"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsanlık yekdiğerine muhtaçtır

Abdullah ŞAHİN
23 Eylül 2018, Pazar
“Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; sonra da birbirinizi tanıyasınız diye milletlere ve kabilelere ayırdık.”1

Allah’ın takdiriyle dünya misafirhanesine gönderilerek, hepsi aynı ana babadan çoğaltılan insanlığın kaynağı birdir.

Zamandan ve mekândan münezzeh olan Kelâm-ı İlâhî mu’cizane bir şekilde ileride çoğalıp bütün âleme yayılacak insanlığın birbirini tanıması ve aralarındaki  münasebetleri kolaylaştırması hikmetine binaen onları milletler, kabileler ve taifeler şeklinde tanzim ettiğini insanlığa emir buyurmuştur.

Burada bu yaratılış ve tanzimin İlâhî emri ve hikmeti bu kadar açıkken, bu hakikati Kur’ân harici başka mecralara çekip sürüklemek, her şeyden önce hilkat ve hikmet-i İlâhiyeye zıt olmakla birlikte, aynı zamanda Yaratıcıya bir isyan ve baş kaldırmaktır.

Nefsin firavunluğunda ve ırkçılık taununun pençesinde, keşmekeşlik ve kaoslarla boğuştuğu fitne-i ahir zamanın en karanlık ortamı olan günümüzde, beşeri içine düştüğü karanlıklardan kurtaracak çareleri ve reçeteleri Kur’ân’ın bu asra bakan âyetlerinden beşere ders veren büyük Kur’ân Müfessiri Bediüzzaman, tefsirinin 26. Mektubunda konuya esas olan âyetin şifrelerini: Yani, “Sizi taife taife, millet millet, kabile kabile yaratmışım, ta birbirinizi tanımalısınız ve birbirinizle ki hayat-ı içtimaiyyeye ait münasebetlerinizi bilesiniz, birbirinize muavenet edesiniz. Yoksa, sizi kabile kabile yaptım ki, yekte yekdiğerinize karşı inkâr ile yabanî bakasınız, husûmet ve adavet edesiniz değildir.”2 ifadeleriyle çözerek, beşere aradığı mutluluğun Kur’ânî yol haritasını göstermiştir.

Hangi milletten, hangi kabile ve taifeden olursa olsun, hakikat ve kaynağını İlâhî kitaplardan alan evrensel değerler muvacehesinde, bütün insanların birbirine muhtaç olduğu halde, aynı dünyada birlikte yaşamak mecburiyetinde olduğu günümüzde, insanları ayrıştırıp onları birbirine karşı düşman cephelere bölme ihanet ve çatışmalarının hiç kimseye ve hiçbir millete faydası yoktur ve olmayacaktır. Beşer tarihinin sulh, mutluluk ve huzur hakikatinin rehberi olan yüce Peygamberimiz (asm): “İslâm, cahiliyetten kalma ırkçılık ve kabileciliği kaldırmıştır “ emirleriyle, insanlığı mahveden, bu ve benzeri şe’ni çirkinlikleri ayakları altına aldığını ifade etmiştir.

Bunun karşısında, dünya nüfusunu teşkil eden 8 milyar insanın her birinin Yüce Yaratıcının en muhteşem antika bir san’at eseri ve mu’cizesi ve gönderdiği İlâhî hakikatlere muhtaç bir kulu olduğunu düşünüp ona insanlık ve dostluk elini uzatmakla dünya barışının sağlanabileceği hakikati, tek kurtuluş çaresi olarak önümüzde durmaktadır.

Bize düşen gayret ise, Kur’ân’ın bu sağlam ve şaşmaz reçetelerini bütün âleme tebliğ edip ulaştırmaktır.

Husûmet, kavga ve ayrıştırmaların tarafı olmak belâ ve musîbetinden daima Allah’a sığınmak gerektir.

Dipnotlar:

1- Hucurat Sûresi: 13.

2- 26. Mektup, sh: 538.

 

Okunma Sayısı: 1180
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı