Son iki aydır Maliye teşkilâtı içerisindeki huzursuzluk Türkiye’nin gündemine oturmaya başladı. Önce Vergi Dairesi Müdür ve Müdür Yardımcılarıyla başlayan Bakanlık önündeki toplu basın bildirileri sırasıyla Muhasebe ve Millî Emlak Denetmenleri, Gelir-Millî Emlak-Muhasebe Uzmanları ve son olarak 30 Aralık 2011 yılın son günü Maliye Saymanları Derneği’nin (SAYDER) mensubu bin dörtyüze yakın Malmüdürü, Muhasebe Müdürü, Saymanlık Müdürü ve Müdür Yardımcılarının basın açıklamasıyla devam etti.
Ayrıca bu basın açıklamasına, Bakanlığın diğer birim müdürlerinin (Millî Emlak ve Personel Müdür ve Yardımcıları) aktif bir şekilde katılımı dikkat çekti. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk yaşanıyordu. Maliye’nin taşra teşkilâtı idarecileri Bakanlığa yürümüştü. Sıkıntılar ortak olduğu için burada sadece, Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü taşra teşkilâtı idarecileri olan Muhasebe Müdürleri, Malmüdürleri, Saymanlık Müdürleri ve bunların yardımcılarına değineceğiz.
Maliye Bakanlığının; tarihten gelen köklü geçmişiyle, kendine has prensip yapısı ve etik anlayışıyla ayrıcalıklı bir bakanlık olduğunu taraflı tarafsız her kesim peşinen kabul etmektedir. Maliye Bakanlığı lehine pozitif fark doğuran sebeplerin başında ise personel potansiyeli ön plana çıkmaktadır. Tecrübeli, özverili, uygulama becerisi yüksek, mevzuatı takip ve yorumu üst düzeyde, disiplin ve liyakat prensiplerini özümsemiş ve öteden beri üstlendiği sorumluluk ve görevinin taşıdığı malî risk unsurlarıyla maliyeci kimliği özel bir anlam kazanmakta ve bu kimlik kamuda imtiyaz sahibi olmaktadır. Bunlar bu kimliğiyle mesleğe başladığından beri yılmadan çalışmış, her kademede yazılı ve sözlü sınavlara tabi tutularak, eğitimi ve tez çalışmalarından geçmek suretiyle yetiştirilmiş ve sadece teoride değil pratikte de uzmanlaşmış sertifikası bulunan Muhasebe Müdürü, Malmüdürü, Saymanlık Müdür ve Müdür Yardımcılarıdır.
Devletin her türlü gelirlerini toplar, giderlerini hak sahiplerine öder ve bütün malî işlemlerinin kayıtlarını doğru olarak tutar, hazine mallarını idare eder, hazine dâvâlarını takip eder, ekonomik göstergelerin oluşması için gerekli malî raporları hazırlar ve yaptığı işlere ait yönetim dönemi hesabını çıkararak Sayıştay ve diğer denetim organlarına hesap verirler. Ülkemizin 81 il ve 832 ilçesinde 1354 Muhasebe biriminde görev yaparlar. Malmüdürünün bir İlçede 37 farklı görevi bulunmaktadır. Yaklaşık bin 400 Muhasebe Müdürü, Malmüdürü, Saymanlık Müdürü ve Saymanlık Müdür Yardımcısı olarak taşrada Maliye Bakanlığını temsil ederler.
Son yıllarda Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Sisteminde yaşanan “yeniden yapılanma” sürecinde yeni sistemin temel taşı olarak kabul edilen 5018 sayılı Kanun kapsamında harcama birimlerinin; karar alma, sorumluluk ve kontrol süreçleri açısından görev ve yetkileri yeniden düzenlenmiştir. Bunun sonucu malî ve ekonomik alanda meslekî bilgisi ve uzmanlığı olmayan kamu görevlilerinin malî işlemlerden sorumlu ve yetkili oldukları bir durum ortaya çıkmıştır. 5018 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği döneme kadar bugünkü adıyla genel yönetim kapsamındaki idarelerin harcama öncesi malî kontrol ve muhasebe hizmetlerini en iyi şekilde yapan bu kadroların sadece bir muhasebe kaydı yapmakla karşı karşıya bırakılacak olması, alınan eğitim ve bilgi birikiminin çöpe atılması gibi bir sonuç doğurmaktadır. Önce yetkisizleştirilen daha sonrada etkisiz hale getirilen Saymanların yaptığı işleri denetlemeden ve incelemeden muhasebe kaydını tutması ne kadar doğrudur. Bunca emekle yetiştirilmiş kamu görevlilerinin sadece kayıt servisinde idareci olarak görev yapması ve harcama birimlerince gönderilen her türlü harcama belgesini malî kontrole tabi tutmadan sanki bir formaliteyi tamamlamak ve imzalamak için mi yetiştirildiler? Gelinen noktada gerekli malî denetimin yeterince yapılamadığı taraflı tarafsız her kesimce görülmektedir. Bu denetimsiz bir yönetim anlayışını doğurmaktadır.
Yapılan düzenlemeler ve gündemdeki tartışmalardan muhasebe birimlerinin Maliye Bakanlığı bünyesinden çıkartılarak harcama birimleri içerisine alınacağı anlaşılmaktadır. Acaba, 5018 sayılı Kanundaki iki yetkiliden biri olan Muhasebe Yetkilisi yok edilmek mi isteniliyor? O zaman niçin yüzlerce insanı birçok eğitim ve sınavdan geçirerek Muhasebe Yetkilisi Sertifikası verildi? Kamu harcamalarının yapılmasında otokontrol vazifesini yürüten muhasebe yetkililerinin harcama birimi emrine verilmesi malî disiplinden uzaklaşacak bir durum oluşturur. Bu hükümetin amaçladığı istikrarlı bir ekonomi politikasına ve malî disiplinin sağlanması ilkesine de aykırılık teşkil edecektir.
Bu sebeple özel bir uzmanlık gerektiren malî kontrol ve muhasebe hizmetlerini, öteden beri kamu kaynağı kullanılarak eğitim ve çeşitli yöntemlerle yetiştirilmiş, gerekli bilgi ve beceri ile donatılmış Maliye Personeli tarafından yerine getirilmesi daha doğru olacaktır. Ayrıca bütün kamunun malî nitelikteki işlerini alanında uzmanlaşmış personeli içine alacak Malî Hizmetler Sınıfını oluşturulması önem arz etmektedir. Muhasebe Yetkilisi adı da “Devlet Muhasebe Yetkilisi” olarak değiştirilerek kadro unvanı olmalıdır.
Zor şartlarda çalışan bu kadrolar emeklerinin karşılığını layığı ile alamadılar. Yıllardır kamudaki çarpık, adaletsiz ve yapılan işin önem ve sorumluluğuna uygun olmayan ücret sisteminin düzeltilmesini beklediler. Buna karşılık yeni ihdas edilen bazı kadrolar ise ön plana çıkarılarak özlük hakları yönünden dengeler alt üst edildi. Şöyle ki; nitelik olarak görev, pozisyon, çalışma esas ve usullerinde önemli bir değişiklik olmadan üstelik Saymanlık Müdür ve Yardımcısı konumundaki bir görevlinin karşı karşıya olduğu mânâda bir malî ve cezaî sorumluluklarla karşılaşmadan ve bunun yanı sıra herhangi bir zorunlu yer değiştirmeye de tabi tutulmadan görev yapacak olan, ama buna karşılık çok daha iyi özlük imkânlarına sahip bulunan ve bu durum daha da geliştirilmeye çalışılan kadro ve unvanlar ortaya çıkarılmıştır. Meselâ Saymanların maiyetinde çalışan Uzmanlar üstlerinden daha fazla özlük haklarına sahip olmuşlardır. Ek göstergesi 2200 olan ve Müdür olabilmesi için yazılı, sözlü sınav ve eğitimden geçmesi mevzuat ile öngörülen Vergi Denetmenlerine bir çırpıda 3600 ek gösterge, 2000 makam tazminatı ve 8000 görev tazminatı verilip Vergi Müfettişi ünvanına getirilerek maiyetinde çalıştıkları Vergi Dairesi Başkanı ve Defterdarında üstünde bir özlük hakkına sahip olmuşlardır. Diğer taraftan işe alınmaları ve çalışma şartları aynı olan Millî Emlak ve Muhasebe Denetmenlerini ise diğer Uzmanlarla birlikte özlük haklarında hiçbir iyileştirme yapılmadan Defterdarlık Uzmanı olarak atanmışlardır. Bu da yeterli görülmeyerek; son dönemlerde özellikle 659 ve 666 sayılı KHK’ler ile yapılan düzenlemeler sonucu; yeni ihdas edilen ve kariyer meslek diye adlandırılan bazı kadrolarının yetkisi, sorumluluğu ve yetiştirilme süreçleri değişmeden sadece görev ünvanının adı değiştirilerek ücret ve emekli aylıklarında emsallerine oranla yüzde 80 gibi bir artış sağlanmıştır. Meselâ Merkezde çalışan ve Saymanlık Müdürlerinin eşiti olan Devlet Muhasebe Uzmanları maiyetinde çalıştıkları Daire Başkanlarını neredeyse ikiye katlayan bir ücret artışıyla Maliye Uzmanı kadrosuna atanmışlardır. Bu düzenlemeler Maliye Taşra Teşkilâtı İdarecilerini hayal kırıklılığına uğratmıştır. Yapılan bu düzenlemelerle çalışanlar arasındaki ücret dengesi düzeltilmek yerine iyice bozulmuştur. Çalışma barışını bozan bu anlayış Anayasanın eşitlik ilkesine de ters düşmektedir. Kanaatimiz odur ki iyi niyetle yapılmak istenilen bu düzenlemelerde Başbakanımız ve Maliye Bakanımız tamamen eksik ve yanlış bilgilendirilerek bir kısmını anlatmaya çalıştığımız bu çarpık tablo meydana çıkmıştır.
Temennimiz bundan sonra yapılacak düzenlemelerde kamuda çalışanların atama, yetiştirilme süreci ve yaptığı işin önemiyle sorumlulukları göz ardı edilmemelidir. Ortaya çıkan olumsuzlukların bir an önce düzeltilmesi için sayın Başbakanımız ve sayın Maliye Bakanımızın taşra teşkilâtı derneklerinin yöneticilerini kabul etmeleri ve sorunları birebir paylaşmaları oluşan bu çarpık tablonun düzeltilmesine büyük ve olumlu katkı sağlayacaktır.