05 Mart 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Abdil YILDIRIM

Bir lisan bir insan ise


A+ | A-

İnsan ve lisan. Kafiyeli olduğu kadar keyfiyetli, ahenkli olduğu kadar da anlamlı olan iki kelime.

Lisan deyince, dil akla gelir. Zira dil, seslere şekil veren, onları kelime kalıplarına dökerek her kelimeyi bir mâna ile ruhlandıran bir organdır. Cenab-ı Hak bu özelliği sadece insan diline vermiştir. Hayvanların da ağzında dil vardır ama lisanı yoktur. Konuşma nimetinden mahrumdurlar. İnsanın ise, ağızdan çıkan her söz dil vasıtası ile bir mâna libası giyer. Böylece konuşma ortaya çıkar.

Lisan, başkaları ile iletişim kurmanın en önemli vasıtasıdır. İnsanlar birbirlerini anlamak, bildiklerini aktarıp bilmediklerini öğrenmek için aynı dili konuşmak zorundadırlar. Yeryüzünde yüzlerce çeşit ırk ve dil olduğundan, herkesin herkesle konuşabilmesi mümkün değildir. İnsan ne kadar çok dil bilirse, o kadar çok insanla iletişim kurabilir, meramını anlatır, anlatılanları anlar. Onun için atalarımız “Bir lisan, bir insan” demişler. Böylece birden fazla dil bilmenin önemini belirtmişler. İnsan ne kadar zeki, çalışkan, eğitimli ve yetenekli olursa olsun, yeryüzündeki bütün dilleri konuşabilmesi mümkün değildir. En çok dil bilen bir insan, on kadar ayrı lisanı ancak konuşabilir ve anlayabilir. Haydi biraz abartalım ve elli çeşit ayrı lisanı konuşabilenlerin olduğunu kabul edelim. Böyle bir insanın zekâsına ve kabiliyetine hayran oluruz. Lisan ve insan ölçüsüne göre, ona elli insan kadar kıymet veririz.

Öyle bir insan düşünelim ki, dünyadaki bütün insanların dilinden anladığı gibi, hayvanların da dilinden anlasın. Hatta bitkilerin de lisanına vakıf olsun. Rüzgârlarla konuşsun, sularla sohbet etsin. Böyle üstün yetenekli bir insan bulunsa, ona kaç insan kadar kıymet vermek gerekir acaba? Böyle bir insanın zekâsına, yeteneğine hayran olmamak mümkün müdür?

Peki, dünyadaki bütün dilleri konuşan, anlayan, herkesle ve her şeyle irtibat kurup muhabbet eden bir insan var mıdır? Bu soruya “Elbette vardır” demek mümkündür. Hatta her insanda böyle bir yetenek mevcuttur. Yeter ki insan bunu fark etsin ve bu istidadını inkişaf ettirsin.

Bir yabancı dili öğrenmek ve konuşmak kolay bir şey değildir. Ya o insanların arasında belli bir süre yaşamak, ya da iyi bir eğitim alarak bir yabancı dil öğrenmek mümkün olur. Ama insan, karşısındakini bir yabancı olarak görmez ve onu da kendinden kabul ederse, arada bir “yabancılık” perdesi olmazsa, onunla hemen anlaşabilir. Yabancı olmayanlarla anlaşabilmek için kelimelerle konuşmaya gerek yoktur. Gözlerdeki parıltı, yüzlerdeki ışıltı, yüreklerdeki muhabbet, en anlaşılabilir bir lisandır. Yüreğinde aynı duygularla yaşayan, kalbinde aynı muhabbeti taşıyan, aynı mukaddesleri paylaşan insaların anlaşabilmesi için kelimelerle konuşmaya ihtiyaçları yoktur. Onlar konuşmadan anlaşabilirler. Zaten insan olmak, başlı başına bir lisandır. Onların Türkçe, İngilizce, Arapça, Farsça gibi bir lisanla konuşmaları gerekmez. “Gönül dili” diye bir dil, “insanca” diye bir lisan vardır ve her insan bu dili rahatlıkla konuşabilir. Yeter ki insanlar birbirlerine “ yabancı” gözüyle bakmasınlar.

Yunus Emre, “Yetmiş iki millete bir göz ile bakmayan / Halka müderris olsa, hakikate âsidir” diyor. “Yetmiş iki millet” diye tanımladığı bütün insan ırklarının aynı gözle görülmesi gerektiğini ifade ederken, onlardan hiç birisini yabancı gözüyle görmüyor. Dolayısıyla, bütün insanlık âlemini kendinden kabul ediyor. Hatta, bir kuyu başında dolapla dertleşiyor, kırda bir sarı çiçekle konuşuyor. Hayata ve kâinata bu gözle bakınca, dünyada en çok lisan bilen insanlardan birisinin de Yunus Emre olduğunu söyleyebiliriz.

Bediüzzaman Hazretleri ise, “mâna-yı harfî” lisanı ile, bütün varlıkların dilini çözmüş, lisanlarını insanlara ders vermiştir. Buna göre, her varlık, kendisini lisân-ı mahsusu ile insana tanıtır. İnsan kâinata bu gözle bakınca, her şeyin dilini anlar, sesini işitir, duygularını hisseder. İnsan bir çiçeğe mana-yı ismî ile bakarsa, onu sadece bir nebat olarak görür. Ama onun bir de mana-yı harfî ciheti olduğunu farkedip o gözle bakarsa, çiçeğin kendisi ile konuştuğunu görecek, “Ben bir sanat eseriyim, benim bir Sanatkârım var. O’nun Cemil isminin bir tecellisiyim” dediğini işitecektir. O zaman insanla çiçek arasında bir muhabbet ve dostluk ortamı zuhur edecektir. Çünkü insan da aynı Sanatkâr’ın kudret elinden çıkmış bir sanatıdır. Kâinata bu gözle bakan bir insan, çiçeklerden böceklere, kuşlardan balıklara, yağmur damlalarınan hava zerrelerine kadar her mahlukun kendi dili ile Hâlıkını övüp tesbih ettiğini görecek ve işitecektir. O zaman bir insan, mahlukat sayısı kadar lisânı anlamış olacaktır. Bir lisân bir insan ise, her varlığın dilini bilen bir insan, kâinat kadar değer kazanacaktır.

Gönül dilinden anlayan, mana-yı harfî lisanını bilen bir insan, hem bütün insanlarla, hem de diğer mahlukatla rahatça konuşup anlaşabilir.

Üç beş yabancı dilen bilen bir aydın nerede, bütün kâinatın dilini bilen, bir münevver nerede?




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

05.03.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Yazıları

  (04.02.2010) - Hırs yemler, rehavet demler, korkaklık gemler

  (08.12.2009) - İnsanın kalbi karnından geniş olmalı

  (27.11.2009) - Kesilecek çok kurbanlarımız var

  (18.11.2009) - Kardeşlerimizin meziyetleri ile iftihar ediyor muyuz?

  (03.11.2009) - Cumhuriyet fazilet ise...

  (02.11.2009) - Emekli, rahmetli (mi?)

  (25.10.2009) - ÖLÜMDEN DÖNMEK

  (05.10.2009) - Hayata tutunmak

  (24.09.2009) - Hoşgeldiniz mübarek on bir aylar

  (20.09.2009) - Kâinat bayram ediyor

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl