04 Ağustos 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Dizi Yazı

ZÜBEYİR ERGENEKON

‘Elveda ey gelin libasını giymiş acûze-i şemta!’

KAPTAN NEVZAT'TAN HÂŞİYE:

“Mersin’den tâ Isparta, Denizli, Salihli, Turgutlu, İzmir, Çanakkale ve daha sonra İstanbul’a kadar 2200 km yol gittik. Tüm yol boyunca ben bir tevafuk gördüm. Ne diye sorarsanız; bütün yol boyu hiç bir trafik kontrolü yolumuzu kesmedi. Ben Mersin’den yola çıkarken çok kaygılı idim. Neden diye sorarsanız benim ehliyetimin ceza puanı 95 idi. Zaten en küçük ceza puanı malumunuz 15 idi. Bir ceza yesek hemen oracıkta trafik ehliyetimize el koyacaktı. Ben bu tevafuğu, taşıdığım nur talebelerinin duâlarının etkisinde olduğunu gördüm.” (Kaptan Mersinli Nevzat)

***

İkindi namazımızı kılmak için Süleymaniye Camii’ne gittik. Süleymaniye’nin ehemmiyetli bir bölümü restore ediliyordu. Birçok tarihî eserin de restore edildiğini gördük. Bu da İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olduğu içinmiş. Akşama doğru Fatih’te yer alan hizmet merkezimize geldik. Alt katında ‘Kitap-Sever’ adlı bir dükkânda neşriyâtımız hem satılıyor, hem de diğer kitaplar kütüphane sisteminde emanet veriliyordu. Burasının azim hizmetlere medar olduğunu öğrendik. Akşamüzeri Fatih Camii’nin avlusunda oturmak bizlere çok güzel gelmişti.

Akşam Fatih’teki hizmet binamızda konaklayacaktık. Burada daha önce 1 ay kaldığımızdan bizim için ehemmiyetli idi. O dönemde beraber olduğumuz kardeşleri de böylece hatırlamış olduk. İstanbul, gazetemizi okumak yönünden avantajlıydı. Perşembe akşamı olmasına rağmen Cuma gününe ait gazeteyi okuyabiliyorduk.

Cuma günü ilk durağımız “Panorama 1453 Fetih Müzesi” olmuştu. Buradan fethi anlamaya çalıştıktan sonra Miniatürk’e yöneldik. Miniatürk, Türkiye’de yer alan tarihî eserlerin orijinal görünüşleri muhafaza edilerek maketlerinin yapılmış modellerini içeriyor. Ayrıca yanındaki kartla da o eserle ilgili doyurucu bilgi almak mümkün. Neler yoktu ki Miniatürk’te... Bu eserleri kuşbakışı görmek ayrı bir keyifti. Miniatürk’ün ülkemizdeki eserleri tanıtma açısından çok faydalı bulduk. Zaten turistlerin varlığı da dikkat çekiyordu. Aslında burayı da tafsilatlı bir biçimde gezmek istiyorduk, ama Cuma namazına bir saat vardı. Hızlı bir biçimde gezdik.

Miniatürk’te 2 tane de müze yer alıyordu. Birincisi Çanakkale Savaşı’nın canlandırılmasıydı. İkincisi ise Kristal Müze ki, kristal içerisine 3 boyutlu olarak resmedilmiş tarihi eserler karanlık bir ortamda müzik eşliğinde nazarlara sunulmuştu. Bu müze de çok hoş olmuş, Miniatürk’ün fiyatı da gayet makul. İlgilileri tebrik ediyoruz.

Miniatürk’ten çıktığımızda Cuma’ya çok az bir vakit kalmıştı. Namazlarımızı Eyüp Sultan’da edâ edelim dedik. Caminin içi tamamen dolmuştu, avlu dolmuş ve belediyenin hazırlamış olduğu çadırlar da dolmuştu. Biz de kendimize yer bulmaya çalışırken bir şey dikkatimizi çekti. Namaz kâğıtları! Lokantalarda paket yapmakta kullanılan kâğıtlar yer kalmadığı söylenilerek 1 TL’ye satılıyordu. Bize, öğrenci fiyatı olan 50 YKR teklif etseler de bu fırsatçılığa prim vermemek için almadık. Her neyse, şadırvanın yanında kendimize bir yer bulduk ve Sultan Eyüp’ün o mânevi ikliminde namazımızı edâ ettik.

Zübeyir Ağabeyin ve diğer ağabeylerimizin kabrini ziyaret etmek istiyorduk, ama zaman darlığı sebebiyle bu mümkün olmadı. Eyüp Sultan Hazretlerinin kabrini ise çok yoğun bir ziyaretçi kitlesi bekliyordu. Daha camiden cemaat çıkmadan dışarıdan insanlar içeriye hücum etmişti.

Artık yavaş yavaş İstanbul’dan ayrılmak zamanı gelmişti. Köprü’den Asya’ya geçtik. Aslında başka yerleri de ziyaret etmek istiyorduk ama vaktimiz kalmadığı için İstanbul’u terk ettik. ‘Elveda ey gelin libasını giymiş acûze-i şemta!’ diyerek…

Hedefimiz Bursa idi ve burası gezimizin son ayağını oluşturacaktı. Daha sonra tekrar Mersin’e dönecektik!

BURSA

Eskihisar İskelesi’nde ikindi namazlarımızı edâ eyledik, araba vapuru doldu, diğer sefere kalacağız diye beklerken vapura son araç olarak binmemiz güzel bir tevafuk oldu.

Bursa’ya akşam vakti vâsıl olduk. Bursa’da yer alan hizmet binamız da örnek binalarımız arasında yer alıyordu. O akşam gençlik dersine katıldık ve hazırlanan çiğ köfteyi muhabbetle yedik. Ayrıca burada yer alan kütüphanenin de çok zengin olduğunu belirteyim.

Yazarlarımızdan Sabi Cebeci ve Nejat Eren Ağabeyle kısa bir görüşme imkânı bulduk.

Ertesi gün sabahın erken saatlerinde Bursa yollarına koyulduk. İlk olarak Tophane tabir ettikleri yere geldik. Osmanlının banisi Osman Gazi’nin ve oğlu Orhan Gazi’nin kabirleri burada yer alıyordu. Buraları ziyaret ederek Fatihalarımızı okuduk ve şehri kuşbakışı seyretmeye başladık. Kubbelerin ve minarelerin sıklığı dikkat çekiyordu. Ecdadın namaz medeniyeti hemen kendini belli ediyordu. Kadife Kale’sinden İzmir’i seyretmekle Tophane’den Bursa’yı seyretmenin farkını düşünemeyenler olabilir. Sonuçta ilk bakıldığında binalarla kendini nazara veren iki şehir! Yalnız ince nazar sahipleri bilir ki, Osmanlıyı büyülü hale getiren iksir bu şehirdedir. Hanları, camileri, hamamları ile kendini nazara veren medeniyet burada doğmuştur. Dilimizden eksik etmediğimiz Allah dostlarının mekânıdır burası.

Tophane’de yer alan 33 metre yüksekliğindeki saat kulesi de tarihi dokuya farklı bir renk katıyor. Ulu Cami çevresinde bir çok kapalı çarşı yer alıyordu. İvaz Paşa Çarşısı, Eski Bakırcılar Çarşısı, Eski Aynalı Çarşı gibi. Ayrıca Emirhan denen Bursa’nın ilk bedesteni olma özelliğini taşıyan yapıyı da gördük. Kozak Han İpekçiler Çarşısı da tipik Osmanlı çarşılarından. 2 katlı ve 95 odadan müteşekkil bu çarşının tam ortasında küçük bir mescid yer alıyor. Altı şadırvan, üstü mescid. İnsan neyi merkezine alır? Ehemmiyet verdiklerimizi merkezimize alırız. Ecdadımızın, yapısıyla konuşan bu lisanını, yıllar sonra bile okuyabiliyoruz çok şükür…

- Devam edecek -

ZÜBEYİR ERGENEKON

04.08.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (03.08.2009) - Ayasofya Camiinde namaz kılacak yer yok

  (02.08.2009) - Çanakkale’de tarihimizi tekrar yaşıyorduk

  (01.08.2009) - Şehitler diyarı Çanakkale’deyiz

  (31.07.2009) - İnsan asıl vazifesinden uzaklaştıran sebepler çoğalmış

  (30.07.2009) - “CENNET BAHSİ”NİN YAZILDIĞI GECE

  (02.02.2009) - Selanik’te Hürriyete hitap

  (01.02.2009) - Osmanlı izleri silinmek istendi

  (31.01.2009) - İzmir’in ruh ikizi

  (17.01.2009) - Ya biz de Yunanistan gibi olursak?

  (16.01.2009) - Vahşi kapitalizm isyan ettiriyor

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.