"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yeni Asya yıkılmaz

Abdil YILDIRIM
20 Aralık 2014, Cumartesi
İnsanın kendi malını methetmesi, kendi ailesini ve çocuklarını övmesi pek hoş karşılanmaz.

Biz de 45 yıldan beri Yeni Asya ile beraber olduk, gazetemizi kendi malımız bildik, kendi ailemizden saydık. Öyle ki, etle tırnak haline geldik. Gazetemize duygusal olduğu kadar, aklî, fikrî ve mantıkî bağlarla da bağlandık. Yıllarca Yeni Asya’da yazdık ve yazıyoruz, ama Yeni Asya’yı fazla yazmaya gerek görmedik. Çünkü hakkında ne kadar sitayişkâr sözler söylesek, yazılar ve şiirler yazsak, mâlumu ilâmdan başka bir şey yapmış olmayız. Ama son yıllarda ve özellikle son günlerde, ülkemizde ve hatta dünyada yaşanan olaylar, dolaylı ve direkt olarak Yeni Asya ile ilgili görüldüğünden ve bazen de kasten Yeni Asya bu işlerle ilişkilendirildiğinden, böyle bir yazıyı kaleme (klavyeye) alma ihtiyacı hissettim. Amacım mâlumu ilâm etmek değil, duygu ve düşüncelerimi paylaşmak, gücümüzün nereden geldiğini bir defa daha ortaya koymaktır.

Bugün ülkemizde bir çok yayın grubu, fikir klübü, siyasî parti ve dinî cemaatler mevcuttur. Bunların pek çoğunda faaliyet gösteren insanların büyük bir kesiminin yolu, bir yerde mutlaka Yeni Asya ile kesişmiştir. Siyasal İslâmcılardan tutun da, milliyetçi, muhafakâr, cemaatçi, hareketçi, her kim varsa, Risale-i Nur ve Yeni Asya ile şöyle veya böyle bir şekilde hatıraları, münakaşaları veya münasebetleri olmuştur. Bir çok insan, Yeni Asya’nın rahle-i tedrisinden geçmiş, orada palazlanmış, daha sonra başka diyarlara uçmuş, oralarda kanat çırpmaya başlamıştır. Ama hafızalarında ve hatıralarında her zaman Yeni Asya’nın izini ve etkisini hissetmişlerdir. 

Kimi kabuğundan çıkan ceviz gibi çıktığı yeri beğenmemiş, kimi âsi dallar gibi köküne ihanet etmiş, kimi de Yeni Asya’nın hakkını teslim ederek her zaman takdirlerini ifade etmişlerdir. Yeni Asya’nın yörüngesinden çıkanlar “tavizsiz istikrar çizgisinden” sapanlar, geldikleri yerin ne kadar kötü olduğunu, yıllarca yanlış yerde durduklarını ve aldandıklarını ifade ederek, “Zaten Yeni Asya diye bir şey kalmadı, artık yüzde bir bile değiller” diye Yeni Asya ağacının kuruduğunu ileri sürmüşlerdir. Yeni Asya, gerek sapı kendinden olan baltalarla, gerekse devletin darbeleri ile defalarca budanmış, her budamadan sonra daha taze ve gür bir şekilde, yeni filizlerle varlığını devam ettirmiştir. Bu mübarek ve meyveli ağaç hiçbir zaman rahat bırakılmamış, her zaman taşlanmış ve tahrip edilmek istenmiştir. 

Bugün de yaşanan çekişmelerin, didişmelerin, kutuplaşmaların ve kavgaların içinde yer alan bazı isimlerin, bir zamanlar Yeni Asya ile olan ilişkileri dillendirilerek, Yeni Asya da bu anaforun içine çekilmek isteniyor. “Ben Yeni Asya’dayken” diye başlayan hatıralar anlatılıyor. Bunların bugünkü hayatları ve hataları, Yeni Asya’yı bağlamaz. Yeni Asya, her zaman tatlı ve faydalı meyveler veren bir ulu şeceredir. Yanına gelenler, gölgesinden de, meyvesinden de istifade etmişlerdir. Yeni Asya hiçbir zaman akçeli ve şaibeli işlere bulaşmamış, siyasete ve idareye talip olmamıştır. Onun için her devirde alnı açık, yüzü ak, mazisi pak kalmıştır. Bu ilkeli duruşu, ehl-i insaf olan muhalifleri tarafından da takdir toplamaktadır.

Böyle tatlı ve bereketli meyve veren bir ağaç elbette taşlanacaktır. Dalları kırılacak, gövdesine kurt salınmak istenecektir. Nitekim, gövdeden kopan veya kopartılan her dal, Yeni Asya’nın karşısına dikilmiştir. Ama dikilen her dal, dikildiği zeminde kök salamamış, yeni bir ağaç olarak mevcudiyetlerini devam ettirememiştir. Bulundukları yerde tutunabilen dallara da başka aşılar yapılmış, genleri ile oynanmış, böylece fıtratları bozularak muzır ve muarız hale gelmişlerdir. 

Her şeye rağmen Yeni Asya yıkılmadı, yıkılmaz. Yeni Asya, Risale-i Nur zemininde kök saldığı için yıkılmaz. Zübeyir Ağabey gibi bir sadâkat ve istikamet bahçıvanının eli ile dikildiği için yıkılmaz. Şahısların fikirleri ile değil, şahs-ı manevinin rahmet suları ile beslendiği için yıkılmaz. Üstad Hazretlerinin başyazarlığını yaptığı Yeni Asya, Risale-i Nur’a en parlak ayna olduğu için yıkılmaz. Yeni Asya, naşir-i efkârlık yaptığı Risale-i Nur vasıtasıyla Hazreti Ali Efendimizin (ra) duâlarına dahil olup, bu kudsî dâvâsı itibariyle kökü Asr-ı Saadet’e dayandığı için yıkılmaz.

Çünkü, “Allah’a dayanan yıkılmaz.” (Hz. Ali)

Okunma Sayısı: 2787
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdurrahman KOÇAK

    20.12.2014 14:12:23

    Sayın Yazara teşekkürler.Allah Ebediyyen Razı olsun."Böyle tatlı ve bereketli meyve veren bir ağaç elbette taşlanacaktır. Dalları kırılacak, gövdesine kurt salınmak istenecektir. Nitekim, gövdeden kopan veya kopartılan her dal, Yeni Asya’nın karşısına dikilmiştir. Ama dikilen her dal, dikildiği zeminde kök salamamış, yeni bir ağaç olarak mevcudiyetlerini devam ettirememiştir. Bulundukları yerde tutunabilen dallara da başka aşılar yapılmış, genleri ile oynanmış, böylece fıtratları bozularak muzır ve muarız hale gelmişlerdir. "Bu paragrafta ki durma düşen kardeşlerimize çok üzülüyorum.Allah bizleri istikametten ayırmasın...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı