"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sırr-ı ihlâs ve şahs-ı mânevî

Abdülbakî ÇİMİÇ
08 Ekim 2018, Pazartesi
Şahs-ı mânevî çok ehemmiyetli bir mes’ele-i mühimmedir.

Çünkü verâset-i nübüvvet sırrıyla Peygamber Efendimizin (asm) şahsiyet-i mânevîyesine bakıyor. Bu sır içindir ki âhirzamânda Risâle-i Nur’un şahs-ı mânevîsine meftun olmak gerekiyor. Verâset-i nübüvvet ile sırr-ı verâset ve sırr-ı velâyete ulaşmanın en müessir yolu Risâle-i Nur’un şahs-ı mânevîsine ittiba etmektir. En kudsî bir mücâhede-i mâneviyeyi tazammun eden ve sırr-ı verâset-i nübüvvetle velâyet-i kübrânın feyzine mazhar ve Sahâbenin sırr-ı meşrebine medâr olan Risâle-i Nur ile hizmet-i kudsiye-i Kur’âniyemize kanâat 1 etmek elzem görünüyor. Bedîüzzamân Hazretleri de “Risâle-i Nur şakirtlerinde sırr-ı ihlâsın ne derece yüksek bir terk-i enâniyet ve hazz-ı nefsîden teberri etmek gibi, ihlâsın en yüksek seciyeleri Risâle-i Nur şakirtlerinde tezahür ediyor diye bir delil oldu” 2 diyor.

Risâle-i Nur’un dâvâsı cadde-i kübrâ olarak verâset-i nübüvvet ve velâyet-i kübra sırrıyla fazîlet-i külliyenin dâvâsıdır. Fazîlet-i külliyeye sahip olmak için ihlâs ve sadâkatin doruk noktasına ve zirvelerine çıkmak elzemdir. İhlâs ve sadâkatin zirvesine çıkamayan kimse fazîlet-i külliyeye vâsıl olamaz. İnsan, sırr-ı ihlâsa, fenâdan tecerrüd edip, kâinata tamâmen esmâ ve sıfat-ı İlâhinin âyinesi olarak nazar etmek, cemal ve kemâl-i İlâhiyi müşâhede etmekle kavuşur. Bununla berâber Nur Talebeleri Üstâdlarından aldıkları ders-i hakîkate binâen Risâle-i Nur’u değil dünya siyâsetine, belki kemâlât-ı mânevîyeye ve makàmat-ı âliyeye âlet etmezler. Risâle-i Nur’u, herkesin hoş gördüğü saâdet-i uhreviye ve Cehennemden kurtulmaya vesîle etmemek ve yalnız emr-i İlâhî ve rızâ-yı İlâhîden başka hiçbir şeye âlet etmemek bu zamanda Nur’un hakîkî kuvveti olan sırr-ı ihlâs-ı hakîkîyi muhâfaza etmeye onları mecbur etmiştir. 

Bu sır içindir ki Nur Talebeleri, “kutbiyet derecesinde bir mertebe-i ulvîyeyi ve yüksek bir şeref-i imtiyazı bırakıp, Risâle-i Nur dairesindeki sırr-ı ihlâsı muhâfaza ve hazz-ı nefisten teberrî etmiştir.” 3 Çünkü Risâle-i Nur’daki sırr-ı ihlâs, yüzde doksan ihtimaliyle de olsa böyle makàma talib olmamaklığı iktiza ediyor.

Risâle-i Nur’un dâiresindeki hâlis, pek kuvvetli ve her ferdine çok rûhları kazandıran ve Sahâbenin sırr-ı verâset-i Nübüvvetle meşreb-i uhuvvetkârânesini gösteren ‘meşreb-i hıllet ve meslek-i uhuvvet’ hakîkatidir.” 4 Bu sır içindir ki Bedîüzzamân Hazretleri de Sahâbe Efendilerimize hüve hüvesine ittiba etmiştir. Sırr-ı ihlâsa mazhar olmak öncelikle Sahâbe Efendilerimize mahsustur. Çünkü Sahâbeler nübüvvetin rü’yetine mazhar olmuşlardır. Peygamber Efendimizin (asm) sohbeti ile müşerreftirler. Bu sır içindir ki sırr-ı ihlâsa mazhariyet bir de âhirzamânda verâset-i nübüvvet mesleğine mazhar olan Nur Talebeleri ve onların şahs-ı mânevîsine vasıl olabilir. Sırr-ı ihlâs bu zamanda Risâle-i Nur Talebeleri’nin şahs-ı mânevîsine bakıyor. Bu zaman ve zeminde ihlâstan mütevellid bir tek zattan değil, Risâle-i Nur’un müntesip ve müttehid cemâatine meftun ve muktedi olmak lâzımdır. Sırr-ı ihlâs küllî mânâda şahs-ı mânevîde tezahür ediyor. Ferdî eşhas şahs-ı mânevîyeye tebaiyeti sırrınca müstefid oluyor. Onun için Kevser-i Kur’ânî havuzu olan sırr-ı ihlâsın âb-ı hayatı olan şahs-ı mânevîye dâhil olmak gerekiyor.

Yine bu azîm sırr-ı ihlâsa binâendir ki, Risâle-i Nur Talebeleri, îmân ve İslâmiyet hizmetinde ağır şartlar ve kayıtlar ve tahdidatlar içinde muvaffak oluyorlar. Onlar hayatlarını Risâle-i Nur’a ve Üstâdlarına vakfetmişlerdir. Risâle-i Nur’u, sermaye-i ömür ve gàye-i hayat edinmişlerdir. Risâle-i Nur dâvâsı rızâ-yı İlâhî dâvâsı olduğu içindir ki, hamiyet-i İslâmiyeye mâlik mümtaz 5 talebeler bu sırr-ı ihlâsa binâen maddî ve mânevî, dünyevî ve uhrevî bir gàye gütmeden hizmetlerine devam ediyorlar.

İhlâs hakîkati abd-i aciz için İlâhî bir nur oluyor. Kalbî bir amel olup o abdi akrebiyet-i İlâhiyeye uruc ettiriyor. Sırr-ı ihlâs mü’minin kalb ve vicdanını nurlandırıyor ve o abdin âlemine nur veriyor ve hayatlandırıyor. Mü’minde bulunan fanî dünyaya karşı gösterilen şiddetli hırs, ihlâs-ı tammı söndürür. İnsanı müflis eder. Ondandır ki “Mü’minde hırs sebeb-i hasârettir ve sefalettir.” 6 Ve “Hırs, sebeb-i haybettir ve illet ve zillettir; ve mahrumiyet ve sefaleti getirir.” 7 denilmiştir. Bunun içindir ki sırr-ı ihlâs, sebeb-i rızâdır, sebeb-i necattır, kalbi masivadan tecerrüttür. Bazen bir tek kelime medar-ı necat ve medar-ı rızâ olabilir. Yeter ki sırr-ı ihlâs ile mayalansın. Öyleyse uhuvvetin zirvesine vasıl olmak için, sırr-ı ihlâsta terakki etmek ve şahs-ı mânevînin kevser-i Kur’âniye havuzunda erimek gerekiyor.

Uhuvvet-i İslâmiye için bu vazife ile muvazzaf olanlar, uhuvvetteki rabıtaları sırr-ı ihlâs ile deruhte etme azm ve gayreti içinde olmalıdırlar.

Dipnotlar:

1- Lem’alar, s. 639. 

2- Kastamonu Lâhikası, s. 363. 

3- Kastamonu Lâhikası, s. 380. 

4- Lem’alar, s. 631. 

5- Tarihçe-i Hayat, s. 1073.

6- Lem’alar, s. 304. 

7- Mektubat, s. 457.

Okunma Sayısı: 2657
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı