"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hz. Mehdî’nin şeâir-i İslâmiyeyi ihya vazifesi

Abdülbakî ÇİMİÇ
18 Haziran 2018, Pazartesi
Mehdî-i Âl-i Resulün temsil ettiği kudsî cemâatinin şahs-ı mânevîsinin “İkinci vazifesi: Hilâfet-i Muhammediye (asm) unvanıyla şeâir-i İslâmiyeyi ihya etmektir.“1

Şeâir-i İslâmiye; İslâmî âdetler, İslâmî işâretler, İslâma ait kàideler, İslâm’ın alâmetleri ve sembolleridir. Allah’ı anmak, hamd etmek, ezan okumak, İslâmî kıyafetler gibi alâmetler de Şeâir-i İslâmiyedendir. Şeâir-i İslâmiye, İslâm toplumuna ait ortak bir hukuk ve ibadet mânâsını taşır. İslâm beldelerinde, İslâm’ın mührünü gösterir. “Hatta, şu memleketin maâbid ve medâris-i diniyesinden başka, makberistanın mezar taşları dahi birer telkin edici, birer muallim hükmündedir ki, o maânî-i mukaddeseyi ehl-i îmâna ihtar ediyorlar.”2 Buna bağlı olarak “Sübhanallah, Elhamdü lillâh ve Lâ ilâhe illâllah ve Allahu ekber gibi mukaddes kelimeler”3 de Şeâir-i İslâmiyedendir. 

Bediüzzaman’ın ifadesiyle “Bismillâh” ne kadar kıymettar bir şeâir-i İslâmiyedir.”4, Ayrıca “Ezan ve namaz gibi ekser şeâir-i İslâmiye”5, “Ezan-ı Muhammedî ve din dersleri gibi şeâir-i İslâmiye”6, ”Bazı şeâir-i İslâmiyeden Arabî ezan-ı Muhammedî ve din dersleri”7, “Hutbe gibi bazı şeâir-i İslâmiye”yi de 8 Bediüzzaman şeâir olarak tesbit eder. ”Şeâirin içinde en parlak ve muhteşem olan Ramazan-ı Şerife ve oruçtur.”9, “Şeâir-i İslâmiye ve kelimat-ı mukaddese “Allahü Ekber’ler”dir. 10 “Ezan ve kàmet gibi şeâir de”11 şeâir-i İslâmiyeden sayılmıştır. Bunlardan başka “Sünnet-i Seniyyenin içinde en mühimmi, İslâmiyyet alâmetleri olan ve şeâire de taalluk eden sünnetlerdir. Şeâir, âdeta hukuk-u umûmiye nev’inden cemiyete âit bir ubudiyettir. Birisinin yapmasiyle o cemiyet umûmen istifade ettiği gibi, onun terkiyle de umûm cemâat mes’ul olur.”12 Bediüzzaman şeâirin hukuk-u umûmiye nev’ine şöyle temas eder: Nasıl “hukuk-u şahsiye” ve bir nevi hukukullah sayılan “hukuk-u umûmiye” namıyla iki nevi hukuk var. Öyle de, mesâil-i şer’iyede bir kısım mesâil, eşhâsa taallûk eder; bir kısım umûma, umûmiyet itibarıyla taallûk eder ki, onlara “şeâir-i İslâmiye” tabir edilir. Bu şeâirin umûma taallûku cihetiyle, umûm onda hissedardır. Umûmun rızası olmazsa, onlara ilişmek, umûmun hukukuna tecavüzdür. O şeâirin en cüz’îsi (sünnet kabilinden bir meselesi) en büyük bir mesele hükmünde nazar-ı ehemmiyettedir. Doğrudan doğruya umûm âlem-i İslâma taallûk ettiği gibi, Asr-ı Saadetten şimdiye kadar bütün eâzım-ı İslâmın bağlandığı o nuranî zincirleri koparmaya, tahrip ve tahrif etmeye çalışanlar ve yardım edenler, düşünsünler ki, ne kadar dehşetli bir hataya düşüyorlar. Ve zerre miktar şuurları varsa titresinler!” 13

Şimdi hakikat-ı hâl böyle olduğu halde, gele gele asr-ı ahirzamana gelinmiş ve dinsizlik cereyanları olarak faaliyetini sürdüren ahirzaman fitneleri, âlem-i İslâmiyette Risâlet-i Ahmediyeyi (asm) inkâr niyetiyle şeriat-ı Ahmediyeyi (asm) tahrip ve tağyir etmişlerdir. Özellikle “Şeâir-i İslâmiyeye ve siyâset-i İslâmiyeye darbe vuranlar”14 şenaatle icraat-ı tahribanelerini yapmışlardır. “Filhakika, te’sir-i idlâlkârîsi şeytandan daha eşedd ve müessir bir tağut-u dalâletin icra-yı şenaat ettiği bir devrin insanları olduğumuz”15 anlaşılmıştır.

Bu “Güruh-u dâllîn! “Sonra gelip, desiselerle, Müslümanları, ecnebîlerin âdâtına dâvet ve terk-i şeâir-i İslâmiyeye teşvik ediyorlar. Hâlbuki, her şeâirde nur-u İslâma bir şuur ve bir iş’ar vardır.”16 Bu ve benzeri şeâir-i İslâmiyenin tahribi zamanının başlamasından sonra Bediüzzaman Hazretleri bir kısım talebeleriyle birlikte şeâir-i İslâmiyeyi ihya hareketine başlamış ve uzun tedkikat ile yazılar eserleri bir program olarak hazırlamıştır. Sonra “Ey mücâhidîn-i İslâm! Ey ehl-i hâll ve’l-akd!”diyerek ehl-i hamiyete seslenmiş ve şu târihî tavsiyeleri yapmıştır: “Âlem-i İslâmı mesrur ettiniz, muhabbet ve teveccühünü kazandınız. Lâkin o teveccüh ve muhabbetin idamesi, şeâir-i İslâmiyeyi iltizamla olur. Zira, Müslümanlar İslâmiyet hesabına sizi severler... Eğer şeâir-i İslâmiyeyi bizzat imtisal etmek ve ettirmekle mânâ-yı hilâfeti dahi vekâleten deruhte etmezse, hayat için dört şeye muhtaç, fakat an’ane-i müstemirre ile günde lâakal beş defa dine muhtaç olan şu fıtratı bozulmayan ve lehviyat-ı medeniyeyle ihtiyâcât-ı ruhiyesini unutmayan bu milletin hâcât-ı diniyesini Meclis tatmin etmezse, bilmecburiyye mânâ-yı hilâfeti, tamamen kabul ettiğiniz isme ve lâfza verecek. O mânâyı idame etmek için kuvveti dahi verecek. Bilirsiniz ki, ebedî düşmanlarınız ve zıtlarınız ve hasımlarınız İslâmın şeâirini tahrip ediyorlar. Öyleyse, zarurî vazifeniz, şeâiri ihyâ ve muhafaza etmektir.” 17

Evet, Bediüzzaman “Tarih-i Arabî ile bin üç yüz elli birde (1931) şeâir-i İslâm içinde mühim tahavvülât zamanında bütün kuvvetimle şeâirin muhafazasına hizmetle mükellef olduğum halde, o mânevî hercümercdeki fırtınalar bizi sarsmadı”18 der. Ayrıca “Üstad, Nurlar’ın neşriyatından memnun ve müteşekkirdir. Millet ve devletçe İslâmiyet ve saadet yolunda atılan her adımı takdir ve tasviple karşılamakta, Hak yolunda yürüyen, İslâmî şeâiri ihya edenlere duâ etmektedir.”19 Bunların başında da Demokratlar gelmektedir. Demokratlar “ezan meselesi gibi şeâir-i İslâmiyeyi ihyâ için mümkün oldukça tamire çalışmaları lâzım ve elzemdir”20 der.

Bediüzzaman “Şeâir-i İslâmiyenin cebren kaldırıldığı ceberut devrinde... Bilâkis, “Ecel birdir, tagayyür etmez. Ölüm, bu âlem-i fenadan âlem-i bekaya ve âlem-i nura gitmek için bir terhistir” deyip mücadeleye atılmış; bid’aları tanıtan ve durduran ve şeâir-i İslâmiyeyi muhafaza eden ve Sünnet-i Seniyeyi ihyâ eden eserleri perde altında otuz seneden beri neşretmiş ve muhitinde, âdeta Devr-i Saadetin bir cilvesini yaşatmıştır. Bir Sünnet-i Seniyyeye muhalif hareket etmemek için, işkenceli bir inzivayı ihtiyar etmiştir. Otuz seneden beri milyonlara hükmeden dinsiz ve emsalsiz bir istibdad-ı mutlak, Bediüzzaman’ı hiçbir cihetten hiçbir vakit hükmü altına alamamış, bilâkis zâlim müstebitler ona mağlûp olmuşlardır.”21

Netice-i Kelâm: Hz. Mehdî’nin îman, hayat ve şeriat olmak üzere üç önemli vazifesi bulunmaktadır. Bu vazifeler tedrici olarak zamana bağlı olduğu için hepsini birden Hz. Mehdî’nin yapmasına ne zamanı yetmekte, ne de adetullah elvermektedir. Çünkü Mehdî’nin her halinin harika olması beklenemez. Bu, kâinatta cari olan adetullaha ve sırr-ı imtihana aykırı düşer. Öyleyse Hz. Mehdî, îmân hizmetini bizzat kendisi başlatır. Ancak bu vazifeyi tamamıyla deruhte etmesine onun ömrü yetmez. O, hayat ve şeriat vazifelerini şahs-ı mânevîye bırakır. Hz. Mehdî, uzun tedkikat ile yazmış olduğu Risale-i Nur Külliyatı’nda ikinci ve üçüncü vazifelerin nasıl yapılacağını şahs-ı mânevîye gösterir. Gerekli tavsiyeleri yapar ve numune kabilinden o vazifelerin nasıl yapılacağını da eserlerinde ifade ederek tatbikatını da gösterir. Özellikle Şeâir-i İslâmiyenin tekrar ihyası ile ilgili numune tatbikatlar ve tavsiyeler yukarıda izah edilmiştir. Şahs-ı mânevî, kendilerine Üstadları tarafından gösterilen şeâir-i İslâmiyenin ihyası vazifesine devam etmektedir.

Dipnotlar:

1- Emirdağ Lâhikası, s. 456. 2- Mektubat, s. 734. 3- Mektubat, s. 734. 4- Fihrist Risalesi, 2011 Envar Basım, s. 5. 5- Şuâlar, s. 177. 6- Müdafaalar, Emirdağ Hayatı [Afyon Hapsinden Sonra]. 7- Müdafaalar, Emirdağ Hayatı [Isparta Mahkemesinden Sonra]. 8- Sözler, s. 783. 9- Mektubat, s. 675. 10- Müdafaalar, Afyon Mahkemesi [1948 - 1949] 11- Şuâlar, s. 921. 12- Lem’alar, 181. 13- Mektubat, s. 673. 14- Emirdağ Lâhikası-I, s. 358. 15- Maidet-ül Kur’ân, 2006, İttihad Yayınları, s. 26. 16- Nurun İlk Kapısı, 2000 Basım, s. 26. 17 Mesnevî-i Nuriye, s. 163. 18- Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 267. 19- Tarihçe-i Hayat, s. 1041. 20- Emirdağ Lâhikası-II, s. 528. 21- Tarihçe-i Hayat, s. 1064.

Okunma Sayısı: 3893
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı