"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Siyâset-i âliye-i İslâmiyenin esasları (2)

Abdülbakî ÇİMİÇ
05 Aralık 2016, Pazartesi
Bediüzzaman Hazretleri siyâset-i âliye-i İslâmiyenin müsbet esaslarını Risâle-i Nur’da ihtiyacımız miktarınca izah etmiştir.

Öncelikle “siyâsetteki muktesit mesleği”1 ümmet-i Muhammed’e (asm) bir ders-i hakîkat olarak göstermiştir. Maide Sûresi’nde ”Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse….”2 âyet-i kerimesini tefsir etmiş ve “menlemyehkum (Kim hükmetmezse…)”un mânâ olarak “menlemyusaddıg (Kim tasdik etmezse…)”3 mânâsında olduğunu ifade etmiştir. Bu nokta Risâle-i Nur’un tebliğ ve irşad metodunu net olarak ortaya koyması açısından mühimdir. Böylece Risâle-i Nur metodunun, “bir kısım dindâr ehl-i siyâset”4 metodundan ayrı bir ekol ve tarz olduğu anlaşılmış olur. Bu farklı noktayı Bediüzzaman Hazretleri Emirdağ Lâhikası’nda şöyle ifade etmiştir: ”Yalnız Sebilürreşad, Doğu gibi mücahitler îmân hakikatlerini ehl-i dalâletin tecavüzatından muhafazaya çalıştıkları için, ruh-u canımızla onları takdir ve tahsin edip onlarla dostuz ve kardeşiz; fakat siyâset noktasında değil.”5 

Böylece Eşref Edip gibi mücahitlerle îmân noktasında kardeş olunduğu söylendiği halde, bu kardeşliğin siyâset noktasında devam etmediği açık olarak ifade edilmiştir. Demek ki siyâset noktasında metod olarak tepeden inmeci, devleti ve bürokrasiyi önceleyen topuz metodu ile hareket edilemeyeceği nazar-ı dikkatlere gösterilmiş olur. Çünkü topuz metodunun bu zamanda kalbi ıslâh etmeyeceği aşikârdır. “Demek, topuz böyle bir zamanda kalbi ıslâh etmez.”6 ifadesi bu noktaya bakar. Önce îmân temelli bir irşad ve ihya hareketinden sonra, fıtrî tekâmül sırrıyla hayat ve şeriat daireleri tatbik edilebilir. “Bu zamanda ehl-i İslâm’ın en mühim tehlikesi, fen ve felsefeden gelen bir dalâletle kalblerin bozulması ve îmânın zedelenmesidir. Bunun çare-i yegânesi nurdur, nur göstermektir ki, kalbler ıslâh olsun, îmânlar kurtulsun.”7 Asr-ı Saadette Peygamber Efendimiz’in (asm) metodu olan sünnetullah yolu da böyledir. Bu fıtrî tekâmül metodu ve yolu atlanmamalıdır. Eğer sünnetullaha mürâat edilmez ise, fıtrat fıtrî olmayan teşebbüsleri ve fiilleri red eder. Çünkü “Hayatı içtimâîye-i beşeriyede bir çığır açan, eğer kâinattaki kanun-i fıtrata muvafık hareket etmezse, hayırlı işlerde ve terakkide muvaffak olamaz. Bütün hareketi şer ve tahrip hesabına geçer.”8 Öyleyse “Hem nur, hem topuz; ikisini, bu zamanda benim gibi bir âciz yapamaz. Onun için, bütün kuvvetimle nura sarılmaya mecbur olduğumdan, siyâset topuzu (devlete talip olarak siyâsetle dine hizmet etme yolu ve metodu, İslâmı siyasallaştırma yolu) ne şekilde olursa olsun bakmamak lâzım geliyor.”9

Bediüzzaman Hazretleri hem nur, hem de topuz (siyasallaşma) ile hareket edenler için şu Kur’ânî prensipleri ibret-i âlem olarak ifade ediyor: “Ben bakıyorum ki, yirmiye karşı seksen adam, elinde topuz tutuyor. Hâlbuki, o bîçare ve mütehayyir olan seksene karşı, hakkıyla nur gösterilmiyor. Gösterilse de, bir elinde hem sopa (siyâset), hem nur olduğu için, emniyetsiz oluyor. Mütehayyir adam, ‘Acaba nurla beni celp edip, topuzla (siyâsetle) dövmek mi istiyor?’ diye telâş eder. Hem de bazen arızalarla topuz (siyaset) kırıldığı vakit, nur dahi uçar veya söner.”10 Öyleyse Kur’ân’ın müsbet içtimâî ve siyâsî düsturlarını ve prensiplerini de Risâle-i Nur izah ve ispat etmiştir. Risâle-i Nur bütünü ile nurdur ve nurânî bir hizmettir. Risâle-i Nur’un içtimâî ve siyâsî düsturları da nur olduğu için (Risâle-i Nur’a derç edildiğinden) devlete talip olan ve iktidâr odaklı topuz metodu ile iltibas edilmemelidir.

Hem Bediüzzaman Hazretleri “Dokuz on sene evveldeki Eski Saîd, bir miktar siyâsete girdi. Belki siyâset vasıtasıyla dine ve ilme hizmet edeceğim diye beyhude yoruldu. Ve gördü ki, o yol meşkûk ve müşkülâtlı ve bana nispeten fuzuliyâne, hem en lüzumlu hizmete mâni ve hatarlı bir yoldur.”11 tesbitini aktarmıştır. Böylece ahirzaman cereyanlarının tatbikatı zamanında, siyâset o cereyanların en mergup bir metası ve vasıtası durumundadır. Hem o yol, bu zamanda ‘meşkûk ve müşkülâtlı’dır. “Çoğu yalancılık; ve bilmeyerek ecnebi parmağına alet olmak ihtimali var.”dır.12 Öyleyse bu kadar tehlikeli ve hatalı bir yol olan topuz metodunu ehl-i İslâm “dine ve ilme hizmet” etme metodu olarak istimal etmemelidir. Edildiği takdirde sünnetullah ve adetullaha aykırı davranılmış olunacak, ümmet çıkılmaz sokaklara sokularak bedeller ödemek durumunda bırakılacaktır.

Siyâset-i âliye-i İslâmiyenin müsbet esaslarının bir diğeri de siyâseti ve siyâsetçileri dine dost ve taraftar yapmaktır. Çünkü Bediüzzaman Hazretleri Eski ve Üçüncü Saîd devrelerinde “bütün kuvvetiyle siyâseti dine alet ediyormuş.”13 “Evet, biz dini siyâsete âlet değil, belki vatan ve milletin dehşetli zararına siyâseti mutaassıbâne dinsizliğe âlet edenlere karşı, bizim siyâsete bakmamıza mecburiyet-i kat’iye olduğu zaman,14 vazîfemiz siyâseti dine âlet ve dost yapmaktır ki, üç yüz elli milyon kardeşlerin uhuvvetini bu vatandaki kardeşlere kazandırmaya sebep olsun. Elhasıl: Bize işkence edenlere, siyâseti asabiyetle dinsizliğe âlet etmelerine mukabil, biz de siyâseti dine âlet ve dost yapmakla bu vatan ve milletin saadetine çalışmışız.”15

Velhasıl: Siyâset-i âliye-i İslâmiye ile hareket edenlerde “muharrik, aşk-ı İslâmiyet ve hamiyet-i diniye olmalı.”dır.16 “Muharrik, aşk-ı İslâmiyet ve hamiyet-i diniye” olanlar hata da etse affedilir. Ancak “Muharrik ve müreccih tarafgirlik ve siyâsetçilik ise tehlikelidir.”17 

Bediüzzaman Hazretleri “Sakın kardaşlarım! Tevehhüm, tahayyül etmeyiniz ki, ben bu sözlerimle siyâsetle iştigal için himmetinizi tahrik ediyorum. Hâşâ! Hakikat-i İslâmiye bütün siyâsatın fevkindedir. Bütün siyâsetler ona hizmetkâr olabilir. Hiçbir siyâsetin haddi değil ki, İslâmiyet’i kendine alet etsin.” demiştir.18

Dipnotlar:  

1- Eski Saîd Dönemi Eserleri (Münâzarât), 2013, s. 288. /

2- Mâide Sûresi: 44, 45, 47. /  

3- Eski Saîd Dönemi Eserleri (Münâzarât), 2013, s. 288. /

4- Eski Saîd Dönemi Eserleri (Hutbe-i Şamiye), 2013, s. 345. /  

5- Emirdağ Lâhikası-II, 2013, s. 545. /

6- Lem’alar, 2013, s. 269. /

7- Lem’alar, 2013, s. 269. /

8- Lem’alar, 2013, s. 409. /

9- Lem’alar, 2013, s. 269. /

10- Mektubat, 2013, s. 82. /

11- Mektubat, 2013, s. 102. /

12- Mektubat, 2013, s. 102. /

13- Eski Saîd Dönemi Eserleri (Hutbe-i Şamiye), 2013, s. 344. /

14- Emirdağ Lâhikası-II, 2013, s. 815’te “Şimdi mecburiyetle bakmaya lüzum oldu” denilmiştir. /

15- Emirdağ Lâhikası-II, 2013, s. 515. 

16- Eski Saîd Dönemi Eserleri (Sünûhat), 2013, s. 497. 

17- Eski Saîd Dönemi Eserleri (Sünûhat), 2013, s. 497. 

18- Eski Saîd Dönemi Eserleri (Hutbe-i Şamiye), 2013, s. 352.

Okunma Sayısı: 1862
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı