15 Eylül 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Basından Seçmeler

AVUKATI TALAT ASAL ANLATIYOR:

Menderes: Millete ve Allah’a hesap veriyorum

Adnan Menderes ile avukatlığını yapmadan önce tanışıyor muydunuz?

Ben DP mensubuydum. Binaenaleyh partiliydim. Rahmetli Adnan Menderes’in yakınları ve özellikle bazı üniversite hocalarının tensibiyle rahmetlinin vekaletini deruhte ettim. Rahmetli ile daha önceden tanışıklığımız ve kendisiyle bazı konuları müzakere ettiğimiz doğrudur.

Yassıada’da ilk görüşmenizi nasıl yaptınız?

Bir akşam üzeri Hava, Deniz, Kara Kuvvetleri mensubu üç asteğmen, kaldığım otele geldiler. Önlü arkalı eskortlarla Dolmabahçe rıhtımına indik. Oradan Lale adlı deniz motoruyla Yassıada’ya gittim. Yassıada’da rahmetlinin 12 metrekarelik odasında meseleleri yarım saat içinde konuşmaya çalıştık. Çünkü süre yarım saatti.

Uyutmadılar bile...

İlk görüşmenizde neler yaşadınız, Adnan Bey

nasıldı?

Küçücük bir oda. Odada bir siyah karyola, iki tane tahta iskemle, bir tahta masa... İkinci iskemle kendisini 24 saat bekleyen subaylara aitti. Bu şartlar altında, hiçbir şey konuşmadan bir insanın dünyadan habersiz yaşadığı takdirde ne hale gelebileceğini tahmin ederseniz o haldeydi. Bir manevi işkencenin tesirleri ayan beyan görünüyordu. Kaldı ki, bu işkencenin daha şiddetli tarafları da vardı.

İşkence mi gördü?

Mesela, odasının üstüne konulan bir aletin devamlı çalıştırılması suretiyle Beyefendi’nin uyuması, dinlenmesi imkânsız hale getirilmiştir. Bundan çok şikayet etmiştir. Fakat, Başol nasıl “Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor” dediyse, işkence meselesi bu açıdan düşünülmelidir.

İlk görüşmenizde neler konuştunuz?

İlk görüşmemizde davalarla ilgili meseleleri konuştuk. Yarım saat içinde ne kadar konuşulabilirse o kadar konuştuk.

Dışarıda olup bitenlerden haberi var mıydı?

Dışarıdan haber vermemiz yasaktı. Ailesini anlattım.

Savunmanın esasları

İdam edileceğini hissediyor muydu?

Son görüşmemizi ağustos ayında yaptık. Son görüşmemizde birbirimizden ayrılırken, bir elimi eliyle tuttu ve sağ kolunu yukarı kaldırarak, “Milletime ve Allah’a hesap veriyorum” dedi.

Bir isteği olmuş muydu?

Olmuştu. “Benim diktatör olmadığımı, dikta rejimine gitmek istemediğimi savunun” demişti. Bu suretle savunmamın esaslarını tespit etmiş oluyordu. Ben de onu yaptım. Gerek iddia makamı gerekse mahkeme dedikleri heyet, o kadar teferruat ve komik hadiselerle meşgul olmuştur ki, şaşırmamak elde değildir. Bunların üç örneği.

Bebek Davası, Örtülü Ödenek Davası, Köpek Davası’dır. Bu davaların komik tarafları da dahil olmak üzere özelliklerini “Don Davası, Cımbız Davası, Köpek Davası” adlı kitabımda yayınladım. Orada adaletin ne hale getirildiği ortadadır

Siyasi vefanın örneği

Kendisi aleyhine tanıklık eden siyaset

arkadaşlarıyla ilgili sizinle hiç konuştu mu?

Ethem Menderes, Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Paşa’nın yazdığı mektubu kendisine göstermemiş. Ama, yapacağımız savunmalarda hiçbir siyasi ve gayri siyasi şahıslara atıfta bulunulmaması hususuna dikkat etmemizi arzu etmişti. Bu, siyasi vefanın müstesna örneğidir. En büyük arzusu 10 yıllık iktidar dönemindeki sosyal ve ekonomik icraatın tüm ayrıntılarıyla sergilenmesiydi.

Hukuku, siyasetin oltasına yem yaptılar

Başbakan, Yassıada’da anayasayı ihlal etmekle suçlanmıştı, özü neydi?

Anayasanın ihlali filan söz konusu değildir. O zamanki Ceza Kanunu’nun 146. maddesinin hiçbir unsuru oluşmamıştır. O mahkememahkûm etmek için kurulmuş bir mürettep, sözüm ona mahkemedir.

Bir iftira kampanyasıydı

İstanbul ağırlıklı hukuk profesörlerinin 27 Mayıs ve sonrasında özellikle Yassıada Davası’ndaki rolleri neydi?

27 Mayıs darbesi bir iftira kampanyasıydı. Bu husus aydınlığa kavuşunca, normal bir mahkemenin mahkumiyet kararı veremeyeceği gerçeğine ulaşan birtakım fetvacı profesörler, Yassıada Mahkemesi’nin, Yüksek Adalet Divanı gibi bir mahkemenin kurulmasını istemişler ve o mahkeme bu suretle meydana getirilmiştir. Hukuk profesörleri, hukuku siyasetin oltasına yem yapmışlardır.

Bu Türkiye’de hukukun ve yargının

siyasallaşmasının başlangıç tarihi mi?

O mahkemede adalet yoktur. Adalet gece kulübünde dans eden oryantalistin ta kendisidir.

Naaşı teslim edildi mi?

Güneşli bir sonbahar günü, 17 Eylül 1961’de 13.05’de kendi devletinin darağacına çıkıp, kendi devletinin cellâdı tarafından asılarak öldürüldü. Naaşı alınmadı. İmralı’da gömüldü. Avukat olarak benim infazda bulunmam gerekiyordu, ama bulundurmadılar.

İDAM FERMANI ERTESİ GÜN KAPISINA ASILDI

Kendi devletinin cellâdı tarafından asılarak öldürüldü. İdam edildikten bir gün sonra, neden idam edildiğine dair belge ile celladın parasını istedikleri yazı evlerinin kapısına asıldı...’

Menderes’in idamından sonra ailesine gönderilen icralar var, cellâdın ve darağacının parasını da ailesinden istemişler, siz gördünüz mü o tebligatları?

İdamın ertesi günü, neden idam edildiğine dair belge, Aydın Beyefendi’nin ifade ettiği darağacının ve celladın parasını talep eden belge ile birlikte Tahran Caddesi Arman Apartmanı’nda oturdukları dairenin kapısına asılmıştır.

Ne kadarlık bir icra söz konusuydu?

Örtülü Ödenek Davası’ndan 4 milyon 877 bin 719 lira civarı bir meblağ, cellada verilen para da 150 liradır.

Ne yaptınız, ödendi mi bunlar?

Maliye Bakanlığı Müsteşarı’na gittim, yüzüme bakmadı. Aile tarafından ödendi.

Berin Hanım nasıldı, bir gün Adnan Bey’in

çıkacağını ve kavuşacaklarını ümit ediyor muydu?

Ümit ediyordu. Ümidin en az olduğu yerde ümit en fazladır.

Ailesiyle görüşmesine izin yoktu değil mi?

Beyefendi, her görüşmemizde ailesini görmek için gayret sarf etmemiz direktifinde bulunuyordu. Ama, çabalarımız sonuç vermedi. 10 Ağustos 1961 tarihli mektuplarının sonunda da aynı isteği tekrarlamıştı, ama görüşemedi. Bunun hiçbir kanuni ve insani dayanağı yoktur. Beyefendi’ye bu dünyaya, sevgili eşinin ve sevgili evlatlarının özlemi içinde terk ettirilmiştir.

Uçaklar onun ismiyle iniyor

Sizce neden idam edildi?

Menderes’in zihniyeti Türk siyasal sosyal, ekonomik hayata girmiş ve hâkim olmuştur. Bu İnkılâbın ortadan kaldırılması mümkün olamayacağı için sahibini ortadan kaldırmak istemişlerdir. Ama, Menderes’in çizdiği zihni inkılâp yolu bütün gücüyle vardır. İzmir’e uçaklar Adnan Menderes sesiyle inmektedir. Yüzlerce, binlerce defa Adnan Menderes ismi telaffuz olunmaktadır. Şimdi 27 Mayısçılardan kimin ismi vardır? Demokrasi, Menderes’in mezarında dahi onun ismi ile bayraklaşmaktadır.

MENDERES ZiHiN iNKILABININ ÖNDERi

Bugün geriye baktığınızda Adnan Menderes

sevgisinin bitmemesinin sizce en önemli sebebi nedir?

14 Mayıs 1950 seçiminde yüzde 89 iştirak gerçekleşmiş, DP’nin oy oranı yüzde 53.3 olmuştur.1954 seçimlerinde ise DP, oyunu yüzde 3.2 oranında artırarak iktidar olmuştur. Bunun sebepleri vardır. Hayvan vergisi, yol vergisi, yeşil ekin vergisi...

Hepsi zulüm vergisidir, vatandaşı bezdirmiştir. Adnan Menderes Hükümeti bunların tamamını kaldırmıştır. Vatandaş arasında ayrılıklara, hatta husumete sebep olan “Türkçe Ezan Kanunu”nu DP kaldırmış ve Ezan-ı Muhammedi’ye tekrar okunmaya başlanmıştır. DP iktidarının Başbakanı merhum Adnan Menderes, Türk siyasi tarihinde bir zihni inkılâbı meydana getirmiştir. Adnan Menderes, zihniyet inkılâbının önderidir, DP iktidarının Harun Reşidi’dir.

GÜNEŞ BATMADI

Menderes’in idamının 48. yıl dönümünde neler hissediyorsunuz?

Müvekkilim rahmetli Adnan Menderes, bugün İstanbul’da, Vatan Caddesi’nde, vatanın bağrında, ay yıldızlı al bayrağın süslediği anıt mezardadır. Akan sular, uçan kuşlar, onun sevgisiyle ve hasretiyle yanan gönüller, günün her saatinde “Menderes’im, aziz şehidim” diye kendisinin ruhuna ulaşmaya gayret etmektedir. Menderes’im, aziz şehidim, size savunmamı yaparken, “güneş batarken, gölgeler büyük olur” demiştim. Yanılmışım, beni lütfen bağışlayınız. Her günün seherinde yükselen ses semada yansıyor. Güneş batmadı.

BASKI ALTINDA ADALET

Darbe ile görevine son verilen Başbakan’ın

avukatlığını yaptığınız için baskıya uğradınız mı?

İstanbul’da ilk baskı otel meselesinde çıktı. Çünkü, oteller beni ve Cindoruk’u kabul etmiyorlardı. Ondan sonra hep baskı altında bulunduk. “Mezar” denilen hücreye konuldum. Balmumcu Hapishanesi’ne tıkıldım, dövüldüm, sövüldüm, baskıların içerisinde görev yapmaya çalıştım.

Avukatlık yapabildiniz mi?

Yapabildiğimiz kadar yapmaya çalıştık. Zaten Burhan Apaydın arkadaşımın tutukluluğu devam etti.

Konuşan: Seda Şimşek, Bugün, 14.9.2009

15.09.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.