"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İstinat noktası iman-ı tahkiki olursa

Abdil YILDIRIM
19 Mayıs 2016, Perşembe
İnsan olarak, ne kadar âciz ve çaresiz olduğumuzu anlamak için, nazarımızı ruhumuza çevirip kalbimizin hatırını sormak yeterlidir.

Kalbimizde binlerce elemlerden gelen feryatları işitecek, ruhumuzda tonlarca yükün ağırlığını hissedeceğiz. Hayat yolculuğumuza kendi akıl fenerimiz ve cüz’î ihtiyarımızla devam ettiğimiz müddetçe, bu ağır yükler ve kederler bizi terk etmeyecektir. Her adımda yükümüzün ağırlaştığını, kederlerimizin arttığını hissedeceğiz. O zaman hayat bir azaptan ibaret olacaktır. 

Arkamıza baktığımızda, geçmiş hayatımız gözümüzün önüne gelecek. Çekmiş olduğumuz sıkıntılar, geçirmiş olduğumuz badireler, yaşamış olduğumuz acılar, hafızamızın yakasına yapışmış olduğu halde, bize azap vermeye devam edecektir.  Güç ve kuvvet kaynağı olan gençliğimizin bizi terk ettiğini, çok sevdiğimiz annemiz, babamız ve dostlarımızın toprak altında çürüyüp gittiklerini düşünerek,  arkamızda ağır bir yükün asılı olduğunu fark edeceğiz.

İleriye baktığımızda, geleceğe dair endişeler, korkular, bizi bekleyen ihtiyarlık, hastalık ve ölüm gibi musîbetlerin yolumuzu gözlediğini göreceğiz. Gelecekte fakir düşmek, aç kalmak, perişan olmak, düşkün ve zelil bir vaziyette kimsesiz kalmak endişesi gibi senaryolar da hayalimizin sahnesinde canlanacak. Bu da ağır bir yük olarak ruhumuzun omuzlarında yerini alacak. 

Yukarıya baktığımızda başımızın üzerinde dolaşan sayısız gök cisimlerini, ateşten bir kılıç gibi parlayıp sönen şimşekleri görecek, kalbimizi titreten gök gürültülerini işiteceğiz. Korkuların ağırlığı da kalbimize karabasan gibi çökecek. Bunların karşısında ne kadar âciz olduğumuzu anlayacak, korku ve endişeden geceleri uykularımız kaçtığı gibi, gündüzleri de huzurumuz kaçacak. 

Aşağıya baktığımızda, kabir bir ejderha gibi ağzını açmış, bizi yutmak için bekliyor olduğunu göreceğiz. Veya da, bizden öncekilerin düşüp kaybolduğu bir dipsiz kuyu gibi görünecek. Velhasıl, hangi yöne baksak, vahşet, dehşet, korku ve endişeden başka bir şey göremeyeceğiz. Bütün bu korkuların ağırlığı altında ezilip gideceğiz. 

Bu kadar ağırlık altında, bir azap içinde yaşamak mümkün olmadığına göre, bu yükleri kalbimizin ve ruhumuzun omuzlarından kaldıracak bir kaldıraca ihtiyacımız vardır. İstinat noktamız kuvvetli olursa, biz de ruhumuzun ve kalbimizin üzerindeki çok ağır yükleri kolaylıkla kaldırıp, o yüklerin altında ezilmekten kurtulabiliriz. 

İstinat noktası olarak, kendi gençliğine, güç ve kuvvetine güvenenler, bir süre sonra gençliğin de gittiğini görüyorlar. Parasına, servetine, şöhretine güvenenler, bir süre sonra onları da kaybediyorlar. 

Öyleyse, insana öyle bir istinat noktası lâzım ki, ona dayandığı zaman dünyanın ağırlığını kolaylıkla kaldırıp üzerinden atabilsin. Bu istinat noktası ise, Bediüzzaman’ın ifadesi ile, “her mü’min, tek başıyla dalâletin cemaatle hücumuna mukavemet ettirecek gayet kuvvetli bir iman-ı tahkikî” olabilir. 

İstinat noktası Allah’a imanı olanlar, hiçbir yükün altında ezilmeyecek, hiçbir zorluğun karşısında yılmayacak ve yıkılmayacaktır. 

Okunma Sayısı: 2545
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı