"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Küçük dairelerde büyük vazifeler

Abdullah ŞAHİN
05 Mart 2015, Perşembe
İnsan fıtraten tek başına değil, hemcinsleriyle belli şartlar dairesinde birlikte yaşayabileceği bir hususiyette yaratılmıştır. Bundandır ki “Yalnızlık sadece Allah’a mahsustur” sözü darb-ı mesel haline gelmiş bir hakikattır.

Kalp ve vicdan dairesinden kâinat dairesine kadar iç içe geçen dairelerin her biri insanı az-çok alâkadar etmekle birlikte, bunlardaki vazifeler, dairenin küçüklük ve büyüklüğüne göre değil, taşıdığı kıymet ve keyfiyete göre bir değer kazanır. Çağımızın büyük Kur’ân müfessiri Bediüzzaman bu hakikatı, “Ömür sermayesi pek azdır. Lüzumlu işler pek çok çoktur. Birbiri içinde mütedâhil daireler gibi, her insanın kalb ve mide dâiresinden ve cesed ve hâne dâiresinden, mahalle ve şehir dâiresinden ve vatan ve memleket dâiresinden ve Küre-i Arz ve nev-i beşer dâiresinden tut, tâ zîyahat ve dünya dâiresine kadar, birbiri içinde dâireler var. Herbir dâirede, herbir insanın bir nevî vazifesi bulunabilir. Fakat en küçük dâirede, en büyük ve ehemmiyetli ve dâimî vazife var. Ve en büyük dâirede, en küçük ve muvakkat arasıra vazife bulunabilir…” (Asa-yı Musa, Dördüncü Mesele) sözleriyle ifade eder.

Elbette ki bu dairelerin keyfiyetiyle olması gereken alâkadarlık muvacehesinde insanın, hususan Müslümanın, maddî-manevî mesuliyeti de şekillenecektir. En küçük daire olan nefis ve kalp dairesi, küçüklüğüyle birlikte aslında kâinat kadar geniştir. En büyük cihad ve savaşların bu meydanda yaşanması sonucu kişinin dünya ve ahiret hayatı şekillenir.

Bu noktadan her fert, temelde nefis ve kalp dairesinden başlayarak, Yüce Yaratıcı tarafından nasipdar kılındığı Kur’ân-ı Hakîm ve onun hakikatlerini yaşamak ve yaşatmak için, son nefesine kadar, ulaşabildiği yere kadar himmet ve gayretlerini serdetmede elinden geleni yaparak mesuliyetten kurtulmalı, kendi vazifesi olmayan neticeyi ise Allah’a bırakmalıdır.

Resûl-i Ekrem’in (asm) buyurduğu “Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğretendir” hakikatiyle; Kur’ân ve hakikatlerinin önce öğrenilip gerekli donanım sağlandıktan sonra onun tebliği anlamında başkalarına öğretilmesi ve hakikatlerinin en yakınlarımızdan başlayarak ulaşabileceğimiz eş-dost, konu-komşu, mahalleli köylü, iş yeri arkadaşı ve günlük muhatap olduğumuz esnaf vb. ulaştırılması, geçmiş ve gelecek asırların ve bu asrın en büyük cihadıdır. Bu anlamda belki her gün muhatap olduğumuz halde, bir kere olsun Kur’ân ve hakikatlerini dünya meşgale ve fantaziyeleri sebebiyle tebliğ etmeye fırsat bulamadığımız birçok kişi belki de bizden “Ya Rabbi, felan kulun Kur’ân ve hakikatlerinden nasipdar olduğu halde bir kere olsun bana tebliğ etmedi. Bir kerecik tebliğ etseydi belki de kurtulacaktım; bu yüzden ondan şikâyetçiyim” diye haşrin büyük mahkemesinde bizden dâvâ edecektir. Bu hâl ne dehşetli bir mesuliyettir.

Kur’ân ve hakikatlerinin öğrenilip öğretilmesi ve tebliğiyle ilgili dar ve küçük dairede yakın tarihte Adana’da yaşanan bir çalışmayla ilgili hatırayı sizlerle paylaşmak isterim:

Adana’da Nur sohbetlerinin kıdemli müdavimlerinden Timur Bulut Ağabey, içinde bulunduğumuz öğretim yılının devre arası on beş tatilinde kendi akrabalarının da bulunduğu merkeze 15 km uzaklıktaki Dördağaç Köyü’ne giderek, başta Tunğ ailesinin çocukları olmak üzere ilâveten kendi akraba çocuklarından oluşturduğu can kardeşlere tatil boyunca Kur’ân’ı öğretme çalışmalarında bulunmuş; diğer taraftan ise bu asrın ve gelecek asırların Kur’ân hakikatleri olan Risale-i Nur’daki hakikatleri onların seviyesine uygun şekilde paylaşmıştır. On beş günün sonunda 15 civarında can kardeş Kur’ân’a geçerek seviyelerine uygun bir şekilde Kur’ân okumaya başlamışlardır. Program sonunda can kardeşlere program anısına birer başarı belgesi takdim edilmiş; Küçük Sözler ve Gençlik Rehberi gibi küçük Risaleler hediye edilmiştir. Ayrıca büyüklere ve yaşlılara Nurlardan Taziye Risalesi ve İhtiyarlar Risalesi gibi küçük kitaplar dağıtılmıştır. Başta Elifba cüzleri ve küçük Risaleler olmak üzere bütün kitap ve dokümanlar, Adana Yeni Asya Bürosunca temin edilmiştir. Bu çalışmalar köy halkı, çocuklar ve gençler arasında manevî bir bayram halinin yaşanmasına vesile olmuştur. Köy halkının ikram ve misafirperverliğini üstlendiği, örnek bir çalışma hüviyeti taşıyan bu nurlu gayretlere vesile olanları ve katılanları tebrik ediyoruz.

Buradan hareketle, başta kendi nefsimiz olmak üzere, hepimizin mutlaka, karınca kaderince, Kur’ân ve onun hakikatlerinin nesilden nesile aktarılması yolunda yapacağı ve yapması gereken bir şeylerin olduğu şüphe götürmez bir gerçek... 

Yazımızı, hepimizi alâkadar eden bir sualle taçlandıralım isterseniz: “Peki biz dünya ve ahiretimizi kurtarıp mamur edecek bu nurlu hizmetin neresindeyiz?”

Okunma Sayısı: 1856
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı