilmesi planlanıyor. ‘’www.terorsehitleri.com’’ internet sitesinin hazırlayıcılarından Fazlı Fatih Melemez, yaptığı açıklamada, 8 ay süren bir çalışma sonunda internet sitesini hazırladıklarını sanal ortamda bilgi ve görüntülerine ulaşabildikleri şehitleri siteye kaydetmeye devam ettiklerini belirtti. Türkiye’de bu alanda, kapsayıcı bir internet sitesi bulunmadığını, bu eksikliği gidermeyi, şehit ve gazilerle ilgili dernekleri bir çatı altında toplamayı amaçladıklarını kaydeden site yetkilisi, şunları kaydetti: ’’Bu işler gönül işleridir. 4 arkadaşımla birlikte 8 ay boyunca çalıştık. Şu an 2 bin 850 şehidimizin ve 50 gazimizin bilgileri yer alıyor sitede. Şehitlerimizin hepsine sitede yer vereceğiz. Eylül- Ekim ayına kadar bütün bilgiler sitede yer alacak. Sanırım bu konuda başka böyle bir internet sitesi yok.’’

/ Sakarya

10.05.2008


 

‘Enflasyon bu yıl inmez’

Enflasyonun altındaki temel sebebin petrol fiyatındaki artış olduğunu belirten Bakan Unakıtan, “Gıda fiyatları artıyor. Bunun önüne geçemezsin. Dünyadaki bu olgulardan Türkiye de etkilenecek” dedi.

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, “Bizim Merkez Bankası belki faiz yükseltmeyi düşünüyor ama faizi ister yükselt ister düşür, petrolün fiyatı düşmüyor” dedi. İstanbul Ticaret Odasının “2006 Yılı Başarılı Vergi Mükellefleri ve İhracatçıları” ödül töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye ekonomisinde son yıllarda kaydedilen gelişmelere değinen Unakıtan, ekonomide bu duruma gelinmesinden dolayı sevinmek gerektiğini söyledi. Unakıtan “Bizde bazı Maliye bakanları var. Gazetelerin köşelerinde yazıyor. (Türkiye’de maliye, mali disiplin gevşedi) diye. Tarihinde görülmemiş bütçelerle gidiyoruz. Yok öyle, daha önce yok, bütçe açıklarını yüzde 11-12’lerden yüzde 1-1,5’lara indirdik ve aldığımız tedbirlerle de böyle devam edecek” diye konuştu. Türkiye’nin yapısal reformlara, büyümeye devam edeceğini ancak, büyümenin eski yüzde 9-7’ler seviyesinde olmayacağını belirten Unakıtan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Bu yıl büyüme ne olur? Yüzde 4,5 olur. Yüzde 4,5 büyüme ile (eyvah yavaşladı). Dünyaya bak hesabını ona göre yap. (Efendim enflasyonumuz eyvah inmeyecek). Evet arkadaş enflasyon inmeyecek. Bu yıl inmez ama gelecek yıl iner. Neden? Petrol 120 dolara çıkmış. Gel de indir bakayım göreyim. Bizim Merkez Bankası belki faiz yükseltmeyi düşünüyor ama faizi ister yükselt ister düşür, petrolün fiyatı düşmüyor. Ona etki etmiyor. Enflasyonun altındaki temel sebep bu. Gıda fiyatları artıyor. Bunun önüne geçemezsin. Bütün dünyada bu. Dünyadaki bu olgulardan Türkiye de etkilenecek.”

Ümit KIZILTEPE

10.05.2008


 

AKP’yi kapatmak absürttür

Avrupa Parlamentosu Başkanı Hans-Gert Pöttering, “AKP’nin, demokratik yollarla iktidara gelen bir parti olduğunu” belirterek, “Onu kapatmak absürttür” dedi.

Avrupa Forumu’nun yapıldığı sırada verilen arada Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan ile bir süre sohbet eden Pöttering, “AKP’nin demokratik yollarla iktidara gelen bir parti olduğunu” belirtti. Pöttering’in konuşması sırasında, Bakan Ali Babacan, arkasında duran bir Türk televizyonunun kamerasını göstererek, “Arkanızda kamera var” dedi. Pöttering de bu kameraya dönerek, “AKP, demokratik bir partidir. Onu kapatmak absürttür” diye konuştu.

/ Ljublijana

10.05.2008


 

Sason’da mayın patladı: 3 ölü

Batman’ın Sason ilçesinde köylüleri taşıyan minibüsün geçişi sırasında, terör örgütü PKK tarafından yola yerleştirilen mayının patlaması sonucu ilk belirlemelere göre 3 kişi öldü, 3 kişi de yaralandı.

Batman Valisi Recep Kızılcık, Sason’un Yuvalıçay köyünde yola önceden yerleştirilmiş mayının, yolcu minibüsünün geçtiği sırada patlatılması üzerine ölen ve yaralananlar olduğunu bildirdi. İlk bilgilere göre olayda 3 kişinin öldüğü, 3 kişinin de yaralandığını belirten Vali Kızılcık, hedef alınan minibüste köy korucularının da bulunduğunu da bildirdi. Bu arada Bingöl'ün Adaklı ilçesi kırsalında, güvenlik güçlerini operasyon bölgesine taşıyan askeri aracın geçişi sırasında, terör örgütü PKK tarafından yola döşenen mayın patladı. Olayda, araçta bulunan 1 astsubay ve 2 er yaralandı. Yaralıların, Elazığ Asker Hastanesi'ne kaldırıldığı öğrenildi.

/ Batman

10.05.2008


 

Polis Akademisi sınavla öğrenci alacak

Polis Akademisi Başkanlığı Güvenlik Bilimleri Fakültesi, 2008-2009 Eğitim-Öğretim Yılı için sınavla genel lise, teknik öğretim, kız teknik öğretim, ticaret ve turizm öğretimine bağlı okul mezunlarından 190’ı erkek, 10’u bayan olmak üzere toplam 200 öğrenci alacak.

Ankara Emniyet Müdürlüğü Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü’nden yapılan yazılı açıklamaya göre, adaylar, 21 Temmuz-1 Ağustos 2008 tarihleri arasında internet üzerinden “www.pa.edu.tr” ve “www. egm.gov.tr” adreslerinden ön başvurularını yapabilecekler. Ön başvurularını yapan adaylara asıl başvurularının alınması ve mülâkat sınavı için 5-9 Ağustos 2008 tarihleri arasından internet üzerinden randevu verilecek. Mülâkat sınavından başarılı olan adaylar, Fizikî Yeterlilik sınavından da başarılı olmaları halinde 15 Ağustos 2008 tarihinde yazılı sınava katılacaklar.

/ Ankara

10.05.2008


 

Elini yıka, sağlıklı kal

El yıkamak sanıldığı kadar basit bir işlem değil. Kurallarına uymazsanız, sadece sabunu köpürtmek hiçbir işe yaramıyor. Üstelik, iyi yıkanmayan eller hastalıklara zemin hazırlıyor.

Araştırmalar, Türkiye’deki hastane enfeksiyonlarının kişi başına yılda 1500 Dolar gibi bir maliyeti olduğunu gösteriyor. Bulaşıcı hastalıkların önemli kısmının el temasıyla geçtiğini kaydeden uzmanlar, özellikle kreş, okul, yuva gibi toplu halde bulunulan ortamlarda çocukların ellerini yıkamalarının onları bulaşıcı hastalıklardan koruyacağına dikkat çekiyor.

Çocukların tuvaletten sonra ve yemek yemeden önce ve sonra mutlaka ellerini yıkamaları gerektiğini belirten Bursa Dörtçelik Çocuk Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Uzman Dr. İsmail Özcan, evde ebeveynlerin okulda ise öğretmenlerin çocukları ellerini doğru yıkamaları konusunda eğitmeleri gerektiğini söyledi. Grip, nezle, bademcik iltihabı, zatürre, ishalli hastalıklar, tifo, hepatit B gibi bulaşıcı hastalıkların el temasıyla geçebileceğine işaret eden Dr. Özcan; “Çocuklara el yıkama alışkanlığı kazandırılması çocukları pek çok bulaşıcı hastalıktan koruyacaktır. Örneğin gribal enfeksiyonlar hava yoluyla olduğu gibi elle temasla da geçebilir. Kreş, okul veya yuvada hapşıran bir çocuğun eline bulaşan salgılar, o çocuğun arkadaşının yüzünü ellemesiyle veya aynı oyuncaklara temas etmesiyle başka çocuklara bulaştırılabilir. Diğer bulaşıcı hastalıklar için de ellerin temizliği son derece önemlidir. Vücut sıvıları, yaralar ve kirli yerlere temastan sonra el temizliğine dikkat edilmelidir. Temizlik, her şeyden önce hastalıklardan, mikroplardan korunabilmenin ön kuralı. Düzenli olarak elleri yıkamak pek çok virüsü kapmamızı önlüyor.” dedi. Çocuklara Peygamberimizin sünnetini öğretin Her konuda insanlığa örnek olan Peygamber Efendimizin el yıkama alışkanlığı konusunda da kusursuz bir örnek teşkil etmektedir. Bir hadisi şeriflerinde “Evinin hayrını isteyen, yemekten önce ve sonra elini yıkasın.” diyen Hz. Peygamber bu alışkanlığı bütün hayatına yaymış ve Müslümanlara da tavsiye etmiştir. Peygamber Efendimizin bu konuda başka bir hadisi de “Elinde yemek bulaşığı kaldığı halde yıkamadan uyuyan kimse, herhangi bir zarara uğrarsa kendisinden başka kimseyi suçlamasın” şeklindedir. Peygamberimiz bu sözleriyle el yıkamamanın hastalıklara davetiye çıkaracağına işaret etmiştir. Peygamberimiz uyanık olduğu müddetçe de sürekli abdest tazeleyerek el ve vücut temizliğine azamî dikkat etmiştir. Doğru el yıkama? Ellerinizi su ile ıslatın, sıvı sabunu avucunuzun içinde iyice dağıtın, her iki elinizde de parmak içlerini iyice ovuşturun, her iki elin parmak uçlarını da yıkayın, sağ el yardımıyla sol, sol el yardımıyla sağ el baş parmağınızı yıkayın. Ellerinizi kuruladıktan sonra, musluğu elinizi kuruladığınız kâğıt havlu yardımıyla kapatın.

10.05.2008


 

Deniz Feneri’nden Kütahya’da yeni mağaza

Deniz Feneri Derneği, Türkiye’deki 30’uncu Gezici Giyim Mağazası’nı, Kütahya’da düzenlenen törenle açtı.

Dernek Kütahya’da ayrıca İşitme Engelliler İlköğretim Okulu FM Sistem Grup Eğitim Sınıfı açılışını da gerçekleştirdi. Deniz Feneri Derneği ilk önce Zafertepe Mahallesi’nde bulunan, İşitme Engelliler İlköğretim Okulu FM Sistem Grup Eğitim Sınıfı açılışını yaptı. Açılışa, Kütahya Vali Yardımcısı Günay Özdemir, Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Engin Yılmaz, Derneğin Marmara Temsilcisi Osman Acun ve okul yöneticileri katıldı. Dernek yöneticileri, sınıfın açılışının ardından, Mithatpaşa Caddesi’ndeki Gezici Giyim Mağazası’nın açılışını da gerçekleştirdi. Mağazanın açılış töreninde konuşan Kütahya Valisi Şükrü Kocatepe, sosyal yardımlaşmanın özünün, bu anlayışın toplum tarafından benimsenerek yaygın hâle getirilmesi olduğunu söyledi. Sosyal yardım olgusunun, varlıklı olanın yokluk içinde yaşayanlara kendi imkanlarından aktararak diğer insanlardan farksız şekilde yaşamlarını sürdürebilmelerinin sağlanmasını öngördüğünü anlatan Vali Kocatepe, “Deniz Feneri Derneği’nin yurt dışında da 40’ın üzerindeki ülkede yoksul insanlara yardımlarını ulaştırması, Türk insanının yardımseverlik duygularının yüceliğini ortaya koymak bakımından önemlidir” dedi.

Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Engin Yılmaz da, bugüne kadar Türkiye’de 501 bin aileye yardım yaptıklarını ve yardım edenle yardım alan arasında köprü vazifesi gördüklerini bildirdi. Konuşmaların ardından Vali Kocatepe, Belediye Başkanı Mustafa İça ve Dernek Genel Başkanı Engin Yılmaz tarafından mağazanın açılışı yapıldı.

Ümit Kızıltepe - Arif Somer / Kütahya

10.05.2008


 

Almanya’da 2300 cami var

Türkiye Araştırmalar Merkezi’nden (TAM) yayınlanan bir raporda şu anda Almanya genelinde faaliyet gösteren 2300 cami olduğu belirtildi.

TAM Vakfı tarafından hazırlanan rapora göre Almanya’da kalıcılığın belirginleşmeye başlaması ile 90’lı yıllarda Türkler arasında konut edinme eğilimi ciddî bir ivme kazandı. Almanya´nın Essen şehrinde faaliyet gösteren Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı tarafından derlenen sayılar 1996 yılında 54 bin dolayında olan Türklere ait konut sayısı 2007 yılında yaklaşık 4 kat artarak 210 bine ulaştığını gösteriyor. TAM Vakfı Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, “Almanya’da faal 2300 camiden yalnızca en büyük dinsel çatı kuruluşu olan Diyanet İşleri Türk İslâm Birliği´ne (DİTİB) bağlı 850 dolayında derneğin 700´ü kendilerine ait vakıf mülklerinde faaliyet gösteriyorlar“ dedi.

10.05.2008


 

Sigaranın içinde 4 bin kimyevî madde var

BİR sigaranın içerisinde 4 bin çeşit kimyevî maddenin bulunduğu bildirildi. Sigaranın içindeki arsenik ve siyanür gibi zehirli maddelerin de insan vücudunda kanser çeşitleri başta olmak üzere birçok hastalığın sebebi ve tetikleyicisi olduğu ifade edildi.

Isparta’nın Senirkent ilçesinde Kaymakamlık ve Dr. Tahsin Tola Sağlık Meslek Lisesi tarafından düzenlenen konferansta konuşan Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Tıp Fakültesi’nden göğüs hastalıkları uzmanı ve Sigarayı Bıraktırma Merkezi görevlilerinden Dr. Önder Öztürk, Türkiye’de sigara içenlerin sayısını yüzde 80 arttığını, ABD’de ise yüzde 30 azalma olduğunu söyledi. Dr. Öztürk, bir sigaranın içerisinde 4 bin çeşit kimyevî maddenin bulunduğunu, ayrıca arsenik ve siyanür gibi zehirli maddelerin vücutta kanser başta olmak üzere birçok hastaları da tetiklediğini kaydetti.

/ Isparta

10.05.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler