"Gerçekten" haber verir 28 Temmuz 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Hakan YALMAN

Ticaret ve doğruluk



Geçenlerde ticaret hayatı içindeki iki dostumun serzenişi bir an dehşet verici sonuçları hatırıma getirdi. Sıkıntı yaşadıkları konu ticaret hayatında yer alan iman ehli arasında güven duygusunun kaybolması idi. Yerine getirilmeyen sözler, ödenmeyen borçlar, hileli mallar ve ticaret hayatında emniyetin ortadan kalktığı pek çok hal.

Bu; camilerin her geçen gün arttığı, insanların dalga dalga İslâm dairesine girmeye başladığı şu nurlu günlerde tablonun tüyler ürperten arka planının dile getirilmesi idi. Bu tablo karşısında Âlemlere Rahmet Olan Zat’ın (a.s.m.) ‘Bizi aldatan bizden değildir’ nidası sanki bütün İslâm âlemini kuşatırcasına işitilmesi ve titrenmesi gereken noktaya gelmişti. Sebepçi bakışla paranın ve maddî imkânın her şeyi çözebileceğini zımnen kabul etmiş nazarlar bu nebevî tekdiri işitmenin manevî azabını hangi maddî imkân ile çözebilirler?

Oysa içinde yaşadığımız felâket ve helâket asrında en çok lâzım olan sıdktır, doğruluktur, yalan söylememektir. Bu asırda ila-yı kelimetullah silâhla ve maddî imkânlarla değil, İslâmın hayata yansıyan şekli olan güzel ahlâkı ve en başında doğruluğu yaşamakla olacaktır. Bu milyar dolarların ve nükleer silâhların yapamayacağı güçte ve derinlikte bir hizmettir. Bu günün mü’minleri ‘Yahudi ile ticaret yap, ama Müslüman ile yapma’ hükmünü ortaya koyduran sosyal tablonun hesabını ruz-u mahşerde nasıl verebileceklerdir?

Üç kuruş daha fazla kazanayım diye Rabbi’nin huzurunda Hazret-i Peygamber’i (a.s.m.) üzmüş hale getirmekten dolayı utanmayacaklar mı? Bu tablo hangi milyar dolarlar ile telâfi edilecek? Üstelik bu dostların, Risâle-i Nur okuyanların yani sefine-i Rabbaniye’de hademeliğe namzet olanların da bu durumda olduğundan bahsetmesi tablonun dehşetini içimizdeki ve arka plandaki yangının boyutlarını gözler önüne seriyor. Bu saçları ağartacak bir tablo. Bu durum için ‘acil eylem planları’ yapılması ve titreyip kendimize gelmek zamanıdır. Yangının içinde olanlarımız pek yakınımızda ve hakikî bir felâket ve helâket tablosunun ortasındayız. Bu manevî boyutta şiddeti ölçülemeyecek derecede büyük bir deprem.

Hayata geçirmekte en çok zorlandığımız ihlâs prensibi, amellerimizde rıza-yı İlâhî olmasıdır. ‘Eğer o razı olsa bütün halk reddetse ehemmiyeti yok’ diyebilmekte çok zorlanıyoruz. Yardımı Allah’tan beklerken çoğunlukla razı etmeye çalıştıklarımız hep başkaları oluyor. Başkalarını razı ederek hele de Rabb-ı Kerim’in emirleri aksine telkinde bulunanları razı etmek ondan sonra da dönüp Âlemlerin Rabbi’nden yardım talep etmek tavrı içinde bir samimiyet yok. Son yıllarda Müslüman ülke idarelerinde bu çok ciddî bir problem olarak ortaya çıkıyor. Bir taraftan Müslüman kimliği ile ortaya çıkan idareci ve tüccarlar, diğer taraftan piyasa ya da siyaset şartlarını yerine getirmek adı altında batılı bir pragmatizm anlayışı ile kimle işi varsa onu razı etmeye çalışıyor. Korku ya da elindekileri kaybetmek endişesi ile hep faydacı ve menfaatini her şeyin üstünde tutan yaklaşım sergiliyor. Bu şartlar içinde bazen Rabbi’nin emirlerini unuttuğu ve aklına dahi getirmediği oluyor. Garip bir şekilde Müslüman coğrafyanın nerdeyse tamamında bu hal hakim farklı yerlerden medet uman bir arayış var. Bu tablo içinde merhamet bekledikleri nazarlardan, medet umdukları güçlerden ve kaynaklardan yedikleri tokatlarla perişan bir tablo izlenmektedir. Samimî bir rıza-yı İlâhiye arayışı olmadıkça da bu sefillik devam edecek gibidir. Kimin rızasının peşinden koşuyorsanız ondan medet ummalısınız. Ancak bilmelisiniz ki âlemlerin ve kalplerin Rabbi ancak Allah’tır.

Batı, kendi hayat standartlarını bütün dünyaya yaymaya ve kendi değer dayatarak tek tip global bir kültür oluşturmaya yönelmektedir. Oluşturulan eğlence ortamları, şehevî arzuları galeyana getiren her türlü aracın kullanılması, düşünceden uzaklaştıran bütün oyalayıcı araçların kullanılması beşerde var olan güçlü bir benlik, acz ve fakrını hatırlatacak hastalık, sıkıntılar ve ölümleri kendinden uzak bilmesi, takva ve ‘emrolunduğu gibi dosdoğru ol’ma haline ciddî darbeler vurmaktadır. Benliğin tanımı ve varlığın tanımı karşılıklı iki ayna gibidir. Birbirine ışık tutar, birbirini yansıtır ve ruhta anlam boyutunu genişletirler. Varlığı anlamlandırmak için öncelikle bir sağlam duruş ve pozisyonu iyi belirlemiş olmak şarttır. Bu benlik tanımının ilk ve belki de en önemli basamağıdır. Kimlik oluşturmak ve bu kimliği sağlam esaslar üzerine oturtmak her alanda dalgalanmaların ve fırtınaların sahnesi olan dünyada fert için bir tutamak, ayakta tutacak bir dayanak olacaktır.

Bediüzzaman’ın “beşerin nefs-i emmaresi” olarak adlandırdığı, ben merkezli şekillenmiş modern hayat, cazibeli ancak geçici ve günü birlik bütünü kuşatmayan sadece algıların alanına sınırlı, dar bakışlı çözümler sunabilir. Bunlar birer çözüm olmaktan çok, göz boyama ve aldatmacadır. Duygular köreltilerek, belirli noktalardaki hassasiyetler kırılarak bu noktaya ulaşılır. Bu aldatmaca karşısında özellikle inanan insanlar ve hizmet ehli risk altındadır. Dâvâmıza gönül vermiş olanlar aynen Üstad gibi karşılarında büyük bir yangın var içinde arkadaşları kalmışcasına imanlarını ve dostlarını kurtarma gayreti içinde olmalı ve bu koşturmaca esnasında ayaklarına dolaşanlara ehemmiyet vermemelidirler. Şu zamanda birbirimize en büyük telkinimiz en başta davranışlarımız ile doğruluk olmalıdır. Unutmayalım ki Rehberimiz olan Zat’ın (a..s.m.) saçlarını ağartan bu noktadaki imtihanımızdır.

Son zamanların en büyük ihtiyacı ihlâs, samimiyet ve emrolunduğu gibi dosdoğru yaşayabilmektir. Hayat doğru algılanmalı, eşya doğru tanımlanmalı bütün tavırlar bu zeminde gelişmelidir. Ferdî hayatta ve sosyal hayatta bu gerçekten çok önemlidir. Siyasî kararların, şahsî kararların zemininde bu temel yaklaşım olmadıkça varlığın ezici ve benlik ile şekillenmiş çarkları arasında ezilmeyi hiçbir bedeni, maddî ya da siyasî güç engelleyemez. Şimdiye kadar da engelleyememiştir. Milyarlarca yıllık insanlık ömrü bu dersi açıkça vermesine rağmen bu konu hâlâ insan ve kul olma imtihanının en merkezi noktasında yer almaktadır.

28.07.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (21.07.2008) - ‘Ümitvar olunuz’

  (14.07.2008) - Korkularımızın kaynağı güvensizlik ve yalnızlıktır

  (07.07.2008) - Küresel bir dünyada saadet asrı

  (30.06.2008) - Tevhid asrı

  (23.06.2008) - Gençlik ve dünyada nur dâvâsı

  (16.06.2008) - Üçlü test vahşeti

  (09.06.2008) - Vicdanı hür nesiller ve hukuk

  (02.06.2008) - Temel güven duygusu

  (26.05.2008) - Sağlam kişiliğin imanî temeli

  (19.05.2008) - Olayların aslı ve özü

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır