Hele de, bazılarının tam aksini iddia ettiği ve aleyhinde her türlü yayını yaptıkları şiddetli eleklerle elenerek imtihan olduğumuz böylesi bir dönemde…

Evet, Risale-i Nur’un nâşiri efkârı ve medyadaki dili olan Yeni Asya ve O’na maddi, manevi zerre kadar dahi olsa hizmet eden ve şahs-ı manevide dâhil bulunan her bir ferdi tam bahtiyardırlar…

O senin hüsnü zannın dedi, öyle itikat ettiğinden öyle görüyorsun…

Bu zamanı ve istikbali tenvir edebilir bir mahiyette bulunan; Arş-ı âzamla bağlı Kur’an’ın, küfrü tüm zulmetleri ve nifak perdesi altındaki tahribatları dağıtmak üzere asrın meydanına sürdüğü elmas kılıçlı bir muhafızı ve hakikatli bir tefsiri bulunan Risale-i Nur söze girdi:

“Ve bu mübarek ve çok bereketli aylarda beş tarzda ibadet sayılabilen kalemle Zülfikar-ı Mucizat mecmuasına hizmet edenler tam bahtiyardırlar’’(Emirdağ 108 no’lu mektup)

Tesadüfe tesadüf edilmeyen şu âlemde meydana gelen her bir hadisede kaderin bir cilvesi ve işareti bulunması sırrıyla; küfrü, tüm zulmetleri ve nifak perdesi altındaki tahribatları dağıtmaya fiili bir dua hükmünde olan Zülfikar Mecmuası’nın, müstakil bir tarzda tanzim edilip bin kalemli bir kâtip hükmünde bulunan matbaa vasıtasıyla, Yeni Asya tarafından basılıp neşredilmesi kaderin bir cilvesi ve işaretidir.

Yeni Asya ve ona sadakatle, maddi manevi hizmet eden her bir ferdi, yaptıkları imani, içtimai ve siyasi hizmetleri vasıtasıyla tam bahtiyardırlar İnşallah…

Bunu söyleyince, o yalnızca sükût etti…