15 Aralık 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Muzaffer KARAHİSAR

Ömür çizgisi


A+ | A-

Ömür boyu sözü bir ölçü ve kıstas olarak kullanılır. İnsanoğlunun doğumundan ölümüne kadar acı, tatlı geçirdiği ömür dilimidir. Daha çok iyilikler, güzellikler, sevgi, saygı ifadeleri için kullanılır. Mutluluklar dilenir, sağlık, sıhhat, afiyetler temenni edilir. “Mümkün olsa kalacaktım, bir ömür boyu Barla’da” sözü bir sevgiyi, özlemi, aşkı, sevdayı anlatır. Takvim yaprakları koparılarak, günler, aylar, mevsimler, yıllar geçer, ömürler başlar, devam eder ve biter. Önemli olan bir ömrün yani asra yakın geçen zamanın nasıl geçtiği ve finalinin nasıl bittiğidir. Bu geçen zaman da insan gücünün, ömrünün, sabır ve tahammül sınırları üzerinde ibretle, hayretle duyduğumuz, gördüğümüz vâkıalar; destanlaşmış hayatlar vardır. Bakalım Hanife Teyzemizin hayatındaki kesitler bizlere neleri hatırlatacak ve hangi dersleri verecek?

Resmî kayıtlara göre1921 yılında dünyaya gözlerini açar (on yaş küçük yazıldığı söyleniyor). 1938 yılında birinci eşi vefat eden Mehmet Amca ile hayatını birleştirmişler. Mehmet Amcanın önceki eşinden üç çocuğu vardır. Yemenicilik (ayakkabı tamirciliği) yapar. Biraz da hayvanları vardır. Hanife Teyze onlara bakar, sağar ve evin ihtiyaçlarını karşılamaya yardım eder. Zaman geçtikçe çocukları olur. Bir, iki... devam eder gider. “Bu sayı kaça kadar devam etmiştir?” dersiniz, evet bu sayı yirmi dörde kadar devam etmiştir. Allah’ın emaneti çocuklara büyüdükçe telaş, sıkıntı, dertler de çoğalıp gitmiştir. Annelik şefkati, sevgisi, sabrı ve tahammül gücü herkesten çok olan Hanife annenin ömür çizgisi çok az sayıda insanın katlanabileceği sıkıntılarla, çilelerle geçmiş ve kalan az bir bölümünü de huzurevinde bizlerle misafir olarak tamamlamıştır.

Eşiyle yirmisekiz sene beraber hayat yaşayan Hanife Anne’nin eşi 1966’da vefat etmesiyle hayatta kalan on üç çocuğun eğitimi, idaresi, işi, evlenme sorumlulukları Hanife annenin üzerinde kalmıştır. Eşinden herhangi bir mal, ev, maaş kalmayan teyze, çalışarak bu kadar çocuğun hayata tutunmalarının, başarılı olmalarının, evlenmelerinin tek başına üstesinden gelmiştir. Bu başarının sırlarını ibadet, dua, dürüst, cesur ve çalışkan olmak olarak özetlemek mümkün...

Çalışmak derken bir kadın bundan elli sene öncenin hangi iş imkânları ve fırsatları ile iş bulup çalışarak kendisinin ve çocuklarının nafakalarını temin edebilirdi. Onda işitme kaybı olduğu için onun akrabası ve komşusu Sevim Teyze ile çocukları, torunları onun hayatından ve çalışmalarından kesitler anlatıyorlar.

Hanife Anne çocukların nafakasını kazanmak için her işte çalışmış. Çuvala koyduğu sucukları sırtına yüklenip köylere götürüp satmış. Doktorların evine günlük temizliğe gitmiş. Boş kaldığı zamanlarda el işi, oya ve çorap örmüş. Bu arada yetişen çocuklar çeşitli işlerde çalışarak, simit satarak aile bütçesine katkı sağlamaya başlamışlar. Böylesine yüksek tempo ile çalışma ve gayretlerle en büyükten başlayıp çocukları evlendirmeye başlamış. Her iş bulan, askerliğini yapan çocuğu, evlenerek aileden ayrılmış. Zaman geçtikçe Hanife Annenin işi hafifleyip kolaylaşmış. Şehir içinde, babasından miras kalan bir arsanın satışından gelen paranın bir kısmı ile hacc görevini yapmış, kalan miktar ile artık çalışma, üretme gücü kalmadığı için evdeki çocukların evlenmelerine sarf etmiş. Bu durum önceden evlenip ayrılan çocuklar arasında hoşnutsuzluğa neden olmuş. Hanife Anne bu arada yaşlanmış ve çalışma gücünü kaybetmiştir. Büyük çocuklar “arsanın parasını kime sarf etmiş, kime yedirmişse o baksın”; küçük çocuklar “annem onları da, bizleri de evlendirdi” gibi sözler ithamlar, anlaşmazlıklar, kıskançlıklar, gittikçe artmış. Yüz altmış sekiz oğul, kız, gelin, torun, torunun çocukları ve torununun torunları bulunduğu geniş bir aileye onun sevgisi, şefkati kucaklayamamış olmasının, yılların yorgunluğu ve yıpranmışlığı içinde normal görülmesinin gerektiği tolerans sağlanamamış olması, onun ruhunda ve gizli dünyasında fırtınalar meydana getirmiş, kalbini yaralamıştır.

Hanife Anne bir asra yakın ömrü ile mahallenin en sevilip, sayılan büyüğü idi. Herkes ona akıl danışır, sözünü, tavsiyelerini, nasihatlerini dinler, derdini, sıkıntısını ona açarmış. Yoksullara kol kanat gerermiş. Sıkıntıya düşen biri olursa, hali vakti yerinde olan bir başkasından o kişinin ihtiyacını sağlarmış. Çavuşbaşı mahallesinde herkes onun her dediğini yaparmış. O vasıflarıyla, karakteriyle, mizacıyla, yardım ve iyilikseverliği ile itibarlı, dirayetle tam bir Osmanlı kadını…

Onun engin bakışlarında ve yüzünün çizgilerinde uzun yılların hayat tecrübelerinin, çilelerinin, ıstıraplarının izleri vardı. Engin ve olgun ruh hali ile ibadetini yapıyor, namazını kılıyordu. Eski insanlar olgunlaşmak ve nefis terbiyesi için çilehaneye girip ruhlarını kötülüklerden arındırıyorlarmış; onun hayatı, yaşantısı, emeği, işi, yokluklar, sıkıntılar, hastalıklar içinde attığı adımları, aldığı nefesleri, çile olmuş. Onu büyük bir velî kadar manen ruholgunluğuna eriştirmiş. Onun bakıcılarına ve ziyarete gelen yakınlarına teyzenin yaşlılığı, şeker hastalığı ile kangren olmuş ayağındaki yara ve ömür boyu çektiği sıkıntılar, mütevekkil hali ve ibadetleri ile Cenab-ı Allah onun ibadetlerini, duasını, dileklerini boş çevirmez. Yardım edin, hoş tutun, dua isteyin, diye sık sık hatırlatırken ağırlaştı ve bir Cuma günü salâ verilirken Hanife Anne, geride yüzlerce hatırası, acıları, ıstırapları, yokluk ve çaresizlik gözyaşlarından temin ettiği ahiretin manevi kazançlarını temin ederek ömür çizgisini tamamladı ve Hakkın rahmetine kavuştu.

“İşte bütün ihtiyarlığımdan ve firak belâlarından gelen teessüratıma, bana nur-u iman tam kafi geldi; kırılmaz bir ümit, sönmez bir ziya, bitmez bir teselli verdi. Elbette sizlere ihtiyarlıktan gelen karanlık ve gaflet ve teessürat ve teellümata, iman kâfi ve vâfidir…” (...) “Ey kardeşlerim ve ihtiyarlar ve ihtiyare hemşireler! Hadis-i Şerifte vardır ki: Altmış, yetmiş yaşlarında ihtiyar bir mü’min dergâh-ı İlâhiye’ye elini kaldırıp dua ederken, rahmet-i İlâhiye onun elini boş döndürmeye hicap ediyor. Madem rahmet size karşı böyle hürmet ediyor, siz de rahmetin bu hürmetini, ubudiyetinizle (ibadetlerinizle) ihtiram (hürmet) ediniz.”1

Dipnot:

1. Said Nursî, Lem’alar, 13. Lem’a

15.12.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (12.12.2009) - O AĞAÇ

  (08.12.2009) - Bir Mehmet Amca vardı

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl