Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Mayıs 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Olmert, Kur’ân-ı Kerim’i tasdik ediyor



Olmert, Kur’ân-ı Kerim’i tasdik ediyor. Nasıl oluyor diye sormayın. Basbayağı oluyor. Fazilet o ki, düşman dahi teslim ede denilir. Dolayısıyla beşer tav’an veya kerhen nasıl Allah’a muti ise aynı oranda Kur’ân-ı Kerim’i de ihtiyarî veya gayri ihtiyari yani ister istemez bir surette tasdik ediyor. Bu tasdik elbette ki iz’an düzeyinde veya boyutunda değil. Buna ızdirarî boyut dersek daha doğru olur. Daha doğrusu Kur’ân-ı Kerim’e inanmıyor, ama tasdik ediyor. Daha önce de İsrail’in Demir Lady’si olarak tarihe geçen ve İndra Gandi veya Margaret Thatcher gibilerle anılan Goldemeir’e bir defasında “İslâm kaynakları (hadisler) Müslümanlarla Yahudiler arasında bir savaş olmadıkça kıyamet kopmayacağını ve o savaşta da Müslümanların galip geleceğini haber veriyor. Ne dersiniz?” sualine karşı şunları söylemiştir: “Bugün o nesilden ortada eser yok. Ne biz o Yahudi nesliyiz, ne de Müslümanlar o Müslüman nesli veya kuşağıdır...”

Peki, Olmert hangi ifadesiyle Kur’ân-ı Kerim’i tasdik etmiş oluyor? Jerusalem Post gazetesinin ‘We don’t have jihadist or shahidim, we sanctify life’ ifadesi tam tamına onlar hakkındaki Kur’ân hükmüne ve tasvirine mutabık düşüyor. Açıkça Olmert’in sözleri Kur’ân-ı Kerim’i tasdik etmekten başka bir şey değil. Bakara Sûresinin 96’ıncı âyetinde Cenâb-ı Hak onların dünya hayatını üstün tutmaları ve tutku halinde ona bağlı olmalarıyla alâkalı şunları kaydediyor: “Andolsun, sen onların, yaşamaya bütün insanlardan; hatta Allah’a şirk koşanlardan bile düşkün olduklarını görürsün. Onların her biri bin yıl yaşamak ister. Halbuki uzun yaşamak onları azaptan kurtaracak değildir. Allah onların bütün işlerini bilir...” Burada ‘Letecidenne ahresennasi ale’l hayat’ ifadesi ‘We sanctify life (Jerusalem Post, May 7, 2008)’ ifadesine tam tamına tetabuk eder. Kur’ân’dan daha doğru, sağlam söz söyleyen kim vardır?

***

Hamdolsun Müslüman, gözünde dünyayı büyütüp de onun esiri olmaz. Yine Kur’ân-ı Kerim’in dediği gibi gözünde gerçek hayat ve yurt, ahirettir. Ve inned dare’l ahirete lehiye’l hayavan lev kanu ya’lemun...” ‘Bilseler gerçek hayat, ahiret hayatıdır’ sözü de sanki Olmert gibiler için söylenmiş bir sözdür (Ankebut: 29). Ahiret hayatına bigânelikleri dolayısıyla Cenâb-ı Hakk Kur’ân-ı Kerim de onları defaatla yermiş ve cenneti sadece kendilerine tahsis etmeleri üzerine de ‘Öyleyse ölümü ve doğrudan cennete gitmeyi niye tercih etmiyorsunuz?’ diyerekten hem mantık sorusu sormuş, hem de onların tutarsızlıklarını gözler önüne sermiştir. Aslında, Kur’ân-ı Kerim onlar için her daim en doğrusunu söyler. Onların cibilliyetlerini veya karakterlerini ortaya koyan âyetlerden birisi de şudur: “Ey iman edenler, sizden başkasını kendinize sırdaş edinmeyin. Onlar sizi bozmak için ellerinden geleni esirgemezler. Sizi zor duruma sokmak isterler. Nefret ağızlarından taşmaya başlamıştır. Kalplerinin gizlediği ise daha büyüktür. Eğer akıl ederseniz size âyetleri açıklamış bulunuyoruz (Al-i İmran: 118)...”

Buradaki, ‘Nefret ve düşmanlık ağızlarından taşmaya başlamıştır ve kalplerinde gizledikleri daha büyüktür’ ifadesi de aynen aynı karakteri ele vermektedir. Sözgelimi, geçtiğimiz dönemde İsrail Savunma Bakan Yardımcısı Matan Vilna’i roket atmaya devam etmeleri halinde Filistinlileri orantısız bir şekilde büyük bir soykırım beklediğini söylemişti. Daha doğrusu açıktan onları soykırımla tehdit etmişti. Daha sonra zırvasını tevil için çok çabaladılar. Burada kullanmış olduğu kelime ‘shoah’ yani holokost. Kendilerinin Nazilerin elinde uğradıklarını iddia ettikleri eşsiz soykırım. ‘Shoah’ yani soykırım kelimesine kullanan bu gibi Yahudiler, Yahudi okul kitaplarına Filistin’in işgaliyle alâkalı olarak ‘Nakba’ yani felâket kelimesinin sokulmasına ise karşı çıkıyorlardı. Felâketi reddeden Matan Vilna’i gibiler öte yandan Filistinlileri kendi tarzlarında holokost yani soykırımla tehdit ediyorlar. Aslında bu ifade bir şuuraltı boşalımı. Şuuraltını ele verdiler. Bu sözler bir cürm-ü meşhut yani suçüstü halidir. Tepkiler gelmeye başlayınca da kıvırdılar, Filistinlilerin ve ardından da onlara uyan başkalarının şamata yapmaya başladıklarını söylediler. Maksadı öyle değilmiş. 2 Mart 2008 tarihli Jerusalem Post gazetesinde Etgar Lefkovits, ‘Shoah’ remark sparks uproar’ yani ‘holokost’ açıklamasının şamataya yol açtığını yazmıştır.

***

Eğer bu söz bir atıf olsaydı başkalarının Yahudiler hakkındaki peşin fikrine ve kötü niyetine hamlederdik. Antisemitik bir yaklaşımın tezahürleri veya hezeyanı der geçerdik. Ama bunu sorumlu mevkide ve ne söylediğini bilen veya bilmesi gereken birisinin söylediğini nazarı dikkate alırsak bu söz Kur’ân-ı Kerim’in dediği gibi dillerini ele vermiştir. Allah bilir kalplerindeki ne büyüktür. Ondan dolayı Tehran Times gazetesinde Hassan Hanizadeh gibiler ‘New holocaust in Gaza’ başlıklı makaleler yazmaya başlamışlardır. El Hayat gazetesinde de Mahmud Mübarek gibiler ‘ Faşiyyun el cudud’ yani yeni faşistler ifadesini kullanmıştır (3/3/2008). Haksızlar mı? Gazze’de İsrail soykırımı gibi ifadeler basında yer almaya başlamıştır. Burada bir kasıt varsa Siyonistler öncelikli olarak bunu kendilerinde arasınlar. Başkalarına çuvaldız batırmadan önce kendilerine iğne batırsınlar. İsrail ya kendisiyle yüzleşecek ya da başkalarıyla. İkisi de sonuçta hakikatıyla yüzleşmesi olacaktır.

12.05.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (11.05.2008) - Gazze’den Beyrut’a: Nasrallah’ların savaşı!

  (10.05.2008) - II. Abdülhamid’e iade-i itibar

  (09.05.2008) - Hollanda’da bir CHP gönüllüsü

  (08.05.2008) - Stratejistlerin kapışması

  (07.05.2008) - 120-111=9

  (06.05.2008) - Örtülü savaş ve Ahvaz Cumhuriyeti

  (05.05.2008) - ‘Bizim çocuk Londra’yı ele geçirdi’

  (04.05.2008) - Vefa’nın cefası

  (28.04.2008) - Davudoğlu ve Temimi

  (27.04.2008) - Syria are ‘Iraq déjà vu’

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT