29 Mayıs 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Basından Seçmeler

Zorunlu, ama tek-tip

Türkiye’deki erkek vatandaşlar için geçerli olan zorunlu askerlik sisteminin çoktandır yaygın bir hoşnutsuzluk kaynağı olduğu malum. Bu sistemin içinde ‘yedek subaylık’ var, ‘bedelli askerlik’ var. Bunun uzun dönemlisi, kısa dönemlisi var. Ayrıca, ‘bedelli askerlik’in sağladığı nispi avantajın eşitliğe aykırı olduğundan haklı olarak şikáyet edenler var.

Askerlik konusunun sürekli gündemde olmasının temel nedeni de galiba bu. ‘Bedelli askerlik’ten yararlanamayanların içine sürüklendikleri gücenme duygusu ne olursa olsun, bu uygulamadan yararlanma umudu taşıyanların gözü sürekli olarak bu yolun tekrar açılmasında. Hatırlanacağı gibi, Genelkurmay Başkanı geçenlerde ‘bedelli askerlik’in bir daha gündeme gelmeyeceği yolunda açıklama yapmış ve zorunlu askerlikte tek tipe geçmeyi sağlayacak bir hazırlık içinde olduklarını haber vermişti.

Tabii, ‘tek-tip askerlik’ sözünün ilk çağrıştırdığı da askerlik süresinin herkes için sabitlenmesi. Şimdi gençlerin çoğu bu sürenin uzun tutulması (15-18 ay gibi) ihtimalinden endişe ediyor. Meselá, bana yazan bir grup genç ‘bu süre neden 6-8 ay olmasın’ diyor. Hayatlarının en verimli çağının siláh altında geçmesini kendilerine yapılan bir haksızlık olarak algılıyorlar ki bunda haklılar.

Gençler bunun aynı zamanda yurt dışına ‘beyin göçü’nü de kışkırtacağına dikkat çekiyorlar. Gençlerin mektubundaki bana göre en çarpıcı ifade ise şu: ‘Meclis ve bakanlar kurulunun gençlerin yanında, bilinçli bir şekilde empati kurarak bir karar almasını, bütün sorumluluğu, yetkiyi ve öngörüyü Genelkurmaya bırakmamasını talep ediyoruz.’

Evet, askerliğin düzenlenmesi -ve genel olarak milli savunma- meselesinde Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri işte budur. Genelkurmay Başkanı’nın beyanından da anlaşılacağı üzere, askeri bürokrasi öteden beri bu meselelerde karar yetkisi kendisine aitmiş gibi düşünüyor ve davranıyor. Oysa, buna anayasal ve yasal olarak da yetkileri olmadığı açık. Bu meselede izlenecek siyasetin ne olacağını belirleme yetkisi şüphe yok ki hükümettedir. Genelkurmay bu konuda olsa olsa hükümetin belirlediği esaslar çerçevesinde teknik hazırlık yapabilir.

Aslında ‘tek-tip askerlik’le ilgili tartışmanın temelinde zorunlu askerlik kurumu yatıyor. Bugün Türkiye’nin askerlik süresinin ne kadar olması gerektiğini değil de askerliği zorunlu olmaktan çıkarmayı konuşması gerekirdi. Türkiye’nin artık ‘profesyonel askerlik’e geçmesi gerekiyor. Bu hem ilkesel-ahláki nedenlerle hem de etkinlik müláhazasıyla tutulması gereken yoldur.

İlkesel olarak profesyonel askerliğe geçilmesi gerekir, çünkü ‘zorunlu’ askerlik kişi özgürlüğüne getirilmiş fevkaláde aşırı bir kısıtlamadır. Vicdani nedenlerle askerliğe karşı çıkmayanlar için bile zorunlu askerlik bir tür süreli kölelik olması bakımından insan haklarına aykırıdır. ‘Vicdani ret’çiler için ise bu aykırılık ikiye katlanmaktadır: Hem özgürlüklerinden yoksun bırakılmakta, hem de vicdanlarına karşı davranmaya zorlanmakta- dırlar.

Öte yandan, Türkiye’nin halihazırdaki zorunlu askerlik sisteminin etkinlik ve verimlilikten uzak olduğu da açıktır. Bu sistem hem çok maliyetlidir, hem de -PKK’yla mücadele meselesinde görüldüğü gibi- yeterince sonuç alıcı değildir. Oysa, ulusal savunmanın askerliği meslek olarak seçmiş, iyi eğitimli ve donanımlı daha az sayıda personelle şimdikinden çok daha etkin olarak sağlanması mümkündür.

Mesele ‘vatan sevgisi’ veya ‘vatan hizmeti’ ise, ülkenin fiilen savunulması ihtiyacının ortaya çıkması durumunda, gücü yeten her yurttaşın siláh başına koşacağından kuşku duymamalıyız. Zorunlu askerlik vatan sevgisinin göstergesi değildir.

Star, 28.5.2009

Mustafa Erdoğan

29.05.2009


“Fatura” mı ödüyoruz?

Davos’un faturası? “One minute”ün faturası? O zaman, bunu önümüze çıkarırlar denmişti. Demirel demişti. “Nereden çıktığı da belli olmaz, gelir bir gün karşınıza...” gibi bir şeyler söylemişti.

Gerçekten o mu yoksa?

Bu kadar kısa zamanda mı kesildi fatura?

İş için sık sık İsrail’e gidip gelen bir dostum söyledi:

-Evet, mayınların İsrail firmasına verilecek olması bir gönül alma işidir! Çünkü, devlet adına resmen ifade edilmemiş olsa bile, İsrail’de, halkta müthiş tepki var Davos konusunda Başbakan Tayyip Erdoğan’a karşı...

Cengiz Çandar da yazmış ya, “İsrail’li ‘şahinler’den beslenen baykuşların çeşitli Amerikan kuruluşları ve yayın organlarında yaydıkları iğrenç kampanya”yı...

Bilmem kaç bin İsrailli turist rezervasyon iptalinde bulunmuş.

“Gönül almak lazım” diye mi düşünüldü acaba Ankara’da, devlet mahfillerinde?

Onun için mi ordumuz, döşediği mayını sökmeyi başaramayacağını, bu işi NATO’ya bağlı Namsa’nın yapmasını önerdiklerini açıklamak zorunda kaldı.

1956 yılında bu bölgeye ilk mayınları yerleştiren, Diyarbakır’daki 7. Kolordu İstihkâm Tabur Komutanı Kemal Güner, Zaman’dan İbrahim Balta’ya konuşmuş.

Döşenen her bir mayının krokisi varmış.

Bu krokiler 7’nci Kolordu’nun arşivinde bulunmaktaymış.

“Ordumuz buna muktedirdir. Görevden kaçmasınlar, sırtlarındaki görevi yıkmasınlar” demiş 80 yaşındaki eski asker.

Hatta ne demiş bakın:

“Genelkurmay başkanımıza tahmin ediyorum doğru dürüst anlatılmamış bu. Benim yüreğim yanıyor. Yazık. Şimdi 80 yaşındayım; ama bana beş altı tabur verseler bunu bir mevsimde temizler, teslim ederim. Bu kadar basit. Bunu gözde büyütecek bir şey yok. Vazifesi mayın döşemek ve mayın bulmak olan istihkâm taburlarımız varken, bunları başkasına temizletmek ayıptır, yazıktır, günahtır. Niye fakir köylümüze verilmesin de Yahudi’ye verilsin ya da başkasına verilsin? Hem de 44 seneliğine.”

Verin beş - altı tabur, bir mevsimde temizleyeyim. Hem de 80 yaşıma rağmen!

Bu müthiş bir meydan okuma.

Baykal’ın, Bahçeli’nin, benim, onun, bunun yükselen sesini bir kenara bırakın ama, 80’lik eski askerin bu meydan okumasını görmezden gelemezsiniz.

Sevgili kardeşim Hakan Albayrak, bir “AK Partili dost”la yaptığı konuşmayı naklediyor.

Vardığı izlenim şu:

“Hükümet bu konuda yeterince açık değil ve olamıyor...

Bir sıkıntısı var, söyleyemiyor...

Meclis’in ve kamuoyunun önüne akıllara ziyan gerekçeler koyup, lisan-ı hal ile şöyle diyor:

‘Bunlarla idare edin işte. Beni mazur görün. Üzerime gelmeyin. Şu kanunu Meclis’ten geçirmeme izin verin. Türkiye için çok gerekli. Neden gerekli olduğunu açıkça anlatmam mümkün değil, onun için fazla soru sormayın. Bana inanın, güvenin ve gerisine karışmayın.’

Meclis’ten ve kamuoyundan açık çek istiyor hükümet.

Üstelik, bu çekin sorgusuz-sualsiz yazılmasını istiyor.”

Şu anda kamuoyundaki izlenim, evet, tam da bu.

Davos’ta yürek konuştu, burada hesap konuşuyor!?

Öyle mi?

Ne demiş Başbakan’ın eski basın danışmanı olan Akif Beki, Sabah’tan Sonat Bahar’a, “Başbakan’ın reflekslerini kontrol edememesi ya da etmemesi” üzerine bakın:

“Bu yapay bir durum değil yapı, tabiat, kişilik bu. Haksızlığa karşı tahammülsüzlüğü var. O zaman ne getirir ne götürür diye çok düşündüğünü zannetmiyorum. Bir defa haksızlık karşısında sakin değil”

O zaman yürek devreye giriyor.

Şeyh Ahmet Yasin hunharca katledildiğinde Başbakan Erdoğan “Bu devlet terörüdür” diye suçlamıştı İsrail’i...

Sonra malum tepkiler oldu İsrail’de, Amerika’da,...

Sonra Başbakan bir Amerika gezisini İsrail’den başlattı...

Mayın işindeki İsrail boyutu da böyle bir şey midir?

Ama bu defa, mayın meselesi, 1 Mart Tezkeresindekine benzer bir toplumsal tepki barındırıyor.

Hükümetin negatif hanesine yazılacak önemli bir mesele görüntüsü arzediyor.

En azından, işin içinde kamuoyunun bildiğinden başka şeyler olduğu kanaati oluşuyor.

Şunu açıkça söyleyelim:

Bu işi bundan sonra İsrail’e yaptırmanın imkanı, şayet hükümet intihar etmeyi göze almıyorsa, yoktur.

İntihar etmeyi göze aldığında da hiç olmayacaktır.

Hükümet, iki ay önce yenilendi. Bence hükümeti ve Ak Parti’yi bu “mayınlı alan”a sürmemek lazımdı. Çok büyük hata oldu.

İsrail’le ilişkileri düzeltmek mi?

Eh, biraz da onların düzeltme arayışı içine girmesini beklemek lazım.

Bugün, 28.5.2009

Ahmet Taşgetiren

29.05.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl
Reklam Linkleri: Risale Yorum- Risale Çocuk- Yemek Tarifleri - Euro Nur - Fıkıh İnfo- Satılık Tekne- Cevşen - Yeni Asya Barla - Makdis