"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Batı’nın yüzyılları aşan takıntısı: İslamofobi

Adil SÖYLEMEZ
08 Ekim 2015, Perşembe
İslamofobi’nin tanımı aslında gayet basit ve anlaşılır gibi gözükse de, diğer bir anlamda buz dağının görünmeyen tarafı misali çetrefilli ve bir o kadar anlaşılması zor bir kavramdır.

İslamofobi takıntısı eşittir İslâm karşıtlığı anlamına geldiği gibi, bu dinin korku ve terör ürettiğine de inanılan önyargılı bir kavramdır. Batı’daki İslâm algısını, IŞİD, El Kaide ve Taliban gibi terör örgütlerinin ölçüt alınarak, sığ düşünceye dayanan fasit bir daireye benzetebiliriz. Önyargılı bu algı İslâm coğrafyalarında milyonlarca masum insanın ölmesine sebep olmaktadır. Yani, önyargıyla hareket eden Batılı yönetimler bunun faturasını, masum çocukları ve kadınları öldürerek ödetmektedir.

İslamofobi kavramı içinde bulunduğumuz 21. Yüzyılda ortaya çıkmış bir kavram değildir. Bu kavramın tarihsel köklerini 7. Yüzyıla, yani İslâm dininin ortaya çıktığı ilk yıllara kadar götürebiliriz. Kısa bir sürede yayılan ve nüfuz bulan İslâm dini, bölgedeki iki semavî dini de etkileyerek bu dinler üzerinde egemenlik ve otorite kurmuştur. Özellikle Hıristiyanlık üzerindeki etkisi bir hayli fazla olmuştur. İslâm’ın artık Avrupa sınırlarına dayanması Hıristiyanlar da korku ve endişe meydana getirmiş ve bu durum sonucunda da İslâm’a karşı bir takım ön yargılar oluşmaya başlamıştır. İşte ilk İslamofobi takıntısının bu yıllara denk geldiğini söylemek yanlış olmasa gerek. Daha sonra batıdan Endülüs Emevileri’nin İspanya’yı ele geçirmesi, doğuda da Hıristiyanlığın kutsal şehirlerinden birisi olan İstanbul’un kuşatılması şüphesiz Hıristiyan âleminde İslâm’a ve Müslümanlara karşı geri dönüşü olmayan önyargıların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. 

Batılı yönetimlerde ve Hıristiyan âleminde İslamofobi’nin zirve yaptığı yıllar Osmanlı İmparatorluğunun zuhur ettiği yıllara denk düşer. 13. Yüzyılın sonlarında kurulan Osmanlı, tam 700 sene Batı da korku salmış ve Hıristiyanların kendini İslâm’a karşı yenilmişlik hissine kapılmasına sebep olmuştur. 20. Yüzyıla gelindiğinde ise artık Osmanlı yıkılmış, Hıristiyan batı âlemi dünya egemenliğini ele geçirmiştir. Güç ve iktidarı eline alarak kapitalist ve sömürü düzenini kuran Hıristiyan Batı dünyası, Müslümanların yaşadıkları coğrafyaları sömürünce, insanları köleleştirince ve milyonlarca Müslüman’ın kanını akıtmaya başlayınca buna tepki olarak El Kaide, Taliban, Boko Haram, IŞİD gibi terör örgütlerinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Aslında bir nev’î son yüzyıllar da İslamofobi kavramının yeniden canlanmasının sebebi Batı ve onun yanlış politikaları olmuştur.      

Terör karşılıklı olarak kan ve gözyaşının akmasına sebep olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Batı, Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’de, Afrika’da ve dünyanın muhtelif bölgelerinde Müslüman kanı akıtmaya devam ettikçe, Batı başşehirlerinde de bombalar patlıyor ve masum yüzlerce, binlerce insanın ölmesine sebep oluyor. Amerika’nın ve Batılı ülkelerin ektiği fırtına kendi insanlarına kasırga olarak geri dönüyor.

Toparlarsak İslâm devletinin ortaya çıkmasıyla birlikte başlayan İslamofobi takıntısı, Endülüs Müslümanlarının İspanya’yı ele geçirmesiyle birlikte hissedilmeye başlanmış, Osmanlı İmparatorluğunun Avrupa’nın büyük kısmını ele geçirmesiyle de birlikte tavan yapmıştır. 20. Yüzyıldan sonra egemenliğin Hıristiyan Batının eline geçmesiyle birlikte seyri değişen İslamofobi takıntısının, günümüzde ise tekrardan ortaya çıkması hiç şüphesiz Batının kapitalist ve köleci sisteminin bir sonucudur. Batı, İslamofobi’yi iliklerine kadar yaşıyorsa bunun sebebi şüphesiz Müslüman coğrafyalar da döktüğü kan ve gözyaşıdır. Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’de ve dünyanın diğer İslâm coğrafyalarında dökülen her kan ve gözyaşının bedelini Batıda öldürülen masum Hıristiyan çocuklar ve insanlar ödemektedir. Eğer Batı, son iki asırda Müslümanların ve dünyanın canına okumamış olsaydı, belki de şu an İslamfobi’yi değil de dinler arasında çatışmaların olmadığı huzurun, barışın ve adaletin tam tesis edildiği bir dünya düzenini yaşıyor olacaktık.

Okunma Sayısı: 2129
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı