26 Eylül 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Kültür-Sanat

Rabbe dönüş

YANGIN… Koca bir yangın kalmıştı ondan geriye. Alev alev yanan bir kalp ve bir çift göz…

Vuslata söz vermiş gibi gözyaşları ardı ardına düşüyordu toprağa, ayrılıklara inat, onun ayrılığına inat. Kocaman bir sessizlik hakimdi kabristanda. Ve sessiz çığlıklar atıyordu geride kalanlar, bu çıldırtan sessizliğe inat. Giden gidiyordu elbet zamanı gelince, yalnızlığa adanmış kalpler kalıyordu geriye hüzünle sarmaş dolaş…

Boş bakışları takılıp kalıyordu genç kadının buz gibi mezar taşına. Şaşkındı, çok şaşkın. Yaşadıklarının hayal olup olmadığını teyit etmek için çimdikledi kendini ilkin. Apaçık hakikatti bu, hayal değil. Kafasını kaldırdı, şöyle bir süzdü kabirleri tek tek. Ama bu bakış farklıydı, farkındalıklı bir bakıştı çünkü. Ölümün öldürülmediğine, kabir kapısının kapanmadığına ve “el mevti hakkun” ibaresinin mücessemleşmiş haline bir bakış… Hakkalyakin yaşıyordu bütün bildiklerini. Canını acıtıyordu öğrendikleri ilk defa. Nasıl da isterdi oracıkta hıçkırıklarla feryat etmeyi, kaybetmeyi kendini, vazgeçmeyi bütün benliğinden. Ama yapamazdı, yapmamalıydı zira. Uzattı titrek ellerini öne doğru, iyice açtı gözlerini daha iyi görmek istercesine hakikatleri. İki tane alyans kalmıştı geriye sadece, bir de buruk bir kalp. “Oysa ne kadar da mutluyduk, söz vermenin tadına varırcasına söz vermiştik ayrılmayacağız diye birbirimize” diye geçirdi içinden.

Yorgun bir tebessüm geziniyordu yaşlarla ıslanmış yüzünde. Bir kendi parmağına bakıyor, bir de sağ eliyle sıkı sıkıya kavradığı alyansa bakıyordu, onu takan elleri görememenin acısıyla. “Neden”lere, “niçin”lere savrulacak oldu bir an. Bir tek o muydu sevdiğini kaybetmenin acısını yaşayan? O Yüce Peygamber de (asm) kaybetmemiş miydi babasını henüz tanımadan? Annesini yitirmemiş miydi çocukların oyun oynadığı çağında? Ve dedesini, en ihtiyacı olduğu anında… Yakup (as) yitirmemiş miydi “Güzeller Güzeli”ni bir yalan uğruna? Nice kayıplar vermedi mi “En Sevgililer”en zor anlarında? Ama onlar baştan başa tevekküldü, baştan başa teslimiyet. “Ben şikâyetimi de hüznümü de ancak Allah’a arz ederim” demişlerdi ve her daim yanlarında olmuştu en Yüce Kudret. Çünkü merhametti O, baştan başa Rahmet. “Bize düşen tek şey teslimiyet” dedi genç kadın, bildiği şeyleri yeniden hatırlarcasına. Önü ardı kesilmeyen damlalarla dolan gözleri, yağmur sonrası çıkan güneş gibi parladı. “Rabb” dedi usulca. O bütün kâinatın Rabbi, bizim de Rabbimiz elbet. Rabb mülk sahibidir, kul ise emanet… Hani elest bezminde sormuştu Rabb, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye. Biz de “Kalu, bela” demiştik. Evet, Rabbimizsin, Malikimizsin, emanetimizin sahibi, varlığımızın asıl sebebisin. Ahitleşmiştik o yüce Rabb ile. Şimdi ahdimizi yenileme zamanı. Emanet Sahibi emanetini aldı. Bize düşen “bela” demenin şükrünü eda etmektir.

Ayağa kalktı genç kadın, hale hale parlayan gözleriyle baktı güneşe doğru, damla damla aktı varlık semasına. Orda duran o değildi sanki, vakurdu, metanetti, baştan başa teslimiyet. Elbet yanıyordu canı, gözü ağlıyor, kalbi hüzünleniyordu. Ama yalnız olmadığını fark etmişti en azından. O Yüceler Yücesi onunlaydı, şah damarı kadar yakındı ona. Onun en gizli hatıratını işitip, cevap verebilecek bir yaratıcıydı. Çünkü O; kişi ile kalbi arasındaydı. Cana, candan daha yakındı. İnsan kayıplar veriyordu elbet. Ama O’nu kaybeden neyi bulmuş ve O’nu bulan neyi kaybetmişti ki şimdiye kadar?

Son bir kez baktı genç kadın canının yarısını bıraktığı yere, sonra döndü arkasını ve usul usul yürüdü emanetinin sahibiyle birlikte…

[email protected]

CANSU KARATAŞ

26.09.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Bütün haberler

Başlıklar

  Son bakış

  Rabbe dönüş

  Tahtalı köyden gelen adam

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.