"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Doğru tesettür

Abdullah ŞAHİN
26 Ağustos 2016, Cuma
Dinî vecibeler her şeyden önce kul ile Allah arasında olan bir münasebet ve sorumluluklar halkaları ve zincirleridir.

Bu sorumluluklar aklı ve zihni serbest bırakıp ihtiyarı elden almayan, insanın cüz’î iradesi etrafında şekillenen bir imtihanlar dünyasıdır aynı zamanda...

Burada kul, neticelerine katlanmak şartıyla, iradesini kullanmakta şahane serbesttir. Ama buradaki hürriyet büsbütün başı boşluk olmayıp, insanın ferdi ve toplumla olan ilişkileri açısından bunun da kırmızı çizgileri vardır.

Eserlerinde, “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” diyen büyük Kur’ân Müfessiri Bediüzzaman hürriyeti kısaca ve mealen “Kişinin hem kendi nefsine ve hem de gayra (kendisi dışındakiler) zarar vermeden iradesinde şahane serbest olması” şeklinde tarif eder.

Buradan hareketle, her kul kendisini yoktan, varlıkların en üstünü ve benzersizi olarak yaratıp, binlerce nimetlerle donatan Rabbine karşı minnet duyarak ona teşekkür etmek isteyecektir. Bunun yolu da elbette ki O’na bağlılık ve emirlerine uymaktan geçer.  Tabiîki bu husus erkek Müslümanlar için olduğu kadar, kadın Müslümanlar ve hususan anneler için de geçerlidir. Aslında her kadın için, çocuğu olsun-olmasın, annelik duygu ve şefkati ona yaratılıştan bahşedilen İlâhî bir lütuf ve donanımdır.

Aslında kadın ve erkeği bir damla sudan yaratıp onu dünya ve ahiret ihtiyaçları muvacehesinde en mükemmel ve mu’cizevî cihazlarla donatan Yüce Rabbimiz, vücut elbisesini maddeten ve manen muhafaza edecek giysilerin ölçülerini de Yüce Kur’ân’ı vasıtasıyla ve uygulamalı olarak vaz etmiştir. Ubudiyetin en kâmil şeklini, her konuda insanlığın  rehberi olan Hazreti Resulullah (asm) bizzat aile hayatı ve yaşayışıyla tarif etmiştir. Burada ifadesini bulan tesettür emri, erkek ve kadın her Müslüman için beş vakit namaz gibi farz-ı ayındır. Nasıl ki farziyet nevinden olan amellerde kul kendi kafasına göre hareket edemez. Meselâ, günde beş vakit namazı dörde ve üçe indiremez. Çünkü bu husus insanın  kendisinin tesbit edip planladığı bir program olmayıp, bizzat insanı ve kâinatı yoktan yaratan Yüce Allah’ın programıdır.

En dehşetli zaman olan ahir zaman çarşısında her şeyin aslı ve çakması aynı dükkânda birlikte satılmakta olup, emr-i İlâhî ve sünnet-i Peygamberiye (asm) uygun tesettür kıyafetleri yanında, adeta tesettürsüz tesettür algılarını uyandırıp teşvik eden moda eksenli çakma tesettür kıyafetleri maalesef kızlarımız ve annelerimizin bir çoğunu, severek, cazibeli dairesine çekmiştir. Giyindiği halde açıklık özelliği taşıyan bu ve benzeri kıyafetlerle ilgili Asr-ı Saadette geçen şu hadise, yukarıdaki âyetle birlikte, konumuza ışık tutup muhkem bir ölçü getirmektedir 

Alkame bin Ebi Alkame annesinin şöyle dediğini rivayet eder:

“Abdurrahman’ın kızı Hafsa’nın başında, saçını gösterecek şekilde ince bir başörtüsü olduğu halde Hz. Âişe’nin huzuruna girdi. Hz. Âişe başından örtüsünü alarak ikiye katladı, kalınlaştırdı. (Muvatta’,  Libas: 4)

Hz. Ömer (ra) ise, cam gibi şeffaf olmasa da, giyindiği zaman altını iyice belli eden elbisenin kadınlara giydirilmemesi hususunda mü’minlere ikazda bulunmuştur. (Beyhakî. Sünen, 2:235)

İmam Serahsî bu nakilden sonra, kadının giydiği elbise çok ince de olsa yine aynı hükmü taşır, şeklinde bir açıklama getirir. Daha sonra da, “Giyindiği halde açık” olan mealindeki hadisi kaydeder ve şöyle der: “Bu çeşit bir elbise şebeke (ağ) gibidir, örtünmeyi temin etmez. Bunun için yabancı erkeklerin bu şekilde giyinmiş bir kadına bakması helâl olmaz.” (el-Mebsût, 10:155)

Amacımız burada kişileri yargılamak olmayıp, doğru İslâmiyetin yeterince anlatılamaması neticesinde, bunları yaşamada ortaya çıkan erozyonlardır. Değilse bu konularda İslâmiyetce ve insaniyetçe kimse kimseyi zorlayamaz ve aşağılama gibi tavırlara giremez, buna hakkı da yoktur.

Asrın müceddidi ve büyük Kur’ân Müfessiri Bediüzzaman bu yozlaşmayı, “ey uykuda iken kendilerini ayık zannedenler! Umûr-u diniyede müsamaha veya teşebbühle medenîlere yanaşmayın. Çünkü aramızdaki dere pek derindir. Doldurup hatt-ı muvasalayı temin edemezsiniz. Ya siz de onlara iltihak edersiniz veya dalâlete düşer boğulursunuz. (Mesnevî-i Nuriye, s: 126) “ sözleriyle ifade etmektedir.

Konunun hülâsası: Tesettür her şeyden önce Allah’ın emri olan fıtrî bir şeairdir ve moda gibi algılara alet edilmeyecek kadar kutsaldır. Onun içini boşaltarak kendi kafalarına göre bir tesettür algısı oluşturmaya çalışanların ise niyetleri İslâmî yaşayışa darbe olmakla birlikte, içlerindeki zehri körpecik beyinlere aktarmak istemelerinden başka bir şey değildir. Bu işi feraizi bir ihtiyaç ve Rıza-i İlâhiye mutabık yapmaya çalışanlar ise bu serzenişlerin dışındadır.

Rabbim cümlemizi her işimizde sırat-ı müstakim üzere yaşayıp, aynı minval üzere ölen ve haşrolanlardan eylesin.

Okunma Sayısı: 2867
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı