"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üstad, dahil ve hariçteki cereyanlarla ve bilhassa siyasetli cemaatlerle temastan bizi niye men ediyor?

Abdülbakî ÇİMİÇ
13 Ekim 2015, Salı
Risale-i Nur’dan siyasete bakış

NUR TALEBELERİ VE SİYASETLİ CEMAATLER

Neden, ne dâhilde, ne hariçte bulunan cereyanlara ve bilhassa siyasetli cemaatlere hiçbir alâka peyda etmiyorsun? Ve Risâle-i Nur ve şakirtlerini mümkün olduğu kadar o cereyanlara temastan men ediyorsun?1

“Siyâsetli cemâatler” ifadesi Risâle-i Nur Külliyatı Emirdağ Lahikası’nda yer alan bir ifadedir. Yani bu ifade Üstâd Bediüzzaman Hazretleri’ne aittir. Acaba bu ifade ile ne anlatılmak istenmektedir? Bilindiği üzere Bediüzzaman Hazretleri isrâf-ı kelam etmez. Abes bir cümle kullanmaz. Öyleyse muhakkak bu ifadenin de Risâle-i Nur’da izahı ve şerhi olmalıdır. Çünkü Bediüzzaman Hazretleri’nin hâricî ve dâhilî cereyanlar ve özellikle “siyâsetli cemâatler” ile hem kendisinin, hem de talebelerinin alâka kurmayıp, talebelerini onlarla temastan men ettiğini görüyoruz. Bu men ediş ehemmiyetlidir. Risâle-i Nur’a muhatap olanlar bu temastan men edilişi dikkate almalıdırlar. Yoksa Risâle-i Nur’un metoduna zıt hareket edilmiş olur. Bunun bedelini hem Anadolu, hem de âlem-i İslâm birlikte öder.

Öncelikle hâricî ve dâhilî cereyanlar ile siyâsetli cemâatlerden içtinabın, alâka peyda edilmemesinin hikmetlerini anlamaya çalışalım. Daha sonra da özellikle “siyâsetli cemâatler” mes’elesini “Risâle-i Nur’dan siyasete bakış” konusunu farklı başlıklar altında Risâle-i Nur satırları içerisinden izini sürmeye çalışalım inşâallah.

Hâricî ve dâhilî cereyanlar ile siyâsetli cemâatlerden içtinabın, alâka peyda edilmemesinin ve o cereyanlara temastan men edilişin ehemmiyetli sebeplerinden en birincisi sırr-ı ihlâstır. “Bu alâkasızlık ve içtinabın en ehemmiyetli sebebi: Mesleğimizin esası olan ihlâs bizi men ediyor.”2 Çünkü “Mesleğimizin esâsı, âzamî ihlâs ve terk-i enâniyettir.”3

Görüldüğü üzere, mesele net olarak ifade edilmiş ve mesleğimizin esası olan ihlâsın bizi “hâricî-dâhilî cereyanlar ve siyâsetli cemâatler” ile alâka peyda etmekten, o cereyanlarla temastan men ettiği hakikati Risâle-i Nur Talebelerine mesleklerinin en ehemmiyetli bir hakikati ve prensibi olarak gösterilmiştir. Çünkü Risâle-i Nur hizmeti netice odaklı değil, rızâ-i İlâhî odaklı bir hizmettir. Hâricî-dâhilî cereyanlar ve siyâsetli cemâatler ile kurulan alâka ve temas netice odaklıdır. Böyle bir temas netice odaklı olduğu için, bu durumda “sırr-ı ihlâsı muhafaza etmek, dinini dünyaya alet etmemek müşkülleşmiş.”4 “Hâlbuki eğer temas etsen ve alâkadar olsan, birden, binler adam Risâle-i Nur dairesine girip, parlak hakikatlerini neşredeceklerdi. Hem bu kadar sebepsiz sıkıntılara hedef olmayacaktın.”5 Demek ki böyle bir temasta dünyevî neticeler öncelenmiş olup “birden, binler adam Risâle-i Nur dairesine girip, parlak hakikatlerini neşredeceklerdi”  ve “Hem bu kadar sebepsiz sıkıntılara hedef olunmayacaktı”. 

Pekâlâ, Bediüzzaman Hazretleri ne yapıyor? Neticesinde binler adamın Risâle-i Nur dairesine girip parlak hakikatlerini neşretmesi az bir hizmet midir? Hem de bu temas ve alâkadan sonra Üstada ve talebelerine yapılan sebepsiz sıkıntılar izale olacakmış. İşte Üstadın mesleğinin esası olan “maddî ve manevî her şeyden feragat mesleği”6 bu tür temas ve alâkadan içtinap etmeyi zaruri kılıyor. Çünkü “sırr-ı ihlâs” bunu gerektiriyor. Netice odaklı olmayıp, rızâ-yı İlâhî odaklı davranmak ve yalnız ve yalnız Allah rızâsı için çalışmak. Sırr-ı ihlâs, İslâmiyette en kıymetli ve en lüzumlu bir esâstır. Hakîkat ve velâyet yollarının en mühim esâsıdır. Onun içindir ki sırr-ı ihlâsı muhafaza etmekte cemâat ruhu ile birlikte hareket edilmelidir. Hem bilindiği gibi, “Cenâb-ı Hakkın rızası ihlâs ile kazanılır; kesret-i etbâ’ ile ve fazla muvaffakiyetle değildir.”7 “Demek hüner, kesret-i etbâ’ ile değildir. Belki hüner, rıza-yı İlâhîyi kazanmakladır.”8 Öyleyse bu hizmette doğrudan doğruya ihlâsı esas tutup ve yalnız rıza-yı İlâhîyi düşünmek lâzımdır. “Kabul ettirmek, senin etrafına halkı toplamak Cenâb-ı Hakkın vazifesidir. Vazifeni yap, Allah’ın vazifesine karışma.”9

Bediüzzaman Hazretleri de  “En iyi çare, cereyanların kuvveti yerine, inayet ve tevfîk-ı İlâhiyeye dayanmaktır.”10 demektedir. Çünkü , “Bizim vazifemiz hizmettir; netice Cenab-ı Hakka âittir. Biz vazifemizi yapmakla mecbur ve mükellefiz.”11 Bundan başka düşünceler, temaslar ve alâkalar netice odaklı olduğu için Risâle-i Nur hizmetleri açısından merduttur. Netice odaklı temaslar sırr-ı ihlâsa uygun düşmediğinden, “Hak ve hakîkat ise inhisâr altına alınamaz”12 prensibi gereğince Risâle-i Nur Kur’ân’ın hakîkî bir tefsîri olduğundan kendisini prangaya vurdurmaz. Onun için hâricî ve dâhilî cereyanlar ile siyâsetli cemâatlerle alâka kurmak yerine rızâ-i İlâhiyi nazara almak ve bizim vazifemiz “Rızâ-i İlâhîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlâhiyeye karışmamaktır.”13 Biz ancak “Vazifemiz hizmettir”14 deriz. Şu ikazları da hiç unutmamalıyız: “Vazifemiz, ihlâs ile ve sebat ve tesanüdle ve mümkün olduğu kadar ihtiyatla, ‘sırren tenevveret’ irşad-ı Alevîyi fiilen tasdik etmek, ona göre hareket etmektir. Yoksa, muarızlara mukabele etmek ve onların hücumundan telâş etmek değil. Muvaffakıyet ve fütuhat-ı Nuriye ve revaç ile intişarı ise, vazife-i İlâhiyedir. Vazifemizi yapıp, vazife-i İlâhiyeye karışmamak gerektir diye, hem bana, hem sizin bedelinize teselli buldum.”15

Bediüzzaman Hazretleri Risâle-i Nur Külliyatı’nın bütününde bütün meseleleri açık olarak ifade etmiştir. Bazı mücmel meselelerin teferruatını ve izahını bir başka eserinde muhakkak vermiştir. Ulaşmak, bakmak ve bir araya getirmek lâzımdır. “Siyâsetli cemâatler” meselesi de böyle bir kavramdır. Dikkat edilirse mesele siyâsetli partiler değildir! Öyleyse bu kavramın önemli bir ciheti olmalı ki Bediüzzaman Hazretleri bizleri ‘siyâsetli cemâatler’den de uzak tutuyor, alâka peyda ettirmiyor ve içtinab etmemiz gerektiğini söylüyor. Bizler de Risâle-i Nur eksenli bu kavramın izini sürmeye çalışalım inşâallah.

DİNDAR EHL-İ SİYASET

“Fakat, o zamandan (1911) yirmi sene sonra (1931) gördü ki, o gizli münafık zındıkların, garplılaşmak bahanesiyle siyaseti dinsizliğe alet yapmalarına mukabil, bir kısım dindar ehl-i siyaset16, dini siyaset-i İslâmiyeye alet etmeye çalışmışlardı. İslâmiyet güneşi yerdeki ışıklara alet ve tâbi olamaz. Ve alet yapmak, İslâmiyetin kıymetini tenzil etmektir, büyük bir cinayettir.”17 Görüldüğü üzere, “siyâsetli cemâatler” tabirine uygun hareket edenlerin “bir kısım dindar ehl-i siyaset” oldukları görülüyor. Bu hareket genel anlamda Siyâsal İslâm olarak ortaya çıkmış olup siyaseti ve devleti öncelemiştir.  En önemlisi de “dini siyaset-i İslâmiyeye alet etmeye çalışmışlar”18 dır. Hâlbuki Bediüzzaman Hazretleri “dini siyasete alet yapmak, İslâmiyetin kıymetini tenzil etmektir, büyük bir cinayettir.”19 diyerek böyle bir metodun mesuliyetinin cinayet işlemek olduğunu bildirmiştir. Ayrıca Bediüzzaman Hazretleri “dindâr ehl-i siyaset” yönüyle maruf olan “Eşref Edip ve arkadaşlarının” hareketleri ile alâkalı “Yalnız Sebilürreşad, Doğu gibi mücahitler iman hakikatlerini ehl-i dalâletin tecavüzatından muhafazaya çalıştıkları için, ruhucanımızla onları takdir ve tahsin edip onlarla dostuz ve kardeşiz; fakat siyaset noktasında değil.”20 diyerek net olarak metodik cihetten onlardan ayrı olduğunu ortaya koymuştur. Böylece “siyâsetli cemâatler” unvanına sahip bir kısım dindâr ehl-i siyasetle, siyâset noktasında kardeş olmadığını söylemiştir. Çünkü bu yol ahirzamanın dehşetli fitnelerinin hâkim olduğu bir zemin ve zamanda hatarlı ve zararlı bir yoldur. Ümmetin istikametli-muktesit meslek olan-siyaset yolunun da içtihadını Kur’ân ve sünnetten ortaya koyan Bediüzzaman Hazretleri açık hiçbir kapı bırakmamıştır. Çünkü Bediüzzaman Hazretleri İslâm’ın hayat-ı içtimâiyesiyle de alâkadâr ve “siyaset âleminde de vazifelidir.”21

DİPNOTLAR:

1- Emirdağ Lahikası-I,2013,s.82
2- Emirdağ Lahikası-I,2013,s.83
3- Lem’alar,2013, s: 386
4- Emirdağ Lahikası-I,2013,s.83
5- Emirdağ Lahikası-I,2013,s.82
6- Emirdağ Lahikası-II,2013,s.620
7- Lem’ale,2013,s.376
8- Lem’ale,2013,s.377
9- Lem’ale,2013,s.377
10- Emirdağ Lahikası-I,2013,s.83
11- Emirdağ Lahikası-II,2013,s.871
12- Mektubat, 2013, s. 116.
13- Emirdağ Lahikası-II,2013,s.870
14- Emirdağ Lahikası-II,2013,s.756
15- Emirdağ Lahikası-I,2013,s.364
16- Bu bir kısım dindar ehl-i siyasetin “siyâsetli cemâatler” tabirine uygun Siyasal İslâm hareketi olduğunu düşünüyoruz.
17- Eski Said Eserleri(Hutbe-i Şamiye),2013,s.345
18- Eski Said Eserleri(Hutbe-i Şamiye),2013,s.345
19- Eski Said Eserleri(Hutbe-i Şamiye),2013,s.345
20- Emirdağ Lahikası-II,2013,s.545
21- Şualar,2013,s.932

Okunma Sayısı: 2274
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • yigit

    14.10.2015 18:08:40

    Sizin gazetede yaptiginiz ne.

  • mehmet çaloğlu

    13.10.2015 13:37:19

    Allah razı olsun.Birçok kardeşimizin ve bazan bizim bile vartalara düşebileceği konuyu herkesin anlayabileceği bir çalışmayla bizlerin istifadesine sunduğunuz için teşekkürler.Bir gavvas misali Risalei Nur denizinden çıkararak bizleride defineden faydalandırdığınız için gönüller dolusu teşekkürler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı