"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir zamanlar Kayseri-3

Abdurrahman Ceylan
18 Kasım 2018, Pazar
Terzihanemize gelen müşterilerimizden yıllar sonra önümüze hangi siyah beyaz fotoğraflar düşecek bakalım.

Kayseri’ye yeni tayin olan havacı bir astsubay terzihanemizin şöhretini duymuş; pantolon diktirmek için geldi. Yeni Asya’yı ve yayınlarımızı görünce bazı sualler sordu. Meğer biraz felsefe okumuş. Belli; kafası iyice bulanmış. (Bize sonradan itiraf ettiğine göre annesine, babasına boşuna namaz kılıyorsunuz diye söylermiş. Bu iş evlâtlıktan reddedilmeye kadar gitmiş.) 

Bir gün şöyle bir sual sordu: “Allah dünyayı yarattı, diyorsunuz; acaba Allah’ı kim yarattı?” Bu suale karşı o anda iş yerimizde bulunan bir Nur Talebesi kardeşimiz, bak arkadaş 50-60 vagonu çeken bir lokomotif düşün. Bu vagonları bir lokomotif çekiyor. Acaba o lokomotifi kim çekiyor, dersen; ona da bir lokomotif lâzım... Dolayısıyla Allah’ı kim yarattı, dersek yine bir Allah lâzım... Bu ilânihaye gider. Neticede yine bir Allah’a dayanıyor, diye cevap verdi. 

Suallerin ardı arkası gelmiyor, çaylarla beraber sohbet de demini alıyordu. Üçümüzün de yüzünde eksik olmayan şey o hafiften tatlı tebessümlerdi. 

(Bir taraftan işçiler çalışıyor; onlar da arada bir bu nevzuhur sorulara kulak kabartıyorlar; böyle de soru mu olur gibilerinden biraz tuhaf bakıyorlardı.)

Sonra olan yani olması gereken oldu; Sözler’den bir pencere açıldı. O an orada olan misafirim 21. Pencere’yi açtı, tane tane okudu. Arada bu havacı arkadaşa baktığımda, tebessümünün artarak devamından, bu iş yerindeki çaylı dersten hoşlandığını seziyordum. 

Nitekim bu günden çok etkilenmiş olacak ki bir hafta sonra yine geldi. Havası çok değişmişti. O ilk gelen “o” değildi artık. Artık bizi sıkıştırmak için değil de, yapmasına dair sorularla geliyordu. Anne ve babasıyla helâlleşip özür dilediğini hayatının değiştiğini adeta yeniden dünyaya geldiğini söyledi. 

Bu kabil müşterilerimiz gün gün artıyordu. İş yeri adeta mektep olmuştu. Bu meraklı müşterilerle konuşurken her halde onlardan ziyade ben kendime çekidüzen veriyordum. 

Müşterilerim sadece pantolon ölçülerini değil; ruh ölçümlerini de bırakıp gidiyorlardı. Pantolon dikmek; olmadı söküp yeniden dikmek kolaydı da lâkin ruhlara münasip giyecekler oturtmak öyle kolay olmuyordu. Yok, yok; oluyordu. Benim de kimi sorularla aylarca beynim tırmalanmıştı. Birinci Söz’le kâinatın konuştuğunu duymaya başlamıştım. 23. Söz’de insanî haritamı görmüştüm. Bu Pencerelerden de farklı, değişik, yeni, taptaze nefesler alıyordum. Beni rahatlatan Sözler bu yeni tayin astsubaya da nefes aldırmaya başlamıştı. (Beni ilk kim mi derse sohbete götürdü? Onu da ayrıca kısmetse anlatayım. O ilk heyecanım neydi öyle!)

Şu mısırcıyı anlatmasam olmaz...

Akşam işten eve dönüyorum. Malûm köylü çocuğu olduğumuzdan mısırı severiz. Oradan geçerken o mısır kokuları beni köyüme, çocukluğuma, annemin elinden aldığım mısırlara götürür. Mısırcı ateşi yelleyip mısırları pişirirken ben de biraz sohbet pişireyim dedim. Dedim ki, bak arkadaş, şu mısırın yaratılışındaki harika san’ata bak! Ambalajı, püskülleri, diş diş dizilişleri... ne mükemmel yaratılmış. Tanelerin dizilişine bak da bak! Bir danecik mısırdan kaç tane koçan çıkıyor. Ve her koçanda onlarca mısır... “Tabiat olayı” diyenlerin ağzına tokat vuruyor dedim. Meğer bizim mısırcı Birinci Söz’ü okumuş. Bana dönüp, evet abi kör olası gözüne parmağını sokuyor, demesin mi! Daha sonra birlikte sohbetlere gittik.

Allah rahmet etsin Sungur Ağabey de iş yerimize uğrayanlardan. Yıllar ne çabuk geçmiş! Konya’da bir bölge toplantısındayız. Sungur Ağabeyin bir sözünü de aktarayım. Risale-i Nur’un mesleğinde iştirak-i a’mel-i uhreviye düsturu olduğundan; ön safta hizmet edenleri geriden desteklemekle de o şirkete ortaklığımız devam eder. Ticaretle uğraşan biri olarak dikkatimi çekmişti.

Bir başka isim ve resim... Muzaffer Aslan Ağabey de Kayseri’ye geldiğinde terzihaneye uğramadan gitmeyenlerden... Ona da pantolon diktim. 

Yine bir gelişlerinde Risalelerin Cumhuriyet, Hürriyet, Milliyet gibi gazetelerdeki paralı ilânlarını konuşuyorduk. Cumhuriyet gazetesi Kitap Kulübü kurmuş orada da Nurlar’ı tanıtıyordu. Hatta bu yüzden Cumhuriyet gazetesi bir hayli karışmıştı. Muzaffer Ağabey, kardeşim, Kutlular yanlış yapıyor; bunlar Risale-i Nur’un dâvâsına ihanettir gibi şeyler söyledi. Şaşırmıştım. Dedim ki ağabey, Nurlar Kur’ân’ın malıdır. Dolayısıyla bütün insanlığın bu Nurlar’a ihtiyacı var. Mümkün olsa da Pravda’da da ilân verebilsek. 

Üstadımız: “Sesim yetişse, bütün Küre-i Arz’a bağırarak derim ki: Sözler güzeldirler, hakikattırlar, fakat benim değildirler, Kur’ân-ı Kerîm’in hakaikinden telemmu’ etmiş şuâlardır.” der. Muzaffer Ağabey de dünyayı bitirenlerden... Allah rahmet etsin.

Kutlular Ağabeye bir seferinde sorduydum. Ağabey sizin şahıslar ve hadiseler hakkında isabetli görüşünüzün sırrı nedir? Demişti ki kardeşim biz bir şahıs veya hadiseleri yorumlarken çıkış noktasına, olayın seyrine ve geldiği son noktaya bakar öyle değerlendiririz. Kendisine Rabbimden âcil şifalar ve hayırlı uzun ömürler diliyorum.

Hakikaten Yeni Asya bizleri yanıltmadı. Nasıl ki Risaleler Kur’ân’ın mücevherat dükkânının bir dellâlı ise Yeni Asya da Risale Nurlar’ın mücevherat dükkânının dellâlı olmuştur.

Buradan gazetemizin bütün çalışanlarını ve okuyucularını can u gönülden tebrik ediyorum.

Etiketler: Kayseri, Risale-i Nur
Okunma Sayısı: 1755
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdullah Şahin

    18.11.2018 00:16:09

    Abduhhamnan Abi, İbretli ve istifadeli bir yazı olmuş; eline ve gönlüne sağlık. Allah razı olsun!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı