"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Menfî siyâsetin mâhiyeti

Abdülbakî ÇİMİÇ
19 Aralık 2016, Pazartesi 08:00
Risâle-i Nur, aktif ve filli siyâsete karışmamayı, idareye ve asayişe ilişmemeyi net olarak ders verir.

Daha doğrusu aslî olarak dünyevî işlere müdahil olmaz, talebelerini de dünya cereyanlarına (husûsan dâhilî ve hâricî cereyanlara ve siyâsetli cemaatlere) dâhil olmamaları konusunda ciddî ikaz eder. Nur Talebeleri dünyaya ve içtimâî hayata da imân ve Kur’ân hesabına bakar. Risâle-i Nur’un ve talebelerinin gayesi, ümmet-i Muhammed’in (asm) imân-ı tahkiki kılıcı ile imanlarının kurtuluşuna çalışmak ve onları sahil-i selâmete ulaştırmaktır. Ancak Risâle-i Nur, ümmet-i Muhammed’in (asm) kıyamete kadar bâkî, uhrevî ve dünyevî ihtiyaçlarına Kur’ânî prensipler vazeder. Bu prensiplerin müsbet siyâsete temâs eden noktalarını ehline havale ederek, o prensiplerin tâlim ve tâallümüne çalışır. Bu noktalar bir nevi ilm-i siyâsete temas eden tâallüm-ü siyâsettir ki, Risale-i Nur’da tesbit edilen menfî siyâsetten tefrik edilmelidir. Bediüzzaman Talebelerinden de ehil olup aktif siyâsete girmek isteyenlere bu yolu tercih etmelerine ruhsat verir. ”Siyâset hesabına değil; belki Nurların intişarı ve maslahatı hesabına bazı kardeşler; Nurlar namına değil, belki kendi şahısları namına girebilir” der. Ancak “Nurlar namına” kesinlikle izin vermez. Çünkü “Nurların intişarı namına” siyâsete girmek başka, “Nurlar namına” girmek başkadır. Risâle-i Nur kâinatta rıza-i İlâhîden başka hiçbir şeye âlet ve basamak yapılamaz.

Bilindiği üzere menfî siyâset, Bedîüzzamân Saîd Nursî Hazretleri tarafından günümüze taşınan ve mâhiyeti ta’rif edilen bir kavramdır. Risâle-i Nur her meseleye kıymeti nispetinde yer verdiği gibi, hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde menfî siyâseti de tarif etmiş ve mâhiyetine açıklık getirmiştir.

Menfî siyâset, muktesit meslek olarak adlandırılan müsbet siyâsetin zıddıdır. Olumsuz siyâset, aşırı taraftarlık veya rakiplerini yok etmek şeklinde tatbik edilen siyâset olarak da tarif edilir. Rekâbeti şiddetlendiren, ancak ilm-i siyâseti istimâl etmeyen bir tarzdır. Tarafgirlik ve taassub-u baridânenin menşeidir. Menfî siyâsetten hususan din, vatan, millet ve masumlar zarâr görür. Muharriki, siyâsetçilik ve tarafgirliktir. Halbuki muharrik veya müreccih, siyâsetçilik veya tarafgirlik ise, tehlikedir. “Kim fasık siyâsettaşını mütedeyyin muhalifine suizan bahaneleriyle tercih etse, muharriki siyâsetçiliktir.”1  İşte tam da menfî siyâsetin mâhiyeti bu hâldir. Menfî siyâset inhisarcıdır. Dini kendi meslektaşlarına has gösterir ve toplumda kavi bir ekseriyette, dine aleyhtarlık meyli uyandırmakla nazardan düşürür. Halbuki “dine imale etmek (meylettirmek) ve iltizama (taraftar olmaya) teşvik etmek ve vazife-i diniyelerini ihtar etmekle dine hizmet olur. Yoksa, ‘dinsizsiniz’ dese, onları tecavüze sevk etmektir.”2  

Bediüzzaman Hazretleri’nin tesbitiyle “Din dâhilde menfi tarzda istimal edilmez.” Eğer istimal edilirse bu menfî siyâset tatbikatıdır ki, zarar verir. Dinin, dâhilde menfî tarzda istimalinden “şeriata tecavüz gelmiştir.”3 Bu tecavüz, tatbik edilen zayıf istibdadın, şeriattan zannedilmesidir. “Acaba şimdiki menfî siyâsetçilerin fetvalarından istifade edecek kimdir, bilir misin? Bence İslâm’ın en şedit hasmıdır ki, hançerini İslâm’ın ciğerine saplamıştır.”4  tesbiti çok önemli bir noktaya işaret etmektedir. Bu zamanda da âlem-i İslâm’ın en şedit hasmı, menfî siyâsetten istifade ederek İslâm’ın ciğerine hançerini saplamış, masumları ve mazlûmları perişan etmiştir. İslâm âlemi üzerinde yaşanan dehşetli musîbetlerin çok sebeplerinden bir tanesi de menfî siyâsetten zalimlerin istifade etmesidir. Bu yaşananlar âlem-i İslâm’ın, Risâle-i Nur’da izahı ve ispatı yapılmış olan müstakil ve müsbet siyâset-i âliye-i İslâmiyenin tatbik edilemeyişinden kaynaklanan problemlerdir. Çünkü fıtrî ve Sünnetullaha muvafık olmayan bütün metodlar ve yollar menfî neticeler ortaya çıkarır.

Menfî siyâsetin bir diğer istimal alanı da dindir. Hâlbuki umûmun mukaddes malı olan din, menfî tarzda dâhilde istimal edilemez. Ne siyâsete, ne ticarete ne de dünyevî gayelere âlet ve basamak yapılamaz. Çünkü din düsturları âli ve semâvîdir. Bu sebeple dünyevî cereyanlara ve maksatlara din âlet edilemez. Fakat din düsturları içtimâî ve siyâsî hayata tebliğ ve tâlim edilir. Bediüzzaman’ın tesbitiyle “Bir kısım dindar ehl-i siyâset, dini siyâset-i İslâmiyeye alet etmeye çalışmışlardı. İslâmiyet güneşi yerdeki ışıklara alet ve tâbi olamaz. Ve alet yapmak, İslâmiyetin kıymetini tenzil etmektir, büyük bir cinayettir.”5  Böyle bir cinayeti işlemek elbette büyük bir vebal ve mes’uliyete haiz bir fiildir. Toplumun yüzde altmış-yetmişi tam mütedeyyin olmadan İttihad-ı İslâm adına yapılacak olan siyâset de menfî siyâsettir. Çünkü ahirzamanda hükmeden dâhili ve harici cereyanlar terbiye-i İslâmiyeyi zedelemiş, genel mânâda menfî siyâsetin cinayetine karşı dini siyâsete âlet etmeye mecbur olacağından İttihad-ı İslâm Partisi şimdilik başa geçmemesi lâzımdır.

Dipnotlar: 1- Eski Saîd Dönemi Eserleri (Sünûhat), 2013, s. 497. 2- Eski Saîd Dönemi Eserleri (Sünûhat), 2013, s. 497. 3- Eski Saîd Dönemi Eserleri (Sünûhat), 2013, s. 498. 4- Eski Saîd Dönemi Eserleri (Sünûhat), 2013, s. 498. 5- Eski Saîd Dönemi Eserleri (Hutbe-i Şamiye), 2013, s. 345.

Okunma Sayısı: 5199
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı