Geçmişten günümüze, tek partili dönemden çok partili döneme kadar Türkiye’de muhalefet eksikliğinin söz konusu olduğunu biliyoruz.
Partilerin kuruluş maksatları tüzüklerinde yazsa da asıl meselenin, memleketin geleceği ve istikrar olması gerekirken bazen bu durumun tam tersine işlediğini görmekteyiz.
İktidarı kaybetmemek için seçim şaibelerinin yapıldığına da şahit olduk. Bu durumun neticesi olarak muhalefet susturuldu ve korkutulmaya çalışıldı.
Üstad Bediüzzaman “bilakis muhalefet meşru ve samimî bir muvazene-i adalet unsurudur.” demiştir. Fakat bugün ülkemizde zamanında yanlış yapılan ve adalet mefhumunun iktidar ve çevresi tarafından tam anlaşılmamış olması sebebiyle muhalefet “körü körüne karşı çıkmak” ya da “yapılmak istenen her şeye engel” olarak görülmektedir. Halbu ki demokrasinin bizlere sunmuş olduğu muhalefet bu ikisinden çok farklıdır.
Her ne olursa olsun ortak gaye olan “milletin refahı”nı düşünene partiler gerektiği yer ve zamanda kendi istek ve hırslarından vaz geçebilmeliler.
Yazımıza Rahmetli Adnan Menderes’in bir sözü ile son verelim: “Memleket partiler için değil, partiler memleket için vardır.” Bundan dolayı iktidar veya muhalefet her kim olursa olsun kendi menfaati için değil umumun menfaat ve selameti için çalışmalı...