"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mesleğimiz

24 Temmuz 2015, Cuma
“Mesleğimiz cadde-i Kübra-i Kur’âniyedir.’’ Kur’ân’ın büyük caddesi..

Bu mesleğin sınırları, nihaî noktaları nelerdir? Muhtevasında neler var? Parça, parça Risalelerde dağınık olan bu mesleğin tamamından haberdar olmak gerekiyor. Herkes az çok bu mesleğin prensiplerini biliyor. Tamamına gelince, aynı şeyi söyleyemeyiz. Külliyatta meslekle ilgili geçen bütün esaslar bilinmezse; siyasî, içtimaî ve şahsî hayatta hata ve yanlışlıklar yapmak her zaman için mümkündür. Onun için  içtimaî, siyasî ve şahsî hayata bakan bu esas ve prensiplerin daima bütünü göz ününde bulundurulması gerekiyor ki, yanlış basmayalım, istikamet çizgisinden ayrılmayalım, rotamızı şaşırmayalım. Bu meseleler, Külliyatın tamamına dağıtıldığı  için fikrin ihatasına almak o kadar kolay değil. Külliyattan tesbit edebildiğim kadarıyla bu mesleğin temel prensip ve esaslarını nazara vermeye çalışacağım.

 Evvelâ bu mesleğin özünde hak ve hakikat vardır. İkincisi, uhuvvettir. Hak ve hakikat, uçsuz bucaksız bir  Nur deryasıdır. Risale-i Nurda iki binden ziyade bu hak ve hakikat kelimeleri geçmektedir. 

Bir fikir vermesi, bir ufuk açması için teberrüken Lem’alarda geçen şu satırları zikredelim yeter: “Ve bu üç ziya-yı âzam gibi, rahmet, inâyet, hafîziyet misillü yüzer ihatalı hakikatler haşri, âhireti iktiza ve istilzam ettikleri halde, hiç mümkün müdür ki, kâinatta ve umum mevcudatta hükümfermâ olan rahmet, inâyet, adalet, hikmet, iktisat ve nezafet gibi pek kuvvetli, ihatalı hakikatler, haşrin ademiyle ve âhiretin gelmemesiyle merhametsizliğe, zulme, hikmetsizliğe, israfa, nezafetsizliğe, abesiyete inkılâp etsinler.” (30. Lem’a)

Uhuvvete gelince Asr-ı Saadette isar hasletiyle zirveye çıkan ve Cenâb-ı Hakk’ın senasına mazhar olan bu hasletin ne kadar önemli olduğu izahtan varestedir. Aynı zamanda ihlâsı taamme uhuvvete bağlanmış. Uhuvvet yoksa ihlâsı tammeyi kazanmak da yoktur. Biri birisiz olamaz. 

Bu uhuvvet, fenafilihvan şeklinde Risalelerde kâmil ifadesini bulur: “Mesleğimiz halîliye olduğu için, meşrebimiz hıllettir. Hıllet ise, en yakın dost ve en fedakâr arkadaş ve en güzel takdir edici yoldaş ve en civanmert kardeş olmak iktiza eder. Bu hılletin üssü’l-esası, samimî ihlâstır. Samimî ihlâsı kıran adam, bu hılletin gayet yüksek kulesinin başından sukut eder. Gayet derin bir çukura düşmek ihtimali var; ortada tutunacak yer bulamaz” (21. Lem’a)

Diğer bütün hal ve keyfiyetleri buna kıyas edin. Mesleğimiz, Sünnet-i Seniyyeye ittiba, bid’alardan içtinaptır. Sünneti Seniyyeye bütünü ile ittiba ancak ehassı havassa müyesser olur. Ama mesleğimizdir. Bu da ayrı bir derya… Bid’alardan içtinapla mükellefiz. Demek ki biz bid’alarla amel edemeyiz. Çünkü her bid’a dalâlettir ve her dalâlet ateştir. 

Mesleğimiz, mesleğimizin muhabbetiyle hareket etmektir. Başka mesleklerle uğraşmamak, noksanlıklarıyla zihnen meşgül olmamak,durumundayız. Mesleğimizin sevgisi bizim için esas olmalı. Başka mesleklerin adaveti zihnimizi işgal etmemelidir. Mesleğimiz musavat-ı hukuku esas alır. Hukuk karşısında herkesin eşit olduğu bir hukuk sistemini kabul eder. Hukukta ayırımı kabul etmez. Nastan istiğna mesleğimizdir. Demek ki Risale-i Nur mesleğinde kimseden bir şey istememe ve beklememe durumu var. Ecir ve mükâfat Cenâb-ı Hak’tan beklenir. Yasini Şerifte; “sizden bir şey istemeyenlerin arkasından gidin” fermanı ne kadar mânidardır. Meskleğimiz tefekkür mesleğidir. Enfüsî ve afakî tefekkür bizim mesleğimizin bir esasıdır. Mesleğimiz enbiya mesleğidir. Ve başta Habib-u Rabbulâlemin olan Resul-i Ekrem (asm) meslek-i kudsisi; hem vücudî, hem subutî, hem tamir, hem hareket, hem hudutda istikamet, hem âkibeti düşünmek, hem ubudiyet, hem nefsi emmarenin firavuniyetini, serbestliğini kırmak gibi esasat-ı mühime taşımaktadır. Şimdi gelin siz bu enbiya mesleğinin sınırlarını tayin edin ve kudsî mahiyetini düşünün. Ve bu enbiya mesleğini ihata edin…

Hakikat mesleğinde ilerlerken, karşımıza çıkabilecek bütün engellere, bütün zorluklara karşı sınırsız bir sebat ve metanet göstermek mesleğimizin gereğidir… Mesleğimizde müsbet hareket vardır. Menfi harekete izin yoktur. Üstadımıza yapılan o kadar şiddetli tazyiklere, hücumlara, sıkıntılara rağmen müsbet hareketten ayrılmamıştır. Müsbet hareketin atom gibi manevî bir tesiri vardır. Bu da ayrı bir araştırma konusu. Mesleğimizde, Cenâb-ı Hakk’ın vazifesine karışmak yoktur. Biz hizmetle mükellefiz. Sonuçtan sorumlu değiliz. Netice Allah’a aittir. Hizmet ve tebliğ bizim işimiz. Hidayet Allah’ın elinde. Bu yönü ile görevini bihakkın yerine getiren bir Nur Talebesi son derece müsterihtir. Çünkü Cenâb-ı Hakk’a ait olan ağır yükü omuzuna alma hamakatını göstermez. Bunu Allah’ın sınırsız kudret ve iradesine havale eder.

 Risale-i Nur’un mesleğinde bir esasta şefkattır. Üstadın hayatına kasteden bir müdde-i umuminin kızının hatırı için bedduâ dahi etmemesi şefkatin mesleğimizde ne kadar önemli bir esas olduğunun müşahhas bir misalidir. Bu da rahmet hakikatının bir cilvesi ve enbiya mesleğinin bir tezahürüdür. Tarafgirane mefkûre sahipleri her şeyi kendi mesleklerine alet ettiklerinden, Risale-i Nur mesleğinde bu siyasî cereyanlarla ve bilhassa siyasî cemaatlarla bir alâka peyda etmez. Çünkü hakaik-i imaniye ve hizmet-i Nuriye-i kudsiye, kâinatta hiçbir şeye âlet olamaz. 

Nurun mesleğinde, tam bir ihlâs, zahmetlerde rahmeti ve elemlerde bâki lezzetleri hissedip aramak esası vardır. Risale-i Nur mesleği, insanların ruh hallerine uygun olan en selâmetli, en kısa ve umumî bir cadde-i Kur’ân’dır. Serâpe ilim ve tefekkür üzerine gitmektedir. Bu meslekte, benlik, enaniyet, şan-u şeref perdesi altında makam sahibi olmaktan öldürücü zehir gibi ondan kaçmak vardır. Dünya hayatına, içtimaî hayata, mecbur olmadan karışmamak, rekabete, tarafgirliğe, mübarezeye sevk eden hâletten tecerrüt etmeye mesleğimiz itibarıyla mecburuz. Hatta tecavüz edilse bedduâ ile bile mukabele etmemek, düşmanlık da yapsa mukabele etmemek mesleğimizin gereğidir. Evet aynı zaman da bu meslek enbiya mesleğidir. 

Okunma Sayısı: 2521
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Halil İbrahim Karahan

    5.4.2021 10:20:05

    Allah razı olsun

  • Bahattin Yavuz

    24.7.2015 10:46:25

    Evet yol iki görünüyor. Cadde-i Kübra-yı Kur'aniye olan şu mesleğimizden şimdi ayrılanlar, bize düşman olan dinsizlik kuvvetine bilmeyerek yardım etmek ihtimali var. İNŞÂALLAH Risale-i Nur yoluyla Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın daire-i kudsiyesine girenler; daima nura, ihlasa, imana kuvvet verecekler ve öyle çukurlara sukut etmeyeceklerdir. Lemalar - 163 Cenab-ı Hak cümlemizi Hz . Üstadın, Risale-i Nur'un meslek ve meşrebinde sadakat ile son nefese kadar daim eylesin, amin. Abdullah kardeşimizi tebrik ederim.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı