"Gerçekten" haber verir 02 Şubat 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Şükrü BULUT

Hedefe reklâmla varmak



Reklâmın ne kadarının “insanî” olduğunu sosyalbilimciler araştıradursunlar. Tüketim toplumunun bir parçası olmak üzere üretime girenlerin kazanıp kazanmayacağını zaman gösterecektir. Reklâmın örfteki yönünü reklâmcılar yeteri kadar izah ediyorlar zaten. Bu yazıda, reklâmın bazı gizli maksatlara alet edilmesi üzerinde duracağız. Daha doğrusu ifsad şebekelerinin, sefaheti tervic eden komitelerin ve bu her iki gruba da dolaylı olarak yardımcı olan tahripçi bidatçıların reklâm sektörünü kullanış biçimleri üzerinde durmaya çalışacağız.

Ehemmiyet verdiğimizden, önceki yazılarımızda da değinmiş olabiliriz. Bu yüzden düşebileceğimiz tekrarlardan dolayı şimdiden özür diliyorum. Henüz reklâmın dilini öğrenemedim. Renkleri arasına serpiştirilmiş sihirli çizgilerden de pek anlamam. Resimle sözün birlikte oluşturdukları “hipnotik” tablolardan da anladığım söylenemez. Renk, karakter ve çizgi uyumunun göze ve dolayısıyla kalp ve beyinlere nasıl tesir edebileceğini, bilmeden yaşıyoruz. Bu işlerin pirleri varmış. Büyük paraların ödendiği enstitülerde bu çalışmaların boyutları altı yönüyle ele alınıyor, buradan çıkan neticeler toplu üretim için dünyanın dört bir yanına servis ediliyormuş. Gücümüzü ve coğrafyamızı aşan bu işleri takip de vazifemiz değil. Bizi ilgilendiren önemli husus, reklâmın bilhassa mezkûr üç sahada kullanılmasıdır.

Saldırgan dinsizliğin mütemadiyen şekil ve mahiyet değiştirerek insanlığın imanına hücum ettiğini, sosyal hayattaki detaylara dikkat ettiğimizde anlıyoruz. Birçok reklâmda kullanılan kelime, cümle ve sloganların mânâlarını tahlil edenler, inkâr-ı ulûhiyet fikrinin anlam olarak reklâmlara bindirildiğini göreceklerdir. Bazen doğrudan Allah´ı inkâr, bazen Allah´a ait sıfatları tabiat veya insana mal etme, daha da incelediğinizde tevhidi inciten bir sürü mânâyı reklâm panolarındaki kelimelerde görüyorsunuz. Her şeyi yoktan var eden ve her şeyin kendisine muhtaç olduğu, her şeyin dizgini elinde olan ve hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah´ın varlığını, sıfatlarını, fiil ve işlerini reklâmla inkâra gidenlerin, bu işleri Müslümanların paralarıyla yaptığını fark ettiğinizde, işin vahametini daha iyi anlıyorsunuz.

Verilmek istenen mesajlar, her zaman kelime ve cümlelerle ifade edilmiyor. Aklın arka plânlara itildiği, daha çok kör hissiyâtın kullanıldığı sefih tuzaklar da kuruluyor. Sefahatten imânsızlığa giden dehşetli yolların haritasını, bu yönde kullanılan vasıtaların mahiyetini, psikolojik arka plânını ve unsurlarını Bediüzzaman Hazretlerinin Lem´alar kitabının ikinci Lem´a’sına havâle ediyoruz.

Global dinsizliğin reklâm sektöründe de globalleştiğini hepimiz biliyoruz. Enstitülerdeki ince çalışmalarla hem dinsizliği ve sefahati propaganda ediyorlar, hem de paralarımızla insanlığın tepesinde tepiniyorlar. Bilhassa kadının insan haysiyetini rencide edecek biçimdeki kullanımına insanlığın ses çıkarmaması, bu şebekeleri iyice edepsizleştirmiş. Hayvanların bile gizledikleri uzuv, fiil, hayat tarzı ve hareketleri; hayvanın aşağısına düşerek reklâm panolarında dünyaya teşhir edenlerin asıl maksatları para kazanmak değildir. Genel ahlâkı tamamen tefessüh etmiş bir toplumda, değerleri ayaklar altına almak kolaydır. İnsanî değerleriyle alay edilen toplumlar, ancak reklâm vasıtasıyla ve sefahatin bu şekilde tervic edilmesiyle elde ediliyor. Bütün semavî dinlerin haber verdikleri dehşetli ahirzaman fitnesi de böyle bir toplumda yayılma imkânı bulur. Kaosun, anarşinin ve istibdadın idare ettiği toplumlar, din ile birlikte ahlâkını kaybeden toplumlar değil mi?

Burada çok önemli bir hususu vurgulamak gerekiyor. Normalde reklâmlar örfe göre düzenlenir. Bizde ise örfe isyan nisbetinde reklâm “kıymet” buluyor. Yeni Avrupa ve Amerika ekranlarında, sokak ve medyasında normal kabul edilen bir reklâmın bizde yayınlanması hiç de normal değildir. Her iki hayat arasındaki farkı göremeyen reklâmcıyı durdurmak, Türkiye Müslümanlarının üzerine farz-ı kifâyedir. Bin yıllık İslâmî tarihimiz, dinî değerlerimiz ve millî harsımız; hayatımızı insanî değerlerle çerçeveliyor. Fakat hırsla dünyaya saldıran tüccarlardaki dehşetli cehalet, maalesef Türkiye´yi yolgeçen hanı haline getiren maksatlı reklâmcılara kuvvet veriyor.

Reklâmlarla yalnızca sefahat, israf ve müptezellik aşılanmıyor cemiyete. Kompleksli, millî kimlik ve tarihinden uzak, dinsiz ikinci Avrupa´nın hayat tarzına müptelâ ve tembel nesillerin oluşmasında da bu reklâmların katkısı büyüktür. Bilhassa Müslümanların veya insaniyetperverlerin reklâmda kendi çizgilerini oluşturamamaları; dinini ve örfünü inciten reklâmlara tepkisiz kalmaları da, reklâmı dinsizliğe, sefahat ve bid´aya alet edenlerin işini kolaylaştırıyor. Tesettür reklâmında bile “dinî hayatı” inciten çizgileri kullanan firmalar ikaz edilmeli. Bir kitabı okumaya, bir saat tefekküre ve hayata meşgaleleri dışından bakmaya zamanı olmayan zenginlerimizin bazı reklâm firmalarına verdikleri paraların zararı, yalnızca onlara dokunmuyor. Bütün insanlık bundan şikâyetçi…

02.02.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (30.01.2009) - Garip bir hikâye...

  (26.01.2009) - Modernite ve çağdaşlıkla altmodisch ve gericilik arasında

  (19.01.2009) - Risâle-i Nur çalışma kitapları…

  (16.01.2009) - Risâle-i Nur’u anlaşılır kılmak…

  (12.01.2009) - İnsanı kim koruyacak?

  (09.01.2009) - Filistin meselesi…

  (02.01.2009) - Siyasal İslâmın gölgesindeki Filistin

  (29.12.2008) - Noel veya Hasret Bayramı

  (26.12.2008) - Çavuşesku’yu aratanlar

  (22.12.2008) - Bolşevizm ile Kemalizm arasındaki fark…

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır