"Gerçekten" haber verir 05 Temmuz 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

Mustafa GÖKMEN

DÜNYAYI PEİNDEN SÜRÜKLEYEN TAT : ŞEKER -5-

Artık Çernobil kazalarına ihtiyaç yok

Mısır şekerine karşı sizi bu kadar tepki vermeye iten sebep nedir? Aslında Türkiye için bir

alternatif değil mi mısır şekeri?

Gelişmiş ülkelerin birçoğunda, özellikle de içeceklerde tabiî şeker olan pancar şekeri yerine karbon bağlarına müdahale edilerek karbon bağ yapısı değiştirilerek (mısırdan elde edilen İzoglikoz-früktoz şurubu vb.) tatlandırılan gıda ve içecekleri tüketen ülkelerde aşırı şişmanlık (obezite) felâket düzeyine gelmiştir. Bu gibi ülkelerde sağlık sektörüne ayrılan mâlî kaynağın hatırı sayılır bölümü aşırı şişmanlıkla mücadeleye ayrılmaktadır.

Pancarı, kamışı, üzümü kaynattığınızda pekmez olur. Bunlardan elde edilen sakaroz ve glikoz tabiî şekerdir. Çünkü bu ürünlerden şeker elde edilirken yaratıldığı karbon bağ yapısına hiçbir müdahalede bulunulmuyor. Tabiî şekerdir. Allah insanı da, toprağı da, bitkiyi de yaratırken birbirleriyle mütenasip minerallerle yaratmıştır. Burada şunu söylemek istiyorum. Toprak Allah’ın yaratığı gibidir. İnsan da Allah’ın yaratığı gibidir. Siz, ürünün tabiî yapısını değiştirirseniz; karaciğerimizin tanıdığı ürün dışında bir ürünle karaciğeri karşılaştırırsınız. İnsanın karaciğeri Allah’ın yarattığı ürünleri tanımaya kodlandığından hazmetme esnasında tabiî ürünleri parçalayacak salgıları gönderecektir. Tabiî olmayan ürünleri tanımayacağından karaciğer onları parçalayacak salgıları üretemediğinden hazmedemez, yakamaz ve dolayısı ile yağ olarak depolar, sonuçta sağlıksız nesiller oluşur.

O zaman burada şu soru akla geliyor. Genleriyle oynanmış ürünler var. Bunlar da aynı ölçüde zararlı insan sağlığı için sizin söylediklerinize bakılırsa?

Genleriyle oynanmış müdahaleli ürünler ve tabiî olarak şeker olmayan ama müdahalelerle şeker haline getirilmiş ürünleri karaciğer parçalayamaz. Mısırdan elde edilen şekeri karaciğer parçalayamaz. O anda kullandı kullandı. Kullanmadığını yağ deposuna göndermek zorundadır. Çünkü tanımıyor, parçalayamıyor, yakamıyor. O yüzden de mısır şekeri kullanılan ürünleri tüketen çocuklar genellikle obezdir. Allah’ın ürettiği ürünü değiştirerek şeker haline getirirseniz onu kullananların tamamı obez olur. Mısır şurubundan elde edilen sun'î şekerlerle ne yiyorsanız obez olmaya yakınsınız denebilir.

“Mısır şurubu” maliyetleri düşürdüğü için mi sanayiciler ve gıda imalathaneleri tarafından tercih ediliyor?

Maliyeti çok düşürüyor gözüküyor değil mi? İyide bu kadar baklavacıya şurup dağıtan adam halen kota istiyor. Pekâla “Türkiye’de glikoz kota altında” diye neden bağırıyorlar? “Avrupa’da serbest” diyorlar. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu glikoz dünyanın en abartılı rakamla 160 bin tonu geçemez. Çünkü, Türkiye’de kullanılacak olan glikoz orantısıyla elde edilen çiklet, lokum, sakız ve diğer ürünlerin hesabını yaparsanız 80 bin tonu geçmez. Türkiye’de çiklet üretim yüzdesi kişi başına yüzde kaç? Lokum üretimi ne kadar? Kolalı içecekler ne kadar ürün kullanıyor? İhracat ne kadar? Toplayalım. İçindeki glikoz oranıyla çarpalım çıkacak rakam Türkiye’de nişasta bazlı şekerlere tahsis edilen kotanın birkaç misli olacaktır.

Peki “Türkiye’de glikoz açığı var” diye neden çığlık atılıyor? Madem ihtiyaç var. Nişastadan tatlandırıcı üretenler neden glikoz üretmiyor da, früktoz şurubu üretiyorlar? dersek; verecek ahlâkî ve hukukî bir cevap bulamazlar. Niye glikoz üretmiyorsunuz. Sizin fabrikanız glikoz da üretir, niye üretmiyorsun kardeşim? Hedefleri pancar şekeri... Pancar şekerini vurmak için pancar şekerinin kullanıldığı ürünlerde kullanılan früktoz şurubunu üretirler de ondan.

Glikoz ve früktoz fiyatı ile maliyeti hemen hemen aynı ama ihtiyacı karşılanamadığı iddia edilen glikoz yerine früktoz neden üretiyorlar? Aptal olmadıklarına göre, hedef pancar şekeri, şeker pancarının önünü kesmek istiyorlar.

Tam da burada “Kimyasal tatlandırıcılara” değinmek istiyorum. O zaman gerçekler daha da anlaşılır olacaktır. Kimyasal tatlandırıcılar meyve suyu sanayiini ele geçirdiler. Herkes kimyasal tatlandırıcılarla tatlandırılmış meyve suyu içiyor. Şişmanlık korkusu olan insanlarımız şekersiz şeker denen gazoz reklâmının kurbanı. Herkes kanser oluyor gibi! Kimyasal tatlandırıcıların kanser yapma riski hep tartışılıyor, bu yüzden bazı ülkelerde bazı kimyasal tatlandırıcılara yasak getirildi. Ucuz olmasından dolayı bu ürünler sıkça tüketiliyor. Bu meyve sularını içen çocukların hepsi genç yaşta kanser olma riski ile karşı karşıya. Artık Çernobil kazalarına ihtiyaç yok. Meyve suyu fabrikalarının çoğu kimyasal tatlandırıcı kullanıyor.

Türkiye’de kayıtlı şeker tüketiminin en büyük sebeplerinden birisi kimyasal tatlandırıcılar olduğu halde, nişasta bazlı tatlandırıcı üretenler buna hiç değinmiyorlar. Niye biliyor muyuz? Acaba bu yabancı sermaye ve yatırımcı yaftası ile dolaşanlar, kimyasal tatlandırıcı üretip Türkiye pazarına mı girmişler yoksa?

Burada tarım sektörünün bir başka sıkıntısı daha var. Gübredeki yüksek vergi tarım ürünlerinde pahalılığa sebep olmuyor mu bir bakıma?

Siz gübreyi yüzde 18 KDV’de tutuyorsunuz. Gayet güzel. Peki Türk parasını niye yüzde 30 değerli tutuyorsunuz. Türk parası olması gerekenden yüzde 30 değerli olunca senin tarımdaki her ürünün yurt dışına yüzde 30 pahalı geliyor. İthalat ucuz, ihracat pahalı hale getiriliyor. Kimin vasıtasıyla? Yanlış ekonomik politikalarla Türk lirasının değerini olduğundan yukarı tutarak, Türk ürünlerini yüzde 30 pahalı, yabancı ürünleri yüzde 30 ucuza getirildi. Son 5 yıldır böyleyiz. Bugün hiç kimse döviz değerinde satılıyor, Türk lirası da gerçek değerindedir diyemez. İthalatın ihracatı karşılama oranında yüzde 35’lere yakın açık veriyorsun. Türk lirası nasıl değerli oluyor? Senin ihracatın ithalatından az. Ama senin Türk liran değerli oluyor. Nasıl olacak bu iş? Dünyanın en büyük yalanı! Türk malını satarlar diye korkuyorlar her halde! Türk ürünleri dışarı satılır, ithalat ile ihracat arasındaki makas kapanır diye birileri korkuyor galiba! Bu da yetmiyormuş, gibi bu ürünleri daha da pahalı hale getirmek için gübrede KDV’yi yüzde 18’den aşağı çekmeye yanaşmıyorlar.

Şeker pancarında gübrenin girdi maliyeti nedir? Pahalı gübre şeker pancarı üreticisini nasıl etkiliyor?

Şeker pancarında hammaddenin maliyeti açısından gübrenin payı yüzde 30. Sen yüzde 18 KDV’nin maliyete yansıması sebebiyle ürünlerimizin maliyetini artırıyorsun. Bir ürünün Türkiye’deki satış fiyatı ile Avrupa’daki satış fiyatını karşılaştırırken dolarla karşılaştırıyorsun. Dolar ucuz, Türk lirası pahalı gözüktüğü için benim ürünüm hem hammaddenin pahalılığı, hem de bu döviz ucuzluğu baskısından yüzde 40 daha pahalı gözüküyor. Sonra da “çiftçi bizi kazıklıyor, dünyanın en pahalı şekerini tüketiyoruz” diye bağırıyorsun. Bu hesabı bilinçli olarak yapan her kim ise ona diyorum. Dövizi yüzde 30 baskıya alarak, benim ürünlerimi dışarıya karşı yüzde 30 pahalıya getiriyorsun. Üstelik benim kullandığım hammaddenin KDV’sini yüzde 18 tutarak hammaddemi de yüzde 10 bir daha pahalandırıyorsun. Yüzde 40 sırf bu oyunla benim ürünüm pahalılaşıyor. Sonra bana dönüyorsun diyorsun ki, “ben sırtımda mı taşıyacağım seni!” Benim ürünlerimi yüzde 40 daha pahalı hale getiren otoriteler, benim ürünüm pahalı diye gümrük oranlarını sıfıra çekerek yabancı ürünü Türkiye’ye dâvet ediyor. Türkiye işgal edilse malları bu kadar ucuza alınamaz.

Çok iddialı bir söz söylediniz. Bu durumda bir ekonomik işgalden bahsetmemiz mümkün mü?

Nasıl olacak bu iş diyeceksiniz. Çok basit. İşgal etmek için benimle savaşacak. Tankı gelecek, uçağı gelecek, askeri gelecek. Tankını imha edeceğim. Uçağını düşüreceğim, askerini öldüreceğim. Ne kadar pahalıya mal olacak (Askerî güç kullanarak işgali düşünenler için) değil mi? Ne gereği var işgal etmeye. Bankanı ele geçirecek. Sigorta kuruluşların ele geçirecek. Borsanı ele geçirecek. Sebebi yokken, ihracatın ithalatını karşılayamıyorken ve açık sürekli artıyorken Türk lirası nasıl oluyorsa değerli hale gelebiliyor (!) Senin kanınla suladığın topraklarda elde ettiğin ürünler dünyanın en pahalı ürünleri haline getirilerek ihracı imkânsız hale getiriliyor. İhracat pahalı, ithalat ucuz ama ne gam, YTL değerli (!) İşgal edilmemize gerek mi var? Askerî işgal daha pahalı ekonomik işgal ile senin işini bitirmeye çalışıyorlar. Ben burada siyaset yapmıyorum. Hükümetin aleyhinde de konuşmuyorum. (...)

Ve bu arada olmayan bir meseleyi mesele haline getirerek, Türkiye yanlış gündemlerle oyalanıyor. Türkiye’nin şu anda zemini ithalata kayıyor. Kazancımız borcumuzu ödeyemez hale gelince, kazancımızla gıdamızı alacak halden çıkınca şartsız teslim edileceğiz galiba? Şimdi toprağını işletmeyen, işletilmeyen toprağa niye sahip çıksın? Mantığını kurcalıyorlar. Bu şekilde milleti topraktan soğutan bir zihniyet, ”Ben işletemediğim toprağa neden sahip çıkacağım kardeşim kâr etmiyorsam” zihniyeti Türk insanının hücrelerine işleniyor. Bunun yansıması böyle olur. Tabiî bunu düşünüyorlar. Bakın böyle düşünülüyor demiyorum ama bu yanlışlar bu toplumu bu noktaya taşır diye endişeleniyorum. Gübrenin KDV’sini değil, traktörün KDV’sini düşürüyorsa! Ayrıca, düşürülen KDV fiyatta düşmeye yansımamışsa, traktör de ucuzlamamışsa, fabrika sahibi mi, çiftçi mi desteklenmiş olunur? Bu Bürokrat kimden akıl alıyor.

Küresel ısınma ve kuraklık ile bağlantılı olarak pancarın çok su tüketen bir ürün olduğu söyleniyor. Su sıkıntısı nasıl aşılacak?

Bakın size çok önemli bir şey hatırlatacağım. Bir televizyon kanalı su ile ilgili bir program yayınladı. Pancarı hayatı boyunca eline almamış dağdaki çobana şeker pancarı ile ilgili soru sordular. Adamcağız ne dedi biliyor musunuz? “Valla kuraklık var. Pancar çok su tüketiyor” dedi. Adam pancarı bilmiyor. Konya gibi en çok pancar ekilen bir yerde bile sulu alanların yüzde 15’ini pancar kullanıyor. Türkiye’de sulu alanların yüzde 1’ini şeker pancarı kullanıyor. Yüzde 99’u hangi bitki tarafından kullanılıyor gitsinler DSİ ve ilgili Fakültelerin bilim adamlarına sorsunlar.

Niye sulayamayacakmışım da kendi suyumla kendi ürünümü, o ayrı bir iş. Su akıp gidiyor. Önüne neden bent koyup suyu tutmuyorsun? Devlet olarak sen niye varsın? Neye bakarsın. Sen devletsin, hükümetsin. Sen askersin, polissin. Vergimle maaş alıyorsun. Benim gümrüklerimi korumak zorundasın. Barajlarımı yapmak zorundasın. Beceremiyorsan yaptırmak zorundasın. Benim sularım akarken onun önüne set çekme işi senin. Benden vergi alıyorsan onu yapmak zorundasın. Bunları söylerken de bizim hiçbir tedbir almadığımız anlaşılmasın. Bu konular Türkiye’de konuşulmuyorken, Konya Cihanbeyli ilçesinde dünyanın en modern damlama sulama fabrikası Yönetim Kurulu Başkanımız Recep Konuk’un bölgesi olan Konya Pancar Kooperatifi ve Şeker Fabrikası tarafından öz kaynakları ile yapıldı. Üç yıldır boru ve ek malzemeleri üretiyor. Geçtiğimiz yıl üretim kapasitesini iki katına çıkarttı. Yurt dışına boru ihraç ederek millî ekonomiye döviz kazandırıyor.

Küresel ısınma konusunda yazılan çizilenler sizi ilgilendirmiyor mu yani? Devletin gerekli tedbirleri alması durumunda susuzluğun yaşanmayacağını söylüyorsunuz...

Su su diye bağıranlar. Küresel ısınma diyenler. Biyoetanol yatırımının en önemli hammaddesi olan şeker pancarını suçlayarak nereye varacaklar? Onu sorguluyorum. Türkiye’de şeker pancarından elde edilen biyoetanol maliyetinin altına düşecek başka bir ürün yok. Şeker kotası dışında 2-3 milyon ton daha pancar şekeri potansiyelimiz atıl duruyor. Enerji için dışarıya döviz ödüyor, bütçemiz sürekli artan oranda açık vermeye devam ediyor. Bizim aklı evvel sırçalı köşk müdavimleri bindikleri dalı kesme yarışmaları ile Türk tarımını yok etmeye devam ediyorlar. Enerji diyorsan, şeker pancarın bu işlerin şahıdır. Şeker diyorsan, kralıdır. Yem diyorsan, hem şah hem de kraldır. Her milletin sahip olduğu toprak parçasının önder ürünleri vardır. Bizde de önder ürün şeker pancarıdır. Türkiye’de, şeker pancarını yıktığınız zaman tarımın temel taşını da kırmışsınız demektir diyorum.

SON

Mustafa GÖKMEN

05.07.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (04.07.2008) - DÜNYAYI PEŞİNDEN SÜRÜKLEYEN TAT: ŞEKER -4-

  (03.07.2008) - DÜNYAYI PEŞİNDEN SÜRÜKLEYEN TAT: ŞEKER -3-

  (02.07.2008) - DÜNYAYI PEŞİNDEN SÜRÜKLEYEN TAT: ŞEKER -2-

  (01.07.2008) - DÜNYAYI PEŞİNDEN SÜRÜKLEYEN TAT: ŞEKER -1-

  (22.06.2008) - Gizemli Ülke HİNDİSTAN -4-

  (21.06.2008) - Gizemli Ülke HİNDİSTAN -3-

  (20.06.2008) - Gizemli ÜLKE HİNDİSTAN -2-

  (19.06.2008) - Gizemli Ülke HİNDİSTAN -1-

  (14.06.2008) - ALMANYA'DA RİSALE-İ NUR GÜNLERİ -3-

  (13.06.2008) - ALMANYA'DA RİSALE-İ NUR GÜNLERİ -2-

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Gezi Eki Pdf
© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır